Valilere "Şehirle bağınız olabilir, şehri sevebilirsiniz, şehri tanıyabilirsiniz, halkını yakından tanımış olabilirsiniz ama en önemli şey, iletişimdir" diyen Başbakan Davutoğlu, yaşanan siyasi zihniyet devriminin alandaki temsilcilerinin valiler olduğunu söyledi.
Valiler görevinin en önemli boyutunun psikolojik olduğunun altını çizen Başbakan Davutoğlu, hizmet ettiği mekana ve hizmet ettiği insanlara aşkla bağlı olmayan hiçbir görevlinin görevini hakkıyla yerine getiremeyeceğini söyledi.
VALİLERE SESLENİŞ
Başbakan Ahmet Davutoğlu, valilerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti de dile getirerek, valilerin, 81 ilin iklimini Ankara'ya getirdiklerini söyledi.Ankara'nın, sadece bir başkent olarak değil İstiklal Savaşı'nın merkez şehri olarak da tüm milletin ruhunun, kalbinin attığı şehir olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu kalbin ancak ve ancak tüm ülkenin organik bütünlük içinde olduğu zaman gerçek fonksiyonunu icra edebileceğini kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, başkentlerin, ülkenin bütününü merkezden yönetmek için kurulmadığını, aksine başkentlerin ülkenin ruhunu, ortak hissiyatını ve ortak aklını barındırdığı zaman "başkent" rolünü ifa edebileceğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Bu ortak akıl, ortak ruh ve ortak hissiyat da başkent merkez ile vilayetler arasındaki irtibatı kuran valiler sayesinde olur. Sizler çift yönlü bir fonkisyonu hep icra edegeldiniz. Bir yönünüzle yerelin idarecileri olarak, Ankara'ya yerelin, vilayetlerin ihtiyaçlarını taşıdınız, bir diğer yönüyle de merkezin, başkentin düşüncesini, planlarını, her bir vilayete biçtiği rolü anlatmak üzere orada bizleri temsil ettiniz. Bu açıdan bakıldığında valiler ve valilik görevi kesinlikle sıradan, rutin bir bürokratik görev değildir. Aksine kendi içinde ve uygulanışı itibarıyla da psikolojik yönü son derece yoğunluklu, ulvi bir görevdir."
"VALİLERİMİZ TÜRKİYE'NİN HEMŞEHRİLERİDİR"
"Valilerimiz Türkiye'nin hemşehrileridir. Nereye giderlerse orası valinin kendi mekanı olur" diyen Davutoğlu, Türkiye'nin her bir ilinin özel bir anlam ifade ettiğini kaydetti.
Başbakan Davutoğlu "Gerçekten eğer hakkıyla kulak verilse, hakkıyla dizinin dibine oturulsa her şehrimiz bizim hocamızdır. Bize tarihi, kültürümüzü, mimarimizi, derin irfanımızı öğretir. Onun için valiler, bu derin irfanın yürüyen temsilcileridir. Bulundukları şehirlerle kaynaşamamış, o şehirdeki halkı sevememiş birinin valilik görevini bürokratik olarak ifa etmesi mümkünse de ruhen ifa etmesi mümkün değildir" değerlendirmesinde bulundu.
"SİZDEN ÖNCE BAŞKASI FARK EDİYORSA SİZ O ŞEHRE AŞIK DEĞİLSİNİZ"
Başbakanlık görevini devraldığından bu yana, son 6 ayda 55 kenti ziyaret ettiğini, en kısa zamanda 81 ili tamamlayacağını dile getiren Davutoğlu, her ilin taşıdığı önemi ve tarihi konumu ifade etmeye çalıştığını, her birini ayrı bir isimle andığını anlattı. Gece yarıları ve sabah güneş doğarken şehrin ruhuna nüfuz etmek gerektiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, "Bir vali ki eğer sabahın güneşini o şehrin ufkunda görmemişse valilik görevini ifa edemez. Sabahın seherinde görev başlar, sadece mesainin başlangıcında değil. O şehre, o şehrin mekanına aşık olmak için güneşin doğuşunu o şehirde hissetmek lazım. Gecenin karalığında, herkes el etek çektikten sonra o şehirde yürümek lazım. Şehrin mekanına, mimarisine, ruhuna nüfuz edebilmek lazım" değerlendirmelerinde bulundu.
ERZURUM KALE ŞEHİR
Davutoğlu, 81 ilin her birinin güzel isimlerle anılabileceğini belirterek, kadim medeniyet dendiğinde akla gelen Mardin'i "yaşayan biblo şehir", Anadolu'daki bir çok geleneğin tohumlarının atıldığı yer olduğu için Kırşehir'i "tohum şehir", Kafkaslar'dan Anadolu'ya geçerken savunma hattı inşa edildiği için Erzurum'u "kale şehir", Uludağ ve Ulu Cami'ye ev sahipliği yapan Osmanlı şehri Bursa'yı "ulu şehir", ilk payitaht olan Konya'yı "merkez şehir" olarak niteledi.
"VALİNİN ŞEHRE AŞIK OLUP OLMADIĞI ANLAŞILIYOR"
Davutoğlu, kent ziyaretlerinde, valilerin karşılama anından itibaren, verdiği brifingde, o valinin şehre aşık olup olmadığını, mekanla özdeşleşip özdeşleşmediğinin anlaşıldığını ifade etti.
Ataması kısa süre önce yapılmış olsa bile bazı valilerin, şehirlerden kendi evinden bahseder gibi bahsettiğini kaydeden Davutoğlu, o zaman "Tamam, bu valimiz bu şehri artık kendi evi, şehrin ahalisini de kendi ailesi olarak görüyor" dediklerini aktardı.
Başbakan Davutoğlu, valilere "Hiçbir talimat, hiçbir mali güç, size gönderilen hiçbir ödenek sizin o şehri sevmenizden daha muktedir bir unsur değildir. Size istediğiniz ödeneği gönderebiliriz, istediğiniz kadar maddi yardım gönderebiliriz ama siz o şehre aşık değilseniz, o şehrin halkına sevdayla, muhabbetle bakmıyorsanız, o ödenekler bir müddet sonra tükenir. Tükenmeyecek olan tek şey, sizin şehre ve şehrin ahalisine duyduğunuz muhabbettir. Her gün yaşadıkça o muhabbet artar ve size hizmet aşkı verir. Bizim sizlerden birinci beklentimiz, talebimiz, talimatımız, nasıl görürseniz görün, bulunduğunuz şehri, mekanını, sokaklarını, tarihi eserlerini seveceksiniz. O şehrin halkını seveceksiniz. Aranızda öyle bir psikolojik iletişim olacak ki o şehir ve o mekan da sizi sevecek" diye seslendi.
HALK AMİRDİR, DEVLET MEMURDUR
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bizimle halk arasındaki ilişki, halk amirdir, devlet memurdur" dedi.
Davutoğlu, Vilayetler Evi'nde düzenlenen Valiler Buluşması'nda, bakanlık görevini yürütürken bir ilde yolda korumalarla yürürken bir yaşlı kadının kenara itildiğini gördüğünü, bunun üzerine elini öptüğü yaşlı kadına "Evinize ziyarete gelmek istiyorum" dediğini aktardı.
O gece ziyaretine gittiği kadını, Belediye Başkanı ve Vali'nin de tanıdığını anlatan Davutoğlu, bundan mutluluk duyduğunu söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:"O şehirde eğer yaşlılar, garip ve gureba varsa ve o şehrin valisi onları tanıyorsa, onlar da o valiyi tanıyorlarsa o şehirde bereket var demektir. Ama eğer o tek başına yaşayan yaşlı teyze, komşuları dışında valinin, belediye başkanının ilgisini, dikkatini çekmemişse veya benzer teyzeler, amcalar, sahipsizse o vali ne yaparsa yapsın o şehirle bütünleşemez. Bizim sizden beklentimiz, şehirde şehrin sakinleriyle, meskunlarıyla en iyi psikolojik bağı kurmanız, şehrin yetimlerine, öksüzlerine, fakirlerine, gurebasına, yaşlısına sorduğumuzda 'Valiyi nasıl bilirsiniz' diye 'İyi biliriz, o da bizi bilir' demesini sağlamanızdır. Bu, en öncelikli beklentimiz, talebimiz."
"BİZLER, HALKIN MEMURLARIYIZ"
"Şehirle bağınız olabilir, şehri sevebilirsiniz, şehri tanıyabilirsiniz, halkını yakından tanımış olabilirsiniz ama en önemli şey, iletişimdir" diyen Davutoğlu, yaşanan siyasi zihniyet devriminin alandaki temsilcilerinin valiler olduğunu söyledi.
Davutoğlu, siyasi zihniyet devriminin esasının, devletle millet arasındaki uçurumun ortadan kalkması olduğuna işaret ederek, şunları dile getirdi:"Onlarca yıl, değişik dönemlerde, özellikle de askeri ihtilal sonrası dönemlerde, vali emredendir, halk emir dinleyendir, vali belirleyendir, halk belirlenendir, vali hükmedendir, halk hükmedilendir. İşte bizim yıkmak istediğimiz ve yıktığımız, ayaklarımızın altına aldığımız zihniyet budur. Hiçbir yerde ne siz valiler olarak, ne merkezde bakanlarımız bakan olarak ne de başbakan olarak biz hükmeden, halk da hükmedilen değiliz, değildir. Bizimle halk arasındaki ilişki, halk amirdir, devlet memurdur. Bizler, halkın memurlarıyız. Bizler, halka tepeden bakmak, halka birtakım doğru bildiğimiz şeyleri dikte etmek, eğer halk böyle düşünmüyorsa da o halkı, iç tehdit ilan etmek anlayışıyla hareket eden bir siyasi zihniyetin takipçisi olmadık. Aksine bizler, halkımızla kaynaşarak, halkımızla bütünleşerek onunla birlikte geleceğe yürüme iradesiyle iletişim kurmaya ayarlıyız."
"SIK SIK HALKIN ARASINA GİRİNİZ"
Bugün artık Türkiye'de her şeyin yerli yerine oturduğunu, iletişimde devletle halk arasındaki bütün bağların tekrar kurulduğunu vurgulayan Davutoğlu, valilerin bu bağları ihya ve inşa eden, kuran önemli öncüler olduğuna işaret etti.
Valilerden bu iletişim bağının, şehirlerle sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi için ne gerekiyorsa yapmalarını isteyen Davutoğlu, "Halkla sadece toplantılarda bir araya gelmeyiniz. Maiyetinizdeki memurlarla birlikte sık sık halkın arasına giriniz, sokakta, çarşıda, pazarda her yerde halkla beraber olun. Halkla sizin aranızda hiçbir iletişim eksikliği olmamasının bir şekilde devletin, yürütmenin en önemli ilkesi olduğunu halka hissettiriniz. Bu iletişim bağı, sizin bütün faaliyetlerinizi yapmanıza, çalışmalarınızda verimli neticeler almanıza büyük imkan sağlayacaktır" diye konuştu.
"KUDRETİ VE ŞEFKATİ BÜNYESİNDE BARINDIRMAYAN DEVLET, DEVLET OLAMAZ"
Başbakan Davutoğlu, valilerin halkın huzurunu, düzenini ve güvenliğini sağlanması noktasında etkin yönetim sergilemesi gerektiğini vurgulayarak, Türkiye'nin her vilayetinin kendi iç düzeni bulunduğunu, bu iç düzenin koruyucusu, yürütücüsü ve garantörünün de valiler olduğunu söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:"Bir şehirde huzur, asayiş, güvenlik, düzen varsa o şehirde ekonomi de olur, kalkınma da olur. Sizlerden beklentimiz, işlevsel boyut, görevinizi yaparken nihai kertede o şehrin, o vilayetin düzeninden, huzurundan sorumlu olduğunuz bilincini ve hizmet götürürken de o vilayetin her yerine her köşesine, hiçbir ayrım gözetmeden hizmet götürme bilincini yaygınlaştırmanız. Bu büyük önem taşıyor. Son dönemde bazı acı olaylar, bize bunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu."
Özgürlüklerin korunmasının ve kamu düzeni kavramının önemine dikkati çeken Davutoğlu, "kamu düzeni" kavramını, bilinçli şekilde ve bütün muhteviyatıyla kullandığını, sadece "devlet otoritesi" demediğini dile getirdi.
Davutoğlu, devletin hem otorite hem şefkat sahibi olması gerektiğini vurgulayarak, "Her zaman ifade ettiğimiz gibi kudreti ve şefkati bünyesinde barındırmayan devlet, devlet olamaz. Devlet ol devlettir ki hem kudretlidir hem şefkatlidir. Kudreti olmayıp şefkati olan devlet, acizleşir. Yani deprem oldu, Sakarya depremi, devletin oraya ulaşma gücü bile yok ama hepimiz şefkatliyiz, bu bir acziyet göstergesidir ama bir devletin kudreti var da şefkati yoksa devlet gücü tiranlaşmaya başlar. İşte, Suriye'de devlet gücünü temsil ettiğini iddia eden bir rejimin halkına yaptığı zulüm ortada" diye konuştu.
"DEVLETİN ESASI, MUHABBETTİR"
Geçmişten bugüne devletin esasının, muhabbet ve aşk olduğuna işaret eden Davutoğlu, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen Şeyh Edebali'nin bunu kast ettiğini söyledi.
Kınalızade'nin Ahlak-ı Alai eserinin okunmasını tavsiye eden Davutoğlu, kitabın 16. yüzyıl devlet felsefesinin esası olduğunu söyledi. Ahlak-ı Alai'de Kınalızade'nin "Devletin esası, muhabbettir" değerlendirmesinde bulunduğunu belirten Davutoğlu, aynı dönemde Machiavelli'nin "Devlet, ancak ve ancak güçle ve korkuşla ayakta tutulabilir" dediğini aktardı.
Farabi'nin Medinetü'l-Fazıla'sını okumamış birisinin valilik görevine başlamaması gerektiğini söyleyen Davutoğlu, "Orada göreceksiniz ki her şeyin esası muhabbettir ve saadettir ama saadet, felsefi anlamda bir saadet. Kendisi huzurlu olmayan, kendisiyle barışık olmayan birinin, idari görev yürütmesi esnasında başkasıyla barışık olması mümkün değil" dedi.
AİDİYET BAĞI MUHABBETLE, AŞKLA KURULUR
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Devletin şefkatini hissetmediği zaman halk, devletine aidiyet bağıyla bağlanmaz. Korkuyla aidiyet bağı kurulmaz, korkuyla otorite bağı kurulur. Aidiyet bağı, muhabbetle, aşkla kurulur" dedi.
Davutoğlu, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi'nde düzenlenen "Valiler Buluşması"nda yaptığı konuşmada, Dışişleri Bakanlığında, büyükelçilere "Eğer Avrupa'da veya dünyanın herhangi bir yerinde vatandaşımızın gözünden bir damla yaş düşmüşse, o damla yaşı önce bizim büyükelçimiz görmemişse görevini yapmıyor demektir. O dökülen bir damla yaşı önce başkonsolos görecek, büyükelçi görecek" talimatını verdiğini anımsattı.
İÇ GÜVENLİK PAKETİ
TBMM'de görüşülmekte olan yasa tasarısı bağlamında da bütün muhalefet partilerini basirete ve kamu düzenine sahip çıkmaya davet eden Davutoğlu, "Bu yasayla ilgili olarak normalde farklı düşünen siyasi partilerin, birbirleriyle ihtilaf eden siyasi partilerin, aynı çizgide buluşuyor olması ve yasayı engellemek için gece gündüz hakaret ve her türlü saldırıyla, gayri ahlaki yöntemlerle neredeyse muamele ediyor olması da gerçekten üzüntü vericidir" dedi.
"ÜMİT EDERİZ Kİ KAMU DÜZENİ İÇİN ATILAN ADIMLAR DOĞRU ANLAŞILIR"
Davutoğlu, "Ümit ederiz ki 6-7 Ekim olayları ve diğer olaylardan edinilen tecrübelerle kamu düzeni sağlama yönünde atılan bu adımlar, muhalefet partilerimizce de doğru anlaşılır. Hep beraber bu ülkenin geleceği, halkımızın refahı, mutluluğu için gereken adımları atarız" değerlendirmesinde bulundu.
Valilerden bir diğer beklentilerinin de yerelde, vilayet bağlamında, yapılacak koordinasyon olduğunu belirten Davutoğlu, "Sizler hem halkla iyi iletişim kuracaksınız, ama nasıl siz merkezi yönetimle vilayet arasında bir irtibatsanız, halkla sizin aranızdaki irtibatı sağlayacak olanlar da o vilayetin eşrafıdır, eski tabiriyle. Şimdiki tabiri sivil toplum kuruluşlarıdır, kanaat önderleridir, odalardır, o halkın saygı duyduğu her kurum, her kişidir tabiri caizse" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:"Dolayısıyla vilayeti idare ederken, yönetmeyeceksiniz, yönetişeceksiniz. Yeni tabiriyle yönetişim. Yani istişare edeceksiniz. Uygulayacağınız bir prensibi veya bir politikayı, bir projeyi, oranın halkına benimseteceksiniz. 'Ben istedim de olacak' değil, 'Ben istiyorum, siz de kabul ederseniz katılın.' Katılımcı demokrasinin gerçekleşeceği yer Ankara değildir, vilayetlerdir, yereldir. Ne düşünüyorsanız oranın kanaat önderleriyle paylaşın. Oda başkanlarıyla, oranın iş adamlarıyla, önemli özel sektörleriyle, üniversite ile mutlaka... Özellikle de buna... Gittiğimde ben üniversitelerimize hep soruyorum. Nerede? Kampüs nerede? Bazı üniversitelerimiz var ki burada üniversite rektörlerimizin de vebali vardır, valilerimizin de. Ortadan bir nehir geçiyor veya bir şey var. Üniversite kampüsü bir tarafta, şehir bir tarafta. Kampüsle şehir iç içe değil. Fiziken iç içe olmadığı durumlar olabilir kampüs hayatında. Ama o şehre gelen öğrenci, şimdi 81 vilayetimizde üniversite var, bazılarının nüfusu 50-60 bini buldu öğrenci mevcudu, fakat bu öğrencilerin çoğu o şehri tanımadan üniversiteyi bitirip gidiyorlar. O üniversitede olan öğretim üyeleri, şehrin gidişatıyla, ekonomisiyle, mimarisiyle, tarihiyle ilgili, hangi alanda öğretim üyesiyse onunla bir irtibat kurmadan görev ifa edebiliyorlar. Bir şehrimize gittiğimizde, üniversitede, orada yürüyen bir mimari restorasyon dolayısıyla üniversitenin mimarlık bölümüne sordum, 'Siz mi yapıyorsunuz, dışarıdan mı geliyor?' diye. O şehrin üniversitesi, o şehre sahip çıkacak ve o şehir, o üniversiteye sahip çıkacak."
"SIK SIK KOMŞU VALİLERLE BİR ARAYA GELİNİZ"
Komşu vilayetlerin valilerin de sık sık bir araya gelmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Yani Türkiye'de vilayetlerin haritaları veya sınırları birbirini ayırmak için değil, sadece idari bir kolaylık olsun diye. Bazı vilayetlerimiz var ki bir dere bir taraftan doğuyor diğer tarafa gidiyor veya aynı yaylayı paylaşıyorlar ama iki ayrı vilayet. Hatta rekabet halinde iki ayrı vilayet olduğu da olabiliyor. Tatlı rekabetler iyidir, birbirini hayra götürüyorsa, Valiler olarak sık sık komşu valilerle bir araya geliniz" ifadelerini kullandı.Dün tarımla ilgili yeni bir entegre bilgi yönetim sistemini ilan ettiklerini hatırlatan Davutoğlu, tarımda en çok önem verdikleri projelerden birisinin havza bazlı tarımı teşvik edilmesi olduğunu söyledi."İl bazlı tarım olmaz, şu ilin sınırı burası, buradan ötesi ayrı tarım havzası denmez" diyen Davutoğlu, havzaların, sulama projelerinin, barajların, güvenlik konularının bir çok ili bünyesinde barındırdığını ifade etti.
''HALKIN GÖNLÜNDE YER EDİNEMEYENLER TARİHTE DE YER EDİNEMEZLER''
Ancak bazı valilerin arkalarında iz bıraktığını anlatan Davutoğlu, Konya Valiliği yapmış İzzet Bey, Sivas Valiliği yapmış Halil Rıfat Paşa, Bağdat Valiliği yapmış Mithat Paşa gibi bazı valilerin yaptıkları hizmetlerin hala anlatıldığını, arkalarında iz bıraktığını ifade etti.
Valilere seslenerek, ''Bu ulvi görevi eğer sadece bir bürokratik rutin bir görev olarak görürseniz, isminiz değil yüz yıl sonra, on yıl sonra, bir yıl sonra bile hatırlanmaz'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:"Halk kendi arasında konuşurken 'bir önceki vali' diye konuşur, 'şu bey' diye konuşmaz. Ama eğer arkada bir iz bırakırsanız, bir eser bırakırsanız, işte o zaman bir yüzyıl sonra, iki yüzyıl sonra bile evet buradan 'böyle bir vali geçti' der herkes. Sizden bütün beklentimiz, arkanızda güzel bir iz, tatlı bir hatıra, tebessümle bezenmiş bir muhabbet halkası bırakmanız. Halkın gönlünde yer edinemeyen valiler veya devlet adamları tarihte de yer edinemezler. Halkın gönlünde yer edinirseniz, emin olunuz ki bir gün tarih sayfalarında da yeriniz olur. Bizim meselemiz her şeyden önce, siyaset anlayışımız, siyaset zihniyetimiz halkın gönlüne girmektir, halkın gönlünü fethetmektir sonra da o açılan yoldan hep beraber, güzel bir geleceğe yürümektir"