Tüm dünya liderlerine çağrıda bulunmak istediğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, ''Lütfen mültecileri düşünün. Sadece Suriyelileri değil, Afrika'dan ve diğer ülkelerden gelen mültecileri düşünün" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATO Congresium'da devam eden B20 Türkiye Konferansı'nda yaptığı konuşmada, global küresel ekonomi için 5 büyük zorluk bulunduğunu belirterek, global finansal pazarlardaki oynaklığın, iş dünyasının ve dünya liderlerinin önündeki en büyük sorunlardan biri olduğunu, dalgalanmanın kısa dönemli planlar yapmayı bile mümkün kılmadığını söyledi.
Kalkınmakta olan ekonomilerin, geçmişteki dinamizmi artık gösterememesinin bir diğer sorun olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Gelişmiş ekonomiler toparlanıyor. Bu da oldukça güzel bir gösterge ama gelişmekte olan ekonomilerin dinamizmi olmazsa o zaman büyümeyi artırmanın da imkanı yok" diye konuştu.
Davutoğlu, büyümeyi sağlayabilmek için belli hedefleri ortaya koymak gerektiğine dikkati çekerek, yatırım olmadan büyümenin sağlanamayacağını vurguladı. Küresel ticaretin de beklenmedik şekilde yavaşladığına değinen Davutoğlu, ticaretin ekonomik gelişmelerin en önemli itici gücü olduğuna işaret etti.
Türkiye'nin ekonomik büyüme oranını artırmaya çalıştıklarını bildiren Davutoğlu, son 12 yılda kişi başına gelirin 4 kat arttığını belirtti. Türkiye'nin ihracat pazarlarını çeşitlendirmek için stratejiye ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Davutoğlu, AB'de bir kriz yaşandığında oldukça etkili ve tutarlı bir strateji uygulanarak, komşu ülkelerle ticaretin artırıldığını kaydetti.
"NEREDE DOĞDUKLARI KADER ANCAK KARARLARIMIZ GELECEKLERİNİ ŞEKİLLENDİRİYOR"
Davutoğlu, komşu ülkelerin, her ekonomi için önemli olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin Avrupa, Asya ve Afrika'nın tam ortasında olduğuna işaret etti. Suriye, Irak ve Libya'nın aralarında bulunduğu en az 6-7 ülkenin, merkezi hükümetlerinin hiçbir şekilde ekonomide kontrol sahibi olmadığını ifade eden Davutoğlu, jeopolitik gerilimlerin ekonomik, siyasi ve daha çok insani sorunlar yarattığını dile getirdi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Eminim hepiniz Aylan'ın, 3 yaşındaki Suriyeli bebeğin cansız bedenini görmüşsünüzdür. O cansız beden hepimiz için bir uyarı sinyali. Eğer Suriyeli çocuklar evlerinde güvende değilse o zaman bizim çocuklarımız da Ankara, Paris, Londra ya da New York'ta güvende olmayacaklardır. Bu çocuklar, nerede doğacaklarına kendileri karar vermiyorlar. Bu kader, nerede doğdukları... Ancak bizim kararlarımız ya da verdiğimiz yanlış kararlar, onların geleceğini şekillendiriyor. Son 4 yıldır Türkiye olarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyoruz, Suriye'de insani bir kriz yaşandığına dair. Milyonlarca mülteci, milyonlarca çocuk, kadın, yaşlı, onlar, baskıcı bir rejimin ve aynı zamanda terör örgütlerinin mağdurları. Burada 1,7 milyon Suriyeli mülteci ve yaklaşık 200 bin Iraklıyı, toplamda 2 milyon mülteciyi kabul etmiş bir ülkenin ve milletin Başbakan'ı olmaktan gurur duyuyorum."
"BAZI TÜRK ŞEHİRLERİNDE, ARTIK TÜRK VATANDAŞLARININ SAYISI SURİYELİLERDEN DAHA AZ"
Türk ekonomisinin bazı gelişmiş ülkelerin ekonomileri kadar büyük olmadığını ve bazı ülkeler kadar da doğal kaynakları bulunmadığını aktaran Davutoğlu, şöyle konuştu:"Ama ona rağmen biz, son 4 yılda 6 milyar dolardan fazla para harcadık, vatandaşlarımızın vergilerinden, çiftçilerin, çalışanların vergilerinden. Bazı Türk şehirlerinde, mesela Kilis gibi Suriye'ye komşu şehirlerden bir tanesi, Türk vatandaşlarının sayısı artık daha az Suriyelilerden. Kilis nüfusunun yüzde 54'ü bugün Suriyelilerden oluşuyor ve hiçbir şekilde bu göçmenlere karşı gösteriler yapıldığını görmüyorsunuz Türkiye'de. Ancak Avrupa'da bugün bazı liderlerin bazı makaleler yazdığını ya da konuşmalar yaptığını ve Avrupa'nın Hristiyan bir toplum olduğunu ve Müslümanların orada olmaması gerektiğini söylediklerini görüyoruz."
Türkiye'nin milyonlarca Suriyeliye ırklarını, dinlerini, mezheplerini sormadan kapısını açtığına işaret eden Davutoğlu, "Hepsi güvenli bir liman olan Türkiye'ye geldiler. Geçmişte, 15. yüzyılda soykırımdan kurtulan Musevilerin Türkiye'ye gelmesi gibi. Şunu söyleyebilirim ki etrafımızda ne olursa olsun, ne tür riskler olursa olsun, bu çocuklar bize geldiğinde, bu baskıcı rejimlerin mağdurları bizim sınırlarımıza dayandığında biz, sınırlarımızı her zaman onlara açacağız, kapılarımız her zaman açık olacak ama daha da önemlisi, kalplerimiz bu trajedilerin, bu dramın mağdurlarına her zaman açık olacak" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜM AİLENİZİ KAYBETMİŞ OLSAYDINIZ SİZİN RUHUNUZDA NELER OLURDU"
Başbakan Davutoğlu, cansız bedeni kıyıya vuran Aylan'ın babası Abdullah Kurdi'yi telefonla arayarak başsağlığı dilediğini anlatarak, şunları kaydetti: "Türkiye'ye gelmiş, Suriye'den kaçmış ve yeni bir gelecek kurmaya çalışmış kendisi, eşi ve iki oğlu için. Aylan ve Galip, iki oğlunun ismi. Eşini ve iki oğlunu kaybetti. Suriye'den aile olarak çıkmış ve şimdi Kobani'ye, kendi şehrine tek başına geri dönüyor. Bir dakikalığına düşünün. Tüm ailenizi kaybetmiş olsaydınız sizin ruhunuzda neler olurdu? Ne tür risklerle karşı karşıya kalırsınız, düşünün. Buradan, Ankara'dan, şu anda en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkeden, tüm dünya liderlerine bir çağrıda bulunmak istiyorum, tüm sorumlu aydınlara, iş dünyasına ve şu anda tatil yerlerinde çok rahat bir şekilde tatil yapanlara sesleniyorum: Lütfen mültecileri düşünün. Sadece Suriyelileri değil Afrika'dan ve diğer ülkelerden gelen mültecileri düşünün. Entegre bir stratejimiz olması gerek, baskıya karşı mücadele etmeliyiz ve insanlığın haklarını nereden geliyorsa gelsinler savunmalıyız. Aynı zamanda omuz omuza hareket etmeliyiz insanlık için. Bu tarihi dönüm noktası, hepimiz için bir sınav olacak, sınanacağız."