Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, "Be hey gafiller! Devlet ve millet düşmanları ortalıkta cirit atarken namlularınızı bana yöneltmeniz hangi terbiyeye sığar. Bunu hangi ülkücü terbiye ile izah edeceksiniz? İşkencelerin, zulümlerin en büyüklerini bizzat yaşamış bir ailenin ferdiyim. Bunu gidin Devlet Bey'e sorun" dedi.
Başbakan Yardımcısı Türkeş, Başbakanlık Yeni Bina'da ilk basın toplantısını düzenledi. Yoğun güvenlik önleminin dikkat çektiği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulunan Türkeş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerin yenilenmesine karar vermesinin ardından Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na seçim hükümeti kurma görevi verdiğini hatırlattı. Türkeş, bu görevlendirmenin ardından Başbakan Davutoğlu'nun 26 Ağustos'ta kendisine resmi bir yazıyla bakanlık teklifinde bulunduğunu, kendisinin de kabul ettiğini belirtti.
29 Ağustos sabah saat 10.00'da Başbakan Yardımcılığı görevini Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'tan devraldığını hatırlatan Türkeş, seçim hükümetinde kendisine tevdi edilen görevlerin Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) tavsiye karar ve görüşlerinin değerlendirilmek üzere Bakanlar Kurulu'na sunulması ve Bakanlar Kurulu'nda kabulü halinde tavsiye kararlarının uygulanmasının koordinasyonu ve izlenmesi, Danıştay ile ilişkiler, Kıbrıs ile ilgili koordinasyon işleri, Medeniyetler İttifakı Projesi'nin yürütülmesi olduğunu belirtti. Türkeş, kendisine bağlı kurum ve kuruluşların ise Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olduğunu hatırlattı.
"HÜKÜMETİMİZİN TEMEL AMACI BUDUR"
31 Ağustos itibariyle yeni göreviyle ilgili çalışmalara başladığını belirten Türkeş, "Hepinizin malumu olduğu üzere, ülkemiz, içinde bulunduğumuz bölgede yaşanan önemli gelişmelerin etkilerini hissetmekte oluşunun yanısıra, bölücü terör örgütünün de tekrar başkaldırma gayretleri nedeniyle kritik bir dönemden geçmektedir. Bugün Türkiye'nin öncelikli meselesi, terörün sonlandırılması, teröristlerin hak ettiği cezayı bulması ve milletimizin tekrar güven ortamına kavuşarak huzur içinde yaşamasıdır. Bizim hükümetimizin de öncelikli meselesi budur" dedi.
Türkeş, geçici hükümetin Türkiye'yi 1 Kasım'da seçime götürmek ve 7 Haziran'da yapılan seçimin yenilenmesi için gerekli hazırlıkları yapmak, vatandaşların huzur içinde siyasi tercihlerini sandığa yansıtmalarını sağlamak ve bu seçimin neticelerinin sağlıklı bir şekilde alınıp Türkiye'nin demokrasi içinde yönetilebileceği yeni dönemin zeminini oluşturmak için vazife başında olduğuna dikkat çekti.
"YURT DIŞI SEÇMEN KAYITLARI 2-10 EYLÜL TARİHİNDE ASKIYA ÇIKARILACAK"
Yurt dışında oy kullanacak olan vatandaşların seçmen kayıtlarının 2-10 Eylül tarihleri arasında askıya çıkarılacağını bildiren Türkeş, “Bu nedenle, bu basın toplantısı vesilesiyle yurt dışındaki vatandaşlarımızın demokrasimize katkı sağlamaları ve hür iradelerini sandığa yansıtabilmelerini teminen, sözkonusu askı süresi içerisinde seçmen listelerini kontrol ederek oy kullanabilecek duruma gelmeleri için çağrıda bulunuyorum" ifadesini kullandı.
Seçim hükümetinde kendi görev kapsamı içerisinde yer alan "MGK'nın tavsiye karar ve görüşlerinin değerlendirilmesi ve Bakanlar Kurulu'na sunulması ve Bakanlar Kurulu'nda kabulü halinde tavsiye kararlarının uygulanmasının koordinasyonu ve izlenmesi" konusunda fevkalade önemli bir husus olduğuna dikkat çeken Türkeş, "Bölücü terörün azdığı ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin tehdit altında olduğu bu dönemde ülkenin güvenliği hepimizin birinci ve en hayati önceliğidir. Bu önceliğimize ilişkin olarak böylesi kritik bir dönemde görev üstlenmeyi son derece önemsediğimi, devlet ve milletimiz için gerekli her sorumluluğu üstlenmeye kararlı olduğumu vurgulamak istiyorum" diye konuştu.
"KIBRIS KÖKENLİ BİR AİLENİN ÇOCUĞU OLARAK İLK RESMİ ZİYARETİMİ KKTC'YE YAPACAĞIM"
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yapılan seçimlere işaret eden Türkeş, seçilen yeni Cumhurbaşkanı ile Ada'daki taraflar arasında müzakerelerin hız kazandığını söyledi. Türkeş, bu doğrultuda görevi üstlendikten sonra KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'yı arayarak kendisini ziyaret edeceğini bildirdiğini dile getiren Türkeş, "Bu çerçevede ilk müsait fırsatta Lefkoşa'yı ziyaret edeceğim. Bu ziyaret resmi bir protokol ziyareti olmanın ötesinde, Kıbrıs kökenli bir ailenin çocuğu olarak benim, sorunun Kıbrıs Türk tarafının menfaatleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması istikametinde üstlendiğim önemli sorumluluğun da bir gereğidir. Kıbrıs ziyaretinde, fırsat olması halinde, keza ahiren telefonla temas etmiş olduğum eski Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu da dahil olmak üzere tüm kanaat önderleriyle biraraya gelme niyet ve arzusu içindeyim" açıklamasında bulundu.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı çerçevesinde de en kısa zamanda Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin yanısıra, Rusya Federasyonu ve Balkan ülkeleri gibi Türk topluluklarının yaşadığı ülkeleri de ziyaret edeceğini bildiren Türkeş, "Ayrıca Türk diasporasının meselelerini yakından takip edebilmek maksadıyla, başta Avrupa, ABD ve Avustralya olmak üzere yurt dışındaki çalışmalarımız artan bir hızla sürecektir. Keza şahsıma tevdi edilen Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bağlamında da derin kültürümüz, güzel Türkçemiz ve şanlı tarihimizle ilgili; gereken bütün çalışmalar en kısa süre içerisinde takip edilerek, uygulamaya konacaktır" dedi.
"BU BİR KOALİSYON DEĞİLDİR"
Kendisine tevdi edilen görevleri kısaca dile getirdikten sonra şahsına yönelik eleştirileri değerlendiren Türkeş, şunları kaydetti:
"Kurulmuş olan 63. Hükümet, biraz önce dile getirdiğim Anayasa maddeleri gereği olarak oluşturulmuş bulunan bir seçim hükümetidir. Bu bir koalisyon değildir. Hükümetimiz anayasal bir yükümlülük içerisinde teşekkül ettirilmiştir. Buradaki oluşum, toplanma veya müşterek çalışma ortamı anayasal sorumluluklar çerçevesindedir. Bu çerçevede görev üstlenen Bakanların birbirinin fikirlerini kabul etmesi, sevmesi veya ailece görüşmesi beklenmemektedir. Keza bir koalisyon hükümetinde olduğu gibi, partiler ve partililerin fikirlerinin birbiriyle uyum ve veya uzlaşı sağlaması zorunluluğu da bulunmamaktadır. Bu noktadan olmak üzere son bir hafta içinde farklı siyasi parti temsilcilerinin, bu hususlara ilişkin olarak serdettikleri çeşitli açıklamaları çok yadırgadığımı, hatta bazı hallerde bu yetkilileri Anayasa'dan bihaber gördüğümde onlar adına hicap duyduğumu ifade etmeliyim. Anayasamızı bilmeyen, ülkemizin içinde bulunduğu şartlarını değerlendiremeyen bu şahsiyetlerin ülke yönetimine talip olduklarını ifade etmeleri tuhaftır."
"BÖYLE BİR İHRAÇ KARARININ ALTINA İMZA KOYANLAR"
Başbakan Davutoğlu'nun bakanlık teklifine verdiği yazılı cevabı okuyan Türkeş, "Bugüne kadar her fırsatta dile getirdiğim, 'önce ülkem ve milletim, daha sonra partim ve ben' anlayışı içerisinde ve yetiştiriliş tarzımdan öğrendiğim devlet menfaatlerini her şeyin üzerinde tutmak şuuruyla, anayasal bir yükümlülük olan böyle bir görevi üstlenmek gerektiğinin bilincindeyim. Teklifinizi kabul ettiğimi bilgilerinize arz ederim.' Yasama görevi üstlenmiş olan bir milletvekilinin milli ve anayasal bir görevi yerine getirmesi, demokratik ülkelerin bulunduğu bu dünyanın neresinde disiplin suçu olarak nitelendirilebilir? Hangi hukuk devletinde böyle bir ihraç kararının altına imza koyanlar vicdan azabından kurtulabilir?" ifadesini kullandı.
"DEVLET BEY İLE İLGİLİ EN UFAK BİR İNCİTİCİ CÜMLE KURMAM"
"Sizinle ülkücü camiamızdaki herkesin bildiği bir sırrı paylaşacağım" diyen Türkeş, şöyle devam etti:
"Devlet Bey, rahmetli babamın yanında yetişmiş, devlet adamlığı misyonunu hücrelerine kadar yerleştirmiş, vatanperver büyük bir liderdi. Zat-ı alileri için en ufak bir incitici cümle kurmam. Bu nedenledir ki Başbakan Yardımcılığı koltuğuna oturur oturmaz da ilk işim, Sayın Genel Başkanımı aramak olmuştur. Dikkat ederseniz kendisi de şahsımı hedef alan herhangi bir tarizde bulunmamıştır. Ancak, yanında bulunan veya bulunduğu iddiasındaki, 'kraldan çok kralcı' olan zevat, sırf koltuklarını ve milletvekili adaylıklarını garantide tutabilmek için var güçleriyle bana saldırıyorlar. Eminim ki, Devlet Bey bunları hepimizden çok daha iyi analiz etmiştir. Devlet Bey istişareye önem verir. Ben kendisiyle yıllardır istişare ederim. Devlet Bey'in nezaketi hepimizin gıpta ettiği düzeydedir. Ancak kendisine bir şekilde 'yanaşmış' olanlar, hedeflerine ulaşmak için beni partimden uzaklaştırmaya çalışıyorlar."
"BE HEY GAFİLLER! BUNU GİDİN DEVLET BEY'E SORUN"
MHP'nin 2011'deki Büyük Kongresi'ni hatırlatan Türkeş, şunları kaydetti:
"Benim ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Esasen Devlet Bey, tüm bunları çok daha iyi bilmektedir. Benim işim Devlet Bey'e akıl vermek değildir. Ancak tarih, beni kesin bir şekilde doğrulayacaktır. Suret-i haktan gözüküp, Devlet Bey'in yüzüne gülenler beni yolumdan çeviremezler. Türkiye'de bütün siyasi akımlar iktidar oldu. İç ve dış şer odaklarının gerçek iktidar olmasını engelledikleri tek siyasi hareket, milliyetçi harekettir. Şimdi ben buna bir adım yaklaştım diye, şahsımı yaylım ateşine tabi tutuyorlar. Kendini bilmez sözde ocakçılara tehdit fermanları yayınlatıyorlar. Be hey gafiller! Devlet ve millet düşmanları ortalıkta cirit atarken, namlularınızı bana yöneltmeniz hangi terbiyeye sığar. Bunu hangi ülkücü terbiye ile izah edeceksiniz? İşkencelerin, zulümlerin en büyüklerini bizzat yaşamış bir ailenin ferdiyim. Bunu gidin, Devlet Bey'e sorun! Devlet Bey, size hak ettiğiniz cevabı mutlaka verecektir. Arkadaşlar; ben babamın ilkelerine bağlıyım, bundan dolayı ani kararlar da vermem. Ama; kesin netice alırım. Başarısızlık benim için bir seçenek değildir. Üstlendiğimiz bu görevi mutlaka başarmalıyız. Bundan sonraki gelişmeleri hep birlikte yaşayacağız."
"İKİ SARHOŞ, ÜÇ BEŞ ÇAKALDAN İBARET"
Türkeş, "Geride bıraktığımız bir hafta içerisinde üstlendiğim anayasal görevim sebebiyle bana kimler sataşmış diye şöyle bir baktım. Basın toplantısı öncesinde toparlamıştı arkadaşlar, bir değerlendirdim. Üzülerek görüyorum ki bu konuda hakkımda laf etmeye yeltenenler iki sarhoş ile üç beş tane çakaldan ibaret. Kim söyledi, ne söyledi diye bakıyorum. Kimler açıklama yapmış diye baktım. Dişe dokunur bir şey var mı ki bir cevap vereyim. İki tane sarhoş, üç beş tane çakal. Bunlara cevap vermeyi doğru bulmuyorum. Buradan açıkça ülkücü camiaya ve Devlet Bey'e sesleniyorum; ben MHP mensubuyum ve seçim hükümetinde de olsa partimi iktidar yaptım. Kimse beni bundan dolayı partimden atamaz. İlla ki atılmam gerekiyorsa da, buna demin bahsettiğim şahsiyetsizler değil, ülkücü camia karar vermelidir. Buradan Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli Bey'e sesleniyorum 4 Ekim'de olağanüstü kurultayı toplasınlar, o kurultayda benim üstlendiğim görev hakkında delegeler partililerim ve ülküdaşlarım karar versin. Yanaşmalar, devşirmeler, bu davaya emek vermemişler, sahibinin sesi sözde 'ocakçılar' benim verdiğim kararın ağırlığını anlayıp, algılayıp, beni yargılayamazlar" ifadelerini kullandı.