ERZURUM (İHA) - Her yıl milyonlarca insanın gezdiği Selçuklu ve Osmanlı mimarisi eserlere estetik veren taşçılık ve taş yontuculuğu mesleği, gelişen tekniklerle birlikte yerini betona bıraktı. İnşaatlarda taş kullanıldığı zaman taşları yontan, kesen, süsleyen ve üzerine yazı yazan ustaların mesleği olan taş ustası veya taş yontuculuğu günümüzde sadece zevk sahibi kişilerin lüks konut veya işyerlerinin yapımında kendilerine iş bulabiliyor.
TAŞÇILIK SANATI
10 bin yıl önce Taş Çağı’nda, yani Neolitik Dönem’de, Ergani Çayönü’nde ilk köyü kuranlar, ilk evleri yapanlar, çay ve volkan taşlarından ilk süs eşyalarını yapanlar insanoğluna yeni ufuklar açtı. Taşçılık daha sonra sanatsal ve törensel yapıların yapımında çok önemli bir işlev kazandı. Saraylar, tapınaklar, minareler, türbeler, mezar taşları hep onların elleriyle süslenmiş veya süsledikleri taşlardan yapıldı.
Ufacık elleri ve yufka yürekleriyle ağır, şekilsiz, kocaman taşlara biçim veren taş yontucularının taşa vurduğu her çekiç, taşın ruhunu biçimlendirir. Taş ocaklarından kaba olarak çıkartılıp getirilen taşların kabası, taş ustaları tarafından balyoz ve çekiç yardımıyla alınır. Taş sert ise gönye (cetvel), murç ve çekiçle, yumuşak ise, gönye, çekiç ve tarak denilen çelik ağızlı aletlerle düzgün hale getirilir. Gerekirse üzerlerine çeşitli desenler, yazılar yazılır. Taşçılar, binaların yapımında, binaların kapı ve pencere taşlarının yapım ve süslemesinde, köprü inşaatlarında, mezar taşı yapım ve yazımında aranan ve çok değer verilen ustalardı. Taşçılıkta en zor şeylerden biri kilit taşının yapımı ve yerine yerleştirilmesiydi. Tuğla sanayinin gelişmesi, çirkin briketlerin yaygın olarak kullanımına başlanması, beton ve beton türevi yapı malzemelerinin daha kolay uygulanabilmesi ve daha ekonomik olması yüzünden bu meslek kaybolmaya başladı. Günümüzde sayıları çok azalmış olan taş ustaları, eski taş yapıların restorasyon çalışmalarında, zevk sahibi kişilerin lüks konut veya işyerleri yapımlarında ancak aranır olmaktadır.