Başbakan Davutoğlu, "Bilinsin ve bu feth-i mübin ile taçlanmış bu aziz mabet bilsin ki bizler Ulu Camiyi, Sultanahmet'ten, Ayasofya'dan bir an bile gönlümüzde ayrı yerde tutmadık, bir an bile ayrı tutulmasına izin vermeyiz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile 2016 Yılı Kutlu Doğum etkinlikleri çerçevesinde Ayasofya Müzesi'nde düzenlenen "Aşk-ı Nebi" sergisinin açılışını yaptı.
Ayasofya’nın ve İstanbul’un mübarek yerler olduğunu belirten Davutoğlu, İstanbul’un, Hz. Muhammad, Eyüp el Ensari, Fatih Sultan Mehmet ve Akşemsettin’in şehri olduğunu söyledi.
Bu şehrin en mübarek yerlerinden Ayasofya’nın sıradan bir yer olmadığını dile getiren Davutoğlu, “Bu mekan kelime-i tevhit ile tanışmasından itibaren her taşına kelami ilahinin işlendiği ve her köşesinde en güzel hatlarla aşk-ı nebinin, aşk-ı ilahinin işlendiği bir mekandır. Biraz önce bu mekanda, bu mekan ile uğruna fethedildiği kelam buluştu. Allah bu buluşmayı hiç eksik etmesin" diye konuştu.
Buranın hakkını vererek, aşk-ı nebi ile yola çıkan şehitlerin bu mekanda hissettiklerini gelecek nesillere aktarmakla mükellef olduklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:"Allah aşk-ı nebiyi, aşk-ı ilahiyi bu aziz şehirden, bu şehrin kalbi Ayasofya'mızdan ayırmasın. Mübarek bir zamandayız. Mübarek bir zaman, zamanların hepsi hakkıyla eda edildiği zaman mübarektir ama 3 ayların içindeyiz. Hep beraber ramazana doğru yürüyoruz. Cuma birlik vaktidir. Cuma herkesin hiçbir fark gözetmeden aynı safta durduğu, aynı kıbleye yöneldiği, aynı secdede mübarek bir vazifeyi yerine getirdiği bir vakittir."
Geçen hafta yine mübarek bir mekanda, Diyarbakır Ulu Cami'de olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Ulu Cami'nin vatanın ilk mübarek, aziz mabetlerinden biri olduğunu vurguladı. "Bugün de Sultanahmet ve Ayasofya. Birileri Ulu Cami'nin aşk ile işlenen o köklü geleneğini, Sultanhahmet'ten, Ayasofya'dan koparmak isteyebilir" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:"Bilinsin ve bu feth-i mübin ile taçlanmış bu aziz mabet bilsin ki bizler Ulu Camiyi, Sultanahmet'ten, Ayasofya'dan bir an bile gönlümüzde ayrı yerde tutmadık, bir an bile ayrı tutulmasına izin vermeyiz. Geçen hafta mübarek Ulu Cami'de namazı eda edip çıktığımda 10 binlerce Diyarbakırlı kardeşim bizi bağrına basmıştı. Diyarbakır'ı zikretme sebebim, hattatların üstadı Üstat Hamid'in de Diyarbakırlı olmasıydı. Eserlerinin en güzellerini veren bir üstat, mekanların en güzellerinden birinde doğmuş, ashabın ulaştığı sahabiler şehrinde ve sonra mekanların en kadiminde İstanbul'da en güzel eserlerini vermiş. Biz geçen hafta Diyarbakır Ulu Cami Meydanında Diyarbakırlı kardeşlerimle nasıl buluştuysak bugün Sultanahmet Meydanı'nda da bütün bir Ümmet-i İslam ile buluştuk. Musafaha için üç ayları da düşünerek durduğumuzda mihrabın önünde emin olun önümüzden en az 30 farklı ülkeden kardeşimiz geçti, selam verdiler selam aldılar. Hepsinin ağzında da, Türkiye'ye, İstanbul'a ve bu aziz millete dua vardı. Kimisi Cezayir'den, kimisi Fas'tan, kimisi Tunus'tan, kimisi Mısır'dan, kimisi Endonezya'dan, Myanmar'dan, Afganistan'dan, Özbekistan'dan, Doğu Türkistan'dan gelmişlerdi ama dillerinde aynı niyaz vardı. Teşekkür ediyorlardı ve ümmetin, doğunun, mazlum milletlerin tek umudunun Türkiye olduğunu, tek yöneldiği mekanın İstanbul olduğunu haykırıyorlardı. Allah birliğimizi, beraberliğimizi daim eylesin. Bu mübarek aylarda, bu mübarek mekanlarda hep kardeşlik, barış ve birbirimize selamlaşma ahlakı içinde davrananlardan bizi eylesin."
KELAM, KALEM VE KEMAL
Başbakan Davutoğlu, mübarek bir vesile ile bir arada olduklarını belirterek, "Hilye-i şerif, nebi aşk, aşk-ı nebi, nebevi aşk. Baktığımızda ne zaman hat eserlerini temaşa ettiğimizde hep üç kavram zihnimden arka arkaya geçer. Kelam, kalem ve kemal" dedi.
Hat sanatının mübarek bir kelamın, mübarek ellerindeki kalemle kemale yükselme arzusuyla ortaya konan bir sanat olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Kelamların en yücesi, insanın ruhuna, zihnine ve bütün kimliğine nüfuz eden bir kelam ve onu eline aldığında o kelamı asırlar geçse de kıyamete kadar bir cemal ile buluşturmak için kalemi kullanan bir el, bir hattat ve sonunda da kemale ulaşmak. İşte hat niye bizde bu kadar gelişmiştir çünkü yüreğimizin derinunda bir aşk-ı nebiyi muhafaza ettik. Aşk-ı nebiyi muhafaza ederek, aşk-ı ilahiyle o hisleri bizlere ileten bütün üstatlara, bütün hattatlarımıza bir kez daha huzurunuzda hürmetlerimi arz ediyorum" ifadesini kullandı.
EN GÜZEL, EN DERUNİ AŞK İSE ONA DUYULAN AŞKTIR
Hilye-i şerifin ise bir başka aşkın adı olduğunu aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Peygamber aşkının, Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhissalatü Vesselama duyulan aşkın ifadesi. Kuran-ı Kerim'in hattı ile Rabbimize cemal ile ulaşmaya çalışan ruh, Hazreti Peygamber aşkı ile bu kez hilye-i şeriflerde onun güzelliğini tasvir etmeye yönelir. Mesele salt bir tasvir meselesi değildir ya da mesele salt bir anlatım meselesi değildir. En güzel sanatla, en güzel insanı, en güzel gözlere sunabilme çabası, gayreti. En güzel insan, alemlerin kendisi için yaratıldığı, insanın kemalini temsil etmesi icap etti ve tek başına bütün bir insanlığı temsil eden bir nebi. En güzel, en deruni aşk ise ona duyulan aşktır. Her aşk bu anlamda kutsaldır, büyüktür ama Hazreti Peygambere duyulan aşk bir kez insan şahsiyetini şekillendirmeye başlamışsa artık O'nun ahlakıyla ahlaklanmak, O'nun diliyle dillenmek, O'nun sözüyle söz ve kelama ulaşmak insanlar için en temel amaç haline geliyor."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şehirlerin en güzelinde ve mekanların en azizinde, sanatların en güzeli olan hat sanatıyla insanların en güzelini anlatan hilye-i şerifleri buluşturanlara ve bunu düşünenlere teşekkür etti.
Bu sergiyle birçok şeye aynı anda vesile olunduğunu aktaran Davutoğlu, "Kelam-ı kadim, aşk-ı nebi Ayasofya ile buluştu. O aşk ile yürüyen feth-i nebinin eminim neferleri Fatih Sultan Mehmet Han'dan Akşemşettin hazretlerine kadar hepsi şu anda bu ana şahittirler. Bizler de o şehadetin farkında olarak bir kez daha ifade ediyoruz. Bu topraklarda, bu aziz şehirde, bu aziz mekanda aşk-ı ilahi de aşk-ı nebi de hiç eksik olmayacak. Bu topraklar ve mekanlar kelamdan hiç koparılmayacak. Bu topraklar ve bu mekanlar kalem ile hep kelamı birleştirecek ve hep beraber kemale ulaşabilmek son nefeste... Aşkların en güzeliyle Hazreti Mevlana'yı da zikretmeden olmaz, Şeb-i Aruz ile Rabbimize bir düğün ile kavuşacağımız ana kadar da bu anı yakalamak üzere yola çıktık" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, özellikle Bosna Hersek Bakanlar Konseyi Başkanı Denis Zvizdiç'e teşekkür ederek, Sultanahmet'ten Ayasofya'ya doğru yürürken gözü ve gönlünün Gazi Hüsrev Bey Camisi'ni aradığını, Gazi Hüsrev Bey'in Saraybosnalı olduğunu söyledi.
Saraybosna'nın da aynı İstanbul gibi Fatih Sultan Mehmet Han ve onun yolcularının emaneti olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "İstanbul'u Saraybosna'dan ayırmadık. Gazi Hüsrev Bey Camisi'ni de Ayasofya'dan ayırmadık, ayırmayacağız. O güzel beldelerin selamını bize getirdi Denis Bey. 'Birlikte burada bulunalım' dediğimizde, birlikte Evlad-ı Fatihanın nefesinin onunla birlikte buraya geleceğinden emindim. Şeref verdiler. Bu güzel mekanda Evlad-ı Fatihanın temsilcileri olmazsa eksik olacağı bu mekanda bizleri Saraybosna'nın havasıyla, atmosferiyle buluşturdular" ifadesini kullandı.
Ahmet Davutoğlu, Gazi Hüsrev Bey Camisi'nde hafız olmayanın mihraba geçmediğini belirterek, "Allah kelamı zihninde hıfzedenleri bu diyarlardan hiç eksik etmesin. Allah kelamı elleriyle en güzel şekilde nakşeden hattatlarımızı, o güzel sanatçılarımızı ve o geleneği bu diyarlardan eksik eylemesin" temennisinde bulundu.
Sergiyi hazırlayanlara teşekkürlerini ileten Davutoğlu, hayırlı cumalar, kandiller, üç aylar ve ramazanlar dileyerek, barış içerisinde ülkenin her köşesinde sadece birbirimize selam vererek barış içinde yaşanılan hayırlı günler temenni etti.