20-22 mayıs 2011 tarihleri arasında kanal avrupa televizyonu ve almanya da yaşayan
Türkler tarafından oluşturulan komitenin gayreti ile gerçekleştirilen erzurum kültür günleri oldukça renkli geçti.
Erzurum’u tanıtmak için tertip komitesi tarafından davet edilen gazetemizin yazarlarından Zekiye Çomaklı yaptığı tanıtımlarla, Kanal Avrupa tv de katıldığı canlı yayınlarla avrupada Erzurum’u gündemde tuttu..
Çomaklı yaptığı değerlendirmede, “erzurum kültür günleri” çerçevesinde Erzurum’u temsil etmek ve tanıtmak üzere davet alınca çok memnun oldum. Bu konuda erzurum birlik ve beraberlik gecelerini düzenleyen ve bir ilki gerçekleştiren değerli büyüğümüz Zeki Çakal beyefendiden sonra Ali Yağız, Orhan Akdeniz, Halit Simitçioğlu, Yılmaz Bülbül, Talip Altın gibi sıla hasreti çeken Erzurumlulardan oluşan bir tertip komitesinin de özellikle hem eğlence hem kültür günleri olarak hazırladıkları bu programlar uzaklarda ki yakınlarımız tarafından oldukça ilgi görüyor çünkü amaç kültürel ve sanatsal etkinliklerle dolu, eğlence ve sporu da içinde bulunduran Erzurum ve Erzurumlu yu anlatan bir etkinlik gerçekleştirmek.”dedi
Erzurum gazetesi
Palandöken Avrupa’ya selam de
Erzurum’a bölünmeyen kale’m de
Anam söyle babam söyle balam de
O ellerin ahvalini sor soruş
Erzurum’dan toprak getir bir avuç…
Değerli okurlar; yurt dışına her gidişimde mutlaka gözlemlerimi sizlerle paylaşıyorum. Bu etkinlikte de edindiğim gözlemleri, gördüklerimi, sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım.
Erzurum’dan Köln’e direkt uçuş vardı ama bu sefer şansım istanbul bağlantılı olan Düseldorf havaalanına inen uçuşa denk geldi. Olsun biraz hava da kalma zamanı uzun oluyor ama ne yapacaksın ki her güzel şeyin bir sıkıntılı tarafı vardı. Bu da aslında sıkıntı sayılmaz ama kapalı yer fobisi olanlar için zor,3,5 saate yakın havada ve kapalı ortamdalar hoş bir durum değil, çok şükür öyle sıkıntılarım yok.
Köln havaalanında organizeyi yapan komiteden değerli kardeşim Orhan Akdeniz ve Yılmaz Bülbül çiçeklerle beni karşıladılar. Kalacağımız otele yerleştikten sonra program konusunda bir bilgi alışverişi yapmak ve akşam yemeği için tekrar bir araya geldik.
Duisburg- Rheinhausen’ da EİS CAFE diye şık bir kafenin önüne geldik. Masalara oturduk içerden şık giyimli bir bey bizi görünce elinde ki işi çalışanına devredip koşar adımlarla yanımıza geldi.”Ablacım sen hoş geldin, safalar getirdin” demesi yüreğinde ki vatan hasretinin çığlıkları gibiydi. Erzurum kültür günlerinin hazırlık komitesinden sevgili hemşerimiz Narmanlı Talip Altın’dı bu sevgi dolu hasret dolu gurbetçimiz. Orhan ve Yılmaz beylerle de görüştükten sonra heyecanla çocuklarını yanımıza çağırdı, ellerimizi öptürdükten sonra annelerine haber vermeleri için eve gönderdi. İspirli olan sevgili eşi Nazmiye Hanımın gelişi beş dakikayı almamıştı. “Sarılmaları, hoş geldin demeleri” bir başkaydı elin gurbet yerlerinde.
Talip bey bize kendi buluşu olan harika bir dondurma ikram etti, öyle süslü, öyle şık bir dondurmaydı ki hele bir de öksüz doyuran şekilde doldurmuştu kapları, afiyetle yedik. Bu arada benim çantamda Erzurum ketesi ve Erzurum pastası adını verdiğimiz pastadan vardı, onları çıkardım çok hoşlarına gitti afiyetle çayımızın yanında yedik.
Bu arada Talip Bey eşi Nazmiye hanımın İspirli oluşu ile bayağı böbürlendi, İspir fasulyesi diye diye bir hal oldu. Ertesi günü bize Nazmiye Hanımın pişirdiği kuru fasulyeden ikram etti.
Bilirsen mi gülüm burda vuruldum
Türkiye de gurum gurum guruldum
Kartal idim kanadımdan vuruldum
Kanadını kanadıma takta uç
Erzurumdan toprak getir bir avuç
Ev sahiplerimle kanal Avrupa’ya gittik. TV’nin sahibi Ali Paşa Bey ve kardeşi bizi çok güzel karşıladılar. Geçen yıl yaptığım programdan bahsettik, yine Erzurum’u anlatacağız inşallah..insanın memleketinde yaptığı tanıtımların heyecanı başka buralarda ki heyecan bambaşka…
Almanya acı vatan derler ya, oraya gitmeden, o sevgili gurbetçilerimizin arasında bir şeyler paylaşmadan asla bunun ne demek olduğunu anlayamazsınız. Kendilerini öyle motive etmişler ki yalnız ait oldukları şehrin tanıtımını değil, Türk örf ve adetlerinin tamamını ve Türkçeyi doğru öğretmek gibi bir misyon yüklemişler kendilerine.
Bu arada Almanya da gözüme ilişen bazı ayrıntıları da size aktarmak istiyorum. Gece evlere baktığınızda ölü bir kent izlenimi veriyor size. Evlerde kimse yaşamıyor zannediyorsunuz çünkü ya ışık yok ya da ölü gözü gibi neyse bir ışık farkediyorsunuz. Bunu hemşerilerime sorunca, Almanların elektrik konusunda çok hassas olduklarını öğreniyorum. Arada ışığı yanan bir eve raslayınca espri yaptım “bu ev kesin türklerindir, ışığı bol yanıyor” dediler ki “evet ışığı fazla yanan evler türklerin evleri”…
Bu arada Murat Balkuş ve Fuat Özalpoğlu’nun geldiğini de öğrendik ve Talip Bey onları hemen akşam yemeğine aldı. Programın organize komitesinde yer alan Yılmaz Bülbül, Halit Simitçioğlu, Orhan Akdeniz ve Talip Altın, Murat Balkuş ve Guşgana Fuat bir araya gelince sanki Erzurum’u hiç görmemişim gibi ağzım açık onları dinliyorum.
Diğer katılımcıların da yavaş yavaş geldiklerini haber alıyoruz ve gecenin heyecanı herkesi sarıyor. Hollanda’dan Ozan Çelebi, Ozan Yusuf Polatoğlu, Ozan Erol Şahiner, Ozan Yusuf Yaylacı, şiir yorumcusu Zekai Aydın, ses sanatcısı Zeki Erdem ve Aşkaleli Güler Duman geceye katılacak sanatcılardı. Bunların yanı sıra tertip komitesinde yer alan ve çok büyük bir keyifle dadaş kıyafetini giyinen şair ve şiir yorumcusu Yılmaz Bülbül de gecenin renklerindendi.
Asıl amaçları Erzurum kültürünü avrupa da yaşayan kendilerinden sonra ki nesil Türk evlatlarına tanıtmak ve unutturmamak olan bu güzel aktivite oldukça ilgi göreceğe benziyordu.
Palandöner’in sahibi, gıda toptancılığı yapan erzurumlu iş adamı Baki Felekoğlu Dortmund’da ki iş yerinden gecenin su dâhil tüm içeceklerini temin ediyordu. Yeğeni Saltuk Felekoğlu ile tanıştım ve kasalarla soda dikkatimi çekti. Üzerinde “Ilıca” yazıyordu. Orada bulunanlar hep bir ağızdan heyecanla “bu soda bizim Ilıca’dan mı” dedik.” Hayır, cevabını alınca bozuntuya vermedik ama gece boyunca herkes bizim Ilıca’nın sodasını içtiğini zannederek çok mutlu oldu. Buradan Ilıca adını değiştirmeyi akıl eden aklı evvellere ithaf olunur. Ilıca hiçbir zaman ve zeminde Aziziye olmayacak, bunu bir kenara yazın ve yıllar sonraya ölmeyip te kalanlarımız olursa hatırlayın.
DEVAM EDECEK