Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Her zaman ifade ettim, çözüm süreci bir pazarlık süreci, bir al, ver süreci değildir. Çözüm süreci taviz vermek asla değildir. Hele hele şehitlerimizin hatıralarını incitecek, gazilerimizin vicdanını yaralayacak hiçbir girişime, hiçbir adıma asla fırsat tanımayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İç Anadolu Bölgesini temsil eden muhtarları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti.
Kabulde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarların en önemli sorunlarından birinin ücret sorunu olduğunu bildiklerini ifade etti. Kasım 2002’nın sonunda göreve geldiklerinde muhtarların eline geçen aylık ücretin 97 lira olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim kayıtlarda 97 yazıyor. 2005 yılında bir düzenleme yaptık. Muhtar aylığını 245 liraya yükselttik. 2014 yılının Ocak ayında yine bir iyileştirme yaparak 456 lira olan muhtar aylığını iki katına yakın bir artışla 880 liraya çıkardık. O zaman arkadaşlarıma şunu söyledim, dedim ki, ‘asgari ücretin altında olamaz. Dolayısıyla bu rakamı bulmamız lazım.’ Dikkatinizi çekiyorum, 2002’de muhtar aylığı 97 lira bugün 880 lira. Nominal olarak muhtar aylıklarını 12 yıl içinde yüzde 800 oranında artırmış olduk ki bu ücretler arasında en yüksek zam anlamına geliyor” dedi.
“BAŞKAN İDEOLOJİK HAREKET EDERSE KENDİSİDE, ÜLKESİDE KAYBEDER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005 yılında Belediye Kanunu’nun ilgili maddelerinde değişiklik yaparak muhtarlıklara belediyeler ayni yardım yapılması ve destek sağlanması imkanını getirdiklerinin altını çizdi.
Bu sayede bir çok muhtarlığın belediyelerden önemli destekler almaya başladığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye ekonomisi büyüdükçe, Türkiye’nin imkanları arttıkça muhtarlarımızın bu ücretleri de artacak bizde hükümetimiz nezdinde bunun takipçisi olacağız. Haklar konusunda yetki ve imkanlar konusunda muhtarlıklarımızı güçlendirmeye devam edeceğiz. Bir hükümet başarılı bir icraat sergilemek istiyorsa muhtarlıkla olan diyalogunu çok iyi bir noktaya taşımak durumdadır. Kiminle Vali ve kaymakamla. Bir siyasi parti başarılı olmak istiyorsa belediye başkanları bu konuda uyarmalı ve belediye başkanları muhtarları ile olan ilişkilerini en ideal noktaya taşımadılar. Çünkü her mahallede, her köyde onun eli, ayağı, gören gözü, kolu, kulağı kim olacaktır, muhtar olacaktır. Akıllı bir siyasetçi bunu yapar ama ideolojik davranırsa, aklı bir kenara koyarda ideoloji ile hareket ederse o zaman kendisi de kaybeder, ülkede kaybeder” diye konuştu.
“MUHTARLARIN VAZİFESİ SADECE MÜHÜR BASMAK DEĞİLDİR”
Halkın oyları ile seçilmiş olmanın, halkın tercihine, teveccühe mashar olmanın hiç kuşkusuz kendilerine olduğu gibi muhtarlara da çok büyük mesuliyet yüklediğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muhtarların vazifesi sadece mühür basmak değildir. Yasaların yüklediği sorumluluk ve yetkinin ötesinde her bir muhtar kardeşimiz Türkiye’nin vizyonu, ufku, istikameti doğrultusunda çalışmak gibi önemli bir mesuliyetin altındadır. Sadece demokrasi değil, ekonomik kalkınmada yerelde başlar. Huzur, güvenlik, istikrar da yerelde başlar. Büyük devlet olma vizyonu en başta yerelde başlar. En küçük idari birimlerimizin, köylerimizin, mahallerimizin ufkuyla, istikametiyle ülkenin ufku ve istikameti aynı yönde olmazsa biz sağlıklı büyüme gerçekleştiremeyiz. Muhtarlarımızın farklı bir istikamete, hükümetin, cumhurbaşkanın farklı bir istikamete baktığı ülkede uyumu, koordinasyonu, ahengi tesis edemeyiz. Elbette her konuda birebir aynı düşünmemiz mümkün değildir. Zaten demokrasinin güzelli burada değil mi? Oda burada. Ancak ortak bir zeminde buluşarak, ortak bir akılla milletimiz ve ülkemiz için hizmet üretmek de her birimizin öncelikli vazifesidir. Türkiye’nin her konuda, her meselede sizlere ihtiyacı var. Ekonominin büyümesinde, uluslar arası politikalarımızın şekillenmesinde, huzurun, güvenliğin daha da artmasında demokrasimizin standartlarının daha da yükselmesinde sizlerin gayretine ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
“ÇÖZÜM SÜRECİ BİR PAZARLIK SÜRECİ, BİR AL, VER SÜRECİ DEĞİLDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin oyları ile tercihine gelmiş muhtarlar olarak Türkiye’nin sorunlarını çözümünde, her muhtarın inisiyatif alması, öncülük yapmasının, millete rehberlik etmesinin son derece önemli olduğuna vurgu yaptı.
ERDOĞAN MUHTARLARA SESLENDİ
Muhtarlar ile yaptıkları ilk toplantıyı Ankara ve civar illerindeki muhtarlar ile gerçekleştirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Siz bu toplantılarda bir ilksiniz. Bugün burada 17 ilimizden 406 muhtar kardeşimiz var. İç Anadolu bölgemizden, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgemizden köy ve mahalle muhtarlarımız aramızda. Bu vesileyle Türkiye’nin gündeminde önemli bir meseleyi de sizlerle paylaşmak isterim. Sizlerinde yakından takip ettiği gibi 2002 yılından itibaren Türkiye’nin en can alıcı meselesi terör meselesini çözmek için yoğun bir mücadele veriyoruz. Burada iki büyük hassasiyetimiz var. Birincisi, yıllardır ihmal edilen, yıllardan ret, inkar, asimilasyon politikalarına maruz kalan doğu ve güneydoğu illerimizi ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. İkinci hassasiyetimiz terör meselesini çözerken doğu ve güneydoğu ilerimizi ayağa kaldırırken Türkiye’nin diğer bölgelerini rahatsız edecek, hassasiyetlerini incitecek girişimlerden özenle sakınıyoruz. Yani meseleyi adalet zeminin de hiçbir kesimi rencide etmeden ama hiç kimsenin de hakkının zayi olmasına fırsat vermeden çözme gayreti içerisindeyiz. Doğu ve güneydoğu da kanı, gözyaşını durdurmaya, huzuru, emniyeti sağlamaya çalışırken oralarda yarımlar yaparken, Akdeniz’de, Karadeniz’de, İç Anadolu, Ege, Marmara’da yaşayan kardeşlerimizin de kaygılarını gidermenin mücadelesini veriyoruz. Her zaman ifade ettim, çözüm süreci bir pazarlık süreci, bir al, ver süreci değildir. Çözüm süreci taviz vermek asla değildir. Hele hele şehitlerimizin hatıralarını incitecek, gazilerimizin vicdanını yaralayacak hiçbir girişime, hiçbir adıma asla fırsat tanımayız. Bakın çok zor süreçlerden geçtik. Çok sayıda badire atlattık. Ancak geldiğimiz noktada milletimizin umudu arttı. Milletimizin çözüme ilişkin inancı daha da kuvvetlendi. Hiç kuşkusuz kolay bir süreçte değiliz. Bu süreci bozmak isteyen, bu süreci yavaşlatmak isteyen içerde ve dışarıda çok sayıda odak var, çok sayıda merkez var. Rahat durmuyorlar. Bütün dert güçlenen bir Türkiye’yi nasıl zayıflatırız veya güçlü bir Türkiye asla olamaz, dertleri bu… Ama bizde inadına ne diyoruz yeni Türkiye, güçlü Türkiye diyoruz, bu olacak. Kimi zaman içeriden, kimi dışarıdan, kimi zamanda ortak hareket ederek bu süreci sabote etmeye çalışanlar var ve bunlar har zaman olacak. Terör meselesi Türkiye’nin kalkınmasının büyük, güçlü bir ülke olmasının, huzurlu, emniyetli, refah içinde bir ülke olmasının en büyük engeldi. Şimdi biz maniyi ortadan kaldırmaya çalıştıkça birileri de bizi engellemeye çalışıyor.”
“KÜRT KARDEŞİMİZİ SEVEN BİZ MİYİZ YOKSA ORADAN SEÇİLMİŞ OLANLAR MI?”
2013 yılında Gezi olayları adı altında sahnelenen oyunun büyük Türkiye’yi sabote etme girişiminden başka hiçbirşey olmadığını ve arkasından, altından kimlerin çıktığını herkesin gördüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılı sonunda 17-25 aralık tarihlerinde yolsuzluk maskesi adı altında sahneye konulan darbe girişiminin bu çözüm sürecini, bu kardeşlik sürecini, büyük Türkiye hedefini sabote etme girişiminden başka bir şey olmadığını vurguladı.
MİLLETİN FERASETİNİN ÖNÜNDE DURULMAZ
Bu girişimler karşısında o zaman hükümet olarak sağlam ve dik durduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletinde oynanan oyunu gördüğünü ve sapasağlam, dimdik bir duruş sergilediğini söyledi.“Milletin ferasetinin önünde durulmaz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet ferasetiyle bakar ve kararını ona göre verir. Orda da öyle verdi. Arkan Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk defa halkımız seçimini yapıyor ve ne oldu 14 tane parti birleşti bu kardeşinizin karşısını aday çıkardılar bizim ortak adayımız dediler elhamdurullah yüzde 52 ile bu kardeşinizi millet iş başına getirdi. İlk turda tabi böyle bir oranla iş başına gelmiş olmak hakikaten bizler için çok büyük bir mutluluk vesilesiydi ve 14 partinin ortak desteklediği aday yüzde 38 aldı. Şimdi bu tabi bir şeyi gösteriyor. Milletin feraseti ile oynanmaz ve millet küçümsenmez, sandık küçümsenmez, her şey orada. Bundan sonra da Türkiye’nin ilerlemesini, büyümesini, Türkiye’nin kardeşlik hukuku içinde gelişmesini engellemek için oyunlar oynanacak, çeşitli sabotaj girişimlerini sahneye koyacaklardır. Bunların hepsine karşı uyanık olacağız, sizler bu oyunlara karşı uyanık olacaksınız. Bunları siz organize edeceksiniz. Niye? Biz Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Arnavut, Boşnak vs. biz ayrı olabilir miyiz? Biz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz, hepimiz bu ülkenin bir ferdi değil miyiz? Öyleyse bu dargınlık, bu kırgınlık, bu kin, bu öfke, bu nefret niye? Buna karşı mücadeleyi tüm muhtarlarımız olarak sizler vereceksiniz. Yarın seçimler var, özellikle güneydoğu da, doğu da gelip köylerde, mezralarda birileri tehditler savurup oralarda ‘oyları filanca partiye vereceksiniz aksi takdirde buraları yakıp, yıkarız’ diyebilirler. Ama ben diyorum ki, namuslu insanlar namussuzlar kadar evet şerefli olmadıkça, cesur olmadıkça başarılı olamaz. Bu merhum İnönü’nün lafıdır ve bunu görmemiz lazım, buna karşı devlet, millet elele mücadeleyi sürdürmemiz lazım. Çünkü bu ülkenin 780 bin kilometre karesi ihya olmalı, ayağa kalkmalı. Her taraf aynı modern bir şehir haline gelmeli. Bakınız 26 havalimanı vardı, şuanda bizim 52 tane havalimanımız var ve bu 12 senede oldu. Şuanda Hakkari Yüksekova’da havalimanı inşaat devam ediyor ama bitirmekte zorlanıyorlar neden muhtarlar tehdit ediliyor, makineler yakılıyor ve iş sağlıklı devam edemiyor. Ya siz nasıl oluyor da Hakkari’yi seviyorsunuz o zaman. Şimdi Hakkari’nin milletvekilleri niçin sahiplenmiyorsunuz. Neden kalkıpta böyle bir yatırımın buraya gelmesini istemiyorsunuz. Hakkari’deki vatandaşım niye Van’a gelipde Van’dan uçsun. Hakkari’den uçsun, niye engelliyorsunuz. Hakkari’ye gelenlerde Yüksekova’ya gelsin niye bundan rahatsız oluyorsunuz? Şimdi soruyorum, Kürt kardeşimizi seven biz miyiz yoksa oradan seçilmiş olanlar mı? Okulları, hastaneyi, yolları, havalimanlarını yapan biz ama engelleyen ne yazık ki ben Kürdüm diyenler. Bu ayrılacağı hep birlikte gidermeye mecburuz. Bu ayrımcılıkla bu biryere varmaz. Beraberliğe ihtiyacımız var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında bizler tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyerek yolumuza devam etmemiz lazım” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE’NİN İSTİKAMETİNİ ARTIK SADECE VE SADECE MİLLET BELİRLEYECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir üst akıl Türkiye’de belli bir kesimi, belli siyasi partileri, belli örgütleri verdiği talimatlarla vazifelendiriyor ve Türkiye’ye aleyhine çalıştırıyor. Siz Türkçü parti zannediyorsunuz ama bakıyorsunuz onlar aslında üst akla çalışıyorlar. Siz Kürtçü parti zannediyorsunuz onlar aslında üst akla çalışıyorlar. Siz dini cemaat zannediyorsunuz, hizmet örgütü, yardımlaşma örgütü zannediyorsunuz ama bakıyorsunuz onlar halk için yada hak için değil patronları olan üst akıl için çalışıyorlar. Ne üst aklın nede onların maşalarının bu ülkenin istikametini tayin etmelerine inşallah hep birlikte müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’nin istikametini artık sadece ve sadece millet belirleyecek. Türkiye’nin gündemini artık sadece ve sadece Türkiye’nin kendisi belirleyecek” dedi.
“HALEP’TE TARİH, KÜLTÜR, MEDENİYET, EKONOMİ VAR, NİÇİN HALEP’LE İLGİLENMİYORSUNUZ, GAZZE DEDİNİZ DE KİMSE GÖRMÜYOR, MOGADİŞU DEDİNİZ DE HİÇ KİMSE İLGİLENMİYOR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kobani söz konusu olduğunda bakıyorsunuz dünya ayağa kalkıyor. Küçük bir yerleşim yeri için bütün dünya işbirliği yapıyor. Şimdi bugün de bakıyoruz maşallah çifte telli oynuyorlar. Ne olmuş? Şuanda oradan DEAŞ çıkmış. Tamam da o bombaladığınız yerleri yeniden kim onaracak. O yerle bir olan yerleri yeniden kim onaracak” dedi.
“BU ECDAT KALMADI, İNŞALLAH BU ECDADIN TORUNLARI OLARAK BİZLERDE KALMAYACAĞIZ”
Somali için muhteşem sayılabilecek bir terminal binasının açılışını yaptıklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir Türk firmasını bunu yaptı ve havalimanından şehre gayet güzel bir yol oldu.O yoldan şehre gittik ve 200 yataklı bir hastaneyi başladık hamd olsun bitti. Onun açılışını yaptık. Hastanenin yanında hemşirelik yüksek okulunun aynı şekilde açılışını yaptık. Birde o külliye içerisinde güzel bir cami yapılmış, o caminin açılışını da gerçekleştirdik. Yine bu arada tabiî ki o insanların kaldıkları yerlerin halini yeniden müşahede ettik. Tekene evlerde, çadırdan, bezden yapılmış çadırların içerisinde yaşayan o insanların halini gördük. Şimdi ben soruyorum, biz değerli muhtarlarımın nazarında bu millet tarihi mesuliyeti itibariyle bu tür olaylara seyirci kalır mı? Bu ecdat kalmadı, inşallah bu ecdadın torunları olarak bizlerde kalmayacağız. Bakın 12 yıl önce bu fakir ülkelere Türkiye’nin verdiği destek 45 milyon dolardı. Şimdi ne oldu biliyor musunuz 4.5 milyar dolar. Bire on… Bütün o Afrika’daki o yoksul ülkelere, her yere giriyoruz. Bunun dışında Orta Asya’da her yere giriyoruz. Nerede fakir, fukara, garip, guraba varsa buralara uzatıyoruz elimizi. Bu kimin sesini yükseltiyor Türkiye’nin. Hangi milletin Türk milletinin ve buna devam edeceğiz” dedi.
Etiyopya, Cibuti, Somali’nin olduğu bölgenin tarihte Habeşistan olarak anıldığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı Devleti’nin bu bölgeye kadar ulaştığını, bu bölgede adaleti, huzuru sağlamak için yüzyıllarca hizmet verdiğini anımsattı.
“HALEP DEDİĞİNİZ DE KİMSE DUYMUYOR”
Hz. Muhammed’in zulümden kaçan Müslümanları Habeşistan’a gönderdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabi Osmanlı Devleti’nin buralardan çekilmesiyle birlikte maalesef bu bölgede çok ciddi bir sömürü başladı. Çok ciddi çatışmalara zemin hazırlandı. Bir çok buralara baktığı zaman maalesef sadece altın görüyor. Sadece elmas, kömür, petrol görüyor. Ucuz iş gücü görüyor. Ama biz gerek Afrika’nın tamamına gerek bu ülkelere sadece insani nazarla baktık” dedi.
Türkiye’nin tüm kurumlarıyla orada olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali’de yapılacak olan 10 bin konut ile ilgili bilgiler verdi.
“ÖLÜMÜ ÖLDÜRENE ÖLÜM HİÇBİRŞEY YAPAMAZ”
“Biz oralarda olmazsak bizim adaletimiz ne olur?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Bizim adalet anlayışımız öyle spesifik bir adalet anlayışı değil. Sosyal adalet bu. Bunun gereğini de yerine getirdik ve getiriyoruz. Oraya gitmememizi isteyenlerde oldu. Dediler orada terör var. Ziyaretimiz öncesinde heyetimizin kaldığı otelin yanı başında canlı bomba ile bir saldırı yapıldı. Beş kişi öldü. İki canlı bomba ölen, üç tane de Somali vatandaşı. Heyetimiz herhangi bir sıkıntı yaşamadı. Çeşitli tehditler savruldu dedik ki, ‘biz geri adım atmayacağız, biz yola çıktık gideceğiz’ dedik ve gittik. Somalili kardeşlerimizde her türlü tedbirleri aldılar sağ olsunlar ve muhabbet içinde onlarla kucaklaştık. Ölümü öldürene ölüm hiçbirşey yapamaz. Bunu böyle bilmemiz lazım. Korkuyu korkutanlara korku hiçbirşey yapamaz bunu böyle bilmemiz lazım. Eğer biz korkarsak Somali herkes gibi kendi kaderi ile baş başa bırakırsak yarın bize toprağın altındaki ecdat hesap sorar. Şehitlerimiz bunun hesabını sorar. Allah bize bunun hesabını sorar. Büyük devlet olma sorumluluğu budur. Bizde korkmuyoruz ve korkmayacağız. Tarih bize ne sorumluluk yüklüyorsa, insan olmak, vicdan sahibi olmak bize ne sorumluluk yüklüyorsa 77 milyon her bir ferdimiz ile biz bu sorumluluğu hakkıyla yerine getireceğiz. Bu küresel vizyon sadece bizim vizyonumuz değildir, sadece bu ülkenin yöneticileri değil bu ülkenin her bir ferdi bu küresel vizyona sahip olduğu için inşallah biz bunları başaracağız. Bu ülkenin bir köy muhtarı köyünün istikbaline dair hayaller kurarken hedefler koyarken artık inşallah ufku somaliye kadar uzanan bir vizyonun da sahibi olacak.”