Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla düzenlenen resepsiyonun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde yaşanan terör olaylarına değinerek, “Terörle mücadelemizde istedikleri kadar bu olayı Beştepe'nin yönettiğini söylesinler, şu anda Silahlı Kuvvetlerimizle, tüm güvenlik güçlerimizle terörle mücadelede herhangi bir rehavete kapılmadan sonuna kadar bu işi sürdüreceğiz” dedi.
Seçim hükümetini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçici Bakanlar Kurulu'nun görev yapacağı süreci en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptığım değerlendirmenin sonucunda kabineyi onayladım, çünkü Türkiye'nin kaybedecek vakti yok” dedi.
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) açıkladığı seçim takviminin en güzel şekilde devam etmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, koalisyon görüşmelerinden bir sonuç çıkmadığını ve bugünkü tablonun yaşandığını anımsattı.
TUĞRUL TÜRKEŞ’İN BAKANLIK TEKLİFİNİ KABULÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sonunda MHP'den Sayın Tuğrul Türkeş'in katılımı buna bir renk getirdi. Diğer taraftan HDP, iki milletvekiliyle hükümette yerini aldı, diğerleri zaten bağımsızlardan oluştu. Bize düşen bu süreci en güzel şekilde değerlendirmek ve 1 Kasım seçimlerinden temennimiz odur ki milletimiz bu süreçte yaşadıklarımızı, bizlere yaşatmayacak bir kararı verir ve bu kararla da Türkiye 2016 yılına girmiş olur" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tuğrul Türkeş'e yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine şöyle devam etti: "Tuğrul Bey'in MHP içindeki yeri malum. Bunu ben bir siyasetçi olarak değerlendirecek olursam, merhum Alparslan Türkeş'in kurmuş olduğu bir parti ve Tuğrul Bey de onun mahdumu. Aklıselimle Anayasa'nın koyduğu kural nedir? 'Partiye sorulur' demiyor, 'Milletvekiline teklif yapılır' diyor. 'Milletvekiline teklif yapılır' dediğine göre, burada da milletvekillerine teklif götürülmüştür. Kim teklifi götürür? 'Görev verilen Başbakan' diyor. Buradaki uygulama bir anayasa amir hükmünün uygulamasıdır. Bu anayasanın amir hükmünün uygulamasını, milletvekili serbest iradesiyle kullanmaz mı? Milletvekili, milletin vekilidir, A veya B şahsın vekili değildir.”
“SİYASETİN ŞİRAZESİNDE BİR SAPMA VAR”
"Bu süreç içinde 'Maalesef siyasetin şirazesinde bir sapma var' diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: "Bu, ülkemiz için özellikle de millî duygular için olumlu bir gelişme değil. Hele hele terör salgınının bu denli egemen olduğu dönemde millilik duygusu taşıyanların, 'Acaba ben buraya nasıl bir destek verebilirim, ben de buraya nasıl yardımcı olabilirim?', bunun gayreti içerisinde olması lazım. Eğer X partiye karşı bir tavrın varsa, o zaman sen gel, elini, gövdeni taşın altına koy, bu şekilde yürüsün. Hem oraya katılmayacaksın, ondan sonra da burada kalkıp da aklıselimle böyle bir adımı atana engel olacaksın, her türlü hakareti yapacaksın."
"BU MİLLETİN HUZURUNA KASTETMEYE KİMSENİN HAKKI YOK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin ve ailesinin de her türlü hakareti gördüğünü, bu hakaretleri zaman zaman "ana muhalefetin, yavru muhalefetin" de yaptığını ifade etti. "Ya sabır" çektiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dile getirdi: "Milletim her şeyi görüyor, milletim her şeyi gördüğü için de sosyal medyada gereken cevapları veriyor. Biz yine de sabredeceğiz. Terörle mücadelemizde de istedikleri kadar bu olayı Beştepe'nin yönettiğini söylesinler, şu anda Silahlı Kuvvetlerimizle, tüm güvenlik güçlerimizle terörle mücadelede herhangi bir rehavete kapılmadan sonuna kadar bu işi sürdüreceğiz. Ta ki bunlar ya silahları gömecekler ya bu ülkeyi terk edecekler. Bu milletin huzuruna kastetmeye kimsenin hakkı yok. İster batıda, ister doğuda, kuzeyde, güneyde, nerede olursa olsun. Bu ülke birkaç çapulcunun, teröristin at oynatacağı ülke değil. Bunun cezasını, bedelini ödeyecekler."
SEÇİM GÜVENLİĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim güvenliğine ilişkin, "Seçim güvenliği noktasında hükümetimiz, silahlı kuvvetleri olsun, İçişleri Bakanlığı olsun, her şeyiyle, bütün tedbirlerini almak suretiyle en az hasarla atlatacağına inanıyorum. İnşallah seçim güvenliği içinde öyle zannediyorum ki 7 Haziran'da yaşananlar, 1 Kasım'da yaşanmayacaktır" diye konuştu.
Taşımalı oy kullanma sistemi için anayasa değişikliği gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasa değişikliği yapılmadığı sürece taşımalı sisteme geçemezsiniz. Zannediliyor ki YSK bir karar alacak, bu iş olacak. Hayır, olmuyor. Bu, tamamen bir anayasa değişikliği gerektiriyor. Anayasa değişikliği olmadığı sürece taşımalı sisteme geçemiyorsunuz" ifadelerini kullandı.
“HDP DAĞA TAŞERONLUK YAPIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP'nin silah bırakma çağrısını samimi bulmadığını belirterek, "Bunlar biliyorsunuz 7 Haziran öncesinde de vardı. Seçimden sonra 80 milletvekili almışsın, daha iyi, objektif olması gerekirken ne oldu? Seçimden sonra çok daha berbat, kötü oldu. Parlamentoya dönecekleri yerde bunlar parlamentoya değil, tam aksine dağa taşeronluk yapmaya başladılar" dedi.
DAEŞ ile mücadelede yeni aşamaya geçildiğinin ifade edilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürecin yeni başlamadığını, koalisyon güçleri ile Türkiye'nin ortak harekat gerçekleştirdiğini söyledi.
DAEŞ'in Türkiye'nin sınırlarını tehdit eder hale geldiğini, Cerablus ve Azez'deki yapılanmalara karşı koalisyon güçleri olarak adım atılmasına karar verildiğini kaydeden Erdoğan, "Böyle bir adımın atılması, bölücü terör örgütüyle işlerin durması anlamına asla gelmeyecektir. O da aynı kararlılıkla devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu.
"Deniz Baykal ve Celal Doğan gibi Tuğrul Türkeş ile de 7 Haziran sonrasında sizin bir görüşme yaptığınız iddiası var. Oldu mu böyle bir görüşme?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle yanıt verdi: "Sayın Baykal ile yaptığım görüşmeyi biliyorsunuz, Meclis Başkanı seçiminin öncesi. Daha sonra Sayın Celal Doğan, benden bir randevu talebinde bulundu. Sayın Doğan ile bizim geçmişimiz ta belediye başkanlığı dönemine dayanıyor. Böyle bir randevu talebine 'Hayır' diyemezdim. Geldi, kendisiyle de gelişmeleri değerlendirme imkanımız oldu. Olay bu."
"Tuğrul Türkeş ile görüştünüz mü" sorusunun tekrarlanması üzerine de Erdoğan, "Son dönemde arkadaşların görüşmeleri oldu" dedi.
"ÜLKEDE SEÇİM ATMOSFERİ GERGİN GEÇMEMELİ”
Bir gazetecinin, "7 Haziran seçimlerinde muhalefet partileri ısrarla seçim meydanlarında, mitinglerde cumhurbaşkanlığı makamını da sizi de seçimde bir unsur olarak kullandılar. Bu, 1 Kasım'da da böyle olursa, sizin tavrınız ne olur" sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu gelişmelerin göstereceğini söyledi.
"Bu gelişmelere göre biz de ama televizyon programlarıyla ama farklı yerlerdeki törenlerle gerekli cevabı, eğer vermemiz gerekirse veririz. Ama benim derdim, ülkede şu seçim atmosferi gergin değil daha tatlı bir havada geçsin" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sürecinde siyasi partilerin çalışmalarını aktif olarak yürüteceğini ifade etti.
"Çözüm Süreci'nin buzdolabından çıkması" ifadesinin hatırlatılması ve bunun için neyin görülmesi gerektiğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'de refah, mutluluk ve huzur yakalandığında sürecin buzdolabından çıkabileceğini" dile getirdi.
Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci'nin aslında Çözüm Süreci'nin temel taşı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci oldu mu, zaten mesele bitmiştir. Ülkemde 78 milyonun kardeşliğini gördüğümüz zaman, zaten yapacak bir şey kalmıyor. Ondan sonra hep beraber, acaba milli gelirimizi nasıl 15'e, 25'e çıkaracağız, bunun gayreti içinde olacağız ve özellikle satın alma gücündeki artış nereye çıkıyor, buna bakacağız" diye konuştu.
GÜNEYDOĞU’DAKİ YATIRIMLAR
Altyapı ve üstyapı yatırımlarının kararlılıkla devam etmesi gerektiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu'da sadece devletin değil, özel sektörün de olması gerektiğini anlattı.
Bölgede yollar, havalimanları, okullar, hastaneler yapıldığını ancak bunların bile yakılmak istendiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Biz istiyoruz ki iş adamı da gitsin, yatırım yapsın ama zavallı gidiyor, yatırımını yapıyor, devletten ihale alıyor ama iş makinaları da yakılıyor. 30 tane iş makinasını yaktılar. Mesela termik santral yapacak, bu insan nasıl gelecek de bunu yapacak? Şu anda, örneğin Silopi'de 500-600 milyon dolarlık dev bir termik santral var. Geldiler, orayı sabote ettiler. Bu insan oraya gidip bir daha yatırım yapar mı? Uluslararası meşhur sigorta şirketleri de terörün yaygın olduğu bölgelerde sigorta etmekten kaçınıyorlar. O zaman bunlar ihanet şebekesi değil de nedir? Benim Kürt kardeşimi, bölücü terör örgütünün sevmesi diye bir şey yok ama burada maalesef çok farklı bir ırkçılık, siyasi bir Kürtçülük ve bununla beraber, benim diğer Kürt kardeşlerimi, temiz Kürt kardeşlerimi bunlar lekeliyor. Bütün mesele şimdi o tertemiz, pırıl pırıl Kürt kardeşlerimizin bunları tasfiye etmesidir. Bunu yaptığı anda inanıyorum ki Doğu, Güneydoğu süratle beklediği, aradığı huzuru bulacaktır."
"GÜFTELERİNİ SAZLA BESTELİYORLARDI AMA NETİCE ÖYLE OLMADI"
HDP'nin silah bırakma çağrılarını samimi bulup bulmadığı sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi: "Ben bunları samimi bulmuyorum. Bunlar biliyorsunuz, aynı şekilde 7 Haziran öncesinde de vardı. Bunlar da saz vesaire, bunları da çalıyorlardı, güftelerini sazla besteliyorlardı ama netice öyle olmadı. Netice ne oldu? 6-7-8 Ekim'de hali gördünüz. Seçimden sonra 80 milletvekili almışsın, daha iyi, objektif olması gerekirken ne oldu? Seçimden sonra çok daha berbat, kötü oldu. Parlamentoya dönecekleri yerde bunlar parlamentoya değil, tam aksine dağa taşeronluk yapmaya başladılar. Bunları, bu hakikati görmemiz lazım. Eğer bu hakikati göremezsek yapacak bir şey kalmıyor. Bunlarda çok dikkatli olmamız lazım."
SÜMEYYE ERDOĞAN’A YÖNELİK İFTİRALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aileniz hedef alınıyor. Kızınız Sümeyye Erdoğan ile ilgili bir tartışma sürüyor. Bu, sizi yaralıyor mu" sorusuna yanıt olarak da şunları kaydetti: "Başta şahsım olmak üzere bütün ailemi tabii ki bu yaralıyor, tedirgin ediyor, üzüyor. Bu yakıştırmalar çok çok çirkin. Affedersin, bir tane manyağı bulmuşlar, bu manyak üzerinden Türkiye'deki uzantısı da bakıyorsunuz, o da kalkıp ona adeta bir taşeron oluyor. Bu şekilde, böyle bir ahlaki olmayan yola başvuruyorlar. Bizim başvurabileceğimiz tek yol var, hukuk. Onun için de hukuki olarak tüm avukatlarımız, bu konuda atılması gereken adımları atıyorlar.