23. Muhtarlar Toplantısı’nda Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizin birliğini ve beraberliğini hedef alarak bizi köşeye sıkıştıracaklarını sananlar, üzerine bastıkları toprağın bir de altına baksınlar. Orada aynı niyetle yola çıkmış ama her defasında hüsrana uğramış kendileri gibi nice gafiller göreceklerdir. Bayrağımız, rengini şehitlerimizin kanından alıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23. Muhtarlar Toplantısı’nda, Türkiye’nin 16 ilinden mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi.
Ankara, Batman, Burdur, Erzincan, Giresun, İzmir, Kırşehir, Konya, Mardin, Mersin, Osmaniye, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Yozgat ve Zonguldak’tan gelen 400’e yakın köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde verilen öğle yemeğinde ağırlandı.
“MUHTARLARLA BULUŞMAK, 79 MİLYONLA BULUŞMAKTIR”
Yemek öncesinde muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muhtarlar Toplantısı’nın devletin üst yönetimi nezdinde bugüne kadar düzenlenen en kapsamlı, en istikrarlı ve en verimli organizasyonu olduğunu belirterek, “Keşke mümkün olsa da, 79 milyon insanımızın tamamıyla, her gün yüz yüze, birebir temas kurabilsek; konuşabilsek, dertleşebilsek. Ama sizler onların vekilisiniz. Dolayısıyla sizlerle buluşmak ve bir araya gelmek 79 milyonla buluşmaktır, bir araya gelmektir” diye konuştu.
Her vesileyi değerlendirerek, milletin farklı kesimleri ile bir araya geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son üç haftada gerçekleştirdiği, yurt içi ve yurt dışında katıldığı pek çok programdan örnekler vererek, “Allah güç-kuvvet verdiği müddetçe, ülkeme hizmet için, milletimle birlikte olmak için gece gündüz çalışmaya, koşturmaya, mücadele etmeye devam edeceğim” dedi.
“BENİM YERİM MİLLETİMİN YANIDIR”
Milletle, özellikle de muhtarlarla buluşmasının, birilerini çok rahatsız ettiğini ve bu rahatsızlıklarını, kendisini eleştirme adına muhtarları ve onlarla birlikte tüm milleti tahkir edip aşağılamaya kadar vardırdıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Biliyorsunuz, bir konsolosun, casusluk davasından yargılanan bir gazeteciyle yanak yanağa resim çektirmesini eleştirmiştim. Bunun üzerine, güya bir mizah dergisi, benim muhtarımızla yanak yanağa resim çektirdiğimi gösteren bir karikatürü kapak yaparak, kendi aklınca ‘Biz konsoloslarla fotoğraf çektiririz, sen ise ancak muhtarlarla fotoğraf çektirirsin’ demeye getiriyor. İşte zaten ben de tam bunu söylüyorum. Benim yerim, milletimin yanıdır, onun seçilmiş temsilcileri olan muhtarların yanıdır. Peki siz kimin yanındasınız? İşte o konsolosların yanındasınız, varın siz onlarla yolunuza devam edin. Biz bunların kafasını çok iyi biliriz. Bu kafa, sorsan kendini çağdaş olarak, ilerici olarak, aydın olarak, solcu olarak, demokrat olarak tanımlar. Ama aslında bunlar halk düşmanının, millet düşmanının önde gidenidir.”
Bu millete ve bu topraklara ait ne varsa hepsine husumet besleyenlerin, yaptıkları işin adını halkçılık koyarak, tam bir kara mizah örneği sergilediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün, ayağındaki çarığı, altındaki şalvarı, belindeki kuşağı, üstündeki yeleği, başındaki kasketi yüzünden Âşık Veysel’i Ankara’ya sokmayan kafayla, muhtarımla benim resmimi milleti aşağılamak için kapağa basan kafa, aynı kafadır. Bunların demokratlığı milletsiz bir demokratlıktır. ‘Şu millet olmasa, Türkiye’yi ne güzel idare ederiz’ diyorlar” eleştirilerinde bulundu.
“TÜRKİYE’DE SON 13 YILDA YAPILAN İŞLER ORTADA”
Türkiye’nin son 13 yılında yaptıkları bütün işlerin ve projelerin ortada olduğunu kaydeden ve “Peki, bu 13 yılda siyasi ve sosyal muhalefetin, ülkenin ve milletin hayrına herhangi bir teklifini, projesini, hepsinden vazgeçtim hayalini hatırlıyor musunuz?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki muhalefet anlayışında, ‘Biz rahat koltuklarımızda oturalım, parti içi dedikodularla uğraşalım, biraz polemik yapalım, Cumhurbaşkanına ve hükûmete sövelim, hakaret edelim; böylece siyaset yapmış olalım’ anlayışının var olduğunu söyledi. Bu şekilde muhalefet partilerinin iktidara gelmelerinin mümkün olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yüzden muhalefet partilerinde ‘Biz yine rahat koltuklarımızda oturalım; Cumhurbaşkanı, hükûmet, iktidar partisi bir yanlış yapsın halkın gözünden düşsün ya da dışarıdan bir güç, -üst akıl diyorum ya ben- o üst akıl, gelsin bunları devirsin… Ahali de mecbur kalıp bizi iktidara getirsin.’ şeklinde bir formülün olduğunu belirtti.
“ÇİRKEFLİĞİN, ÇİRKİNLİĞİN VE AHLAKSIZLIĞIN ÇITASINI SÜREKLİ YÜKSELTİYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hatta daha üzüntü verici olanın ise, cinsi sapıklara dahi bel bağlamış durumdalar” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana muhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor, dün bir konuşma yapıyor. Ben tabii bu konuşmayı onun şahsına değil, onun şahsında başında bulunduğu partinin mensubu hanımefendilere ve o partinin mensuplarına ve milletime bu çağrıyı yapıyorum. ‘Karaman’dan sonra Türkiye’nin dört bir yanında olaylar patladı. Bunlar sabah akşam Müslümanlıktan dinden imandan bahsediyorlardı. Dinime küfreden Müslüman olsa bari’ diyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız olan hanımefendiye, tekrar etmeye terbiyemin el vermeyeceği galiz ifadelerle saldırıyor. Dün baktım, televizyon haberlerinde bu sözler ‘bip’lenerek yani sansürlenerek veriliyor. Bakan hanım hakkında çok çok çirkin ifadeler kullanıyor. Ana muhalefetin, üzerinden siyaset yapmaya çalıştığı cinsi sapık, şu an cezaevinde ve yaptıklarının hesabını adalete veriyor. Peki bu siyasi sapıkları ne yapacağız? Biz bunları ademe mahkum edip ‘hiç’ yerine koydukça, çirkefliğin, çirkinliğin, ahlaksızlığın çıtasını sürekli yükseltiyorlar. İnanın bana, bu zat için söylenen her söz israftır, fuzulidir, tıpkı kendisi gibi gereksizdir. Ve bu kişi, başında bulunduğu partinin de yüz karasıdır. Bir kasetle bu partinin başına gelmedi mi? Geldi. Bu kaset olayı olmasa zaten bunun bu partinin başına gelecek ne mecali vardı, ne hâli vardı. Bunda yalanın her türlüsü var, takiyenin her türlüsü var. Kendi genel başkanının yanında ayrılıyor, ‘Aday mısınız?’ diye sorduklarında, ‘Hayır değilim’ diyor. Ama ertesi gün pat, aday oluveriyor. Bunlardan siyasetçi olmaz. Siyasetçi önce dürüst olacak. Benim milletim siyasette de dürüst olana, adam gibi adam olana pirim verir: Bunu böyle bilmek lazım. Milletimiz böyle bir zihniyete itibar gösterir, bunlara ülkeyi teslim eder mi? Etmiyor nitekim.”
“MUHALEFETİN İKTİDAR OLUP, RAHATINI BOZMAK GİBİ BİR NİYETİ YOK”
Aslında muhalefet partilerinin, iktidar olup rahatlarını bozmak gibi bir niyetleri de olmadığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle ya, iktidar sorumluluğunu üstlenirsen; ekonomiyle ilgileneceksin, dış politikayla ilgileneceksin, terörle ilgileneceksin, bölgedeki krizlerle ilgileneceksin, sağlıkla ilgileneceksin, eğitimle ilgileneceksin, garip-gurebayla ilgileneceksin, velhasıl iş çok” dedi ve şunları ekledi: “Bu kadar sorumluluk, bu kadar yük bizim muhalefeti bozar. Çünkü onlar sadece konuşmaya, sadece lafla peynir gemisi yürütmeye alışkınlar. Hakikatlerle yüzleşmek hiçbirinin işine gelmez. 7 Haziran seçimlerinin sonrasında yaşananları gördünüz. Normal şartlarda, siyasi parti dediğin, tek başına iktidar olmak, bunu başaramıyorsa da iktidarın bir parçası olmak ister, bunun için çalışır. Bizdeki muhalefet partileri ise, fellik fellik iktidar sorumluluğundan kaçmanın yollarını aradılar. Milletimiz de, ‘madem halinizden memnunsunuz, öyleyse aynı şekilde devam edin’ deyip, 1 Kasım’da tercihini tek başına iktidardan yana kullandı.”
“HİÇBİR POLİSİMİZİN VE ASKERİMİZİN SERÇE PARMAĞINI DAHİ, ORADAKİ BETON VE DEMİR YIĞINLARINA DEĞİŞMEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güneydoğu bölgesindeki kimi ilçelerin çeşitli mahallelerinde terör örgütüne yönelik yürütülen operasyonlara da değinerek, güvenlik güçlerinin verdikleri kayıpların, çatışmalardan ziyade, büyük miktarlardaki patlayıcılarla hazırlanan bombalardan kaynaklandığına dikkat çekti. Sivil vatandaşların zarar görmemesi konusunda hassasiyet gösterildiği için bu derece büyük sorunla karşılaşıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak, güvenlik kuvvetlerimizin de can güvenliklerini düşünmek, onların hayatlarına da aynı ihtimamı göstermek mecburiyetindeyiz. Gerekirse, operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması ve zaten artık kullanılamayacak hâle gelmiş olan binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir” açıklamalarında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir polisimizin, askerimizin değil canını, serçe parmağını dahi, oradaki beton ve demir yığınlarına değişmeyiz. Çünkü son zamanlarda çoğunlukla bu sebepten şehit verdiğimizi görüyoruz” dedi.
Güneydoğu’da terör örgütüne yönelik operasyonların yürütüldüğü şehirlerde gerçekleştirilecek inşa ve ihya çalışmaları ile ilgili olarak, ‘Oralarda sıfırdan yeni yerler yapılıyor; ancak şehitlerimiz için bu tür şeyler yapılmıyor’ şeklindeki spekülasyonların yalan olduğunun ve gerçeği yansıtmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin şehitler ve geride kalan şehit yakınları ile ilgili pek çok imkân sunduğunu hatırlattı ve “Bunları her defasında açıklamak şehidimize saygısızlık olur diye biz bunların üzerinde durmuyoruz” şeklinde konuştu. Bölgede gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm-değişim çalışmalarından mülk sahiplerinin yararlanacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kirada oturanlara ise devlet tarafından kira yardımının yapılacağını kaydetti ve “Olay budur. Adil olmak, bir devletin şanındandır, şerefindendir ve bizim devletimiz de, hükûmetimiz de bu hassasiyet içerisinde bu adımı atıyor” ifadelerini kullandı.
“BU TOPRAKLARI BIRAKMAYA NİYETİMİZ YOK”
“Biz bu coğrafyayı vatanımız olarak kabul ettiğimiz, hayatımızı burada sürdürmekte kararlı olduğumuz müddetçe bu mücadele bitmeyecektir. Birilerinin başka vatanları, yaşayacakları başka ülkeler, başka topraklar olabilir. Ama bizim gidecek başka yerimiz de yok, bu toprakları bırakmaya niyetimiz de yok; bu böyle bilinmelidir” açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan milletin birlik ve beraberliğini hedef alarak bizi köşeye sıkıştıracaklarını sananların, üzerine bastıkları toprağın bir de altına bakmaları gerektiğini ifade etti ve şöyle dedi: “Orada aynı niyetle yola çıkmış, ama her defasında hüsrana uğramış kendileri gibi nice gafiller göreceklerdir. Ecdadımız bayrağımızın rengini kırmızıyı çok sevdikleri için bu şekilde belirlememişler. Bayrağımız rengini şehitlerimizin kanından alıyor, onun için böyle oldu. Kendi paçavralarını bayrağımızın yerine dikmeyi düşünenler, onları ancak kefenleri olarak kullanabilir.”
“OYNANAN OYUNLARIN FARKINDAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin içeride ve dışarıda verdiği mücadelenin anlamını tam olarak kavrayamayanların olduğunu üzüntüyle gördüğünü dile getirerek, karşılaşılan meselenin basit bir terörle mücadele, basit bir bölgesel kriz meselesi olmadığını vurguladı. “Bu mesele coğrafyamızdaki varlığımız bakımından bin yıldır süren bir mücadelenin son ve kritik aşamasıdır. Aynı şekilde bu mesele 100 yıl önce başlatılan bir projenin yeniden canlandırılma girişimidir. Yine bu mesele, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından temelleri atılan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da nihai şekli verilen modern dünya düzeninin restorasyonu ve tahkimi çabasıdır” değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak, Suriye, Mısır ve Libya ile Karadeniz’in kuzeyinde, Kafkasya’da, Güney Asya’da, Afrika’da yaşananların birbirinden bağımsız olmadığına işaret etti ve “Biz yaşanan sürecin, oynanan oyunların farkındayız. İşte bunun için ne diyorum? Dünya 5’ten büyüktür diyorum. İşte bunun için uluslararası kurumların hakkaniyet ölçüleri içinde yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz” sözlerine yer verdi.
DÜNYADA 1 MİLYAR 700 MİLYON MÜSLÜMAN VAR
Birleşmiş Milletler’deki 196 ülkenin kaderinin 5 ülkenin ağzında olduğuna, daimi üyeler arasında Müslüman bir ülke bulunmadığına, bu yüzden böyle bir adalet ve inanç özgürlüğü anlayışının olamayacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: “Şu anda dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var. Ama Müslümanların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bir tane temsilcisi yok, nasıl adalet bu? Şimdi bunu söyledi diye Tayyip Erdoğan ‘diktatör’ oluyor, bunu söyledi diye özgürlüklerin karşısında oluyor. Ben bunu her zaman söylemeye devam edeceğim, birileri söylemese de. Ülkemizdeki yazılı ve görsel medya şöyle der, böyle der; ne derse desin. Hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. 7 milyarlık dünya nüfusu bu adaletsizliği, bu haksızlığı, bu zulmü, bu dengesizliği kaldıramaz.”
AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ÇATIŞMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden çatışmalara da değinerek, “Temenni ederim ki Azerbaycan’ın şu anda çatışmaların, bu silahların susturulmasına yönelik attığı adımlar Ermenistan tarafından da karşılığını bulsun. Ama bulmadığı takdirde ki şu anda henüz bulmuş değil, bunun suçu-vebali Ermenistan’a aittir” diye konuştu. Rusya’nın, bu kriz ile ilgili olarak ‘Türkiye taraf tutuyor’ açıklamasına atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan-Ermenistan arasında taraf aranacaksa, en önemli tarafın Rusya olduğuna dikkat çekti ve ekledi: “Rusya, taraf olmayı sever. Rusya Ukrayna’da da taraf olmuştur, Gürcistan’da da taraf olmuştur, şimdi de Suriye’de de taraf olmuştur; bunları görmemiz lazım.”
IRAK VE SURİYE MESELESİ
Konuşmasında Irak ve Suriye meselesinde, kimyasal silah konusu üzerinden bir değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak’ta çeyrek yüzyıldır milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan operasyonlar yapıldığını ve bu operasyonların, özellikle son dönemdekilerin en önemli gerekçesinin kimyasal silah iddiaları olduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimyasal silah iddiasını, Irak’ı yerle bir etmek için yeterli görenlerin Suriye’de bilfiil bu silahlar kullanıldığı halde görmezden, duymazdan gelmeyi tercih ettiklerini vurguladı ve konu ile ilgili şunları söyledi: “Çünkü maksat kimyasal silah değil, bu silahları kullananlarla mücadele hiç değil. Şu anda bölgeye müdahil olan tüm ülkeler Suriye’de ve Irak’ta kendi ajandalarını, kendi oyun planlarını hayata geçirmenin derdindeler. Ne Iraklıların, ne Suriyelilerin yaşadığı insani dramlar bunların umurunda değil.”
“SURİYE VE BÖLGEDE YAŞANAN HER ACI BİZİM DE YÜREĞİMİZİ YAKAR”
Suriye topraklarında yaşayan insanlarla bin yıllık kardeşliği, dostluğu ve akrabalığı bulunan bir ülke olarak Türkiye’nin durumunun farklı olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Oralarda yaşanan her acı bizim de yüreğimizi yakar, oralarda yanan her ateşin koru bize de değer. Oralarda yakılan her ağıt bizim de gözlerimizi yaşartır. Birbirimizle işte böylesine yakınız, böylesine iç içe geçmiş durumdayız. Tıpkı Balkanlar gibi, tıpkı Kafkaslar gibi, tıpkı Kırım gibi, oraları kendimizden ayrı göremeyiz, görmüyoruz. Bu bilinçle biz ülkemize gelen sığınmacılara misafirlerimiz diyoruz. Ana muhalefetin başındaki zat ise onları ‘bela’ diye tarif ediyor; aramızdaki fark işte bu. Kim hangi yoldan giderse gitsin, biz inancımızın, tarihimizin, kültürümüzün, ecdadımızın, ahlakımızın, vicdanımızın bize gösterdiği istikamette yürümeye devam edeceğiz” sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni teşriflerinden dolayı muhtarlara teşekkür ederek kendilerinden mahalle ve köylerindeki vatandaşlara selam ve muhabbetlerini iletmelerini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, misafirlerin Regaip Kandil’ini tebrik ederek kandilin; milletimizin birlik ve beraberliğine, İslam dünyasının ve insanlığın barışına vesile olmasını diledi.