Atatürk Üniversitesi. Ziraat Fakültesi. Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Yıldız, “Dağlar sürdürülebilir ekosistemin anahtarıdır” dedi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 11 Aralık gününin “Uluslararası Dağ Günü” olarak deklare edildiğini 2002 yılından beri, dağlık alanlardaki insanların yaşam koşullarının geliştirilmesi ve dağlık çevrelerinin korunması için birlikte çalışmanın öneminin vurgulandığını dile getiren Prof. Dr. Yıldız, “Dağlara verilen önemi vurgulayan ‘Kırılgan Ekosistemlerin Yönetimi: Sürdürülebilir Dağ Geliştirme’ konseptli oldukça anlamlı bir adımdır. Bilindiği üzere, Birleşmiş milletler gıda ve tarım örgütü 2014 de 11 aralık dağ gününü “dağ tarımı” teması ile kutlamıştık ve dağ tarımı konseptli bir beyanatım olmuştu. FAO her yıl 11 aralıkta dağ gününde farklı bir tema ile (dağ ürünlerinin desteklenmesi, dağ kültürleri vb ) bu özel güne anlam yüklemekte ve dağ ortaklığı bilincini aşılamaya çalışmaktadır.” diye konuştu.
Dağların yeryüzünün yüzde 25’ini kapladığını, Dağlık alanların nüfusun yüzde 12 sine ev sahipliği yaptığını dile getiren Prof. Dr. Nesrin Yıldız, “Dağlar, gezegenimiz için tüm tatlı su kaynaklarının yüzde 60 ila 80'ini sağlayan dünyanın 'su kuleleridir. Karasal biyoçeşitliğin de yüzde 25 ine ev sahipliği yapan alanlar yine dağlardır. Küresel turizmin % 15-20 si dağlık bölgelerde gerçekleşmektedir.
2018 yılı, Uluslararası Dağ Gününde, politikacılardan beklentimiz dağlık alanlarda yaşayan insanlarımızın sorunlarını masalarına yatırmaları, bu kapsamda dağ sorunlarına ilişkin sosyal farkındalık oluşturmak için bir umut ışığı olabilecekleridir. Dağlık bölge insanının sorunları da Küresel bir sorundur.. Bu nedenle herkesten, dağların dağlık çevrede yaşayanlar için neden önemli olduğunu belirten temalar oluşturarak bu konuya dikkat çeksinler istiyoruz. FAO Dünya dağ gününde herkesin kendine göre bir tema oluşturabileceği esnekliğini dikkate alarak; Dağ şehri Erzurumda yaşayan bir Erzurumlu olarak 2018 yılında ben kendi dağlık çevrem için dünya dağ gününde en uygun temanın; kırsal halkımız ve sorunları olacağını düşünüyorum. Dağlar hem ekosistemin denge unsuru hem de küresel iklim değişiklikleri karşısında en savunmasız doğal kaynaklarımızdır. Dağ şehrinde bunca teknolojik gelişmelere, olanaklara sahipken bile insanlarımız dağlık çevre koşullarının zorlu yaşam koşullarından şikayet ederiz. Oysa memleketimizde büyük bir çoğunluğu dağ kırsalı kapsamında yer lan 1000 e yakın köy(mahalle) sayımızla onların kalkınmasının ve gelişmesinin şehrin gelişmesi olacağı gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Köyler (kırsal ) gelişmeden şehir gelişemez.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nesrin Yıldız, Dağ kırsalımız veya dağlık çevrede yaşayan insanlarımızın sorunlarını ise şöyle sıraladı;
“Bazı felaketler önce onları vurmaktadır.. Deprem dışında iklimsel değişimlerin tetiklediği felaketler; Çığlar, buzul erimeleri, çamur kütleleri ve kayan topraklar, aşağı akmakta, yerleşkedeki toplulukları mağdur etmekte halkı yerinden etmektedir.
Dağ (kış sporları) turizmi, yerel ürün çeşitliliği ,kültürel ve tarihi zenginlik gibi miraslar ekonomik kalkınmayı teşvik etse de, dağ insanları dünya genelinde en fakir ve en çok açlık çeken yoksulluk sınırının altında yaşayan dahası gıda güvenliği olmayan insanlardır.
Dağlık alanda yaşayan insanımız dağ ekosisteminin kırılganlığı karşısında direnç oluşturacak potansiyel güce ve bilgiye sahip insanlar oldukları halde seslerini duyuramamaktadırlar.
Seller, buzul erimeleri kaymaları , çamur taşkınları vb felakatler biyoçeşitliliği tehdit etmekte, ayrıca sürdürülebilir olmayan tarımsal aktiviteler ve hızla artan nüfus nedeniyle geçimleri de riske olmaktadır.
Tarımsal ve hayvansal biyolojik çeşitliliğin önemli merkezleri olan dağ köylerimiz, yemek masamıza ulaşan gıda kaynağı oldukları halde , açlık sınırında yaşayan, gıda kıtlığı ve yetersiz beslenmeyle mücadele edenler de yine onlardır.
Dağlık alanların bizler için çekici olan güzel manzaraları genç dağ nüfusu için yaşam koşullarının zor olduğu yerlerdir. Yokluk onları, köylerini terk etmelerine başka yerlerde ekmek parası aramaya itmektedir. Dağlardan göç yüzünden , tarımsal aktiviteler de terk edilmekte, arazi bozulması ve orman yangınları artışına neden olmaktadır. Ayrıca kültürel değerler ve eski gelenekler de kaybolmaya yüz tutmaktadır.
Dağlık alanlarda yaşam mücadelesi veren Yerli Halklar için dağ alanı, bilgi, gelenek tarihi miraslarını muhafaza eden eski yerli topluluklara ev sahipliği yapılan yerdir. Dağlık alandaki halk, arazi kullanım sistemleri geliştirmiş ve iklim değişkenliğine nasıl uyum sağlayacağı konusunda da nesiller boyunca biriktirilmiş zengin bilgi birikimi ve stratejilere sahiptirler.Zor yaşam koşulları ve göçler yüzünden bu konuda da ne yazık ki ciddi kayıplar vermektedirler.
Biyoçeşitliliğin en az yarısı dağlarda yoğunlaşmıştır ve dağlar karasal biyolojik çeşitliliğin yaklaşık dörtte birine ev sahipliği yapmaktadır. Sadece bitkisel biyoçeşitlilik değil hayvansal biyoçeşitliliğin de cazibe merkezi dağlardır.
Erzurum en az bin 500 metre rakıma sahip yüksek dağlarda 3 bin metreyi aşan rakıma sahiptir. Yetiştirilecek bitki çeşitliliğinin az olması, bir dönemlik üretim olması, yem bitkisi veya tahıl yetiştiriciliği ağırlıklı olması, özellikle hayvancılıkla geçimini sağlayan bir tarımsal profile sahiptirler. İklim şartlarının zor ve uzun süreli oluşu nedeniyle dağlık bölgelerde çiftçi olmak ta hayvan yetiştirmek te meşakkatli olmaktadır.
Uluslararası Dağ Gününde, politikacıların dağ sorunlarına çözüm oluşturmak için dağların ve dağ halkının ihmalinin durdurulması gerektiği konusunda adım atmalarını bekliyoruz. Bu nedenle herkesten, dağlık çevre halkı için dağların onlar için nedenli önemli olduğunu belirten mesajlar vererek onlar için yaşanabilir çevre oluşturulmasına destek bekliyoruz
Dağlar baskı altındaki doğal kaynaklarımız olup, iklim değişimlerine, göçlere ve açlık riskine en fazla açık bölgelerdir. Dağlık bölgelerde çetin hava koşulları ve geçim sıkıntıları arttıkça göçler artmakta, gençler ve erkekler göç etmekte kırsal yöreyi bekleyenler kadınlar olmaktadır.
Kırsal kesimden ketlere göç etmeye sebep olan sorunların (eğitim, sağlık, alt yapı yetersizliği, kent yaşamının çekiciliği ve rahat gözükmesi, teröre karşı güvencesiz olmak, dini bilgilerin yetersizliği veya yanlış yönlendirilme, tarımsal iletişim araç eksikliği, traktör eksikleri, mazotun pahalı olması, kooperatiflere üye sayısının azlığı, kredi kullanmada çekimserlikler, yol /ulaşım ) çözülmesi öncelikler arasında olmalıdır
Erzurum ovamızın rakımının bin 850 metre olduğunu dikkate alarak, dağ koşullarında yaşayan biz şehirliler için de dağların özellikle güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji ve biyogaz yoluyla yenilenebilir enerji sağlamada anahtar bir role sahip olduğunu hatırlatmak isterim. Dağlar güneş enerjisi üretmek için ideal konuma sahiptirler
Sürdürülebilir bir yaşam için dağlarda yaşayan ve geçimini dağlık çevrede sağlayan insanlarımızın sorunlarına dikkat çekerken dağlık koşullarda geçimini sürdüren ve yaşam savaşı veren kırsal insanımızın, en az dağ şehirlileri kadar refah ve huzura kavuşmaları umuduyla 11 Aralık Dünya dağ günümüzü kutluyorum.”