V. Din Şûrası kararları açıklandı. “Günümüzde Yeni Dinî Anlayışlar; Dinî Bilgi, Eğitim ve Din Hizmetleri” başlığı altında toplanan ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan din hizmeti ve din eğitimini topluma ulaştırmada yapılması gerekenlerin de ele alındığı kararlar kamuoyuyla paylaşıldı.
İŞTE KARARLAR
Diyanet İşleri Başkanlığı ve akademi camiasından 300’e yakın ilim adamının katıldığı şûradan çıkan kararlar şu şekilde;
İslam’ın düşünce alanında sağladığı kültürel çeşitlilik korunmalı ve geliştirlerek sürdürülmelidir…
İslâm tarihinde çok sayıda itikadî ve fıkhî mezheplerin, ekol ve anlayışların, özgün yorum ve dini tezahürlerin ortaya çıktığı bir vakıadır. İslâm medeniyeti, aynı kökten yetişen bu farklı dalları tarihsel süreç içersinde bünyesinde tutmayı başarmış, ötekileştirici ve dışlayıcı bir tutum sergilememiştir. Bu durum, İslâm’ın dinî düşünce alanında sağladığı özgürlük ortamını ve tevarüs ettiğimiz kültürel çeşitlilik ve zenginliği ifade etmektedir. Bu zenginlik, korunmalı, ihya edilmeli ve geliştirilerek sürdürülmelidir.
GELECEK KUŞAKLARIN DAHA BİLİNÇLİ HALE GELMESİ YÖNÜNDE ÇALIŞMALAR YAPILMALIDIR…
Geride bıraktığımız birkaç yüzyılda İslâm coğrafyasında yaşanan çok boyutlu toplumsal travmaların ardında sömürge, istila, istibdat ve işgal gibi dâhili ve harici etkenlerin yattığı bilinmektedir. Bunda pozitivist eğitim anlayışının ve ideolojik düşünme biçimlerinin meydana getirdiği zihniyet yapılarının da payı olduğu da inkar edilemez. Günümüzdeki kendi geleneğine yabancı yeni dinî anlayışların tahripkâr bir karaktere bürünmesinde bütün bu saikler rol oynamaktadır. Bu sebepler, çok yönlü tahlil edilerek gelecek kuşakların daha bilinçli hale gelmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
İnsan yetiştirme süreç ve mekanizmaları yeniden gözden geçirilmelidir…
Çağımızda dini görünümlü baskı, şiddet ve vahşet üreten, dinî duyguları istismar eden, hakikati sadece kendinde gören, hedefine ulaşmak için her yolu mübah sayan, dinî hizmetleri güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştüren, dinî değerleri hiçe sayarak pragmatist tutumu esas alan ve bütün Müslümanları derinden yaralayan bu tutum ve davranışlara karşı toplumsal bir bilinç geliştirilmeli ve bunun gereği olarak insan yetiştirme süreç ve mekanizmaları yeniden gözden geçirilmelidir.
DİN ALGISI
Din algısı konusunda çarpık anlayışların yaygınlaşmaması ve samimi dindarların zihinlerinin bulandırılmaması için çok yönlü bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır…
Kur’an ve Sünnetin anlaşılması ve dinin pratik hayatta yaşanmasıyla ilgili yöntem tartışmaları hep var olagelmiştir. Mezheplerin oluşum çağlarından sonra, hakikatin geçmişte belirlendiğinden ibaret olduğu zannedilmiş; Selefin kendi dönem ve şartlarını yorumlama ve karşılaştığı problemleri çözüme kavuşturma çabası içinde olduğu, dolayısıyla temel dini metinlerin anlaşılmasında her zamanın kendi şart ve ihtiyaçlarının da etkili olduğu gerçeği tümüyle göz ardı edilmiştir. Bu dar yaklaşım, modern hayatla, modern bilim ve zihniyetle bir hesaplaşmaya girişmeksizin dinî bilgiyi önceki asırlardaki çözümlerle sınırlandırarak dini, fer’î çözümlerden ibaret donmuş bir hayat tarzına hapsetmektedir. Bu anlayış sahipleri, kendi hakikatlerine ve dinî anlayışlarına inanmayanları, İslâm’ın ana yolunun tarih boyunca prensibi olan “Ehl-i kıble tekfir edilmez.” düsturunu yok sayarak kolaylıkla tekfir etme cihetine gitmektedir. Bunlara göre doğrudan nasslara başvurmak yerine, fıkhî konularda farklı metot takip ederek oluşan mezhepler ve tarih boyunca medeniyet üreten bütün düşünce okulları bidat; irfan geleneğimizin dinî tecrübesini temsil eden maneviyat mektepleri de dalalet odağıdır. Bu tür çarpık anlayışların yaygınlaşmaması ve samimi dindarların zihinlerinin bulandırılmaması için çok yönlü bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır.
TASAVVUFİ DÜŞÜNCENİN KURUMSALLAŞMASI
Tasavvufî düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapıların istismara yol açmaması için bilinç ve farkındalığın artırılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır…
İrfanî gelenek olarak da dillendirilen dinî yaklaşım ve tecrübelerin, Kur’an ve Sünnet ölçüleri içerisinde kaldığı müddetçe kişinin manevi bakımdan gelişimini sağladığı söylenebilir. Ancak bu tecrübenin, kişisel ve sübjektif olduğu ve herkesi bağlamayacağı açıktır. Zira bu tecrübe, İslâm’ın doğru ve açık bilgisinden koptuğu takdirde indi mülahazaya evrilmekte, eğitim ve pedagoji açısından da kolay bir istismar alanına dönüşmektedir. Bilhassa tasavvufî düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman zaman etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve varlıklarının devamı için dünyevî kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç ve çıkar güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir. Bu bakımdan istismarların önlenebilmesi için toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
TOPLUMUN AHENGİNİ BOZAN VE FERDİN BİREYSEL SORUMLULUĞUNU ORTADAN KALDIRAN AKIMLARA KARŞI TOPLUMSAL BİLİNCİN ARTIRILMASI İÇİN DAHA ETKİN SORUMLULUK ÜSTLENMELİDİR…
Bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ve mega idealler peşinde koşarak özel bir misyon edasıyla hareket eden dinî yapılar, modern zamanların ürettiği karakteristik yapılardır. Bu tarz yapıların, özellikle sömürgecilik döneminden itibaren başlayan ve günümüzde de yeni biçimlere evrilen, etkili kilise yapıları olduğu da bilinen bir gerçektir. Başlangıçta dini karizmatik kişiler etrafında şekillenen bu kabil hareketler, zamanla kendi içinde hiyerarşik bir yapıya, bir söyleme ve misyona dönüşmektedir. Dinî referansların ve başta peygamberler olmak üzere tarihte temayüz etmiş dinî şahsiyetlerin anlatıları, bu tür yapılarda bağlılarını motive etmek için maniplasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Kendilerinin dışındaki hareket ve oluşumlara karşı mücadelede her yolun mubah sayıldığı bu yapılar, her türlü ortama uyum sağlamaya ve gizliliğe büyük önem vermektedir. Şahıs merkezli bu hareketlerde körü körüne itaat kültürüyle iradeler teslim alınabilmektedir. Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran bu tür akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık oluşturulması için başta Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dinî ve ilmî merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmelidir.
İSLÂM, BİR İDEOLOJİYE YAHUT SOSYAL MÜHENDİSLİK İÇEREN BİR POLİTİK PROJEYE İNDİRGENEMEYECEK KADAR YÜCEDİR…
İslâm’ın, ahlâk, haklar ve özgürlükler bağlamında ve inançlara saygı ekseninde sosyo-politik bir yönü ve içeriği olduğu açıktır. Ancak İslâm, bir ideolojiye yahut sosyal mühendislik içeren bir politik projeye indirgenemeyecek kadar yücedir. Önüne İslâm veya İslâmî nitelemesi eklenerek de olsa pragmatist, makyavelist ve hedefe varmak için her yola başvuran bir tavır İslâm’la bağdaşmaz. Modern zamanlarda demokrasi zemininde yeni birtakım siyasi, ideolojik teori ve arayışlar ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde modern zamanlarda İslâm dünyasında din-siyaset ilişkisine dair tartışmalar, kendi tarihsel sürekliliğinden kopmadan çağın gereklerini karşılayabilen kuramsal bir bütünlüğe de kavuşturulamamıştır. Bir din olarak İslâm, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu, toplumsal yönetim biçimi olarak siyaset de toplumsal barışı ve sosyal refahı esas alır. Beşerî zaafları bünyesinde barındıran siyasî programları İslâm’la özdeşleştirmek, İslâmî hakikatlerin zedelenmesine ve yıpranmasına neden olabilir. Dolayısıyla İslâm’ın her zaman ve zeminde herkesi kuşatan ve herkese çok yönlü ilham veren çağrısını ulaştırmak için anlaşılabilir güncel bir dille tebliğ ve irşad faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.
İSLÂM COĞRAFYASINDA ÇATIŞMALARI DURDURMAK, BARIŞ VE SÜKÛNETİ SAĞLAMAK, “BARIŞ, İTİDAL VE SAĞDUYU İNİSİYATİFİ” GİBİ PLATFORMLARIN KALICI VE ETKİN HALE GELMESİ SAĞLANMALIDIR…
İslâm coğrafyasında çatışmaları durdurmak, barış ve sükûneti sağlamak, Müslümanlar arasında kardeşliği korumak ve İslam beldelerinde huzur ve esenlik ortamını sürdürmek için Diyanet İşleri Başkanlığının girişimleriyle başlatılan “Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi” gibi platformların kalıcı ve etkin hale gelmesi sağlanmalı, bu yönde İslâm ülkelerindeki dini kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve ilişkiler geliştirilmelidir.
İSLAMOFOBİA VE ONUN TETİKLEDİĞİ İSLÂM KARŞITI TUTUMLAR, BUGÜN, TOPYEKÛN DÜNYA BARIŞINA VE SELAMETİNE GÖLGE DÜŞÜRMEKTEDİR…
Başta Avrupa olmak üzere Batı dünyasında hastalıklı bir tutum olarak seslendirilen İslamofobia ve onun tetiklediği İslâm karşıtı tutumlar, bugün, topyekûn dünya barışına ve selametine gölge düşürmektedir. Bir endüstri hâline getirilen İslamofobia, kültürel bir yanılsamadır ve haddizatında bir insanlık ayıbıdır. İslâm başta olmak üzere dinlerin mukeddesatına yapılan hakaret, tezyif ve tahkir girişimleri birer nefret suçu olarak nitelenmeli, bu hususta çatışmayı değil, çözümü esas alan çaba ve gayretler teşvik edilmelidir.
DİN VE TOPLUM KAVRAMLARI EKSENİNDE BİR BİLGİ YÖNETİM MERKEZİ KURULMALIDIR…
Başta İslâm dünyası olmak üzere dünyanın belli başlı bölgelerinde cereyan eden dinî hadise ve oluşumları anlamak ve doğurdukları sonuçları sağlıklı değerlendirebilmek için bilimsel bilgi üretimine duyulan ihtiyaç aşikârdır. Bu amaçla din ve toplum kavramları ekseninde bir bilgi yönetim merkezi kurulmalıdır. Bu merkez genelde din, özelde İslâm ve İslâm’ın tarihî süreçte toplum üzerindeki etkisiyle ilgili akademik ve bilimsel araştırmalar yapar, yaptırır ve bu konularla ilgili bilgi ve dokümantasyon merkezi oluşturur. Türkiye ve dünyadaki değişim ve gelişmeleri dikkate alarak, bir din, kültür ve medeniyet olarak İslâm’ın günümüzde oluşturduğu etki ve din eksenli güncel sorunlar üzerinde sosyal araştırmalar yapar ve yaptırır, ulaşılan sonuçları, ilgili kamuoyu, kurum ve kuruluşlarla paylaşarak çözüm seçeneklerinin oluşmasına katkıda bulunur. Bu amaçlar doğrultusunda akademik, eğitsel ve sanatsal çalışmaları yürütür. İslâm’ın, gerek İslâm ülkelerindeki ve gerekse diğer ülkelerdeki tezahürlerini, tarihte ve günümüzde karşılaştığı ve etkileştiği diğer din, kültür ve medeniyetleri araştırır, bu konularla ilgili işbirliği ve bilgi alışverişi yapmak amacıyla ortak platformlar oluşturur. Gerek bölgemizde gerekse dünyada dinle ilgili gerginlik ve kriz durumlarının analiz ve değerlendirilmesi ile ilgili çalışmalar yürütür. Ayrıca bu merkez Diyanet İşleri Başkanlığının bilgi eksenli politikalarına veri hazırlamak ve bu veriler doğrultusunda hizmet standartlarını yükseltmek, gelişen şartlara göre kurumun yenilenmesine imkân sağlamak, kaynaklarını verimli kullanmak ve hizmetlerini etkin kılmak için de stratejiler geliştirir.
ANKARA’DA ULUSLARARASI REFERANS DEĞERİ OLAN VE BİLGİ MERKEZLERİ İLE İRTİBATLI BİR KÜTÜPHANE VE DÖKÜMANTASYON MERKEZİ KURULMALIDIR….
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine büyük önem veren günümüz dünyasında bilimsel rekabet ve bilgi üretimi için teknik altyapı kaçınılmazdır. Bu çerçevede akademisyen ve araştırmacıların klasik İslâmî literatüre ve İslâm medeniyetini var eden temel kaynaklara ulaşmasını sağlamak, fakültelerin kütüphanelerini zenginleştirmek ve elektronik ortamda zengin bir kaynak oluşturmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığınca bilgi altyapısını dünya standartlarına taşıyacak tedbirler alınması elzemdir. Bu itibarla Ankara’da uluslararası referans değeri olan ve bilgi merkezleri ile irtibatlı bir kütüphane ve dökümantasyon merkezi kurulmalıdır.
BİLGİYİ DİNİ VE GAYR-İ DİNÎ DİYEREK BÖLMEYEN, İNSANİ VE TOPLUMSAL GERÇEKLİKLERİ DİKKATE ALAN, BİLGİ VE BİLİM ÜRETEN BİR ULUSLAR ARASI ÜNİVERSİTE KURULMALIDIR…
İslâm medeniyetinin kadim temel yapı ve özelliklerini bugünün dünyasında yeniden hayata geçirmek ve inanç, bilgi ve hikmet alanındaki kayıpları telafi etmek üzere uluslararası düzeyde dini yükseköğrenim vermek amacıyla kurulması düşünülen üniversitenin geleneksel ve modern bu kabil yapılanmaların zaaf ve eksikliklerini aşacak biçimde planlanması önem arz etmektedir. Bu üniversitenin bilgiyi dini ve gayr-i dinî diyerek bölmeyen, insani ve toplumsal gerçeklikleri dikkate alan, geleneksel bilgi mirasıyla günümüz olgusunu birlikte değerlendiren, bilgi ve bilim üreten bir anlayışı esas alması kaçınılmazdır.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI PERSONELİNİN MESLEKİ FORMASYON VE YETERLİLİĞİ ÖRGÜN EĞİTİM VE YÜKSEKÖĞRETİM PROGRAMLARIYLA SAĞLANMALI VE KAZANDIRILMALIDIR…
Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin mesleki formasyon ve yeterliliği örgün eğitim ve yükseköğretim programlarıyla sağlanmalı ve kazandırılmalıdır. Dini Yüksek İhtisas Merkezleri, akademik standartlara kavuşturularak Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaç duyduğu hizmet alanlarına uygun biçimde mütehassıs yetiştirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bu çerçevede Dinî Yüksek İhtisas Merkezleri, vaaz ve irşad hizmetleri, yurt dışı din hizmetleri, kıraat ve dinî musiki ve idari hizmetler gibi ihtisas alanlarına göre yeniden yapılandırılmalıdır.
YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİ PROGRAM DÜZENLEME VE UYGULAMALARINDA EŞGÜDÜM İÇERİSİNDE OLMALIDIR…
Ülkemizde din eğitimi veren paydaş kurumlar olarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilahiyat fakülteleri program düzenleme ve uygulamalarında eşgüdüm içerisinde olmalıdır. Bu çerçevede İmam-Hatip Liselerindeki öğrencilere yönelik gerek mesleki uygulamaların yeterliliğinin gerekse dil becerilerinin artırılması amacıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasındaki işbirliği artırılmalıdır.
DİNÎ YÜKSEKÖĞRETİM YAPAN KURUMLARIN, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ PERSONEL YETERLİKLERİNİ VE İSTİHDAM ALANLARINI DİKKATE ALARAK YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKLİDİR…
Dinî yükseköğretim yapan kurumların ve müfredatlarının, Diyanet İşleri Başkanlığının personel yeterliklerini ve istihdam alanlarını dikkate alarak yeniden değerlendirilmesi hususu daha fazla ertelenemeyecek bir konudur. İlahiyat fakültelerinin sayılarının hızla artması, eğitim kadrolarının niteliği sorunu, birçok fakültede ikinci öğretimin yapılması, yüksek din öğretimindeki eğitim kalitesini düşürmekte, bu da söz konusu sorunlara dair çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ilahiyat uzaktan eğitim programlarının (İÖP ve İLİTAM) işlevselliği, hedef ve amaçları gözden geçirilmelidir.
İMAM-HATİP LİSELERİNİN VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN MÜFREDATLARI OLUŞTURULURKEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ İHTİYAÇLARI VE PERSONEL YETERLİKLERİ DE DİKKATE ALINMALIDIR…
Diyanet İşleri Başkanlığına insan kaynağı sunan İmam-Hatip Liselerinin ve İlahiyat Fakültelerinin müfredatları oluşturulurken Başkanlığın ihtiyaçları ve personel yeterlikleri de dikkate alınmalıdır.
İlahiyat Fakültelerinde din hizmetleri, dini danışmanlık, manevi bakım gibi alanlara dönük bilgi ve becerilerini geliştirecek sertifika programları düzenlenmelidir…
İlahiyat Fakültelerinde öğrencilere yönelik olarak, din hizmetleri, dini danışmanlık, manevi bakım vb. alanlara dönük bilgi ve becerilerini geliştirecek sertifika programları düzenlenmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, personel alım ve atamalarında bu sertifikaları dikkate almalıdır.
İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN MESLEKİ BİLGİ VE BECERİ GELİŞTİRMEK AMACIYLA CAMİLERDE VE KUR’AN KURSLARINDA DİN EĞİTİMİ VE HİZMETLERİ İLE İLGİLİ STAJ ÇALIŞMALARI YAPMALARI SAĞLANMALIDIR…
İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin mesleki bilgi, beceri ve özgüvenlerini geliştirmek, teorik bilgilerin tatbikatı için fırsat oluşturmak, din görevlilerinin mesleki rehberliğinden yararlanmak amacıyla ilahiyat öğrencilerinin camilerde ve Kur’an kurslarında din eğitimi ve hizmetleri ile ilgili staj çalışmaları yapmaları ve yaz Kur’an kurslarında stajyer öğretici olarak görevlendirilmeleri sağlanmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığının irşad ve yaygın din eğitimindeki hedeflerini gözden geçirmesi gereklidir…
Diyanet İşleri Başkanlığının irşad ve yaygın din eğitimindeki hedeflerini gözden geçirmesi, din eğitimi hizmeti sunan her birimin sunduğu hizmete yönelik ihtiyaç analizleri yapması ve bunların sonuçlarına göre uygun amaçları belirlemesi ve geliştirmesi, bu tür alanlardaki hizmetlere cevap verebilecek farklı bilgi, beceri ve yetkinlikte din hizmetleri personeli yetiştirilmesi konusunda çabalarını sürdürmesi kaçınılmazdır.
YAYGIN DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ, KUR’AN KURSU SİSTEMİNİN YANINDA TOPLUMUN FARKLI DÜZEYDEKİ İHTİYAÇ VE TALEPLERİNİ DE DİKKATE ALARAK ÇEŞİTLENDİRİLMELİDİR…
Yaygın Din Eğitimi hizmetleri, Kur’an Kursu sisteminin yanında toplumun farklı düzeydeki ihtiyaç ve taleplerini de dikkate alarak çeşitlendirilmelidir. Genç kuşakları anlayan, onlarla sağlıklı iletişime girebilen bir kültürel atmosfer içerisinde gençlere dini eğitim imkânları sunulmalıdır. Bu bağlamda paydaş kurumlarla ve sivil yapılarla Diyanet İşleri Başkanlığı, ortak projeler üreterek din hizmetleri ve eğitiminin yanında başta uyuşturucu olmak üzere kötü alışkanlıklara yönelik önleyici çalışmaların içerisinde olunmalıdır.
YAYGIN DİN EĞİTİMİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEN GELENEKSEL DİNÎ EĞİTİM VEREN YAPILAR, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ HİMAYE VE REHBERLİĞİNDE VARLIĞINI SÜRDÜRMELİDİR…
Yaygın din eğitimi kapsamında değerlendirilen geleneksel dinî eğitim veren yapılar, Diyanet İşleri Başkanlığının himaye ve rehberliğinde varlığını sürdürmelidir.
Dinî hizmetler, toplumun tüm kesimlerini içine alacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır…
Dinî hizmetler, toplumun tüm kesimlerini içine alacak şekilde yeniden yapılandırılmalı; sadece ibadet ve cenaze hizmetlerini değil, aynı zamanda çocuğuyla, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, zenginiyle, fakiriyle, hastasıyla, mahkûmuyla, sokağa terk edilenleriyle hayatın tamamını kuşatacak şekilde sosyal ve kültürel içerikli din hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde düzenlenmelidir. Bu hizmetlerin sosyal dokumuzu kuvvetlendirmede ve dinin toplumsal birliğimizi sağlamadaki fonksiyonunu artıracağı göz ardı edilmemelidir.
Küresel ölçekte hizmet sunan Diyanet İşleri Başkanlığının televizyon, radyo ve basılı yayınlar alanında değişik dünya dillerinde yayın yapması kaçınılmazdır…
Küresel ölçekte hizmet sunan ve uluslararası bir kurum haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığının televizyon, radyo ve basılı yayınlar alanında değişik dünya dillerinde yayın yapması kaçınılmazdır. Başkanlık hayata geçirdiği radyo, televizyon yayınlarını daha da geliştirmekle yetinmeyip yeni medya alanında da çağın gerektirdiği altyapıyı ivedilikle oluşturmalıdır.
Tüm dünyadaki Müslüman topluluklara sağlıklı ve etkin din hizmeti ulaştırmak amacıyla, ilgili toplulukların dillerini, kültürlerini iyi bilen uzmanlar yetiştirilmelidir…