Prof.Dr.Yılmaz ÖZBEK
Edebiyat Fakültesi dekanı
Yetişkinleri eleştiren yaklaşımımıza karşın şunu da söylemeliyiz ki yetişkinlerin işi hiç de kolay değildir.
Ama işimiz zor diye sorumluluklarımızdan uzak duracak değiliz.
Zaten başarıya da zorluklar aşılarak ulaşılabilir.
Gençlere nasıl yaklaşacağımızı bilmek, bunu uygulamak ve bundan sonuç almak bazen bu konunun uzmanlarını, eğitim bilimcileri bile aşmaktadır.
//İHTİYAÇLAR ÇOĞALDI
Günümüzün çok boyutlu dünyasında gereksinimler çoğalmakta, çeşitlenmektedir.
İletişim çağının dünyayı evimize getirdiği, bütün değerlerini altüst ettiği günümüzde kendi doğrularımızdan yola çıkarak gençlere yardımcı olamayız; onlara yabancılaşır ve onları kendimizden uzaklaştırırız.
Hatta diyebiliriz ki onların eğitimi bizlerin elinden neredeyse çıktı.
Biz değil, zaman onlara şekil ve ruh veriyor.
//YETİŞKİNLERE DÜŞEN GÖREV
Biz yetişkinlere düşen, gelişmeleri yakından izlemek, yabancılaşma tuzağına düşmeden çocuklarla, gençlerle sağlıklı iletişim kurmaktır; her gün yeni gelişmelerle yüzleşen gençlerin dünyayı anlamasında ve kavramasındaki zorluklarını aşmada onlara yardımcı olmaktır. Onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getiremediğimizi test etmek için zaman zaman kendimize şu soruları sormalıyız:
1- Gençlerin psikolojik gereksinimlerini tatmin buluyor mu?
2- Onlara güvenli bir ortama sahip oldukları inancı veriliyor mu?
3- Onların özgüven kazanmaları için olanak tanınıyor mu?
4- Onlara özdisiplin kazanmaları için ortam yaratılıyor mu?
5- Gençlerin çevresinden gördükleri ilgi, sevgi yeterli mi?
6- Gençler toplumda bir yer edinebiliyor, bir değer olarak görülüyor ve önemseniyorlar mı?
7- Gençler kendilerini geliştirme ve gerçekleştirme ortamına sahip mi?
8- Gençlerin yeteneklerini ortaya çıkarma ortamı var mı ve bu yönde yüreklendiriliyorlar mı?
9- Gençler demokratik bir ortama sahipler mi?
Bu gereksinimlerin tümü karşılanabilirse biz yetişkinler görevimizi yapmış, sorumluluklarımızı yerine getirmiş sayılırız.
Bu soruların evetleme oranı arttıkça gençlerin ruh sağlığı ve dolayısıyla doğal gelişimleri seyrinde gidiyor demektir.
//DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
Bireysel çabalarımız elbette bir anlam ifade eder, ama bu sorular ancak ve ancak demokrasi kültürünün kök saldığı toplumlarda sorun yaratmazlar.
Ne yazık ki var olan eğitim anlayışı ve yetişkinlerin çocuklara, gençlere karşı sergilediği baskıcı tavırlar bütün toplumsal rahatsızlıklara çare olacak olan demokrasi kültürünün gelişmesi ve yaygın hale gelmesini engellemektedir.
Demokrasi kültürünü benimsemek, benimsetmekten geçer sağlıklı toplum.
Aileyi oluşturan her üyenin, bir yeri, bir değeri, bir sözü olmadığı sürece sağlıklı toplum yaratmak olası değildir.
//BARIŞA ULAŞMAK
Bütün dünyanın özlemini duyduğu barışa ulaşmak, hoşgörünün, anlayışın, sevginin egemen olduğu toplumlar yaratmak bir niyet bir istek işinden çok bir olgunluk, bir birikim yani demokrasi kültürünü benimseme, onunla yoğrulma işidir.
Toplumsal barışın güvencesi olan, insanın beynini aydınlatan, yüreğini duyarlı kılan, sorumluluk sahibi bireylerin yetişmesine zemin hazırlayan demokrasi kültürünün toplumlarda yerleşmesini sağlama yolunda en büyük görev eğitim kurumlarına düşer.
//KENDİ BEYNİNİZE KENDNİZ REHBER OLUN
Kendi beynine kendi rehber olan, kendi vicdanını kendi şekillendiren, kendini gerçekleştirme olanağı bulan bireylere demokrasi kültürünün yaygınlaştığı toplumlarda rastlanabilir.
Böyle şekillenmiş gençler insanlığı aydınlık geleceğe, barışın egemen olduğu bir dünyaya, kişi ve zümre egemenliğine yer olmayan toplumlara götürebilir.
Ancak o zaman tek doğrulara, tek tip düşüncelere sığınma, ideolojik kamplara bölünme gibi insanlığın geleceğini tehdit eden olumsuzluklardan, kavgadan, kargaşadan, savaştan uzak tutabilir toplumlar kendilerini.
Ancak o zaman hukuk düzeni toplumlarda egemen olur, toplumsal şiddet zemin ve güç bulamaz, sosyal adalet yerleşir, barış gelir, huzurlu bir ortam oluşur ve kalıplaşmış düşünceler ve önyargılar toplumu yönlendirmez.
Ancak o zaman insanlar sağcı-solcu, inanan-inanmayan, laik-antilaik veya alt kimliklerine göre kamplara bölünmeyecek ve ideolojik kavgalar son bulacaktır.
Ancak o zaman terör, kitleleri hedef alacak güce erişme olanağı bulamayacak, korku kol gezmeyecek, anarşi topluma egemen olmayacaktır.
//FARKLILIKLAR VE ZENGİNLİĞİMİZ
Ancak o zaman toplumlardaki farklılıklar bir kavga nedeni olarak görülmek yerine, toplumun bir zenginliği, bir ayrıcalığı olarak görülecektir.
Ancak o zaman olumsuzluklar karşısında tavır koyacak, aydınlık beyinlerin, duyarlı yüreklerin sayısı toplumda hızla artacaktır.
Ancak o zaman her şey insanların gözleri önünde cereyan edecek, insanları tedirgin eden saklı gizli bir şey kalmayacaktır.
Ancak o zaman insanlar kaderine razı olmayacak, toplumda olup biten olumsuzluklara teslim olmayacak, onların karşısına çıkacak beyin ve yürek gücüne sahip olacaktır.
Ancak o zaman eğitim sisteminin çağdaş ve üretici olması, üretim toplumu, bilgi toplumu haline gelmesi olanaklı hale gelecektir.
Ancak o zaman toplumlar, yeniliklerden yana tavır koyma olgunluğuna erişecek, karanlıkta debelenip durmayacak, hiçbir bağnazlığa yenik düşmeyecek ve karanlıklar artık aydınlığa meydan okuyacak güce erişemeyecektir.
//YÜKSELEN DEĞER:ŞEFFAFLIK
Aklın, bireyselliğin ve şeffaflığın yükselen değerler olarak yerini aldığı demokrasi kültürü tüm toplumunu aydınlatacaktır.
Bu aydınlıkta bütün çirkinlikler, tuzaklar kendini ele verecektir.
21. yüzyılda güven içinde yol almak için demokrasi kültürünü en önemli donanım olarak görmek ve benimsemek zorundayız.
Bu özgürlüğün, barışın, insan haklarının korunmasının ve hukukun egemen kılınmasının tek yoludur.
Geleneksel eğitim anlayışımız demokrasi kültürünün gelişmesi ve toplumda yaygınlaşmasını engellemektedir.
Demokrasi kültürünün temel öğeleri olan sorgulama, irdeleme, eleştirme ve karara katılma sorumluluğuna ulaşmanın yolu artık eğitim kurumlarında açılmalıdır.
Zaman eskitir, çürütür, yok eder, aynı zamanda da yaratır, yani zaman yargısını yerine getirir; buna direnenin ise kaynaklan kurur, zayıf düşer ve yok olup gider.
Acı verse de yetişkinler bu gerçeğe yüzlerini dönmelidirler.
Batılılar iki asırdır eleştirel düşünmeyi yaşamın vazgeçilmez öğesi yaparak bütün kurumlarını sağlıklı bir şekilde işler duruma getirdiler.
Biz bugün halen eleştirel aklın sağlıklı topluma giden en önemli yol olduğunun farkında bile değiliz.
//DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ KAÇINILMAZ TERCİH
Demokrasi kültürünün toplumda yerleşmesinin çok uzun bir süreç gerektirdiğini bilmemize karşın, bir şeyler yapmak, bu süreci kısaltmanın yollarını aramak, sağlıklı toplum üretmenin yolunu açmak gibi bir sorumluluk taşımamızın kaçınılmaz hale geldiğini de bütün insanlara duyumsatmak istiyor bu kitap.
Bu yapıttaki anlatım tutumu eleştireldir.
Bu tutum okuru düşündürmek, sarsmak için özellikle seçilmiştir.
Eleştiri, eleştiri yapanı sevimsiz yapabilir, onun birçok sorun yaşamasına yol açabilir, ama sağlıklı bir topluma açılan başka bir yol yoktur.
Hiçbir aydın bunu göze alma sorumluluğundan kaçamaz, birileri rahatsız olsa bile.
Bu yapıtta bazı genellemeler yapılmıştır.
Genellemeler bütünü asla kapsamaz.
Zaman zamanda abartı sanatı kullanılmıştır.
Okuru düşündürmek, sarsmak ve tavır almaya yönlendirmekten başka amaç
Kaynakça
Froese, Leonard; Zehn Gebote fıir Envachsene, Suhrkamp, 1979, Frankfurt a.Main., s. 198
HESSE, Hermann; Çocuk Ruhu, Gençlik Güzel Şey, Çev.:Behçet Necatigil-Kamuran Şipal, Cem-Yayınları-Bilge Nobel Dizisi, İstanbul, s. 95-130
Hölderlin, Friedrich; Hyperion I- Batı Klasikleri, MEB Yayınları, İstanbul, 1990, s.7.
KAFKA Franz; Babama Mektup, Taşrada Düğün Hazırlıkları, Çev.: Şipal, Kamuran; Cem Yayınevi, İstanbul-1994, s. 155-212
Raabe Paul /Wilhelm Schmidt-Biggemann; Aufklârung in Deutschland, Hohwacht Verlag, Bonn 1979, s. 9