SEZEN’İN DEĞERLENDİRMESİ
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç, Dr. Lütfi Sezen, 2. Dünya Savaşı sonunda büyüme ve gelişme gösteren Almanya, Danimarka, İsveç, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerin güçlerine güç katabilmek için işgücü bulma çabasına giriştiklerini belirterek, Türkiye, Yugoslavya, İspanya, Yunanistan, Fas, Cezayir ve Mısır gibi ülkelerden işçi talebinde bulunduklarını kaydetti. Gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinden gelen bu talebin, insan gücünü yeterince değerlendiremeyen, onu işsiz-güçsüz bırakıp başkalarına muhtaç eden, yeterince gelişmemiş olan ülkelerde sevinçle karşılandığını anlatan Sezen, “Ekonomik ve sosyal güven sağlamak, çoluk çocuğu daha iyi şartlarda yetiştirmek amacıyla geçici bir süre için gelişmiş ülkelere giden yabancı işçiler, bu ülkelerde yüksek seviyedeki hayat standardını görünce, bunun cazibesine kapılmışlar, kendi ülkelerine geri dönmekten artık vazgeçmişlerdir.” diye konuştu.
//TÜRK AİLELERİN KAYBETTİKLERİ, KAZANDIKLARINDAN ÇOK DAHA FAZLA
Batı Avrupa’ya giden işçi grupları arasında en çok ilgi gören, tercih edilen ve buna bağlı olarak kalıcı olanların Türk işçileri olduğunu vurgulayan Sezen, diğer ülkelerden gelen işçilerin, verilen her işi yapmadıklarından dolayı kısa bir süre sonra dışlandıklarını ifade etti. Sezen, “oysa çoğunluğu vasıfsız olan Türk işçiler, iyisine kötüsüne bakmadan verilen her işi yapmışlardır. Bu da, çalıştıkları ülkelerde daha kalıcı olmalarını sağlamıştır.” dedi.
Kendilerine tamamen yabancı olan, farklı din ve kültür anlayışının yaşandığı Batı Avrupa ülkelerinde çalışan Türk işçilerinin tek kazançlarının, ekonomik yönden belli bir refah düzeyini yakalamaları olduğuna dikkati çeken Sezen, Türk işçilerin edindikleri maddi olanakların, kaybettiklerinin yanında gölgede kaldığını söyledi.
Sezen, “Ekmek parası uğruna yabancı ülkelere göç etmek zorunda kalan insanlarımızın bir bölümünün her şeyden önce aile düzenleri bozulmuştur. Eşini, çoluk çocuğunu Türkiye’de bırakıp çalışmak için Batı Avrupa ülkelerine giden bazı işçiler, bulundukları ülkede sürekli kalabilmek için yabancılarla yeni evlilikler yapmışlar, Türkiye’deki eş ve çocuklarını ihmal etmişler, onları kendi kaderleriyle baş başa bırakmışlardır.” ifadelerini kullandı.
//SEZEN: BATI AVRUPA’DA YAŞANAN EN BÜYÜK SIKINTI; UYUMSUZLUK…
Eş ve çocuklarını yanlarına alan Türk işçilerin, bulundukları ülkenin koşullarına uyumsuzluktan kaynaklanan ciddi sorunlar yaşadıklarını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Sezen, “Uyumsuzluk neticesinde çocuklarının eğitimleri aksamış, eğitimsizlikten kaynaklanan sorunlar ortaya çıkmıştır. Türk işçi aileleri arasında alkol kullanma, sigara ve esrar içme alışkanlığı edinen aile ve çevresiyle sürekli çatışma halinde bulunan, uyumsuz, psikolojik sorunları olan gençlerin sayısı giderek artmıştır.” dedi.
Türkiye dışındaki Türk işçi ve aileleriyle ilgili olarak bir başka kuşağı da, Batı Avrupa ülkelerinde dünyaya gelen yeni neslin oluşturduğunu aktaran Sezen, “Bu jenerasyon ise, ana dilleri olan Türkçeyi değil de, Batı Avrupa dillerini çok daha iyi konuşmakla birlikte Türkiye’ye geri dönmek gibi bir fikri asla akıllarından geçirmezler. Öyle ki, tatil dönemlerinde bile Türkiye’ye gelmek yerine başka ülkelere giderler. Oluşan bu sosyal manzara, Batı Avrupa’daki Türk ailelerinin birçok anlamda yalnız bırakıldığını gösteriyor.” şeklinde konuştu.