ERZURUM gazetesi
BEM-BİR-SEN Erzurum Şube Başkanı Elimdar Aydemir, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün doğuşu ve uluslararası bir nitelik kazanmasının bundan 154 yıl önce verilen mücadelenin sonucu olduğunu belirterek, “ O dönemde kadın çalışanların çalışma saatlerini düşürmek ve çalışma koşullarını iyileştirmek amacı ile yaptıkları mücadele 8 Mart’ın temellerinin atılmasına sebep olmuştur.” dedi.
“BM 1977 yılında 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etmiş, ülkemiz ise 1975 yılından bu yana 8 Mart’ı kitlesel olarak kutlamaya başlamıştır” diyen Aydemir, “Özellikle son yıllarda çeşitli emek örgütlerinin, sendikaların, siyasi parti ve dernekler ile pekçok kurum ve kuruluşun kendi önceliklerini gündeme getirerek kutlamış olduğu Dünya 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadınların gerçek problemlerinden de zaman zaman sapmalar yaşanmaktadır. Yapılan araştırmalar kadının toplumsal yaşamdan ve aile yaşamından kaynaklanan pekçok sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar; Temel insan hak ve özgürlüklerinden mahrumiyet, Eğitim ve çalışma hakkının engellenmesi, Statü ve temsil hakkının kısıtlanması, Aile içi fiziksel ve cinsel şiddet, Ekonomik sıkıntı, Aile yaşamında problemler, İşyerlerinde sistematik ve psikolojik şiddet, Kadının medya eliyle meta olarak kullanılması, Kadına karşı işlenen suçların övülmesi ya da yok sayılmasıdır”
KADININ TEMSİL SORUNU
Aydemir, yaptığı açıklamada şunları kaydetti; “Kadının toplum içerisinde herhangi bir makamda, mevkide temsil konusu yasalarla desteklenmiş olmasına rağmen, geleneksel yapı ve kadının toplum içindeki görevlerinden kaynaklanan engellemeler bulunmaktadır.
TBMM’de kadın milletvekili sayısının artırılması ve siyasi partilerin bu manada kadın adaylara dönük daha özenli tutum sergilemeleri bu konudaki problemleri azaltacaktır.
BAŞÖRTÜSÜ PROBLEMİ
“Ülkemizde her türlü çabaya rağmen halen çözülmemiş bir başörtüsü problemi hem üniversitelerde hem de çalışma hayatında devam etmektedir. Başörtülü kadın vekil tartışmalarının yaşandığı şu günlerde başörtülü kadın çalışanların problemleri de göz ardı edilmemelidir.
Türkiye’de başörtüsünü dini gereklilik olarak taşıyan milyonlarca kadın bulunmakta ve bu kadınların eğitim, çalışma hak ve hürriyetlerindeki yasaklamalar ya da çalışan kadının kamu yada özel sektörde başörtüsünden kaynaklanan problemleri bulunmaktadır. Bu kesimin TBMM’de temsilci bulundurması, kadının temsil hakkının yanısıra bir insan hak ve özgürlüğü bağlamında da düşünülmelidir.”
KADINA KARŞI ŞİDDET
“Günümüzde pekçok kadın gerek aile içi, gerek töre, gerekse toplumsal cinnette maruz kalmaktadır. Özellikle bu olayların medyaya yansıyan yüzü, kadına karşı şiddet eğiliminde olan pekçok kişiyi özendirmektedir.
Kadınların uğramış oldukları şiddetin kayıt altına alınması ve yargının bu kayıtlar üzerinden karar vermesi, yapanların cezalandırılması ve şiddetin değil, cezanın haber olması, bu tür hareketler üzerinde caydırıcı etki yapacaktır.
Hal böyle iken şiddete maruz kalan kadınları koruyup kollamak üzere açılmış olan bazı sivil toplum örgütlerinin işleyiş mekanizmaları da sıkı denetim altına alınmalı, mağdur kadınların mağduriyetinin kullanılması kesinlikle engellenmelidir.”
KADIN MEDYANIN HAMMADDESİ DEĞİLDİR
“Kadın-medya ilişkileri değerlendirildiğinde, pekçok medya organının kadını bir hammade olarak algılaması ve bazı kadınların da “sanatçılık” adı altında reklam ve medya sektörüne malzeme olması, kadın onuru adına kabul edilebilecek bir durum değildir.
Reklamlarda ya da diğer medya ağırlıklı sektörlerde kadının bir tüketim aracı olarak kullanılması, toplumsal değerlere ve inançlara aykırı bir durumdur. Medya sektörünün bu anlamda iyi denetlenmesi ve bu bilincin kadınlarımızda uyandırılması gerekmektedir.”
ÇALIŞAN KADINLARIN SORUNLARI
“Toplum içerisinde çalışan kadın algısı artık ekonomik bağımsızlığını elde etmiş, statü sahibi mutlu kadın rolünden daha çok, acımasız bir toplumsal yapı içerisinde mutsuz, yorgun, üstlendiği rollerle başa çıkmaya çalışan kadın rolüne bürünmeye başlamıştır.
Kadının hem evde, hem işyerinde üstlenmiş olduğu pozisyonların rahatlatılması iş verimini artıracak, sorunlarının çözümüne katkı sunacaktır.
Tüm kadın çalışanların olduğu gibi yerel yönetimlerde çalışan kadınların da başlıca sorunları arasında işyerinde psikolojik yıpranma, statü planlanmasındaki yeri, aile ile işyeri arasında sıkışıp kalma, çocuğu ile ilgili kreş vb sorunlar gelmektedir.
Çalışan kadınlar ev ve işyeri arasındaki yoğunlukta bunalmakta, sorunlarının devamı halinde işverimlerinde azalma olmaktadır. Çalışan anneler, aşırı sorumluluk yüklenmekte, yorgunluk ve suçluluk duygusu gibi önemli sorunlarla başa çıkmaya çalışmaktadırlar.
Çocuklarına yeterince zaman ayıramayan anneler suçluluk duygusuyla hareket etmekte, bu da toplumun kadına biçtiği rolleri ve kadınların bu rolleri yerine getirmek için gösterdiği çabayı iki katına çıkartmaktadır.“
DİNİMİZ KADINI BAŞ TACI EDİYOR
“Dinimiz kadını baş tacı etmekte, anaları cennetle müjdelemektedir. Hal böyle iken, günümüzde kadının bir meta olarak algılanması, medyanın hammaddesi olarak görülmesi, aile yaşantısının temeline konulan dinamitin fitili olarak kadının sunulması, toplumun bütün bağları ile birlikte çökmesine neden olmaktadır.
8 Mart, ırkı, rengi, kökeni, milleti, dini ne olursa olsun her yaştan, her meslekten tüm kadınların, özellikle de çalışan kadınların sorunlarının ve temel taleplerinin konu edildiği, dile getirildiği ve çözüm yolları için diyalogların başlandığı bir gündür. Her 8 Mart, kadın haklarına saygılı bir dünya özlemi ile kutlanmaktadır. Toplumların ışığı olarak kabul edilen kadınlarımıza bu 8 Mart’ta da her türlü ayrımcılıktan uzak, bütün haklarını kazanabileceği, siyasette, sosyal hayatta etkin, evinde, işyerinde huzurlu, mutlu bir hayat diliyoruz.”