Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Son 13 yılında, öylesine derlendi, toparlandı ve öylesine bir şefkatle donandı, öylesine güçlü bir kudretle mücehhez hale geldi ki bugün artık dünyanın gıptayla takip ettiği bir Kızılayımız var" dedi.
Başbakan Davutoğlu, ATO Congresium'da düzenlenen Türk Kızılayı Olağan Genel Kurulunda konuştu.
Kızılay genel kurulunun hayırlara vesile olması dileyen Davutoğlu, bu toplantının herhangi bir kuruluşun genel kurulu olmadığını, özel bir kuruluşun, geleneğin ve topluluğun ortak bir gündemle bir araya gelmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
"Kızılay, bir muhabbet hareketidir. Çünkü Allah'ın yarattıklarına muhabbet duyamayan, başını okşadığı çocuğun gözlerinin içine muhabbetle bakamayan, deprem enkazı altında elini uzattığı bir mağdurun elini muhabbetle sıkamayan birisi Kızılay mensubu olamaz" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:"İnsanlara yardım ederken, hayvanatı nebatatı unutan, onlarda Allah'ın muhabbetini göremeyen birisi Kızılay mensubu olamaz. Önce muhabbet, bu gönül erenlerinin ilk çağrısı muhabbet çağrısıdır. Sizler buraya bir çağrıyla geldiniz. Allah sizin gönlünüzdeki muhabbeti artırsın ve kainatın her zerresine muhabbet duyanlardan eylesin. İşte o zaman Kızılay hareketi gerçek ruhi derinlikleri bulabilir, keşfedebilir, geliştirebilir.
Kızılay bir vicdan hareketidir, vicdan hareketi demek muhatabı olduğu kişiye sadece vicdanından gelen bir sesle muamele etmek demektir. İhtiyaç duyan birine gönül elini ya da beden elini uzattığında onun kimliğini sormamak demektir. Ona dinini, etnisitesini, mezhebini, bölgesini, yerini, cinsiyetini sormamak demektir. Kadın, çocuk, yaşlı, Türk, Arap, Kürt, Batılı, Doğulu, Avrupalı, Asyalı herkese aynı vicdanı muameleyi yapabilmek demektir. Onun için Kızılay farklı. Onun için bu aziz milletin bu mübarek kurumu diğer benzeri kuruluşlarından farklı."
GÖNÜL HAREKETİ
Suriyeli ve Iraklıların Türkiye'ye sığındığında da Somali, Haiti, Japonya'ya gidildiğinde de Kızılay mensuplarının, "Müslüman mısın, Hristiyan mısın" diye sormadığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:"Kızılay'a giren, Kızılay'ın kapısından adımını atan bir kimse mevki, makam, maaş, bordro hesabı içine giremez, girmemiştir, girmeyecektir. Bundan eminiz. Gönül hareketidir, bir gönüllüler hareketidir. Her birinizi, Anadolu'nun her köşesinden gelen gönül neferlerini saygıyla, hürmetle bir kez daha selamlıyorum. Kızılay bir temsil hareketidir, herhangi bir bürokratik bir mekanizma değil, bir temsil harekidir. Tarihin derinliklerinden yürüyüp gelen köklü milletin, dünya üzerindeki her bir millete yönelik mesajını ileten bir temsil hareketidir. Bir bayrağımıza bakınız bir de Kızılay'ın hilaline. Birbirini tamamlayan unsurları görürsünüz.
Sizler, dünyanın her yerinde bizi temsil ettiniz. Her köşesinde bizden bir nefes bizden bir mesaj götürdünüz. Allah mesajını kavi, nefesinizi güçlü, gönlünüzdeki temsil aşkını daim eylesin. Kızılay, bütün bu özellikleri dışında, bir muhabbet, vicdan, gönül, temsil hareketi olmanın yanında profesyonelce çalışması gereken, çok başarılı hizmetlerin gerçekleşmesi için disiplin içinde hareket etmesi gereken biri sivil toplum hareketidir."
"Vicdanınız geniş olabilir, temsil gücünüz kudretli, gönül yönünüz çok deruni olabilir ama elinizde imkanınız, gücünüz, kuvvetiniz yoksa bu boyutları harekete geçirmek mümkün olmaz" diyen Davutoğlu, Kızılay'ın bütün bu misyonu harekete geçirecek kadar köklü, evrensel düzeyde faaliyet yapabilecek profesyonellikte güçlü, gönüllü bir sivil toplum hareketi olduğunu vurguladı.
AK PARTİ İKTİDARLARI, KIZILAY'I ASLİ MİSYONUNA KAVUŞTURDU
Türk Kızılayı'nın tarihi hakkında bilgi de veren Davutoğlu, kurulduğu yıllarda adı Hilali Ahmer olan Kızılay'ın, İstiklal Savaşında cepheden cepheye koştuğunu, tüm mazlum ve doğulu milletlerin de umudu olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:"Zamanla, Türkiye'nin ekonomik imkanları daraldıkça, bu kurumun özünü dokuyan, bu kuruma muhteva katan vicdan boyutu, muhabbet boyutu, temsil ve gönül boyutu zayıfladıkça Kızılay ciddi şekilde itibar kaybetti. Bütün mazlum milletlerin ümidi olan bu kuruluş, Marmara depremi esnasında ne kadar büyük zaaflarla karşı karşıya kalındığını da ortaya koydu. Marmara depremi bizim toplumumuzda, büyük bir travma oluşturdu, çünkü İstanbulumuzun yakınındaki bölgede dahi insani yardım yapamaz olan bir yapıyla karşı karşıya kaldık. Hakkını vermek gerekiyordu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücüne güç, şefkatine şefkat katıp Hilali Ahmer'den beri mazlum milletlerin umudu olan ve onlar tarafından desteklenmiş, büyümüş olan Kızılay'a gerçek mahiyetini vermek gerekiyordu. İşte Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde başlayan AK Parti iktidarları, Türkiye Cumhuriyeti Devletine kudret ve şefkat kattığı gibi, Kızılaya da gerçek mahiyetini tanıttı ve Kızılayı asli misyonuna kavuşturdu."
DÜNYANIN GIPTAYLA TAKİP ETTİĞİ BİR KIZILAYIMIZ VAR
Salondakilerin, "Başbakan Ahmet, Allah'a emanet" şeklindeki tezahüratta bulunması üzerine, "Vatan hepimize emanet, Allah emanetine sahip çımayı nasip etsin" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:"Son 13 yılında, öylesine derlendi, toparlandı ve öylesine bir şefkatle donandı, öylesine güçlü bir kudretle mücehhez hale geldi ki bugün artık dünyanın gıptayla takip ettiği bir Kızılayımız var. Emeği geçenlere, başta Başkan ve yönetim kurulu üyelerinin hepsine teşekkürü bir borç biliyorum. Kızılaya da şefkatli ve kudretli olmak yakışır. Nerede bir hilal varsa, orada şefkat olur. Hilale acziyet, hele hele zafiyet yakışmaz. Hilal varsa şefkat var, hilal varsa kudret var, hilal varsa biz varız, hilal varsa ecdat, merhamet, şefkat var, vicdan var. Bakınız, şimdi şöyle bir tabloyu gözden geçirdiğimizde içeriden, dışarıya doğru halka halka genişleyelim, bir Marmara depremindeki aciz Kızılayı düşünün bir Van depremindeki muktedir Kızılayı. Aradaki fark, eski Türkiye ile yeni Türkiye'nin de farkını ortaya koyuyor."
Deprem dolayısıyla ziyaret ettiği Van'da ikinci depremi kendisinin de yaşadığını belirten Başbakan Davutoğlu, "Kızılay'ın bütün devlet kurumlarıyla birlikte ne kadar büyük bir gayretle Van'daki kardeşlerimizin yanında olduğunu gördük. Artık Erzincan depremindeki acziyet ya da Marmara depremindeki zaafiyet yok. Aşkla çalışan Kızılay kadroları var ve Kızılay kadrolarını imkanla donatan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti var" dedi.
"Bir, Körfez Savaşı esnasında bir gecede 500 bin Kürt kardeşimiz Irak'tan geldiğindeki kapasite eksikliğimize, zaafiyetimize bakın. Bir de 3 milyona yakın mülteci ağırladığımız yeni Türkiye'nin kudretine bakın" diyen Davutoğlu, aradaki farkın görüleceğini söyledi.
Bütün eleştirilere ve saldırılara rağmen gururla ifade ettikleri iki hususun olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:"Bir, bu mülteci hareketleri karşısında her bir Kızılay neferi gibi olan 78 milyon vatandaşımız en ufak bir tereddüt göstermeden bir ensar olarak mültecileri bağırlarına bastı. Çünkü aslına bakarsanız, burada hiçbir şekilde bir ırkçı, anti Arap, anti Suriye, anti mülteci akım doğmamışsa bunun bir sebebi var. Bu şunu gösteriyor, aslında 78 milyonun her biri bir Kızılay neferidir. Kızılay'ın misyonunu öylesine özümsemiştir ki bizim milletimiz bu göçmen hareketleri esnasında bağrını açtı, aşını, işini paylaştı. Hem böyle bir şefkat vardı milletimizde hem de kudret vardı devletimizde ki 10 milyar doları aşkın sadece kamptakilere kaynak harcadık. Ama elhamdülillah haznemiz de bütçemiz de bereketlendi. Allah, mazlumlara el uzatanı mağdur bırakmaz. Allah, mazlumlara el uzatanı yalnız bırakmaz. Allah, mazlumlara el uzatanı hiçbir yerde dayanaksız bırakmaz."
SURİYELİ ÇOCUKTAN "BEN BÜYÜYÜNCE TÜRK OLACAĞIM" CEVABI
Kendisini çok etkileyen bir hususu paylaşan Davutoğlu, "Biraz önce Suriyeli ve Türk çocuklar bir arada ve omuz omuzaydılar. Baktığınızda ayırt edebildiniz mi hangisi Türk, hangisi Suriyeli? Ayırt edemediniz. Çünkü hepsi çocuk, masum, bize emanet. Nasıl ayırt edemediysek onları, nasıl her birisi yüreğimize nakış gibi işkendiyse, Allah şahit, inşallah o Suriyeli çocukların geleceklerini de kurmak bize nasip olacak" şeklinde konuştu.
Sivil toplum gönüllüsü, doktor bir hanımefendinin kendisine yolladığı mesajı aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:"Mülteci kamplarını gezerken, 7-8 yaşındaki bir Suriyeli çocuğun başını okşuyor, 'Okula gidiyor musun?' diye soruyor. O da gideceğini söylüyor ve Türkiye'ye teşekkür ediyor. 'Büyüyünce ne olacaksın?' diyor. Normal hayatın içindeki bir çocuğa sorsanız, 'mühendis, doktor olacağım' diyebilir. Suriyeli çocuk, doktor hanımın gözünün içine bakarak 'Ben büyüyünce Türk olacağım' diyor. O çocuğun gözünde Türk olmak demek, şefkatli, kudretli, yetimlerin başını okşamak demektir. Bize bugünleri, bu temsil gücü anlamında da bu güzel hatıraları yaşatan aziz milletimize teşekkürü bir borç biliyorum. Suriyeliler ve dünyanın her bir köşesindeki mazlumlar, bugün Anadolu'ya böyle bakıyorlar."
Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gittikleri Somali'de insanlık faciasını tamir eden, tedavi eden, onların kalplerini onaran kuruluşların başında da Kızılay'ın geldiğini belirterek, teşekkür etti.
Myanmar'a bir bakan olarak gittiğinde de Arakan'da Kızılay'ın olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Kızılay hep var, hep var olacak" dedi. Filipinler'de, Sri Lanka'da, Japonya'da, Haiti'de ve her yerde Kızılay'ın varlığına dikkati çeken Davutoğlu, "Biz Hilal-i Ahmer'den bu yana al bayrağı nasıl ayağa kaldırıp gururla yücelttiysek, Kızılay'ı da yüceltmek bizim görevimiz" diye konuştu.
BU BAYRAK EN İLERİ BURÇLARA TAŞINACAKTIR
Başbakan Davutoğlu, Kızılay'ın 2020 vizyonunda çok büyük hedefleri gözönüne aldığını belirterek, "İnşallah 2017'de Kızılay Kızılhaç Federasyon Başkanlığını alacağız. Adayız ve alacağız Allah'ın izniyle." dedi.
Davutoğlu, şöyle konuştu: "Kan ihtiyacının yüzde yüzünü Kızılay karşılar hale gelecek. Yeni etkin bir göç idare yönetim mekanizması kurulacak. İnşallah yine planladığınız gibi 2 milyon gönüllüye ulaşacağız. Aslında 78 milyon gönüllü Kızılaylıdır, bunu biliyoruz. İnşallah Kızılay Ar-Ge Merkezini kuracaksınız. İnşallah Kızılay Müzesini ve Kızılay sanatı da kuracaksınız. Kızılay'a herşey yakışır. Ama en çok yakışanı da bu hilaldir. Ben, Sayın Cumhurbaşkanımızın Kızılay'a kattığı kudretten sonra, ondan devraldığımız bayrağı Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri olarak en ileri burçlara taşıyacağımızdan emin olmanızı rica ediyorum. Bu bayrak en ileri burçlara taşınacaktır. Kızılay, her zaman hükümetlerimizin gündeminde ve en önemlisi de bütün bakanlarımız, bürokratlarımızın, bu dava yolcularının gönlünde olacak. Kızılay nasıl yaralıların, mağdurların, mazlumların yanındaysa Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri de her zaman Kızılay'ın yanında olacak."