Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek, “Çocuklarını televizyonun, internetin insafına terk etmek, sorumlu bir anne baba davranışı değildir.” dedi.
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi (KKEF) Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek, toplumun topyekün bir okuma seferberliğine ihtiyaç duyduğunu söyledi.
//OKUMA SEFERBERLİĞİNE İHTİYAÇ VAR
Okullarda başlatılan ‘okuma saati’ uygulaması ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda öğrencilere okutulması için hazırladığı ‘100 Temel Eser’e rağmen, halen daha okumayan, hatta okumaktan nefret eden çocukların ve gençlerin bulunduğunu kaydeden Şimşek, bu hususta en büyük ve öncelikli sorumluluğun ailelere düştüğünü söyledi. Okuma seferberliğinin önce ailede başlaması gerektiğini vurgulayan Şimşek, “Çocuklar, çok erken yaşlarda sesli, müzikli kitaplarla tanıştırılmalı. Kitap, çocuğun dünyasına bir oyuncak gibi sokulmalı. Mademki oyuncaklar çocuklar için vazgeçilmez. Öyleyse kitabı da çocuğun dünyasında vazgeçilmez kılmamız gerekiyor. Ancak bu şekilde kitaba sevgiyi artırabiliriz.
Evlerde haftanın belli günlerinde okuma saatleri tespit etmeli ve mutlaka o saatlerde hep birlikte kitap okumalıyız. Ailenin bütün fertlerinin katılacağı bir okuma faaliyeti çocuk için de teşvik edici olur. Bu aynı zamanda ‘biz bir aileyiz’ bilincini de geliştirir. Birlikte olma ve paylaşma duygularını güçlendirir.” dedi.
//EBEVEYNLERE UYARI
Çocuklarını televizyonun, internetin insafına terk etmenin, sorumlu bir anne baba davranışı olmayacağını ifade eden Tacettin Şimşek, “Kitap okusun diye çocuğunu yönlendirirken, kendisi televizyon seyreden bir anne baba davranışı da çocuk üzerinde etkili olmaz. Çocuklarımız, rol model alacakları kişilere ihtiyaç duyuyorlar. Bizden model alacakları davranışları bekliyorlar. ‘dediğimi yap, yaptığıma bakma’ tavrı, doğru bir eğitim ve öğretim yöntemi değildir. Çocuk, ‘öyleyse sen niye yapmıyorsun?’ sorusunu sorduğunda, verecek cevap bulamayız. Bunu tersinden giderek zararlı alışkanlıklarla da örneklemek de mümkündür. Zararlı alışkanlığı olan bir anne baba çocuğunu o zararlı alışkanlıktan emirler ve nasihatlerle koruyamaz. Çünkü en azından çocuğun zihninden ‘mademki zararlı, annemle babam niye yapıyor?’ sorusu geçecektir. Bunu açıkça da söyleyecektir.” diye konuştu.
Anne babanın elinde kitap gören bir çocuğa “kitap oku” demenin bile fazla olacağını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek, “Emirlerle, direktiflerle çocuklara okuma alışkanlığı kazandıramayız. Nasihatlerle de bir yere kadar başarılı olabilirsiniz. Sevdirme, heveslendirme, ödüllendirme yollan denenmelidir. Okuduğu kitapla ilgili sohbet etmek, kitabın konusunu, içeriğini çocukla paylaşmak ve tartışmak, anne baba çocuk arasındaki duygusal bağları da güçlendirir. Böylece çocuk, anne babasının kendini önemsediğini, görüşlerine değer verdiğini düşünecektir.” ifadelerini kullandı.
//ÖĞRETMENLERE ‘DEDEKTİF’ TAVSİYESİ…
Bayrağı ya da nöbeti anne babadan devralan öğretmenin de, aynı hassasiyetle okuma faaliyetlerini sürdürmesi gerektiğini anlatan Şimşek, “Okuma faaliyetini sıkıcı olmaktan kurtaracak, eğlenceli, hatta oyuna dönüştürecek öğretmenlere ihtiyacımız var. Ben ‘dedektif tipi okuma’ adını verdiğim bir okuma tekniğini öğretmenlerimize tavsiye ediyorum. Bir hikâye öğretmen tarafından üçe bölünüp her parçası sınıfın bir köşesine saklanır. Sonra öğretmenin vereceği şifrelerle, ipuçlarıyla öğrenciler metnin saklanan parçalarını bulur ve sırasıyla okurlar. Bu sınıf ortamında çok eğlenceli bir okuma faaliyeti olarak uygulanabilir.” dedi.
//“TÜRKİYE’NİN OKUMA KARNESİ KIRIKLARLA DOLU”
Türkiye’nin okuma karnesindeki kırık notlan bir an önce düzeltilmesi gerektiğini söyleyen Tacettin Şimşek, “Ülkelerin kalkınmışlık düzeyleriyle okuma alışkanlıkları arasında çok yakın bir ilişki var. Mesela bir Japon yılda 25 kitap okuyor. Türkiye'de ise 6 Türk yılda bir kitap okuyor, İngiltere ve Fransa'da toplumun yüzde 21'i düzenli kitap okurken, Türkiye'de bu oran binde 1 olarak karşımıza çıkıyor. Kişi başına yıllık kitap harcaması Norveç'te 137 Dolar. Almanya'da 122 Dolar. Belçika ve Avustralya'da 100 Dolar... Türkiye'de ise sadece ve sadece 45 Cent’tir. Yani 65 kuruş dolayında. Denilebilir ki, onların ekonomik durumuyla bizimki aynı değil. O zaman az önceki düzenli kitap okuma alışkanlığına dönelim. Bir Japon, yılda okuduğu 25 kitabın hepsini para ile satın almıyor ki. Kütüphanelerden yararlanıyor. Bizde ‘kitaplar pahalı, param yok’ gibi gerekçeler genellikle okumama mazeretine kılıf olarak kullanılıyor. Kitap okumak isteyen kişinin ‘param yok’ mazeretinin arkasına sığınması bana pek doğru gelmiyor.” şeklinde konuştu.