Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün savaş hukukunun her türlüsünü çiğneyerek mazlumları kentlerde katleden yapılar, terör unsurları veya rejimler, Çanakkale'ye gidip bu insanlık dersini almalıdır" dedi.
Davutoğlu, Çanakkale Şehitler Abidesi'ndeki törende yaptığı konuşmasına, bu toprakları vatan kılan, asırlarca bu topraklar için canını feda etmiş, kanını dökmüş bütün şehitleri andıklarını belirterek başladı.
Davutoğlu, ''Savaşlar vardır, sadece iki tarafı ilgilendirir. Meydan muhaberelerine çıkıldığında iki tarafın, iki milletin kaderiyle ilgilidirler. Savaşlar vardır, bir milletin diğer milletlerle olan mücadelesini yansıtır. Savaşlar vardır, bir milleti, iki milleti değil, birçok milletin kaderini aynı anda etkiler'' dedi.
Birinci Dünya Savaşı'nın birçok milletin kaderini aynı anda etkilediği için ''Cihan Savaşı'' olarak adlandırıldığını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Ama Birinci Dünya Savaşı'ndaki bütün cepheleri dolaşsanız Galiçya'yı, Mısır Cephesini, Irak Cephesini, Avrupa'daki cepheleri... Hiçbir cephe yoktur ki Çanakkale Cephesi gibi, bu topraklar gibi gerçek anlamda Cihan Savaşını temsil etmiş olsun. Diğer cephelerde savaşan tarafların sayıları bellidir. Ama Çanakkale'de, neredeyse o gün bilinen coğrafyalardaki bütün milletler ya yan yana ya karşı karşıya gelmişlerdir. Bir tarafta sadece Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye ve vatanımızı savunmak için değil, kadim bütün değerleri, kadim medeniyetin bütün değerlerini savunan çok sayıda milletten oluşan bir kahramanlar topluluğu. Ama tek bir millet inancıyla bu toprakları savunanlar, bir kahramanlar topluluğu. Diğer tarafta yükselen bir sömürge düzenini yaşatmak, yaymak ve dünyadaki geri kalan toprak parçalarını da sömürgeleştirmek için kadim kültürün merkezi sayılan İstanbul'a doğru yürüyen ordular, İngiliz, Fransız sömürge imparatorluklarının orduları.''
''CİHAN SAVAŞI OLMASINDAN HİÇBİR TEREDDÜT YOKTUR''
Savaşanların sadece iki millet olmadığını, iki zihniyet, iki anlayış, iki dünya telakkisi olduğunu ifade eden Davutoğlu, Mehmet Akif'in Çanakkale Şehitleri'ini anlatırken yaptığı referanslarda da onun görüldüğünü söyledi. Davutoğlu, bu toprakları hiç görmemiş olan ama ruhuyla bu topraklarda olan Lahor'da Muhammed İkbal'in Çanakkale ve Balkan şehitleri için yazdığı satırlarda da aslında savunmanın, sadece Çanakkale, İstanbul ve Türk milletinin kaderi olmadığının, bütün bir insanlık tarihinin kadim kültürünün izzet ve onur mücadelesi olduğunun görüldüğünü kaydetti.
Mehmet Akif ne hissetmişse Muhammed İkbal'in de onu hissettiğini, Hint Yarımadasındaki Müslümanlar, Asya'daki soydaşlar ne hissettiyse Balkanlar'daki, Anadolu'daki, Ortadoğu'daki, o zamanki vatan coğrafyasındaki milletin unsurlarının aynı şeyi hissettiğini belirten Davutoğlu, bundan dolayı da savaşın gerçek anlamda bir Cihan Savaşı olmasından hiçbir tereddüt olmadığının altını çizdi.
''KAHRAMANLIK DESTANINA İHTİYAÇ VARDI"
Bir çok milletin kaderinin, Çanakkale Boğazı'nda ve bu topraklarda belirlendiğine işaret eden Davutoğlu, "Her şeyden önce bizim kaderimiz, evet bizim kaderimiz" dedi.
Herkesin evinde, ailesinde mutlaka Çanakkale ile ilgili bir atıf bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Rahmetli anneannem şunu derdi, 'ben evlendiğimde gencecik bir kız, deden de genç bir yiğitti. Ama bir savaşa gitti, tabii o rakamları tam bilmediği için, 10-15 yıl sonra geldi, yaşlanmıştı'. Trablusgarp ile başlayan Büyük Taarruz ile biten 11 yıl vatanımızın her bir köşesinden, milletimizin her bir ailesinden neferlerin cepe cepe dolaştığı bir dönemdi. Hepsini rahmetle anıyoruz" şeklinde konuştu.
"ÖLÜME HAZIR BİR MİLLETİ KÖLE ETMEK MÜMKÜN DEĞİL"
Yaşanılan her hatırayla Çanakkale Savaşı'nın milli bir kimlik oluşturduğunun altını çizen Davutoğlu, o döneme kadar yenilgiler yaşanırken, bozguna uğranırken Çanakkale Savaşı ile bir anda milli psikolojinin değiştiğini anlattı.
Davutoğlu, Çanakkale Savaşını idare eden başta Yarbay Mustafa Kemal olmak üzere bütün komutanların, daha sonra İstiklal Harbi'nin paşaları olduğunu hatırlattı. "Çanakkale Savaşı, onlara şunu göstermiştir" diyen Davutoğlu, "Ölüme hazır bir milletten daha güçlü bir irade yoktur. Ölüme hazır bir milletti köle etmek, esarete mahkum kılmak mümkün değildir. İşte o inançtır ki bütün ordular dağılmışken, Mondros Mütarekesi, Sevr ile vatan toprakları parçalanmışken Kuvayımilliye ruhu tekrar ayağa kalkabildi. Emin olunuz ki eğer Çanakkale Savaşı yaşanmamış, bu kahramanlık destanı yazılmamış olsaydı Kuvayımilliye'yi o kadar kolay örgütleyebilmek de mümkün olmazdı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılan bir imparatorluğun mirası üzerinden ancak ve ancak Çanakkale Savaşı'nın birleştirici ruhuyla ayağa kalkabildi" ifadelerini kullandı.
ÇANAKKALE RUHUYLA TAM VE BİR BÜTÜN İÇİNDE AYAKTA DURACAĞIZ
Davutoğlu, milletin kurduğu bir devletten ve o devletin geleceğe kararlı yürüyüşünden bahsediliyorsa, herkesin Çanakkale şehitleri huzurunda ihtiramla eğilmesi, onlara her an rahmetle dua etmesi gerektiğini vurguladı.
Avustralya ve Yeni Zellanda başbakanları ve dışişleri bakanları ile her görüştüğünde, bir dostluk halkası içinde, Çanakkale'yi andıklarını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:''Avustralya ve Yeni Zellanda liderleri hep, 'eğer bugün Yeni Zellanda ve Avustralya kimliği varsa, bu kimliği Çanakkale'ye borçluyuz' derler. Birçok milletin kaderi burada değişti. Birçok milletle burada farklı saflarda bulundu. Biraz önce bu kahramanlığı anlattığımız, bu kahramanlığını yaşadığımız tabyalarda, o mevzilerde, o siperlerde, bugün vatan toprakları içinde bulunan Diyarbakırlısı da vardı, İzmirlisi de vardı, Urfalısı da vardı, Edirnelisi de vardı, Tokatlısı da vardı, Muğlalısı da vardı, Rizelisi de vardı, Mersinlisi de vardı. Akdeniz, Karadeniz, doğu ve batı, Fırat kenarı ve Sakarya kenarında doğanlar, Yeşilırmak'ta doğanlar, Ceyhan'da, Seyhan'da doğanlar, Toroslar'a selam vererek büyüyenler, Ağrı'ya selam vererek büyüyenler, o dağlar, o nehirler adına geldiler. İşte burada, bu kutsal topraklarda dersaadeti, yani devletin ve milletin kalbini, yüreğini korumak için birlikte omuz omuza savaştılar.
100 yıl sonra bu milletin arasına nifak sokmak isteyenlere karşı şehitlerimizin huzurunda, Türkiye Cumhuriyeti ve hükümetimiz adına, Türk Silahlı Kuvvetleri adına, bir kez daha söz veriyoruz ki: Nasıl 100 yıl önce yazdığımız destan bir milli birlik sağlamışsa emin olunuz ki bu toprakların milli birliği, bu milletin ebedi kardeşliği, bu milletin mensupları olan, unsurları olan hangi etnik ve mezhebi kökeni olursa olsun bu topraklar için tüm vatandaşlarımızın tarihteki kaderdaşlığı için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Kim bu milletin arasına nifak sokacaksa, sokmaya planlarsa onun karşısında Çanakkale ruhuyla tam ve bir bütün içinde ayakta duracağız.
Yine bizim saflarımızda o zaman, bizim saflarımızda bulunan Boşnak, Arnavut, Üsküplü, Kosovalı, Selanikli, İşkodralı, Filibeli tüm Balkan coğrafyasında eğer bu topraklar kayboldu, ama Çanakkeli üzerinden İstanbul düşerse bizim bir daha geleceğimiz olamaz diyen Balkan milletleri, burada bu topraklarda hem İstanbul'u hem de Balkan Savaşı'ndan sonra kaybettiklerini burada da kaybetmemek için omuz omuza savaştılar. O şehit düşmüş Balkan şehitleri için, Çanakkale'de şehit düşmüş Kosavalılar, Bosna Hersekliler, Arnavutluklar olmak üzere, tüm Balkanlar için buradan da o gün nasıl kaderimiz ortaksa, bilinsin ki Türkiye Balkan coğrafyasında barış için kardeşlik için kaderi ortak kılmaya devam edecektir.''
DAVUTOĞLU’NUN VURGUSU
Çanakkale savaşında omuz omuza verilen tüm kavimlerin, tüm toplulukların, bugün Türkiye'nin merhamet elini, şefkat elini, kudret elini hissetmek istediklerinde, her zaman onların yanında olacaklarını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Karşı taraftakiler... Ecdadımızın yiğitçe savaştığı karşı taraftakiler. İngilizler, Fransızlar, Avustralyalılar, Kanadalılar, Yeni Zellandalılar ve daha niceleri. Onlarla ecdadımız mertçe savaştı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün daha sonra ifade ettiği gibi, onları da biz hep kahramanlar olarak andık, ölü toprakları onların kahramanlarının defnedildiği topraklar olarak gördük ve onların annelerine aynı yürekten seslenişle seslendik. Aslında bu örnek dahi, bugün safların karşı tarafında olan, mevzilerin karşı tarafında olan halklarla, devletlerle kurduğumuz dostluklar dahi, insanlık için bir derstir. Bizim milletimiz savaştı mı mertçe savaşır, barıştı mı mertçe barışır. Yeter ki karşımızda savaşacak yürekte mertler olsun, barış için barışacak yürekte mertler olsun.''
GELECEK NESİLLERE BAŞI DİK MİRAS BIRAKACAĞIZ
Davutoğlu, Şehitler Abidesi'ndeki törende yaptığı konuşmasında, milletin başının dik olmasının, ecdadın gerçekleştirdiği insanlık destanına borçlu olunduğunu söyledi.
"Biz de şehitlerimize buradan bir kez daha sesleniyoruz" diyen Davutoğlu, "Nasıl siz başımızı dik tutmuşsanız, nasıl siz yazdığınız destanlarla bizim neslimize bütün cihanda başı dik olacak bir miras bıraktıysanız, Allah, millet ve tarih şahit olsun ki biz de gelecek nesillere başı dik miras bırakacağız" diye konuştu.
Davutoğlu, 24 Nisan'da hem Türkiye safında hem karşı tarafta savaşan milletlerin Çanakkale'de buluşacağını bildirerek, "Birileri 1915 üzeriden nefret kültürü oluşturmaya çalışırken, biz buradan duyan her kulağa, hisseden her yüreğe diyeceğiz ki bizim atalarımız yiğitçe savaştılar ama barış yaptıklarında da arkalarında bir nefret bırakmadılar" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:"İnsanlık toplumuna buradan seslenmek istiyorum. Gelin, nefret, kin ve intikam duygularını bir kenara bırakalım. Bu toprakların altında şu anda yatanlar, mertçe savaşırken, yüreklerinde vatan ve iman bilinciyle ölüme giderlerken, düşman askerinden dahi nefret etmediler. Onlara da savaşa ara verildiğinde, merhametle yaklaştılar. Şimdi bu topraklarda 100. yılı kutlarken, aslında bir tek bu sene 100. yıl kutlamış olmayacağız. 1911'den bu yana, 2011'de Libya'ya gittiğimizde, orada Misrata'da, Trablusgarp'ta ecdadımızı yad eden, 'bizler Anadolu çocuklarıyız' diyen Libyalılarla da kucaklaşmıştık."
2012, 2013 yıllarında Balkanları dolaşarak, 'Balkan faciası üzerinden 100 yıl geçtikten sonra nasıl bir Balkan barışı gerçekleştirebiliriz' diye konuşmak üzere ziyaretlerde bulunduklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:"Şimdi Sarıkamış, Çanakkale'de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Anadolu'da ve Ortadoğu'da, Anadolu coğrafyasını kalıcı barışın merkezi kılmak için dolaşıyoruz. 1917'nin 100. yılında Kut'ül Ammara'da, ki en az Çanakkale gibi destansı bir kahramanlık zaferidir ama az bilinir, Irak halkının tüm unsurlarıyla, ordumuzun, silahlı kuvvetlerimizin verdiği o kutlu savaşın 100. yılını idrak edeceğiz. Sonra acılı olarak İzmir'in işgalinin 100. yılı, sonra İstiklal Harbi'nin 100. yılı, Atatürk'ün Samsun'a çıkışından, Erzurum Kongresi'ne ve diğerlerine, ve nihayet 2023'te Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 100. yılını idrak edeceğiz"
2023 TÜRKİYESİ
Davutoğlu, 2023'ün Türkiyesine seslenerek, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her şeyden ve herkesten önce Çanakkale'de şehit düşen ecdadımızın mirasıdır ve onların malıdır. Biz o mirasa sahip çıkarken, o gün çok zor şartlarda, belki üzerilerinde doğru dürüst elbise bile olmadan, savaş malzemesi olmadan, savaşacak gemilerini dışarıdan almış bir millet olarak kahramanlık destanı yazan şehitlerimizin torunları olarak, aziz milletimize söz veriyoruz. İstanbul Lisesi'nden, Duyun-u Umumiye binası anlamında aynı liseden, çıkan şehitlerimize söylüyoruz; bir daha bu topraklarda Duyun-u Umumiye ayıbı yaşanmayacak. Bu millet bir daha başkasından borç isteyecek zilleti yaşamayacak" ifadelerine kullandı.
Osmanlı Devleti'nin Duyun-u Umumiye üzerinden ilikleri sömürüldüğü için çöktüğünü ifade eden Davutoğlu, "Bütün bu tecrübelerden sonra, işte öyle bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmak ve geliştirmek istiyoruz ki, 100 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni öyle bir hale getirmek istiyoruz ki her şeyiyle kendi kendine yeter olsun, mazlumlar ihtiyaç hissettiğinde onlara kucak açacak kudrette olsun. Eğer herhangi bir namert, tekrar bu topraklarla ilgili bir plan yapmak cüretine kalkışırsa aynı şekilde kudret sahibi olsun. Bir devletin bekası kudret ve şefkat sahibi olmasıyla mümkündür" diye konuştu.
"ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİN MİRASININ SAHİPSİZ OLMADIĞINI BİR KEZ DAHA ORTAYA KOYDU"
"Savaşmadan eğer barışı kazanmak istiyorsak her an savaşa hazır bir halde olmak durumundayız" diyen Davutoğlu, Çanakkale'nin büyük bir ders olduğunu belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir kez daha Genelkurmay Başkanımıza, operasyona katılan bütün komutanlarımıza huzurunuzda teşekkürü bir borç biliyorum. Şah Fırat Operasyonu esnasında 9 saat içinde kutsal bir emaneti Süleyman Şah'ın naaşını ve oradaki emanetleri Suriye derinliğinden alıp sınırımıza yakın olan Eşme bölgesine defnedilmek üzere getiren silahlı kuvvetlerimizdeo gece gördüğüm disiplin, uyum, kararlılık ve cesaret, Çanakkale şehitlerinin varislerinin ve mirasının sahipsiz olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Herbir komutanımıza, her bir askerimize huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Bu tecrübe dahi göstermiştir ki bizim milletimizin en önemli hasletlerinden biri, eğer onurumuzu, izzetimizi korumak gereken bir an söz konusu olmuşsa o anın gereğini yapmak konusunda tereddüt edilmemesidir" ifadelerini kullandı.
"BİNLERCE KİLOMETRE ÖTELERDEN UNUTULMADIĞINIZI GÖSTERMEK İÇİN GELDİM"
Bütün millet adına Çanakkale, Galiçya, Azerbaycan, Yemen, Bağdat, Myanmar'daki şehitliklerde yatan şehitler başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun başında Türk bayrağı dalgalanan bütün şehitlere selamı borç bildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Myanmar'a büyükelçimiz gittiğinde akademik hayatta takip ettiğim ve hep bizde az bilinen bir husus dikkatimi çekmişti. Kanal, özellikle Irak cephesinden 12 bin askerimiz Myanmar'a esir götürülmüştü, Yaklaşık 6 bini Myanmar'da şehit olmuştu. Orada esaret esnasında ölmüşlerdi. Yazdıkları mektupları okumuştum, Londra'daki arşivlerden. Cevapsız kalan mektuplardı, annelere, babalara, yavuklulara yazılan mektuplar.
Myanmar Büyükelçimiz giderken 'Talimatınız nedir, Sayın Bakanım' dediğinde, o zaman şunu söylemiştim, 2012 yılında: 'Gideceksin önce şehitlerimizi bulacaksın ve onlara diyeceksin ki huzurlarına varıp, 'Bu topraklara ben, cevapsız kalan mektuplarınıza cevap iletmek için geldim. Anadolu'daki 75 milyon adına geldim. Şahadet şerbetini içtiğiniz bu topraklarda binlerce kilometre ötelerden unutulmadığınızı göstermek için geldim ve sizden izin alarak bu topraklara giriyorum. Bu topraklarda dalgalandırdığımız bayrak, ebediyete kadar sizin bayrağınız olacaktır. Size Anadolu'dan iki kutsal emanet getirdim, al bayrak ve Kur'an-ı azimüşşan.' İşte Çanakkale şehitleri, önlerinde al bayrak dillerinde Fetih Suresi ile şehitliğe yürürken bugünleri bizim yaşamamız için yürüdüler. Allah onlara rahmet eylesin, ruhları şad olsun, emanetlerine sahip çıkma gücü ve kudretini bize nasip eylesin. Bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın ama ne zaman gerekirse Çanakkale şehitlerinin imanını, gücünü, azmini, kararlılığını yüreğimizden eksik etmesin. Ruhları şad olsun."