Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı işbirliğinde düzenlenen "Atık Yönetimi Sempozyumu”na katıldı.
Sempozyumda konuşan Bakan Güllüce, "Dünyayı kirletmeden, dünyaya zarar vermeden ve kendi alnının teriyle kalkınan bir ülkeyiz. Yani gelişmiş ülkelerin endüstrileşme tarihini özellikle gençlerimiz mutlaka bir okusun. Çok kötü şeyler göreceksiniz" dedi.
TÜRKİYE’NİN YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜ
Türkiye'nin yetişmiş insan bakımından çok iyi bir noktaya geldiğini, bu açıdan Avrupa Birliği ya da gelişmiş ülkelerden herhangi bir eksiği bulunmadığını dile getiren Bakan Güllüce, mühendis, bilgi, teknoloji, beceri, ilim yönünden herhangi bir eksikliğin de bulunmadığına işaret etti.
ÇEVRE ŞUURU
Çevre bilgisinin, şuurunun, aklının, izahının, idrakinin Türk toplumunun damarlarında, tarihinde var olduğunu anlatan Bakan Güllüce, "Dünyadaki tüm varlıkların hukukunu koruma ilkesi olarak gören bir milletin çocuğuyuz. Bütün varlıkların hukukundan sorumlu olduğumuz vicdani bir değere sahibiz" diye konuştu.
Bakan Güllüce, yeryüzünde ve galakside var olan tüm değerlerin hukukundan sorumlu, vicdani sorumluluğunun farkında olan bir milletin nesli olduklarını ifade etti.
Türkiye'nin dünyanın en hızlı kalkınan bir kaç ülkesinden biri olduğuna işaret eden Bakan Güllüce, bu durumun Türkiye'nin çok şeref ve gurur duyacağı bir konu olduğunu kaydetti. Türkiye'nin kalkınmayı sağlarken çevreye karşı hassas davrandığını ifade eden Güllüce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyayı kirletmeden, dünyaya zarar vermeden ve kendi alnının teriyle kalkınan bir ülkeyiz. Yani gelişmiş ülkelerin endüstrileşme tarihini özellikle gençlerimiz mutlaka bir okusun. Çok kötü şeyler göreceksiniz. Bir endüstri devrimini gerçekleştiren ülkeler, o işi başardıkları zaman dünyaya neler yapmışlar şöyle bir okumak lazım."
Bakan İdris Güllüce, İngiltere'nin, Almanya'nın, Fransa'nın dünyayı ne kadar kirlettiğinin, gelişmemiş ülkelere nasıl zarar vererek gelişimlerini sağladıklarının, çok tehlikeli atıklarını Akdeniz'e, Karadeniz'e getirip attıklarının, 200 yıla yakın İngiltere'nin, Fransa'nın Avrupa'nın hiçbir kutsal tanımadan, hiçbir değer taşımadan bütün nehirleri, doğayı perişan ettiklerinin, gelişmemiş halklara zulmettiklerinin iyi bilinmesini istedi.
TÜRKİYE’NİN FARKI
Türkiye'nin ise kalkınırken çevre, tabiat ve coğrafya halkına herhangi bir zarar vermediğini dile getiren Bakan Güllüce, şunları söyledi:"Milletimiz bu ülkenin coğrafyasında hiç kimseye, hiçbir ülkeye zarar vermeden ve tabiatını bütün kurallarına riayet ederek kalkınmaya çalışmış, hiç kimseyi de sömürmeden kalkınmaya çalışmış. Biz metro yapıyorsak neyle yapıyoruz, burada otelde çalışan garson kardeşimin vergisinin toplanmasıyla, buradaki otelcinin karıyla, kuru üzüm üreten Hatice Abla’nın ihracattan elde ettiği parayla, işte diğer şeylerle tamamen yerli paralarla yapıyoruz. Peki 9 bin Cezayirlinin öldüğü Fransız metrosu böyle değil. Avrupa'daki gelişmeye, kalkınmaya baktığınız zaman bizimle kesinlikle mukayese edilmeyecek kadar kötüdür ve iç açıcı değildir."
"ÇEVRECİ ARKADAŞLARIMIZ GÖĞÜSLERİNİ DİK TUTMALI"
Fransız kalkınmasına zarar verecek harekette bulundukları gerekçesiyle Cezayir'de katliam, soykırım yapıldığının, Hollanda'nın Endonezya'yı ne hale getirdiğinin çok iyi bilindiğini söyleyen Bakan Güllüce, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Avrupalıların karşısına geçtiği zaman bizim çevreci arkadaşlarımız böyle göğüslerini dik tutarak diyebilirler ki 'Biz dünya halklarına hiç zarar vermeden çok hızlı kalkınmayı becerebilmiş, tabiata zarar vermeden, dünya halklarını ezmeden, sömürmeden kalkınmayı becerebilmiş ülkenin insanıyız ve bu şerefi taşıyoruz' diyeceğiz. Biz hiç Afrika'dan kimseyi vahşi hayvanlar gibi ağ üzerine atarak, on binlercesi, yüz binlercesini götürüp satarak, asırlarca onları bedava çalıştırarak, döverek, öldürerek zengin olmadık. Bugün dünya ekonomisinin 17. sırasına geldiysek Hatice hanımın tarladaki çapalamasıyla, Mehmet'in fabrikada vida sıkmasıyla otelci kardeşimin burada turizm hizmetleri yaparak geldik, hiçbir dünyadaki halka zulmetmedik, hiç bir halkın hakkını yemedik."
ENDÜSTRİLEŞME TARİHİ
Endüstrileşme tarihinde batının insanlığın yüzüne bakamayacak birçok konusu olduğuna işaret eden Bakan Güllüce, İngiliz endüstrisinin, tekstilin gelişmesi, Hindistan'da tekstilin gelişmemesi için tekstil işçilerinin parmaklarının kesildiğini anlattı.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
İklim değişikliği konusuna da değinen Bakan Güllüce, bu konuya Türkiye ile tüm dünya halklarının katkıda bulunacağını ifade etti. Dünyayı kimlerin ne kadar kirlettiğinin hesaplanarak buna göre katkıda bulunulması gerektiğine işaret eden Bakan Güllüce, "1810'lu yıllara gideceğiz, kim ne kadar atık atmış, dünyaya ne kadar karbon salmış. O kömür ocaklarında 9 yaşındaki çocukların ve kadınların çalıştırılmasının hesabını soramayız ama çevreye verdiklerini sormaya hakkımız var" diye konuştu.
2023 HEDEFİ
Bakan Güllüce, Türkiye'nin 2023 yılında çevre konusunda şu anki konumundan çok daha iyi yerde olacağını düşündüğünü söyledi. Türkiye'nin yetişmiş insan ve bilgi noktasında herhangi bir problemi olmadığını ancak kaynak noktasında problemi olduğunu belirten Güllüce, "Türkiye'nin kaç milyar avro lazım ki bütün atıkların problemini çözebilsin, bütün su atıklarının problemini çözsün, derelerini ıslah edebilsin, çok ciddi bir rakam, çok büyük bir rakam bu. Bizim belirlediğimiz gelirlerin ötesinde bir gelirimiz olmadığı için de çözmemiz zaman alıyor" dedi.
"Bir Taraftan Gelişmemiz, Bir Taraftan Doğayı Korumamız Lazım"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının çok zor bir bakanlık olduğunu anlatan Bakan Güllüce, "Hem endüstrileşmemiz lazım, hem de yüksek teknolojiyi yakalamamız lazım, 'kaç kamyon tarım ürünü satıyorsunuz da şu telefondan alıyorsunuz' diye düşündüğünüzde bizim yüksek teknolojiyi yakalamamız lazım" dedi.
Bir taraftan sanayicinin, enerjinin önünün açılması gerektiğini, bir taraftan da kalkınmanın sağlanması gerektiğini ancak bunları yaparken tabiatın korunması gerektiğini vurgulayan Bakan Güllüce, bu konunun çok ince bir ayar istediğini kaydetti.
Bakan Güllüce, gelecekte çok üretenlerin ve kendi değerleriyle kalan toplumların güçlü ve ayakta kalabileceğini bildirdi.