V. Din Şurasının son gününe Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez katıldı.
Ankara Bilkent Otel’de üç gün süren Şuranın son oturumu öncesinde şura üyelerine değerlendirmede bulunan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasının içinden geçtiği süreçleri de dikkate alarak şuranın önemine dikkat çekti.
DOĞRU BİLGİ ÜRETİMİ
İslam coğrafyasının içinden geçtiği zor süreçlerde en önemli meselenin din konusunda sahih ve doğru bilgi üretiminin olduğuna vurgu yapan Başkan Görmez, “İslam coğrafyasının, İslam medeniyetin, İslam dünyasının içinden geçtiği bu zor süreçlerde bizim en önemli meselemiz din konusunda sahih ve doğru bilgi üretimi ve bu bilginin dini ve dini olmayan diye ayrılmadan ilim, hikmet ve marifetle yoğrularak, Allah'ın ayetleriyle kainatın ayetlerini ayırmadan ahlak maneviyat ile meczederek genç nesillere bu doğru ve sahih olan bilginin aktarılması İslam dünyasının birinci meselesidir.” dedi.
Türkiye’nin, çevresindeki ateş çemberine rağmen bir sekinet yurdu olmasının, din eğitimi ve öğretimi konusunu ciddiye almasından kaynaklandığını belirten Başkan Görmez, şunları söyledi;
“TÜRKİYE DİN EĞİTİMİ VE DİN ÖĞRETİMİ MESELESİNİ HER ZAMAN CİDDİYE ALMIŞTIR…”
Bugün ateş çemberi içinde olan ülkemiz eğer bir sekinet yurdu olarak umut olmaya devam ediyorsa bunda din eğitimi ve din öğretimi meselesini ciddiye almasındandır. Dini bilgi meselesini bizim kadar tartışan bir ülke yoktur. Şimdi düşünüyorum da iyi ki tartışmışız. Bilgiyi, hikmeti ve marifeti birleştiren dini ilimleri sosyal ilimlerle ilahiyat ilimlerini bilim ve hikmet felsefesiyle birleştirerek bu eğitimi vermek gerekir. Din hizmetini toplumun hizmetine sunan, sadece bize değil, dünya Müslümanlarının hizmetine sunan Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı yadsınamaz.
“BUGÜN İSLAM DÜNYASININ İÇİNDEN GEÇTİĞİ SÜREÇLERİ DİKKATE ALARAK, İNSAN YETİŞTİRME DÜZENEKLERİMİZİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMEMİZ GEREKİR…”
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreni yapıldı. İslam Ansiklopedisi orada kurumlar kategorisinde bu en yüksek ödüle layık görüldü. Törende ünlü bir yazarımız tarihe geçecek bir konuşma yaptı. Alev Alatlı orada yaptığı konuşmada şöyle söyledi; “Ben bir muhacirim. Hem de hicretin tam manasıyla muhacirim ben. Aydınlanma kutbundan merhamet kutbuna hicret eden biriyim” Bugün İslam dünyasının içinden geçtiği süreçleri dikkate alarak, insan yetiştirme düzeneklerimizi gözden geçirmemiz gerekir. Eğer bunu yapmazsak dünyanın içinde yaşadığı travmalardan hareketle önümüzdeki genç kuşaklarda bilinçler yaralanacaktır. Yazarımız şöyle devam ediyor; “Ben tek marifeti kanunların harfine uymak olan dünyadan kanunların arkasındaki yüce değerlere inanan bir toplumsal düzene hicret ettim”
“DİNİ VE DİNİ METİNLERİ, İÇİNDEKİ MANAYI VE HİKMETİ YOK SAYARAK SADECE HARFLERDEN TEŞEKKÜL KANUNLAR MESABESİNDE GÖRMEK İSLAM DÜNYASININ EN BÜYÜK TEHLİKESİDİR…”
Bizim bu toplantımıza damga vuran asıl konu, İslam dünyasında dini ve dini metinleri, içindeki manayı ve hikmeti yok sayarak sadece harflerden teşekkül kanunlar mesabesinde görünmesi ve bunun tehlikesiyle farklı din anlayışlarının ortaya çıkması ve dünyaya saçtığı dehşet… Bizim dinimiz merhamet dinidir. Her işe Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarız. İnsanların merhametini kaybetmeyle karşı karşıya kaldığı bu ortamda biz bu meselelerin gölgesinde Şuramızı gerçekleştiriyoruz.
“DİNİ BİLGİYİ HİKMETE VE MARİFETE DÖNÜŞTÜRME GAYRETİNDE OLMALIYIZ…”
Dini bilgi konusunu yeniden gözden geçirmek zorundayız. Bu bilgiyi nasıl hikmete, marifete dönüştürebiliriz? Bunun için müesseselerimizi gözden geçirmemiz gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu bilgiyi nasıl hizmete, üretime dönüştürebilir? Bunu gözden geçirmemiz gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı sadece ülkemizde değil, tüm dünyada hizmet veren ve artık bir bilgi ve tecrübe merci haline gelmiş bir müessesedir. Beş ayrı platformda dünyada hizmetlerini yürütüyor. Avrasya İslam Şurası, Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanlığı Birliği, Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi, Avrupa Müslümanları Birliği, Latin Amerika Dini Liderler Zirvesi… Önümüzdeki yıl Pasifik Asya Dini Liderleri ve 2015 yılında yine Dünya Müslüman Azınlıklar Kurultayı yapılacak.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞIMIZIN KENDİ YAPISI VE STATÜSÜNÜN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendi yapısı ve statüsünün gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. En azından dini ve ilmi bakımdan özerk bir kamu tüzel kişiliğine dönüşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Din eğitimi ve din hizmeti amaçlı kurulmuş tarihi vakıfların Diyanet İşleri Başkanlığı ile birleşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
Bilkent Otel'de düzenlenen 5. Din Şurası'nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, "Bu toplantımızda en çok üzerinde durduğumuz husus bilakis İslam dünyasında dini ve dini metinleri dahi arkasındaki ruhu, gayeyi, manayı, hikmeti yok sayarak sadece harflerden müteşekkir kanunlar mesabesine indirgeme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız ve bundan meydana gelen farklı din anlayışlarının dünyada saçtığı dehşeti ve vahşeti konuşuyoruz. Bu sebeple elbette bizim medeniyetimizi ifade eden en temel kavramlarda biri merhamettir. Bugün her işine ve her sözüne Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlayan Müslümanların merhameti kaybetmekle karşı karşıya kaldığını hep birlikte çok acı bir şekilde müşahede ediyoruz. İşte bu düşüncelerin gölgesinde biz 5. Din Şuramızı yapıyoruz. Dini bilgi konusunu, dini bilgi üretimini yeniden gözden geçirmek üzerinde duruyoruz. Bu bilginin nasıl bir hikmet ve marifetle eğitime dönüşmesi gerektiği üzerinde duruyoruz. Müesseselerimizi bu noktada gözden geçirmek zorunda olduğumuzu ifade ediyoruz” şeklinde konuştu.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI SADECE ARTIK ÜLKEMİZDE HİZMET VERMİYOR"
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın üretilen bu bilgiyi nasıl hizmete dönüştürmesi gerektiği üzerinde durduklarını ifade eden Görmez, şunları söyledi:
"Diyanet İşleri Başkanlığı sadece artık ülkemizde hizmet vermiyor. Dünyada da artık bir bilgi ve hikmet, tecrübe merci haline geldiğini ifade etmek isterim. 5 ayrı platform ile kendi hizmetlerini küresel ölçeğe taşımıştır. Bunlardan biri Avrasya İslam Şurası'dır, 2 yılda bir yapılıyor. İkincisi Balkan ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları Birliği’dir, 6 ayda bir bunu gerçekleştiriyoruz. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi’ni 3 yılda bir yapıyoruz. Bunların her birini o dünyalara önemli kapılar açtı. Avrupa Müslümanları Birliği'ni yine geçtiğimiz aylarda Belçika'da gerçekleştirdik ve onu da sürekli hale getirmeye çalışıyoruz. Birkaç hafta önce Latin Amerika ve Karayip Adaları Müslümanları dini liderlerini İstanbul'da topladık ve 7 milyon Müslüman'ın Latin Amerika ve Karayip Adaları'nda yaşadığını fark ettik. Onlarda bize taleplerini iletmeye başladılar.”
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NIN KENDİ YAPISINI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMESİ GEREKİYOR”
Önümüzdeki yılın başında Pasifik Asya Müslümanları ile bir birlik oluşturacaklarını bildiren Görmez, "Daha sonra yine 2015 yılında Dünya Müslüman Azınlıklar Kurultayı yapacağız. Ülke ve millet olarak Türkiye'de din eğitimi, din öğretimi veren müesseseler olarak, din hizmeti yürüten müesseselerin artık sadece kendi ülkemizdeki insanların ihtiyacını düşünme lüksüne sahip olmadığını, dünyadaki bütün Müslümanların bir müracaat kaynağı haline geldiğini ifade etmek isterim. Ancak bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendi yapısını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Biz bütün görev tanımlarımızı yeniden yapmaya çalışıyoruz. Cami, imam, hatip, müftü, vaiz bütün bu görevleri görev tanımlarını sadece bir memuriyet çerçevesinde değil, gönüllülük esasına nasıl taşıyacağımız üzerinde yoğunlaşmış bulunuyoruz. Atanmış din görevlisi değil, adanmış din gönüllüsüne nasıl dönüşebiliriz, başta şahsım olmak üzere bunun üzerinde yoğunlaşmış bulunuyoruz. Ama bunun için öteden beri Diyanet İşleri Başkanlığı'na çok önem verdiğinizi biliyorum. İlk din şurasına katkılarınızı kayıtlardan öğreniyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendi yapısı ve statüsünün gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. En azından dini ve ilmi bakımdan özerk bir kamu tüzel kişiliğine dönüşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Din eğitimi ve din hizmeti amaçlı kurulmuş tarihi vakıfların Diyanet İşleri Başkanlığı ile birleşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
“HER ALANDA İSLAM TOPLUMLARI BİLGİ ÜRETEN HALE GELMEDİĞİ SÜRECE NE BAĞIMSIZLIKLARINI KORUYABİLİRLER, NE DE ONURLARINI KORUYABİLİRLER. NİTEKİM YETERİ KADARDA KORUNAMIYOR”
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Her alanda İslam toplumları bilgi üreten hale gelmediği sürece ne bağımsızlıklarını koruyabilirler, ne de onurlarını koruyabilirler. Nitekim yeteri kadarda korunamıyor” dedi.
Bilkent Otel’de düzenlenen 5. Din Şurası’nın son gününe TBMM Başkanı Çiçek ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez katıldı. Çiçek, burada yaptığı konuşmada İslam dünyasının çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu belirterek, son bir yılda Kuzey Afrika’dan Asya’ya varıncaya kadar, Ortadoğu’ya varıncaya kadar örnekleme suretiyle birçok görüşmeler yaptığını anlattı. Beklentilerin önemli bir kısmının Türkiye’den olduğunu kaydeden Çiçek, “Onun için Din Şuraları sadece bizim bakımımızdan değil, içinde yaşadığımız o kaostan bir çıkış yolu bulabilmek bakımından da fevkalade önemlidir. Önemli bir hizmet ifa edildiğine şahsen inananlardanım” dedi.
“HEPİMİZ KABUL EDİYORUZ Kİ, BİR 5 SENE EVVELKİ NE TÜRKİYE VAR, NE İSLAM DÜNYASI VAR”
Şuranın 5 yılda bir yapılıyor olmasının kendisine uzun geldiğini söyleyen Çiçek, “İnsanlar hayatı günlük yaşar. Hepimiz kabul ediyoruz ki, bir 5 sene evvelki ne Türkiye var, ne İslam dünyası var. Her sabah dünyanın yeniden kurulduğu doğru, her sabah İslam dünyası için yeni bir acıdır, yeri bir kaostur, yeni bir sorundur. Bu sorunlara dini birimler açısından, inançlar açısından bakamazsak, anlayamazsak, kavrayamazsak o takdirde birçok yanlış yollara sapıyoruz, yanlış tercihler yapıyoruz, yanlış kararlar alıyoruz sonra teflisi mümkün olmuyor. Dolayısıyla insanlar 5 sene bekleyemez. Mümkün olan sıklıkla Müslümanların dini bilgi ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor. Çünkü hayat hızla akıyor. 5 sene evvel ne IŞİD vardı ne de işitmediklerimiz vardı. Ne Suriye problemi vardı, ne başka bir yerdeki bu boyutta yaşanan sıklıklar” ifadelerini kullandı.
“Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurumuyor” diyen Çiçek, “Bugünün güneşi lazım. Bugünkü çamaşırı kurutmak bakımından. Dünün bilgisi de bugünün sorunlarını bazen çözmeye yetmiyor. Dünün bilgisi bugünde geçerli olsa bile onu yeni bir yöntemle, yeni bir ambalajla insanımıza ulaştırmadığımız takdirde o zamanda birçok eksikliği yaşamış oluyoruz” şeklinde konuştu.
“HER ALANDA İSLAM TOPLUMLARI BİLGİ ÜRETEN HALE GELMEDİĞİ SÜRECE NE BAĞIMSIZLIKLARINI KORUYABİLİRLER NE DE ONURLARINI KORUYABİLİRLER”
İslam dünyasında üç konuda ciddi bir kirlilik yaşandığını belirten Çiçek, şöyle konuştu:
“Bu kirliliği İslam’ın üzerinden Müslüman toplumların üzerinden kaldırmamız, temizlememiz gerekiyor. Bunlardan bir tanesi daha evrensel, daha herkesin kabul edebileceği çevre kirliliğidir. Allah İslam coğrafyasına her türlü imkânı vermiş. En büyük çevre kirliliğini İslam dünyası yaşıyor. Petrol bu coğrafyada, gaz bu coğrafyada, altın, gümüş bu coğrafyada, uranyum bu coğrafyada, benzeri zenginlikler ama bir talan yaşanıyor. Herkes kar peşinde, rant peşinde, tabiat tahrip ediliyor, İslam coğrafyası tahrip ediliyor. Adeta bir köstebek tarlasına dönmüş vaziyette İslam coğrafyası. Bu konuda yüce dinimizin mesajları var. İkincisi, bilgi kirliliğidir. Teknolojinin gelişmesi sebebiyle bunlar bilgiye ulaşmada, bilgiye erişmede, bir kısım eksikliklerimizi gidermede çok önemli bir imkan olsa bile, bugün maalesef bu imkanların önemli bir kısmı özellikle İslam ile ilgili Müslümanlar ile ilgili bir olumsuz vermek bakımından büyük ölçüde bilgi kirliliği yaşanıyor. İslam dünyası gerçekten çok ciddi bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya. Konserve çeşidinden fazla Müslümanlık çeşidi çıktı. Bunun bir kalitesi, standardı olması gerekmez mi? Günümüzde bunun adına terör diyebiliriz, hepsi İslam dünyasında. Biz hala bilgiyi üreten toplumlardan olamadık. Dini bilgiyi sanayi alanında, başka alanlarda bilgi üretenlerden beklememiz yanlış olur. Hiç olmazsa bu alandaki bilgiyi bizim kendimizin üretmesi lazım. Her alanda İslam toplumları bilgi üreten hale gelmediği sürece ne bağımsızlıklarını koruyabilirler ne de onurlarını koruyabilirler. Nitekim yeteri kadarda korunamıyor.”
“İSLAM DÜNYASI CİDDİ BİR AHLAKİ KİRLİLİĞİN İÇERİSİNDEDİR, TEMİZLENMESİ GEREKİYOR”
Üçüncü kirliliğin ahlak kirliliği olduğunu bildiren Çiçek, “İslam dünyası ciddi bir ahlaki kirliliğin içerisindedir. Temizlenmesi gerekiyor. Eğer kalkınacaksak, haksızlığa hukuksuzluğa sebebiyet vermeyeceksek, devlet ile millet kaynaşacaksa, kardeşlik dediğimiz kavramı özümseyerek benimseyerek yaşanan bir olgu haline getirebileceksek bu ahlak meselesi üzerinde başlı başına durmamız lazım. Belki bu konu bile başlı başına şura konusudur ” dedi.
Çiçek, demokrasi denilen şeyin kültür ve ahlakla temellendirilmediği zaman fay hattı üzerine yüksek bina yapmış gibi olacağını söyledi. Şuraları önemsediğini, hiç olmazsa gerçeklerin ortaya çıkmasında, bir kısım çözümlerin ortaya konulmasında önemli bir fırsat ve imkân olduğunu ifade eden Çiçek, şunları kaydetti:
“Biz siyasetçiler rakamlarla övünmeyi çok severiz. Bu bizim işimizi kolaylaştırır. Belli ölçüde de bir gerçeği ifade eder. Çok şükür artık çok sayıda imam hatip okullarımız var. Çok sayıda ilahiyat fakültelerimiz var. Birçok dönemle mukayese ettiğimizde bunlar çok önemli imkanlar ama bu imkan fırsata dönüşmeli ve bu imkan kalite ile beraber olursa olmalı. Çin malı gibi ilahiyatçı olmaz. Çok açık. Çok net söylüyorum. Bu din bilgisi, din eğitimi, dini tatbikat hafta sonu meselesi değil. Cuma günü giyip, pazartesi günü çıkaracağımız bir elbise gibi ihtiyaç maddesi gibi değil. Buradan YÖK’ten olan arkadaşlar varsa, onlara seslenelim. Üniversiteler açıyoruz bu bizim görevimiz siyasetçiler olarak ama kalite getirmek onların görevi. Bir müdür, bir mühür toplam kaliteyi düşürüyor. Tüm bilim dallarında düşürüyor, bazılarında telafisi bir dereceye kadar olur mu bilemem ama belli bilim dallarında, belli alanlarda kalite meselesi en az sayı kadar önemlidir. Kalite meselesi göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir. Buna çözüm bulmak gerekir.”