Ufuk İLVER
İslam, kapitalizm de olduğu gibi sınırsız değil de dengeli bir üretimi teşvik etmektedir. Üretim sağlanırken ve gelir elde edilirken meşru veya helal daire diyeceğimiz bir sınır koymuş ve ölçü getirmiştir. Dolayısıyla bir gelirin kazanç olması ve insanın o kazançtan istifade edebilmesi, helal şartına bağlıdır. Dolayısıyla helal olmayan bir kazancı İslam reddetmekte ve haram demektedir. Yani İslam, başkalarının hakkı bulunan bir kazancı haram saymıştır ve insanların istifade edemeyeceğini ifade etmiştir. Dolayısıyla kapitalizm de olduğu üzere gelir “gelsin de nerden gelirse gelsin” mantığının karşısında olan İslam, geliri meşru-helal çizgisinde olma şartına bağlayarak insanların bu husustaki duygularına ve ülke ekonomisine denge getirmektedir. Dolayısıyla İslam her hususta olduğu üzere orta ve istikamet yolunu bizlere göstermekte ve salıklamaktadır. Zira gerçek mutluluğun elde edilmesi, İslam’ın prensiplerine tam bağlı kalmaya vabestedir. Şimdi akla gelen meşru gelir kaynaklarından bir kısmını izah etmiş olalım.
TİCARET
Efendimizin: “Rızkın onda dokuzu ticarettedir.” İfadelerinde olduğu üzere İslam, insanları ticaret yapmaya teşvik etmektedir. “Dürüst tüccarın ahirette nebiler ve Salihler ve şehitlerle haşir olunacağı” da yine Efendimizin ifadelerindendir. Meşru dairedeki ve kuralına uygun ticaretin toplumda ekonominin canlanmasına önemli katkılar sağlayacağı muhakkaktır. Şimdilerde uluslar arası bir boyut kazanan ticaret, direkt üretimle de ilgilidir. Zira üretim kalemlerinizin çokluğuna göre ihracatınız ve ticaretiniz gelişmiş olacaktır. Ticarette kendilerini geliştirenler ise uluslar arası arenada da söz sahibi olurlar.
İŞÇİLİK
Kişinin kendi el emeğiyle kendi rızkını kazanması şeklinde tarif edebileceğimiz bu grup, dinimizin taltif ettiği bir gruptur. Efendimiz: “Sizden biriniz eliyle kazandığından daha temiz bir şey yememiştir” buyurmuşlardır. Yine Efendimiz bir iş münasebetiyle Medine dışına çıkmıştı. Dönüşte bahçesinde çalışan bir sahabe gördü ve o (Efendimiz) bahçeyi şereflendirdi. Çapayı yapan adamın elini eline aldı ve sonrada mübarek yüzüne sürdü. Ve Efendimiz: “Allah’ın hoşnut olduğu eller, işte bu ellerdir” buyurdu. Görüldüğü üzere bizzat Efendimiz tarafından bu grup teşvik görmektedir ki, üretimin en önemli ve vazgeçilmez noktalarından birisi durumundadır.
MADENLER VE YERALTI ZENGİNLİK KAYNAKLARI
Madenler ve yeraltı zenginlik kaynakları da meşru gelir kaynaklarından birisi olarak kabul edilir ki, şu anda dünyanın en çok ihtiyacı olan enerji tamamen yeraltı zenginlik kaynağıdır. Her türlü madenin çıkarılması ve işlenmesi ve kendi alanında ve birçok alanda kullanım elde etmesiyle ciddi manada farklı gelir kaynakları oluşturacağı kesindir. Zihnimizde yer edinmesi adına bu kaleme suyu, kömürü, petrolü, doğalgazı demir-çeliği, uranyumu, altını, mermeri vb birçok yeraltı zenginlik kaynaklar düşünüldüğünde ciddi bir ekonomik sektör olarak karşımıza çıkmaktadır ki, bu gücü günümüzde elinde bulunduranlar dünyaya yön verme durumundadırlar.
EL SANATLARI
Bir diğer meşru kazançlarından birisi de el sanatlarıdır. Kilim ve halıdan tutun da oymacılık kakmacılık ve birçok farklı noktada kendine yer edinen bu üretim alanı da önemlidir.
AVLANMA
Meşru gelir kaynaklarından birisi de avlanmadır. İster karada isterse denizlerde olsun Allah’ın bahşettiği ve sınırlarını belirlediği ölçüde avlanmak üretim adına önemlidir. Mesela yarım ada olan ülkemizde henüz balıkçılık tam manasıyla değerlendirilemiyor ve bu sektörden devlet ihracat yoluyla gelir elde edemiyor. Bilakis balık ithal etmektedir.
GANİMETLER
Meşru müdafaa neticesinde meydana gelen harplerden elde edilen gelir kaynaklarından birisidir. Tabii ki bir manada muzafferiyetin de meyvesidir. Ve harbe iştirak etmiş bir Müslüman’ın da en doğal hakkıdır.
İKTA
Devletin ihtiyaç sahiplerine mülk edinmeleri ve işletmeleri maksadıyla arazi vermesidir. Burada devlet arazilerinin atıl durumdan kurtarılması amaçlanmaktadır. Ayrıca tembelliğin önüne geçilmekte ve liyakatinde hakkı verilmiş olmaktadır. Yani sadece fakir olması hak sahibi olması adına yeterli değildir. Verilen araziyi en güzel şekilde değerlendirmesi esas alınan şeydir. Ve böylece devlet teşvikiyle üretim elde edilmiş ve ekonomi canlanmış olmaktadır.
ZEKÂT VE SADAKA
Zekât ve sadaka müesseseleri de meşru kazanç noktalarından birisidir. Özellikle zenginlerin malının bir kenarda atıl olarak kalmasını engelleyen ve fakirlerinde zekât vesilesiyle sermaye sahibi olarak ticari hayatın içinde var olmalarını sağlayan bir kurumdur. Haliyle zekât ticari hayatı canlandırmakta ve birçok ferdi iş-güç sahibi yapmaktadır. İslam toplumunda zekât müessesesinin varlığıyla her fert kendini emin ve güvence de hisseder. Ve böylece zekât topluma güvence olmakta, üretime de ciddi katkı sağlamaktadır.