Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti 4. Sosyal Bilimler Teşvik Ödülleri Töreni'ne katılarak konuşma yaptı.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, kitapla beslenmeyen bir siyasi hareketin, kendisini boşlukta hissedeceğini belirterek, "O boşluk içinde seyrederken konjonktürel, günü birlik ve gelip geçici hevesler ya da düşünceler içinde olabilir. Biz kitaptan besleniyoruz, biz ilimden besleniyoruz, ama en önemlisi de kitabı ve ilmi merkez addetmiş, onun etrafında şekillenmiş bir hayatı savunan köklü bir gelenekten, bir medeniyetten besleniyoruz" dedi.
Davutoğlu, AK Parti 4. Sosyal Bilimler Teşvik Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmada, siyasi hareketlerin, kültürel hareketlerden bağımsız düşünülemeyeceğini belirtti.
Kültürel dinamizminden, kültürel temelinden ve tarih içindeki kültürel seyrinden kopmuş bir siyasi hareketin hayat damarlarının kesildiğine işaret eden Davutoğlu, toplumun kültürel akışıyla, tarihi seyir içindeki kültürel birikimiyle aynileşmiş, onunla bütünleşmiş, onunla geleceğe yürüyen siyasi harekette ise dinamizm ve süreklilik olduğuna dikkati çekti.
AK PARTİ HAREKETİ
AK Parti hareketinin, konjonktürel bir siyasi hareket olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Aksine, asırlardan beri gelen değerleri savunan, o değerleri bugüne taşıyan, yarına taşıma azmi ve gayreti içinde olan bir harekettir. O sebepledir ki AK Parti, her konuda olduğu gibi kitap, kütüphaneler ve ilim konusunda da diğer partilerden farklı bir gelenek oluşturmuştur. Bizim hiçbir eylemimiz, hiçbir düşüncemiz, kültürümüzün temelini dokuyan büyük gelenekten ve o geleneğin dayandığı kitaplardan bağımsız değildir. Kitaptan kopuk bir siyaset, aynı zamanda varoluştan, bilgiden ve en önemlisi de ahlaktan kopmuş bir hareket anlamını taşır. Kitapla beslenmeyen bir siyasi hareket, kendisini boşlukta hisseder. O boşluk içinde seyrederken konjonktürel, günü birlik ve gelip geçici hevesler ya da düşünceler içinde olabilir. Biz kitaptan besleniyoruz, biz ilimden besleniyoruz, ama en önemlisi de kitabı ve ilmi merkez addetmiş, onun etrafında şekillenmiş bir hayatı savunan köklü bir gelenekten, bir medeniyetten besleniyoruz."
Davutoğlu, bunun çarpıcı örneklerinden birinin de AK Parti Genel Merkezi'nde geniş kapsamlı bir kütüphanenin bulunması ve Sosyal Bilimler Teşvik Ödülleri vermesi olduğunu söyledi.
Yüzeysel bakanların, "Siyasi hareketlerin, sosyal bilimleri teşvikle ne alakası olabilir" gibi yaklaşımlarda bulunabileceğini belirten Davutoğlu, "Biz aksini söylüyoruz. Sosyal bilimlerden beslenmeyen, sosyal bilimlerin toplumun sosyal dinamiklerini etüt eden çalışmalarını dikkate almayan, kale almayan bir siyasi hareket, bir müddet sonra kendi kendini tekrar eden bir yapıya dönüşür" dedi.
"ESAS OLAN KİTAPTIR, ESAS OLAN İLİMDİR, ESAS OLAN AHLAKTIR"
Başbakan Davutoğlu, "Aksine her an değişen sosyal yapıları doğru analiz eden ve bu analize dayalı siyasi düşünceler geliştiren, sosyal bilim alanında çığır açan eserlerle birlikte yürüyen bir siyasi hareket, geleceğe dönük olarak her an yenilenme, her an yeni bir fikir üretme kapasitesini de bünyesinde barındırır" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:"Bu nedenle bugünlerde son derece yoğun bir siyasi tempo içinde eğer Sosyal Bilimler Teşvik Ödülü ve onun yanında da Kitabın Medeniyeti ve Kütüphaneler Şurası'nı yapıyorsa AK Parti, aslında bir şeyin de altını çiziyor demektir. Aday adaylıkları müracaatı, son derece yoğun siyasi gündem, hepsinin ötesinde esas olan kitaptır, esas olan ilimdir, esas olan ahlaktır. Onun için dün sabahtan itibaren il başkanlarımızla ve bütün genel merkez yetkililerimizle neredeyse bir kamp mahiyetinde gece yarılarına kadar süren mülakatların arasında aslında bu törene katılmam ve bu törenin bu zamanlaması böyle bir mesajı da iletiyor. Herkes toplumumuza, partimizin yönetici kadrolarına, en önemlisi de aday adaylarına, bu hareketin ne anlama geldiğini gösteren bir tavırdır bu. Bizim kervanımıza katılacak olanlar, katılmak isteyenler, kitaba, medeniyete, sosyal bilimlerin ufuk açıcı fikirlerine her zaman hem açık olmalı hem ona saygı göstermeli."
Başbakan Davutoğlu, "Kitaptan kopuk, bilgiden, irfandan, erdemden, ahlaktan kopuk siyasi hareketlerin başarısı mümkün olmadığı gibi başarılı olsa bile kalıcı olmaları mümkün olmadığı gibi siyasilerin de günlük hayatlarında kitaptan bigane ve azade olmaları halinde kalıcı etkiler yapabilmeleri mümkün değildir" görüşünü dile getirdi.
"KİTABI ANLAMAYANLAR İNSANI ANLAYAMAZ"
Başbakanlık görevini aldıktan sonra yaptığı ilk grup konuşmasında da kitaba özel vurgu yaptığını hatırlatan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Tam da TBMM'nin açılışı esnasında, Cumhurbaşkanımızın yemin töreni öncesinde, Anayasa kitapçığının, TBMM Başkanı'na dönük olarak fırlatılması üzerine bu konuşmada şunu söylemiştim: 'Bana bir kitabı, muhtevası ne olursa olsun, en aykırı fikirlerle dahi bizim açımızdan bezenmiş olursa olsun, kaldırıp bir kürsüye doğru, son derece kutsal bir kürsüye doğru, İstiklal Harbi'nin kararının alındığı kürsüye doğru fırlatma cüreti, siyaseti kirleten bir cürettir, insanlığı kirleten bir cürettir. Çocukluğumuzda babalarımız ellerimizden tutarken, yerde iki şey gördüğümüzde öper bir kenara koyardık. Ekmek ve kağıt. Ekmek rızk olduğu için, kağıt da üzerine kelamın yazıldığı, kalemin işlendiği kutsal bir nesne olduğu için. Kelamı anlamayanlar kalemi anlayamaz, kalemi anlamayanlar kitabı anlayamaz, kitabı anlamayanlar insanı anlayamaz. Ne nasipsizlikti yarabbi. O anda, o TBMM'nin kutsal, büyük salonunda bulunduğumda içimden kalkıp o atılan kitabı alıp öpüp başıma koyup, sonra da TBMM Başkanlık kürsüsüne vermeyi düşündüm."
NEDEN KİTAP KUTSALDIR?
"Neden kitap kutsaldır? Neden kitap insanı yüceltir? Bunun üzerinde tefekkür etme ihtiyacı var" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Yine bugünlerde her ruhumuz daraldığında veya yoğun bir tempoyla zihnimiz meşgul olduğunda güzel bir vesile oluyor ve kitap kendini hatırlatıyor" diye konuştu.
Şubat ayında Topkapı Sarayı'nda, Karahisari nüshasının tanıtımında hat ve kitap üzerine, geçen hafta da Dede Korkut Kitabı'nın tanıtımında kitap üzerine konuştuğunu anımsatan Davutoğlu, "Neredeyse her hafta bir vesile oluyor. Kitap üzerine bir konuşma yapma şerefine nail oluyorum. Demek ki biz kitaptan kopmadığımız için kitap da bizi hiç terk etmiyor, bir şekilde yanımıza geliyor" dedi.
"KİTABIN OLDUĞU MEKANIN, BİLGİ VE İRFANDAN ARİ OLMASI DÜŞÜNÜLEMEZ"
"Allah kitapsız hafta, kitapsız gün, kitapsız saat, kitapsız dakika ve saniye geçirmeyi bize nasip etmesin" temennisinde bulunan Davutoğlu, şunları söyledi: "İnsanın varoluşuyla alakalıdır dedim. Neden? Çünkü kitap kağıttandır, kağıt ağaçtandır, ağaç topraktandır. İnsan da topraktandır. Kitabın mayası ile insanın mayası aynıdır. Kitabı elinize aldığımızda sanki elinizle kitap arasında bir organik bütünlük doğar. Hiç insan eline bazı şeyler yakışmaz ama en çok yakışan şey kitaptır. İnsan gözüne her şey güzel görünmez ve her şey insan gözüne nur vermez ama insan gözüne nur veren şey kitaptır. Yani aldığınız anda sizinle yabancılaşmaz, sizinle bütünleşir. Siz kitapla bütünleşirsiniz, o sizinle bütünleşir. Yeter ki kitap anlayabilinsin."
Karahisari nüshasını, 'İlahi kelamın kalem ile estetiğe bürünmüş şekli" olarak tanımladığını hatırlatan Davutoğlu, "Kitapların kitabı vardır, kitapların aslı vardır ve bir zamanlar bir yayınevinin kullandığı güzel bir sloganla 'Aslında her kitap, bir kitabı anlamak, bir kitabı okumak içindir'. Bazıları kelamın kitabını bu anlamda okumak için hem onu hem kainat kitabını. Aslında kainat kitabı tabiri dahi bizim dünyaya bir kitap gibi baktığımızı anlatır" diye konuştu.
Davutoğlu, şairlerin çiçeği, bülbülü konuşturduğuna işaret ederek, "İşte varoluşumuzun bir anlamıdır bu" değerlendirmesinde bulundu.
"İLİM MUTLAK ALİM OLANIN, GÖRECELİ İLME SAHİP OLANLARA LÜTFETTİĞİ NİMETTİR"
Kitabın olduğu mekanın, bilgi ve irfandan ari olmasının düşünülemeyeceğini vurgulayarak, "Kitap bize saf ve pür bilgiyi değil aynı zamanda bilinci verir. Bilgi alınıp satılan bir şey değildir. Bilgi aktırılan, nakledilen bir şey değildir sadece. Bilgi gerçekten özümsendiğinde zihne nüfus eden, içselleştirilen ve bilinç haline dönüşen bir ilahi nimettir" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, "Onun için ilim aynı zamanda alim olanın, mutlak alim olanın, göreceli ilmesahip olan biz ilim adamlarına lütfettiği bir nimettir. Bu nimeti fark edemezseniz, bilgiyi kendinizden bilirseniz, gururun ve nefsin en büyüğüne kapılırsınız" ifadesini kullandı.
KILIÇDAROĞLU’NA ‘NANKÖR’ TEPKİSİ
Başbakan Davutoğlu, "'Nankör' diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki bu milletin imanının temsil edildiği bir makama bu ifadeyi kullanabiliyor" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şimdi ben, bu Anamuhalefet Partisi Genel Başkanına sesleniyorum, dünyanın neresinde, hangi görüşü savunmuş olursa olsun dünyanın neresinde bir din adamına, bir siyasi 'Nankör' diye hitap edebilir. 'Nankör' diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki bu milletin imanının temsil edildiği bir makama bu ifadeyi kullanabiliyor" dedi.
Davutoğlu, Rixos Oteli'nde düzenlenen AK Parti 4. Sosyal Bilimler Teşvik Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmada, bilgisi ile gurura kapılandan daha tehlikeli kimse olmadığını, devlet adamının gururunun tehlikeli olduğunu söyledi. Her okunan kitabın insana tevazu öğrettiğini belirten Davutoğlu, "Bilmediğiniz yeni bir şey öğrendikçe 'Oldum' deme şansınız kalmaz. Hep, 'Hamdım, hamım, inşallah bir gün olurum' deme mahviyetini ve tevazusunu size gösterir" ifadesini kullandı.
Kitabın ahlak ve edep timsali de olduğunu anlatan Davutoğlu, çalıştığı odaları mümkün olduğu kadar kitapla doldurmak istediğini dile getirdi. Kitabın olduğu yerde edebe mugayir bir şey olmayacağını dile getiren Davutoğlu, kitabın insana eleştiri ile hakaret arasındaki farkı öğrettiğini vurguladı. Davutoğlu, şöyle devam etti:"Kitap eleştirilebilir, kitabın yazarı eleştirilebilir ama gerçekten kitap dostu olan biri, başka bir kitap yazarına, alime ya da herhangi bir insana hakaret nazarıyla yaklaşmaz. Kitap eleştiriyi öğretir. Son 3 gün içinde, gerçekten sadece bir Başbakan ya da AK Parti Genel Başkanı olarak bunu söylemiyorum, iki siyasi partinin genel başkanının yaptığı iki tavır, ben dedim 'Herhalde bu genel başkanların evlerinde kitap eksik.' Birisi, 'Osmanlı Devleti'ni 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın kuklası' olmakla itham etti, hakaret etti ve bunu da 18 Mart Çanakkale Savaşı'nın 100. yılında yaptı. Bizler, Çanakkale şehitlerinin o büyük fedakarlıkları üzerine konuşurken, hissederken bir genel başkan çıktı dedi ki 'Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın kuklası.' Eleştirebilirsiniz, Osmanlı Devleti'nin o günkü yöneticilerini eleştirebilirsin. Kimse eleştiriden azade, bigane değildir ama bir devleti ve de tam da emperyalistlerin, bütün yedi düvelin yüklenerek bir kadim medeniyeti yok etmek üzere Çanakkale'ye yürüdüğü savaşın yıl dönümünde bütün o insanlara dönüp 'Siz aslında kuklaydınız' demek, ne büyük cehalettir. Bilmez ki bu genel başkan, aslında Çanakkale'de o ya da bu safta herkes centilmence bir savaş verdi, doğru ama bizim safımızda olanlar sadece İstanbul'u değil, sadece Anadolu'yu değil, sadece Türkiye'yi değil bütün mazlum milletleri, en önemlisi de kitaba dayalı bütün kadim medeniyetimizi savundular."
Emperyalist emellerin, Çanakkale'de toprağa gömüldüğüne işaret eden Davutoğlu, Çanakkale kaybedilmiş ve İstanbul düşmüş olsaydı İstanbul'un Endülüs ve Kırım gibi kadim medeniyetin bütün birikimlerinden tasfiye edileceğini aktardı.
"BİRBİRİMİZİ ELEŞTİRELİM AMA SLOGANLARIN DAYANDIĞI SÜFLİ ZİHNİYETTEN UZAK DURALIM"
Başbakan Davutoğlu, Çanakkale'de kapitalist bazı emeller uğruna Osmanlı topraklarına gelmeye çalışanlara karşı hak ve adalet değerlerinin savunulduğuna işaret ederek, Çanakkale kazanıldığı için İstiklal Savaşı'nın olabildiğini, İstiklal Savaşı olabildiği için Hint Müslümanlarının, Afrika milletlerinin ayağa kalkıp kendi istiklallerini arayış içine girdiğini vurguladı.
Muhammed İkbal'in Lahor'da Çanakkale ve Balkan şehitleri için güzel mısralar yazdığını anımsatan Davutoğlu, "Bu Genel Başkan, Muhammed İkbal'i okuyabilseydi, dönüp Çanakkale şehitlerinin önünde hürmetle eğilirdi" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, Mehmet Akif ne hissetmişse Muhammed İkbal'in de onu hissettiğini ifade ederek, şunları söyledi: "Kitabın medeniyetini anlamayanlar, medeniyetin kitaba verdiği önemi de takdir edemezler. O anda cazip gelen bir sloganla bütün bir tarihi yargılayıverir. 500 yıllık bir devleti, o devletin bütün fertlerini, kukla haline dönüştürüverir ama bu görüşleri dile getirirken kendilerinin bir başka emperyalizmin bugünkü sözcüleri durumuna düştüğünü unutuverirler. Onur, ancak ve ancak bilinç ile olur. Bilinç de sağlam bilgi ile olur. Buradan bütün siyasi partilere, üyelerine, seçim dönemi de yaklaştığı için, gelin birbirimizi eleştirelim, her şeyi gerektiğinde en sert şekilde birbirimize anlatmaya çalışalım ama sloganlardan, sloganların dayandığı süfli zihniyetten ve onun arkasındaki sıradan ve yüzeysel bilgiden uzak duralım. En önemlisi de hakaretten uzak duralım."
"NANKÖR DİYEN KİŞİNİN KENDİSİ, ÖYLESİNE NANKÖRLÜK YAPIYOR Kİ..."
Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Diyanet İşleri Başkanı Görmez'e "Nankör" dediğini belirterek, şunları kaydetti:"Şimdi ben, bu Anamuhalefet Partisi Genel Başkanına sesleniyorum, dünyanın neresinde, hangi görüşü savunmuş olursa olsun dünyanın neresinde bir din adamına, bir siyasi 'Nankör' diye hitap edebilir. 'Nankör' diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki bu milletin imanının temsil edildiği bir makama bu ifadeyi kullanabiliyor. Çanakkale Savaşı yıl dönümü vesilesiyle ki konuşmasında hutbe ile duayı ve birçok şeyi karıştırdı, birçok cehalet örneği var da şimdi girmeyeyim. Birçok temel kavramı karıştırdığı konuşmasında, cehaletini sergilediği konuşmasında, Atatürk'ün hutbede yer almadığını ifade ederek, buradan hareketle hakarette bulunuyor. Örnek vermek istemiyorum ama Yunanistan'da bir siyasi liderin Atina Başpiskoposu ile ilgili ya da Rusya'da Moskova Patriği ile ilgili ya da Vatikan'da, Avrupa'nın herhangi bir yerinde Papa ile ilgili herhangi bir görüş dolayısıyla böyle bir ifadeyi kullanma cüretine sahip olan birisi, halkın huzuruna çıkabilir mi? Din ve devlet işleri ayrıdır ama devlet adamları dine saygıyı öğrenecekler, saygıyı öğrenecekler."
"KILIÇDAROĞLU, HATİM NE DEMEK BİLİR Mİ"
Söz konusu hutbenin okunduğu günün sabahı 253 bin şehit için bütün camilerde 253 bin hatim indirildiğini belirten Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu, hatim ne demek bilir mi, bilmem ama 253 bin hatim indirildi ve her yerde Gazi Mustafa Kemal'e ve bütün şehitlere dualar edildi" dedi.
Başbakan Davutoğlu, Çanakkale'de, 18 Mart'ta yapılan törende de her konuşmacının Gazi Mustafa Kemal'i ve bütün şehitleri hürmetle andığına işaret ederek, "Diyanet İşleri Başkanımız da duasında bütün şehitlerimizle birlikte Gazi Mustafa Kemal'i de andı. Hadi eleştirme ihtiyacı hissettiniz, hadi eleştirebilirsiniz, hepimiz eleştiriye açık olalım ama eleştirinin de edebi olur, eleştirinin hayası olur, üslubu olur. Hakareti eleştiriden ayırt edemeyenler, genellikle kitapla aşina olmayanlardır. Kitap çünkü bize seviyeli eleştiriyi öğretir" değerlendirmesinde bulundu.