Son yıllarda, dünyanın dört bir yanında artan doğal afetler, ülkelerin kriz yönetim kapasitelerini bir turnusol kağıdı gibi ortaya seriyor. Ancak bazı ülkelerin, özellikle de savunma ve teknolojiye trilyonlarca dolar harcayan Amerika Birleşik Devletleri’nin, afetlere müdahale konusunda gösterdiği acizlik, Batı dünyasının “modern” imajını sorgulatıyor. Los Angeles yangınları, bunun son örneği oldu.
***
Amerika, savunma bütçesine dudak uçuklatacak miktarlar ayıran, uzay programları ve teknoloji harcamalarıyla övünen bir ülke. Ancak bu devasa ekonomik gücün, Los Angeles’taki yangınlarda nasıl çaresiz kaldığını hep birlikte gördük. Ne organize bir müdahale ne de kapsamlı bir planlama vardı. Yangınlarla boğuşan halk, kovalara sarıldı, yardıma koşacak devlet otoritesi ise ortada görünmedi.
Buradaki asıl mesele, yangınların söndürülmesinden çok sonrasında yaşananlar ve yaşanacaklar. Çünkü Batı’da, özellikle Amerika’da, devletin rolü sınırlıdır. Yaralarınızı sarmak, tamamen bireylerin ve özel sektörün sorumluluğundadır. Sigortanız varsa iyisiniz; yoksa, geçmiş olsun.
***
Amerika’da bugünlerde en çok tartışılan konu, yangınlardan önce sigorta şirketlerinin ödeme limitlerini düşürdüğü ve birçok poliçeyi iptal ettiğinin ortaya çıkması. Bu, zaten felaketten zarar gören aileler için ikinci bir yıkım anlamına geliyor. Yani, yangınlardan kurtulmayı başarsanız bile ekonomik felaket kapınızda. Sistem açıkça, güçlü olanı koruyor; zayıf ve korunmasız bırakılanlar ise kaderine terk ediliyor.
Bu durum, Batı’nın kapitalist düzeninin nasıl insandan ziyade parayı merkeze aldığını gözler önüne seriyor. İnsanlar, devletin sıcak elini beklerken karşılarında sadece sigorta şirketlerinin soğuk yüzünü buluyor.
***
Tüm bunların karşısında Türkiye, farklı bir perspektif sunuyor. Dünyanın en büyük afetlerinden biri olan 2023 Kahramanmaraş depreminin ardından, Türkiye’nin hızla başlattığı “Afet Sonrası İyileştirme Operasyonu,” devletin bu alandaki gücünü ve kararlılığını gösterdi. “Yaralar en kısa zamanda sarılacak” sözü, yalnızca bir temenni değil, gerçek bir eylem planının parçası oldu.
Türkiye, devletin halkına sahip çıktığı, insanı merkeze alan bir yaklaşımıyla farkını ortaya koyuyor. Sigorta sistemi önemli, evet, ama burada sadece bununla sınırlı kalmayan bir düzen var. Afet mağdurları, devletin sosyal politikaları ve yardım mekanizmalarıyla destekleniyor.
***
Batı’daki liberal sistemlerin aksine, Türkiye’deki “yaraları sarma” anlayışı, insani değerleri öne çıkarıyor. Amerika, yangınlarla birlikte sadece alevlere değil, kapitalist düzeninin insafsız gerçeklerine de yeniliyor. Türkiye ise afetlerin ardından sergilediği dayanışma ve hızlı müdahaleyle, devlet olmanın gerekliliklerini yerine getiriyor.
Evet, coğrafya kaderdir ama devletin vizyonu, kaderi değiştirme gücüne sahiptir. Ve Türkiye bu gücünü, afetlerden sonra bir kez daha göstermiştir.