Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Tüm bu birimleriyle hizmete girmesiyle birlikte inşallah burası Türkiye’ye yakışır, milletimize yakışır bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi hatta belki de bir ‘Devlet Başkalığı Külliyesi’ haline dönüşecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda başlattığı ‘muhtarlar buluşmasına’ devam ediyor. Muhtarlar toplantısının üçüncüsünde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “milletin evine, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı.
İlk olarak 27 Ocak’ta 17 ilden gelen 409 muhtarla bir araya geldiklerini, ardından 17 Şubat’ta 10 ilden gelen 381 muhtarla bir araya geldiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de 10 ilden gelen 380 muhtarlarla bir araya geldiklerini sözlerine ekledi.
Türkiye’deki 50 bin muhtarın tamamıyla bir araya gelmeyi hedeflediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı tartışmalarına değinerek, “Biliyorsunuz hizmet binamızla ilgili çok şeyler söylendi. Aslında burası bir büyük külliyenin sadece bir parçası. Cumhurbaşkanlığı hizmet binamızın hemen alt tarafında bir kongre merkezi, onun bir altında bir cami, onun yine bir altında çok amaçlı bir salon, yine bir altında farklı bir konsept içerisinde devası bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’ni inşallah hazırlıyoruz. Bu kütüphanede de asgari 4 milyon, azami 5 milyon cilt kitap alacak şekilde burayı projelendiriyoruz ve 24 saat burası gençliğimize halkımıza açık bir kütüphane olacak ve bu Türkiye bir ilk olmuş olacak” diye konuştu.
“Tüm bu birimleriyle hizmete girmesiyle birlikte inşallah burası Türkiye’ye yakışır, milletimize yakışır bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi hatta belki de bir ‘Devlet Başkalığı Külliyesi’ haline dönüşecek” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ifadeleri büyük alkış aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilerde bu toplantıları çok daha büyük katılımlarla orada sürdürmek arzusunda olduklarını ifade etti. Muhtarlarla bir araya gelmesinden bazılarının rahatsız olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir araya gelmemizden ne yazık ki rahatsız oluyor. Sadece sizlerle burada bir araya gelmemimizden değil; il ziyaretlerimizde, oralarda milletimizden kucaklaşmamızdan da rahatsız oluyorlar. Gidip Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuruyorlar. ‘Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimlerine kadar meydanlara çıkmasın, ona meydana çıkma yasağı getirin’ diyorlar. Her seferinde ret cevabı alıyorlar ama yine gidip başvuruyorlar. Cumhurla başkanın buluşmasından rahatsız olunur mu? Asıl cumhurla başkanı arasına duvar örülürse, aradaki mesafe açılırsa endişe etmek lazım. Bunlara en güzel cevabı muhtarlarımız veriyor, milletimiz veriyor. İşte üçüncü defa bu salonda muhtarlarımızla birlikteyiz. Her hafta devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“TOPRAK KAYBI HEPSİ YALAN, BÖYLE BİR ŞEY YOK”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında ‘Şah Fırat’ operasyonuyla ilgili yaptığı eleştirilere çok sert cevap vererek, “Tek bir Mehmetçiğin burnunun kanamaması için her türlü hassasiyeti gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve hükümetimizi hedef alanlar önce dönüp kimlerle yan yana olduklarına bir baksınlar. Sen şu anda genelkurmay başkanımızın atılacak tırnağın bir paresi dahi olamazsın” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda başlattığı ‘muhtarlar buluşmasına’ devam ediyor. Muhtarlar toplantısının üçüncüsünde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1998 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği bir şiiri okuduğu için hakkında hapis cezası verildiğini, bununla birlikte ‘siyaset yasağı’ konduğunu anımsattı.
Bu durumu sevinçle karşılayanların o zaman gazetelerin sürmanşetine ‘artık muhtar bile olamaz diye’ manşetler atıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimle aramdaki irtibatı bu şekilde kesebileceklerini, bizleri ayrı düşürebileceklerini sanıyorlardı. Çok sürmedi yanıldıklarını gördüler. 2001 yılında arkadaşlarımla birlikte kurduğum siyasi parti 16 ay sonra 2002 Kasım ayında hamd olsun büyük çoğunlukla iktidara geldi. Kurucu olduğum parti iktidar oldu ama ben o dönem Meclis’e giremedim. Dolayısıyla başbakan olamadım. Tabi bu garabetin daha fazla sürdürülebilir olmadığı görüldü. Kısa sürede gerekli hukuki değişiklikler yapıldı ve 4 ay sonra milletimin bana layık gördüğü görevi devraldım. Geçtiğimiz toplantıda da ifade ettim, milletin iradesine karşı olanlar için muhtarla Cumhurbaşkanı arasında 21 oyla 21 milyon oy arasında inanın bir fark yoktur” dedi.
“SORSAN ONLAR DEMOKRAT, BEN DİKTATÖRÜM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllarca millete rağmen, milletin inancına, kültürüne, taleplerine rağmen ülkeyi yönetmeye alıştıklarını söyledi.Kimi zaman tek partiyle, kimi zaman darbeyle, diğer zamanlarda vesayet sisteminin unsurlarıyla ülkenin iliğini sömürenlerin aldıkları derse hala milletin tercihlerine saygı duymayı öğrenemediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim milletim sürekli artan desteği ile milletimin samimi teveccühü ile üç dönem başbakanlık yapmış olmam, şimdi de Cumhurbaşkanlığı görevimde bulunmam onlar için adeta bir kabus oldu. Ne diyor anamuhalefet partisinin genel başkan yardımcısı, ‘o gazetelerin hepsine el koyacağız’ diyor. O gazeteler dediği kendi gönüllerinin istediği gibi yayın yapmayan, onların çıkarlarına hizmet etmeyen gazeteler. Sorsan onlar demokrat, ben diktatörüm. Gerçi bu zorbalık onların genlerinde var. Tek parti döneminin matbuat kanuna göre memleketin umumi siyasete dokunacak neşriyattan dolayı icra vekilleri heyeti kararıyla gazeteler, mecmualar tadil olabilir, bunu onlar çıkarmıştı. Yani işinize gelmeyen tüm basın-yayın organlarını öyle mahkeme kararıyla değil bakanlar kurulu kararıyla kapata bilirsiniz. Onlara ait böyle bir düzenleme. Hatta bu yetki Matbuat Umum Müdürüne bugünkü Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürü’ne bırakılmıştı. Tek parti döneminde yıllarca memleketi bu şekilde yönetmeye alıştıkları için şimdi iktidara geldiklerinde yine aynısını yapabileceklerini sanıyorlar. Bunlar hayal. Şimdi bakın yeni bir hayal başladı. 7 Haziran’da seçimi kazanıp iktidara gelecekler, 8 Haziran’da gazetelere ve artık daha başka neleri gözlerine kestirdilerse onlara el koyacaklar. Kendilerine rehber olarak, ideal olarak milli şef dönemini, 1960 Darbesi’ni alanlardan başka ne beklene bilir? Biz kendimize kılavuz olarak sadece milletimizi aldık. Milletin bize çizdiği yolda, ondan aldığımız yetkiyle ülkemize hizmet etmenin çabası içinde olduk. Elbette 40 yılı bulan siyasi hayatımızda eksiklerimiz hatta hatalarımız olmuştur ama milletimiz bizim kendisinden başka güç kaynağımız, kendisine hizmetten başka bir gayretimiz ,gayemiz olmadığını çok iyi biliyor ve görüyor. Biz kalbimizi, kollarımız ne kadar millete açtıysak hamd olsun milletimiz de bize o kadar sahip çıktı. O kadar destek verdi” diye konuştu.
“HİZMET ETTİĞİMİZ İÇİN HALA DİMDİK AYAKTAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar millete sadece daha çok demokrasi, daha fazla hak, daha fazla bir itibar, daha fazla imkan vaat ettiklerini vurguladı.
Tüm bu alanlarda Türkiye’yi nereden aldıklarını, nereye getirdiklerini herkesin gördüğüne dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada aramızda Hatay’dan, Antalya’dan, Adana’dan, Osmaniye’den, Niğde’den gelen muhtarlarımız var bugün. Burdur’dan, Isparta’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan gelen muhtarlarımız var. Soruyorum size? Şehirlerinizin 12 yıl önceki hali ile bugünkü hali aynı mı? Mahallelerinizde, köylerinizde yaşayan insanların 12 yıl önceki refah seviyesi ile bugünkü seviyesi aynı mı? Türkiye’nin 81 vilayetinin hepsinde 50 bin mahallemizin, köyümüzün tamamında durum böyle. Nasıl oldu bu? Yatarak, oturarak olmadı. Boş lafla da olmadı. Çalışarak, koşturarak, ter akıtarak oldu. Ne diyordu rahmetli Muharrrem Ertaş oğlu Neşet Ertaş’a, ‘aşkınan çalışan yorulmaz.’ Aşk, aşk… Eğer bu aşkınız varsa, sevdanız varsa o zaman yorulmazsınız ve o zaman bu ülkeyi işte bugün olduğu gibi ayağa kaldırırsınız. Bizde aşk ile çalıştığımız milletimize aşk ile hizmet ettiğimiz için hala dimdik ayaktayız. İnşallah aynı sevda ile aynı inançla çalışmaya devam edecek, 2023 hedeflerimize de bu şekilde ulaşacağız” ifadelerini kullandı.
“GÖREVLİ ASKERLERİMİZİN HAYATLARINI TEHLİKEYE ATMAMAK İÇİN BU KARARI ALDIK”
‘Şah Fırat’ operasyonuyla ilgili açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece olan bir operasyondu. Suriye toprakları içinde bulunan Süleyman Şah Türbesi’ni nakli kubur ile sınırımıza yakın bir bölgeye taşıdık, yine Suriye içerisinde. Bu türbenin bulunduğu alan 1921 yılından beri Türkiye toprağı olarak kabul edilen bir alandır. Türbenin yeri geçmişte baraj inşaatları sebebiyle 2 defa değişmişti. Bu kezde güvenlik sebebiyle türbenin yeri değiştirmek durumunda kaldık. Türbenin bulunduğu alanda yer alan Süleyman Şah Saygı Karakolu’nda görevli askerlerimizin hayatlarını tehlikeye atmamak için bu kararı aldık. Bakınız biz, Musul’da da biliyorsunuz 102 gün 49 tane başkonsolosluk görevlimizi sabırla, ihtiyatla takip ederek onların kılına zarar gelmeden hamd olsun kurtardık. Eğer bu muhalefetin ağzına baksaydık, eğer bunların düşündüğü gibi hareket etseydik Allah muhafaza biz yine orada bir operasyon yoluna gitseydik belkide bu kardeşlerimizin bir kısmı bugün hayatta olmaya bilirdi. Siyaset duygusallık götürmez. Siyaset akılla, bilimle, tecrübeyle yapılan bir iştir. Onun için insanı yönetme sanatıdır siyaset. Milleti yönetme sanatıdır siyaset. Öyle heyecan verelim, birileri gaz versin bu gazla beraber yürü böyle şey olmaz. Ham olsun Musul’daki o başkonsolosluğumuzda çalışan kardeşlerimizi nasıl alıp geldiysek ha burada da dikkatli olmamız gerekiyordu. Burada bizim 39 tane askerimiz var. Başlarında bir binbaşımız ve Oğuzhan Binbaşı ve oradaki ekibi bizim oradan bundan sonraki süreçte de görev yapacak olan yavrumuzla bunu gayet güzel bir şekilde tereyağından kıl çeker gibi halletmemiz gerekiyordu. Aylardır bunun çalışmasını yaptık. Hükümetimizle, Genelkurmayımızla bunları oturduk haritalar üzerinde çalıştık ve uzun süren titiz çalışmaların ve planlamaların ardından bir gecede bu operasyonu yaptık ve başarıyla neticelendirdik.”
Bu konuda hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni başarılı çalışmalarından dolayı tebrik ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, her bakımdan gıpta edilen bir operasyon olmasına rağmen birilerinin bu konuda olumsuz bir algı oluşturmak için yoğun çaba sarf ettiğini gördüklerini vurguladı.
“ASKERLERİMİZİ BİLE BİLE ATEŞE ATMANIN BİR ANLAMI VAR MI?”
Bu konuda söylenen sözlerin cehalet boyutunu, iftira boyutunu aştığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Halbuki mesele o kadar açık, o kadar net, o kadar ortadaki bölgede büyük bir karmaşa ve çatışma ortamı var. Bizim orada askerlerimiz buluyor. Ortalık böyle iken, toz dumanken biz burada kalkıp askerlerimizi bile bile ateşe atmanın bir anlamı var mı? Yok… Bizde ne yaptık, bu noktada Suriye içerisinde bizim farklı bir alana, farklı bir yere buraya taşımamızın faydalı olacağı kanaatini verdik, bu manevi emanetin Süleyman Şah kabrini bizler Suriye sınırları içinde bir başka yere naklettik. Ülkemize çekip almadık. Akıl ve vicdan sahibi kim buna karşı çıkabilir? Ama işte karşı çıkanlar var. Üstelik bunu da tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı iftira mahiyetindeki ifadelerle yapıyorlar” dedi.
“ANKARA’DAN KURU-SIKI ATIYORSUN”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında ‘Şah Fırat’ operasyonuyla ilgili yaptığı eleştirilere sert cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben Cumhurbaşkanlığı makamında milletin seçtiği bir cumhurbaşkanı olarak bugün şahsıma, başbakanıma, genelkurmay başkanıma ve bütün bu operasyon içerisinde yer alanlara karşı yapılan saldırıya sessiz kalamam. Bir siyasi partinin genel başkanı ülkenin cumhurbaşkanına, başbakanına, genelkurmay başkanına ve onların nezdinde tüm askerlere akıl almaz ithamlarda buluyor, seviyesizce hakaretler yağdırıyor. Tek bir Mehmetçiğin burnunun kanamaması için her türlü hassasiyeti gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve hükümetimizi hedef alanlar önce dönüp kimlerle yan yana olduklarına bir baksınlar. Açık söylüyorum, bunlar ancak ülkesine yabancılaşmış bir zihniyetin, kalkıp da genelkurmay başkanımıza akla hayale gelmemiş ifadelerle saldıran bu zat önce bir aynaya bakması lazım. Sen şu anda genelkurmay başkanımızın atılacak tırnağın bir paresi dahi olamazsın. Terörle mücadele diyorsun, senin bugüne kadar terörle mücadele adına yaptığın bir şey var mı? Ama bizim genelkurmay başkanımız, subaylarımız dağlarda, taşlarda bunlar görev yaptılar. Bunlar oralarda görev icra ettiler. Terörle, teröristle mücadeleyi bunlar sürdürdüler. Sen sadece Ankara’dan kuru-sıkı atıyorsun. Önce haddini bileceksin, bir taraftan da milliyetçi ayaklarına takılacaksın. Bu nasıl bir milliliktir. Kendi genelkurmay başkanına edepten uzak bu denli ifadeleri yakıştırmak bir defa gerçekten akla, izana sığmaz. Böyle bir şey olamaz. Onun için bende diyorum ki, milliyetçi olduğunu söyleyenler, şakşakçıları konuşmuyorum, bu ülkenin ordusuna bu denli çirkin yakıştırmayı yapanları ben sizin takdirinize bırakıyorum, inanıyorum bunlara gereken dersi, gereken cevabı siz vakti, saati geldiğinde verirsiniz. Öbür taraftan sayın başbakana, hükümete bu denli bir saldırı ne olacaktı? Çanakkale’yle bunu benzetme… Çanakkale’yle bunun ne alakası var. Burada gayet akıllı bir şekilde bu operasyon yapılıyor ve en ufak bir toprak kaybı olmadan, bizim sınırımıza en yakın yerde yine Suriye topraklarında orada çok daha coğrafi olarak uygun bir alanda şuanda yerleşim yapılıyor. Hazırlıklar yoğun bir şekilde devam ediyor. Proje çalışmaları yapıldı hemen anında bu proje orada uygulanacak. Toprak kaybı hepsi yalan, böyle bir şey yok. Böyle bir şey yok… Vakti saati geldiği zaman inşallah bir Süleyman Şah Türbesi ziyaretine gidersin. Ne diyelim bunlara ancak bunu diyeceğiz ve şuandaki yeni yapılan yer hemen bizim sınırın önü olduğu için orada taburlarımız var her şeyle daha güvende yine orada herhangi zerre kadar toprak kaybı olmadan burası inşa ediliyor. Milleten umudunu kesenler işi milletin askerine, ordusuna, onun komutanına saldırmaya kadar vardırmışlardır. Bugüne kadar ülkenin, milletin hayrı için taş üstüne tay koydukları görülmemiş olanların bu başarılı operasyonu bahane ederek milletimizin gözbebeği ordumuza saldırmalarına asla izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Milli iradenin temsilcilerine ve milletin bağrından çıkan kahraman ordumuza yönelttikleri saldırılar için kendilerini şiddetle kınıyorum. Milletimiz bu densizliklerin, bu haddini bilmezliklerin hesabını elbette kendilerinden soracaktır.”
“BİZİM BU ÖRGÜTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPMAMIZA İHTİYACIMIZ YOK”
Operasyonda PYD ve YPG gibi terör örgütlerinden yardım alındığına dair iddialara da cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye bu operasyonu hiçbir örgütle işbirliği içinde veya onların izniyle asla yapmamıştır. Bunların hepsi yalandır. Bizim bu örgütlerle işbirliği yapmamıza ihtiyacımız yok. Bu ülke bu iradeye sahiptir, bu güce sahiptir, bu imkana sahiptir. Bu operasyon başından sonuna kadar Türkiye’nin kendi kararıyla, kendi planlamasıyla, kendi imkanlarıyla ve kendi kabiliyetiyle yürütülmüştür. Buradan kendilerine bir pay çıkararak kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışanlara da asla itibar edilmemelidir. Anamuhalefet burada Esed rejimiyle beraber hareket etmektedir. Aynı şekilde maalesef diğer muhalefette Esed rejimiyle beraber hareket etmektedir. Oradaki terör örgütleriyle beraber hareket etmektedirler. Çünkü bu harekete, bu operasyona karşı çıkanların yeri onların yanıdır. Bunu da böyle bilmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
O ZAMAN SENİN BU TERÖR ÖRGÜTÜNDEN AYRI YANIN NE? ÇÜNKÜ BUNLARDA ONU SAVUNUYOR, ONLARIN UZANTISI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis’te İç Güvenlik Paketi görüşmeleri sırasında yaşanan olaylara ilişkin, “Türkiye Büyük Millet Meclis’inin başkanvekili bir bayana akla hayale gelmez hakaretler, affedersiniz küfürler yapılabilecek kadar ileri gidenler var. Böyle edep dışı bir yaklaşım olabilir mi? Düşünün masanın üstündeki çanı söküp onu kıracak kadar ileri gidebiliyorlar. Kürsüyü işgal edebiliyorlar. Kimisi affedersin teröristlerin yüzleri taktığı maskeyi parlamentoda yüzüne takıyor” dedi. “Aslında bunlar türbe nedir onu bile bilmezler” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, türbelerin Türkiye’nin tarihi, kimliği ve kültürü için önemli birer mührü olduğunu dile getirdi.
“BİZLER TOPRAKLARIMIZIN ALTINA DEFNETTİĞİMİZ ÖLÜLERİMİZİ UNUTMAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, coğrafyanın dört bir yanına yayılmış olan türbelerin manevi önemlerinin yanı sıra bu topraklardaki varlığın, dirliğin, birliğin birer anıtları hali geldiğini belirterek, "Yahya Kemal ne diyor biliyor musunuz, Madrid büyükelçiliği görevini yürütürken bir sohbet sırasında Türkiye’nin nüfusunun 14-15 milyon olduğu söylenir. Yahya Kemal ‘hayır’ der. Türkiye’nin nüfusu 50 milyondur. Etraftakiler şaşırarak ama nasıl olur diye sorarlar. Bunun üzerine toprağı işaret eden Yahya Kemal ‘biz ölülerimizle birlikte yaşarız’ der. Mesele bu. Bizler topraklarımızın altına defnettiğimiz ölülerimizi unutmayız. Onların hatıralarını yaşatma konusunda pek az millete nasip olacak bir hassasiyetimiz vardır. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne diyor, ‘Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın, gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.’ Biz böyle bir milletiz. Bizim toprağa gömülse de tarihe sığmayacak nice değerlerimiz, nice büyüklerimiz, nice kahramanlarımız var” diye konuştu.