Sabah kahvaltısında gazete okumak...
Bayiden gazete almak...
Otobüste katlamak, çantada taşımak...
Nostalji oldu artık.
85 milyonuz be kardeşim.
Kaç kişi alıyor gazete?
On bin mi desem, yirmi bin mi?
Komik rakamlar bunlar.
Gülünç.
Telefonlar çıktı.
Herkesin cebinde gazete var şimdi.
Otobüste, metroda, yatakta...
Parmağını kaydır, haber senin.
İster video izle, ister oku.
Seç beğen al.
Bedava hem de.
"Ama" diyeceksin...
Gazeteler hala basılıyor ya?
Devlet ilanları kardeşim, devlet ilanları.
Mecburi.
Yoksa kim basar kağıda?
Kim alır o maliyeti?
Kafayı mı yedin?
Benim dedem gazeteciydi.
Rahmetli "Matbaa kokusuna doyum olmaz" derdi.
Şimdi olsa ne derdi acaba?
"Oğlum manyak mısınız siz?" derdi herhalde.
Hatırlıyorum...
2010'larda konuşuldu bu iş.
"İstihdam" dediler.
"İşsizlik" dediler.
"Basın sektörü" dediler.
Devam ettirdiler.
Sürdürülebilir mi?
Değil.
Herkes biliyor değil olduğunu.
Ama kimse söylemiyor.
Dijital çağ bu kardeşim.
Anlamayan kaybeder.
Büyük gazeteler hala direniyor.
Alışkanlık işte...
O da bitecek yakında.
Bitti bile.
Bak bakalım çevrene...
Kim okuyor kağıt gazete?
Kaç kişi görüyorsun elinde gazetey
Emekleyenler var tabii...
Dijitali kavrayamayanlar.
"Eski tas, eski hamam" diyenler.
Onlar da öğrenecek.
Mecbur.
Ya uyum sağla, ya yok ol.
Bu kadar basit.
Nostaljiye yer yok artık.
Kağıt gazete?
Müzelik oldu.
Arşivlik oldu.
Torunlarımız soracak:
"Dede, eskiden gazeteleri ağaçlardan mı yapıyordunuz?"
Evet yavrum.
Yapıyorduk.
Dünya değişti artık.
Sen telefonuna bak.
Nokta.