Ramazan ayı dolayısıyla zekat’a yoğunlaşan müminler için Diyanet İşleri Başkanlığı, Web sitesinde geniş bilgi verdi. Sitedeki ilgili bölümde, zekatın tanımı yapılarak, kimlere verileceği, hangi mallardan verilebileceği bilgilerinin yanı sıra, zekat ile ilgili olarak yöneltilen sorular da cevaplandırıldı.
ZEKÂT
a) Zekât nedir?
Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına gelen zekât, dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir.
Malî ibadetlerden biri olan zekât, İslâm'ın beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın,zekâtı verin...” (Bakara, 2/43, 110; Hac, 22/78; Nur, 24/56; Mücadele, 58/13; Müzzemmil, 73/20); “Onların
mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar
için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir.” (Tevbe,
9/103) buyrulmaktadır.
b) Zekât kimlere farzdır?
Bir kimsenin zekât vermekle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap miktarı mala sahip olması gerekir.
c) Nisap ne demektir? Miktarı ne kadardır?
Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. Nisap, asgarî zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinen zengin sayılır.Böyle bir kişi, zekât veya sadaka alamayacağı gibi; sadaka-i fıtır vermek ve kurban kesmekle de yükümlü olur. Fazla olan bu malın artıcı olması ve üstünden bir yıl geçmesi halinde zekâtının verilmesi gerekir.
Zenginliğin asgari sınırı olan "nisap" Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir.Bu asgarî sınırlar, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30sığır, 5 deve. Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır. Nisabın bu mallar üzerinden belirlenmesi, sosyal ve ekonomik şartların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen korunmuştur.
d) Hâvaic-i asliye (asli ihtiyaçlar) nedir?
Havâic-i asliyye, temel ihtiyaçları karşılayan, bu yüzden de zekâta tabi olmayan
maddi varlıklar demektir.
İslâm’da diğer bedenî ve malî yükümlülüklerde olduğu gibi, zekâtta da mükellefin durumu göz önünde bulundurularak, ona makul ve taşınabilir bir sorumluluk yüklenmiştir. Bu nedenle İslâm bilginleri, zekât ve sadaka-i fıtr ile yükümlü olmak için, kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır. Temel ihtiyaç miktarı mal, kişinin yaşaması için zarurî olan miktardır.
Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak, nafaka, oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek taşıtları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyadır.
e) Araç-gereç ve malzemeye zekât düşer mi?
Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç-gereç, makine ve malzemeler, aslî ihtiyaçlardan olup bunların zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak, kendi mesleğinin icrası için değil de, ticaret için üretilen veya alınıp satılan araç-gereç, malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir.
f) Zekât vaktinden önce verilebilir mi?
Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kamerî yılın geçmesi gerekir. Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de zekâtını verebilir.
g) Bir zengin vadeli alacağına dair bir senedi fakire zekât olarak verebilir
mi?
Zekât gıda ve giyim eşyaları gibi aynî olarak verilebileceği gibi, para, döviz, altın gibi nakdî olarak da verilebilir. Senet ise; bir hakkın, bir malın, ödünç bir paranın kime ait olduğunu belirten, iki veya daha fazla kişi arasında tanzim edilmiş bir belgedir. Dolayısıyla üzerinde yazılı miktardaki parayı temsil etmektedir. Bu nedenle, zekât mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği senedi, zekâtına mahsuben fakire ciro edebilir.
h) Taksitli olarak zekât verilebilir mi?
Asıl olan kişinin üzerine terettüp eden zekâtı ödemesidir. Bu itibarla, zekât bir defada ödenebileceği gibi, taksitle de ödenebilir.
i) Zekât vermenin belirli bir zamanı var mıdır?
Zekât vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri uygun olur.
j) Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi?
Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir.
k) Ticaret malının zekâtı neye göre hesaplanır?
Kâr amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir. 80.18 gr. altın değerinde ticaret malına sahip olan kişinin, bu malın elde edilmesinin üzerinden bir yıl geçmesi halinde, kırkta bir (%2,5) oranında zekâtını vermesi gerekir.
Zekât, ileride elde edilmesi muhtemel kârdan değil, mevcut sermayeden ödenmesi gereken mali bir ibadettir. Bu itibarla, ticaret malının zekâtı verilirken, kârsız olarak zekâtının verildiği tarihteki değeri esas alınmalıdır.
l) Alacakların zekâtı nasıl verilir?
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekâtlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekâtı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekâtlar da ödenmelidir. İnkâr edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekâtının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse, alacıkla bu tarihten itibaren zekât mükellefi olur; geçmiş yıllar için zekât ödemez.
m) Alacaklar zekâta mahsup edilebilir mi?
Borçlu olan kişi, kendisine zekât verilebilecek kişilerden ise, alacaklar zekâta mahsup edilebilir.
n) Arazî mahsulünden zekât verilmesi gerekir mi?
Odun, kamış (şeker kamışı hariç) ve ottan başka topraktan elde edilen her türlü
ürünün, nisap miktarına ulaşması halinde (yaklaşık 650 kg.) zekâtının verilmesi gerekir.
Yüce Allâh; “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden
size çıkardıklarımızdan infak edin...” (Bakara 2/267); “Çardaklı ve çardaksız (üzüm)
bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde
zeytin ve narları yaratan O'dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden
yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin;
çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (En’am 8/141) buyurmaktadır. Hz. Peygamber
de, “yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda
ise yirmide bir vardır” buyurmuştur (Buhârî, Zekât, 55).
Hadiste de belirtildiği gibi, mahsulün zekâtının verilmesinde toprağın işlenmesi
ve su kullanımı esas olarak alınmaktadır. Buna göre toprak emek sarf edilmeden
yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanallarıyla sulanıyorsa, çıkan mahsulün
1/10’i; kova, dolap gibi emekle veya suyun ücretle alınması, motorla sulama gibi masraf
gerektiren bir yolla sulanıyorsa 1/20’i zekât olarak verilir.
o) Ürün elde etmek için yapılan masraflar, öşür verilirken dikkate
alınır mı?
Günümüzde gübre, mazot, işçilik gibi masraflar da üretimin maliyetinde
önemli bir yekûn oluşturmaktadır. Bu nedenle, tarımsal ürünlerin zekâtında, elde edilen
hasılattan (gayr-i safî), ürün için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu
ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürünün nisap miktarına ulaşması
halinde, tabiî yollarla sulanan arazîde 1/10, kova, tulumba, su motoru vb. usullerle
masraf veya emekle sulanan arazîde 1/20 oranında zekât verilmesi gerekir.
p) Ortak olarak ekilen bir tarlanın ürünün zekâtını vermekle kim
yükümlüdür?
Arazi mahsullerinin öşrünü, arazi sahibi değil, ürünün sahibi verir. Bu itibarla
mal sahibi hiçbir karşılık beklemeden tarlasını ekilmek üzere başka birisine verirse,
çıkan mahsulün zekâtını eken şahıs öder. Arazi ekilmek üzere belli bir ücretle kiralanmışsa,
zekâtı (öşrü) kiracı tarafından ödenir. Eğer arazi, yarıcılık (müzâraa) usulü
ile kiralanmışsa, mal sahibi ve mahsulü eken kişi, hisselerine düşen mahsulün zekâtlarını
ayrı ayrı verirler.
q) Zayi olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi?
Tarlada ürünü zayi olan çiftçinin, zekât ödemesi gerekmez. Ancak ürünü hasat
ettikten sonra kişinin üzerine öşür terettüp ettiğinden, bundan sonra ürünü zayi olursa
öşrünü vermesi gerekir. Nitekim Yüce Allah, ". Devşirilip toplandığı günde hakkını
(zekât ve sadakasını) verin," buyurmuştur (En'am 8/141).
4
r) Hayvanların zekâtı yerine değeri verilebilir mi?
Malın zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi belli olan başka maddelerden
de verilebilir. Buna göre, hayvanların zekâtını vermek isteyen kimse, kendi cinsinden
verebileceği gibi, değerleri üzerinden de verebilir. Ancak fakirin yararına olanı tercih
etmek daha uygundur.
s) Ziynet eşyasına zekât verilir mi?
Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyaları zekâta tabi değildir. Altın ve gümüşten
yapılmış ziynet eşyaları ise, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde
zekâta tabidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80.18 gr. veya daha fazla
ve üzerinden bir yıl geçmiş ise zekâta tâbidir.
t) Emlakçiler, mülkiyetlerindeki dairelerin zekâtını vermekle yükümlü
müdürler?
Emlakçilerin ticari amaçlı olarak alıp sattıkları daireler zekâta tabidir. Buna
göre, büro, ikamet gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak için emlakçilerin ellerinde
bulunan dairelerin, borçları çıktıktan sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden
bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtının verilmesi gerekir.
u) Şirket ortakları nasıl zekât verirler?
Fiilî olarak bir şirketin ortağı olan kişi, şirketin büro, alet vb. duran varlıkları
dışındaki dönen varlığından kendi hissesine düşen miktarın, nisaba ulaşması ve üzerinden
bir yıl geçmesi halinde zekâtını vermesi gerekir.
Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıkları (üretim aletleri,
makine vb.) zekâttan muaf; borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim,
finansman vb. giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıkları
(yarı mamul ve üretilmiş mallar, hammaddeler, nakit para, çek vs.) ise net kâr ile birlikte
% 2,5 oranında zekâta tabidir.
v) Hisse senetleri zekâta tâbi midir?
Borsada alınıp satılan hisse senetlerine yatırım yapan kişinin, sahip olduğu
hisse senetlerinin değeri, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde
1/40 oranında zekâtını vermesi gerekir.
Fiilî olarak bir şirketin ortağı olan kişi ise, şirketin büro, alet vb. duran varlıkları
dışındaki dönen varlığının, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi
halinde zekâtını vermesi gerekir.
w) Zekât kimlere verilir?
Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur'an-ı Kerim'de belirlenmiştir (Tevbe
Sûresi, 60). Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allâh
yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen
memurlar ve müellefe-i kulûb adı verilen, kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen yeni
Müslüman olmuş kimselerdir.
x) Zekât Kimlere Verilmez?
Zekât ve fitrenin, Tevbe suresinin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve
kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca zekât verecek kişi, bu şartları taşısa bile;
5
1) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına,
2) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına,
3) Müslüman olmayanlara,
4) Karı-koca birbirlerine,
Zekât veremez..
y) Zekât ve fitre, hayır kurumlarına verilebilir mi?
Aldıkları zekât ve fitreleri bir fonda toplayıp bunu yalnızca Tevbe suresinin
60. ayetinde belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen
kimseler eliyle yönetilen dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına zekât ve fitre
verilmesinde dinen bir sakınca yoktur.
z) Ücretlilere Zekât Verilebilir mi?
İslâm'da zekât ve fitrenin, kişilerin sınıf ve meslek gruplarına bakılmaksızın,
kimlere verilip verilemeyeceği açıkça belirlenmiştir. Bu itibarla, belli bir geliri olduğu
halde, bu geliriyle asgari temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve başka bir mal varlığı
da bulunmayan kişilere zekât verilebilir.
aa) Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?
Zekâta tabi olma açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Çünkü hangi
ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir. Buna göre farklı ayarda da
olsa bütün altın çeşitleri, tek başlarına veya diğer ayardaki altınlarla birlikte değerleri
80,18 gr. ağırlığında 22 ayar altının değerine ulaştığında, diğer şartları da taşıması halinde
zekâta tabidir. Bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, değerleri üzerinden
hesaplanarak, % 2,5 oranında verilir.
bb) Gayr-i meşru yolla sağlanan kazançtan zekât vermek gerekir mi?
Gayr-i meşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise, bu kazancın sahibine iade
edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır
kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir. Bu itibarla, gayr-i meşru yolla elde
edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolda harcanarak elden
çıkarılacağından, zekâtının verilmesi söz konusu değildir.
cc) Temel ihtiyaçlar için biriktirilen para zekâta tabi midir?
Aslî ihtiyaçlar; ev, ev eşyası, giyecek, ulaşım ve yiyecek gibi hayatın güvenli
ve sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan şeylerdir. Bu ihtiyaçların karşılanması
için, bunların mülkiyetine sahip olma zorunluluğu yoktur. Bu ihtiyaçları temin etmek
için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde
girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez. Çünkü sözlü ya da
yazılı taahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir. Ancak
böyle bir taahhüde bağlanmamış paranın, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden
bir yıl geçmesi halinde, zekâtının verilmesi gerekir.
dd) Buluğ çağına ermemiş zengin çocuğun malından zekât gerekir mi?
Akıllı olmayan ve buluğ çağına ermemiş olan kişiler, dinen mükellef olmadıklarından
zekât ile sorumlu değildirler. Ancak, zenginlerin malında fakirlerin hakkı olduğu
için, zengin olan çocuk ve deliler kendileri mükellef olmasa da, veli veya vasile-
6
rince bunların mallarından zekât verilmelidir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de; "Onların
mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır" buyurulmaktadır (Zâriyât 51/19).
ee) Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?
Babası ile birlikte oturan kimsenin kendi şahsına ait ayrı malı bulunur ve zekât
için gerekli şartları taşırsa bu kişi zekât vermekle yükümlü olur. Ancak babası ile mallarını
ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim
üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi, zekâtla yükümlü olur.
ff) Vergi zekât yerine geçer mi?
Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât
ile vergi, yaptırım kaynağı, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler bakımından
birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez.
Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir.
gg) Zekâtın havale yoluyla ödenebilir mi?
Zekât, bizzat elden verilebileceği gibi, vekâlet veya havale yoluyla da verilebilir.
Burada önemli olan, zekâtın alacak kişiye ulaşmasıdır.
hh) Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara zekât verilebilir mi?
Kocası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara
ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekât verilebilir. Çünkü bunlarla zekâtı
veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren şahıs bunlara bakmakla
yükümlü de değildir.
ii) Damat ve geline zekât verilebilir mi?
Fakir olan damada zekât verilebilir. Koca eşine bakmakla yükümlü olduğundan,
kişinin gelinine zekât vermesi dolaylı olarak kendi oğluna zekât vermesi gibidir.
Bu itibarla, geline zekât vermek -geçerli olmakla birlikte- uygun değildir.
jj) Zekât verilen kişinin zengin olduğu ortaya çıkarsa ne yapmak gerekir?
Zekât mükellefi, kime zekât verdiğini araştırmalıdır. Araştırma sonucu zekât
verilebilecek kişilerden olduğu kanaatine vardığı birisine zekât verir. Daha sonra bu
kimsenin zekât verilecek kişilerden olmadığı ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur. Araştırma
yapmaksızın zekât verir ve daha sonra bu kimsenin zekât verilebilecek kişilerden
olduğu ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur; ancak böyle olmadığı anlaşılırsa, zekâtı
geçerli olmaz, yeniden vermesi gerekir.
kk) Kayınvalide ve kayınpedere zekât verilebilir mi?
Kayınvalide ve kayınpeder, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerden
olmadığı için, fakir iseler kendilerine zekât verilebilir.
SADAKA-İ FITR
ll) Sadaka-i fıtır ne demektir, hükmü nedir?
Halk arasında fitre denilen sadaka-i fıtır, Ramazan ayının sonuna yetişen ve
aslî ihtiyaçlarından başka nisap miktarı mala sahip bulunan her Müslüman'ın vermesi
vacip olan mali bir ibadettir.
Sadaka-i fıtır, insan fıtratındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak
insan bedeninin zekâtı kabul edilmiştir. Bu nedenle sadaka-i fıtr’a, “can sadakası”
veya “beden sadakası” da denilmektedir. Diğer taraftan fitre, yoksulların ihtiyaçlarının
giderilmesinde, bayram gününün neşesinden onların da istifade etmelerinde önemli
bir rol oynar.
mm) Kimler sadaka-i fıtır vermekle yükümlüdür?
Sadaka-i fıtır, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala
sahip olan her Müslümana vaciptir. Bireyin sadaka-i fıtır ile mükellef olması için
öngörülen zenginlik ölçüsü, zekâtta aranan nisaptır. Ancak sadaka-i fıtırda, zekâtta
öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır.
nn) Sadaka-i fıtır ne zaman verilir?
Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip
olmakla birlikte, Ramazan ayı içinde de verilebilir. Hatta fakirlerin bayram ihtiyaçlarını
karşılamaları için, bayramdan önce verilmesi daha iyidir. Ancak Bayram sabahına
kadar sadaka-i fıtır verilmemiş ise, Bayram günlerinde ödenmesi gerekir. Zamanında
ödenmeyip sonraya kalan fitreler ise, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir.
oo) Sadaka-i fıtrın, buğday, arpa, hurma veya üzüm olarak verilmesi
zorunlu mudur?
Hadislerde sadaka-i fıtrın miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden bir sâ’
(yaklaşık 2.917 gram) olarak belirlenmiştir. Sadaka-i fıtrın bu sayılan maddelerden
belirlenmesi, o günkü toplumun ekonomik şartları ve beslenme alışkanlıklarından
kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber ve sahabe dönemindeki uygulamalar dikkate
alındığında, sadaka-i fıtır miktarı ile, bir fakirin, içinde yaşadığı toplumdaki orta halli
bir ailenin hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanmasının hedeflendiği
anlaşılmaktadır.
Buna göre günümüzde sadaka-i fıtır, bir kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını
karşılayacak miktar, aynî gıda yardımı olarak verilebileceği gibi, bunun değerinde
nakit de verilebilir. Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.
pp) Yurtdışında çalışan kişi, fitreyi Avrupa şartlarına göre mi yoksa
Türkiye şartlarına göre mi verir?
Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefinin
kendi bulunduğu yere göre bir kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını karşılayacak
miktar üzerinden sadaka-i fıtrını vermesi gerekir.
qq) Vaktinde ödenmeyen sadaka-ı fıtır borcu nasıl ödenir?
Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka-i fıtır yükümlülüğü de geciktirilmeyip
zamanında yerine getirilmelidir. Bununla birlikte zamanında ödenmemişse, bu fitrelerin
mümkün olan ilk fırsatta ödenmesi gerekir.
rr) Sadaka-i fıtır kimlere verilir, kimlere verilemez?
Sadaka-i fıtır, zekât verilebilecek kimselere verilir. Zekât verilmesi caiz olmayan
kişilere sadaka-i fıtır da verilemez.