Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi, Okuma ve Düşünce Kulübünün katkıları ile “Gazetecilikte Kamu Yararı İlkesi Üzerine” konulu panel düzenlendi. Panelde konuşma yapan Usta Gazeteci Prof. Dr. Haluk Şahin, Halk ne kadar çok şey bilirse, orada o kadar çok kamu yararının var olacağına dikkat çekerek “gazeteciliğin can suyu, basın özgürlüğüdür” dedi.
Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Okuma ve Düşünce Kulübünün katkıları ile hazırlanan “Gazetecilikte Kamu Yararı İlkesi Üzerine” adlı panel Güzel Sanatlar Fakültesi Gösteri Sanatları Merkezinde düzenlendi. Fakülte öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşen panelde Prof. Dr. Haluk Şahin, Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı, Prof. Dr. Çiler Dursun ve Prof. Dr. Ömer Özer konu üzerine görüş ve düşüncelerini bildirdi.
Panelde açılış konuşmasını yapan Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Köse, “Bu bildiğiniz üzere Okuma ve Düşünce Kulübünün 2’inci akademik etkinliği. Kamu yararı ilkesi bizim çok sık telaffuz ettiğimiz kavramlardan bir tanesi ama içinde yine doluyor. Bugün burada hocalarımız bunu temellendirecekler. Birbirini tamamlayan sunumlar yapacaklar. Bu çok genel bir problem. Kamu yararı ilkesi ne ile zorlanıyor, ne ile sınırlandırılıyor, olağan geçiş dönemlerinde kamu yararı ilkesinden ne anlıyoruz, gibi soruları burada temellendireceğiz” diye konuştu.
GAZETECİLİĞİN CAN SUYU, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR
Halk ne kadar çok şey bilirse, orada o kadar çok kamu yararının var olacağına dikkat çeken Prof. Dr. Haluk Şahin, “gazeteciliğin can suyu, basın özgürlüğüdür” dedi. Toplumda basın özgürlüğü kavramının olmasına fakat bu özgürlüğün sorumluluğunun da üstlenilmesi gerektiğine değinen Şahin, bunun insanların kişisel hak ve özgürlüklerine zarar vermeden yapılmasını söyledi.
Kamu yararı meselesine genel bir bakış açısı ile yaklaşan Usta Gazeteci Prof. Dr. Haluk Şahin, “Kamu yararı meselesine öncelikli olarak genel bir yaklaşımda bakacağım. Genel bir perspektif içerinde ele alacağımız bu konuda kamu yararı nedir niçin önemlidir bunlardan bahsedelim. Olmak ya da olmamak yerine ben sözüme bilmek ya da bilmemek diyerek başlamak istiyorum. Buna bağlı olarak sorulması gereken çok önemli sorular var. Kim bilecek, kim bilmeyecek? Kim neyi bilecek, neye karar verecek? Ne hakla bilecek? Kamu yararı tartışması hep bu sorulara yeniden cevap veren, cevaplar üreten bir kavramdır. Bilmek ya da bilmemek her zaman çok önemli olmuş yani dinsel olarak da bilenler ve bilmeyenlerin bir olmadığı söylenmiş.
Yurttaş ne kadar çok şey bilirse bu o kadar iyidir. Yani genel anlamda yurttaş ne kadar çok şey bilirse bunda o kadar büyük kamu yararı vardır. Gazeteciliğin demokrasi içinde ki vazgeçilmez rolünü haklı gösteren temel aksiyon bu. Tabi bunun bir takım sınırı yok. Yurttaş her şeyi sonuna kadar öğrenme hakkına sahip mi değil mi? Burada tabi günümüzde de devam eden bir kampanyayı görüyoruz. Bir taraftan ülkeye hükmedenler ya da hükümet edenler yani, bilgiyi üretenler var. Onlar pek çok şeyin yurttaşlar tarafından bilinmesini istemiyorlar. Öbür tarafta ise gazeteciler, akademisyenler var. Onlar ise bilinen şeyler alanının mümkün olduğu kadar geniş olmasından yanalar. Bu uzun yılardan beri böyle süregelen bir mücadele. Genel olarak nerede kamu çıkarı vardır diye bakacak olursak, önemli bir haksızlığın düzeltilmesinde kamu çıkarı vardır. Tüm bunların oluşabilmesi, için ise basın özgürlüğü şarttır. Gazeteciliğin can suyu basın özgürlüğüdür. Toplumda basın özgürlüğü olacak fakat basın bu özgürlüğünün yanında bunun getirmiş olduğu sorumlulukları da taşıyacak, üstlenecek. İnsanların kişisel hak ve özgürlüklerine zarar vermeden böyle bir düzen sağlanmalıdır” ifadelerine yer cerdi.