Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan eserin yazarı -gazeteci Zeynel Lüle’nin dedesi- Ali (Metin) Çavuş, 3 Temmuz 1919 yılından 1925’e kadar Mustafa Kemal Paşa’nın emir başçavuşu olarak neredeyse geceli gündüzlü, birçok tarihi olayın tanığı olarak Paşa’nın yanında bulunur. Bahse konu olan dönem itibariyle merhumun hatıraları 1962’de Yeni Gün gazetesinde Selim Kemal Keydul’un imzasıyla “Erzurum’dan Ankara’ya Adım Adım Mustafa Kemal” başlığıyla tefrika edilir. 1967’de Ziya Oranlı’nın “Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anıları” isimli eser olarak, 2000’li yıllarda Murat Bardakçı’nın yönetiminde çıkan Hürriyet Tarih ekinde yazı dizisi “Ali Çavuş’un Anıları” olarak yayımlanır. Daha önceki yıllarda muhtelif boyut ve içerikte yayımlanan bu hatıralar gazeteci Zeynel Lüle tarafından tekrar gözden geçirilip bazı eklemeler yapılarak 2008 yılında yayın dünyasında yerini alır.
ALİ (METİN) ÇAVUŞ KİMDİR?
Ali (Metin) Çavuş, I. Cihan Harbi’nin başlamasıyla 1915 yılında gönüllü olarak askere yazılır. Çavuş’un okuryazar olması, -şahsiyetinin harcında olan- dürüstlüğünün hemen göze çarpması, vazife şuuruna sahip bir şahsiyet olması, babayiğit ve korkusuz bir asker olması gibi birçok faktör kendisini birçok subay ve Paşaya sevdirmesine, başta Enver Paşa, Kazım (Karabekir) Paşa ve Mustafa Kemal Paşa gibi şahsiyetlerin yanlarında Emir Çavuşu olarak görev yapmasına neden olur. Seferberlik yıllarının tamamını asker olarak geçirir. 1925 yılında sağlık durumundan dolayı memleketine döner. Ayrılırken Mustafa Kemal Paşa tarafından imzalı “…Erzurum’da 335 senesinden beri hizmetimde bulunmuş ve hiçbir suretle sadakat ve fedakârlıktan ayrılmamış akıllı ve namuslu bir efendidir. Hakkında icabı takdirin hüsnü muamele ve muavenet edilmek üzere işbu vesika kendisine verilmiştir.” yazılı tarihi vesikayı ölene kadar yanında taşır. Paşa’nın kendisine “Can Yoldaşım” hitabını bir gurur kaynağı olarak yaşamının diğer safhalarında belirtir. Daha sonraki dönemlerde merhum Çavuş kişisel gayretleri sonucu Ankara’daki Kurtuluş Savaşı’na tanıklık eden tarihi gar binasını Atatürk Müzesi haline getirir. Bu müzenin müdürü olarak uzun yıllar görev yapar. Paşa’ya olan hayranlığının bir kanıtı olarak da torunlarına Mustafa, Ali Rıza ve Zübeyde ismini verir.
Ali (Metin) Çavuş’un daha önceki yıllarda Enver Paşa’nın emir çavuşu olarak görev yaptığını üst paragrafta belirtmiştim. Mustafa Kemal Paşa’yı ilk kez Enver Paşa’nın maiyetinde Ekim 1917’de İstanbul Harbiye Nezareti’nde bulunurken görür. Paşa, daha sonra Erzurum Kongresi’nde Ali (Metin) Çavuşu görür görmez tanıyarak “Sen Enver’in yanındaki Ali Çavuş değil misin?” diye sorar. Çavuş hayatında ilk kez burada yalan söylediğini, bunun sebebi olarak Kazım (Karabekir) Paşa’nın yanında vazifeli bulunduğu için Paşa’nın kendisine söylediği: “Mustafa Kemal’in hiçbir hareketini gözden kaçırma. Sual sorarsa sır verme” emrine gölge düşürmemek için bu yalanı söylemek mecburiyetinde kaldığını belirtir. Mustafa Kemal’in Enver Paşa’yla hiç sevişmediği için Enver Paşa’nın yanında bulunan Çavuş’a ilk günlerde mesafeli yaklaştığını, şüpheyle baktığını, hatta kendisini izlettiğini daha sonra da Ali (Metin) Çavuş’un sağlam bir karakterde olduğuna kanaat getirdikten sonra Çavuş’a her şeyini güvendiğini, hatta Metin soyadını Mustafa Kemal Paşa’nın verdiğini eserden anlıyoruz.
Hatıralarda Paşa’nın Çavuş ile birlikte yaptığı kısa geziler ve bu gezilerde halk ile yapılan sohbet ve diyaloglar hemen göze çarpar. Günlerden bir gün Cumhuriyet’imizin Mimarı yanına Ali Çavuş’u alarak Çankaya’dan Yenişehir’e doğru geziye çıkar. Devrin ilk apartmanını yaptıran, yaptığı yolsuzluklarla ismi ayyuka çıkan, ismini vermediği bir milletvekili ile karşılaşırlar. Israrla Paşa’yı durdurarak yapılmakta olan apartmanın inşaatına davet ederek çay ikram edeceğini belirtir. Paşa atından iner, çay içmeye koyulur. Bu sırada yaptığı apartmana ismini koyması için Paşa’dan istirhamda bulununca Mustafa Kemal’de “Vurguncu olsun” der. Bu cevabı duyan eski mebus afallar. Paşa, “iki gün Vali, üç gün müfettiş, 5 gün mebus” diyerek çay fincanını yarım bırakarak buradan ayrılır. (s.143)
Yaklaşık 5 küsur sene Paşa’nın yanında görev yapan Ali Çavuş’un gözüyle Mustafa Kemal Paşa’nın birbirinden farklı ilginç kişilik özelliklerinden bazılarını bu kitap vesilesiyle haberdar olduğumu itiraf edeyim. Duruma göre çok az yetecek kadar uykuyla günü geçiştirebildiğini hatta uykusuz bile günlerce yaşayabileceğini, özellikle yanında bulunduğu dönem itibariyle güne erken başladığını, bir yabancıyla görüşürken önünde mutlaka kâğıt kalem bulundurduğunu belirtir.
Mustafa Kemal’in Çavuş’a bir kez bile emir vermediğini, “Çocuk, bir kahve yaptırır mısınız?”, “Çocuk, su söyler misiniz?” gibi nezaketle yaklaştığını bunun sonucu olarak da Paşa’ya olan sevgi ve hayranlığının her geçen gün arttığını belirtir. Geçtiğimiz yıl Can Dündar’ın hazırladığı “Mustafa” filmiyle kamuoyunda tartışılan Mustafa Kemal Paşa’nın karanlıkta yatamadığı, gece yatarken dahi mum yaktırdığını hatta bir keresinde yedek mumlar bitip gazda tükenince Çavuş’un kendisine: “Paşam mum bitti. Ankara’da da bulamadık. Bu gece karanlıkta yatmak mecburiyetinde kalacaksınız” sözüne itiraz ederek, “Çocuk, ben karanlıkta yatamam. Çaresine bak.”(s.102) sahnesindeki Paşa’nın ilginç özelliğini Dündar’ın bu eserden alıntıladığını fark ediyoruz.
Yazar, Milli Mücadele’nin kahramanlarının yoksulluğunun fotoğrafıyla ilgili birçok anekdot anlatır. Paşa’yı korumak amacıyla “Muhafız Kıtası”ndaki 25 kişinin ancak 10 kadarında silah olduğunu; Binbaşı Salih’in (Bozok) dahi silahsız olduğunu, Ali Çavuş kendi silahını Binbaşı Salih’e vererek silahsız kaldığını belirtir.(s.80) Kurtuluşa sevdalılardan 36’sı Ziraat Mektebi’nde kalır. Günlerden sonra erzak ve para biter. Gelmesi muhtelif yerlerden de para ulaşmayınca Mustafa Kemal Paşa, Ali Çavuş’tan. “Valizde annemin birkaç ziyneti var. Onları al Osmanlı Bankası’na rehin bırak, para al. Çocuklar aç kalmasın.” ricasında bulunur. Çavuş, paşanın dediğini yaparak 200 Lira alır. Bir nebze olsun rahatlarlar. (s.83)
DEĞERLENDİRME
Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresi çalışması ile başlayan, heyetin Ankara’ya ulaşması ile sona eren bölümlerinin anlatıldığı hatıranın ilk kısımlarında çok heyecanlanıp, duygulandığımı ifade edebilirim. Özellikle yolculuk sırasında çekilen zahmetler, zaman zaman heyetin engellenme planlarına karşı uygulanan taktikler, muhtelif yerleşim yerlerinde halkın teveccühü gibi onlarca olayın anlatıldığı kitabın ilk 70 sayfasında kendimi Ankara’ya gelen inanmış 14 kişilik heyetin içindeymişim gibi hissettiğimi söyleyebilirim.
Bu eseri Kahramanın kendisine hizmet edenlerin gözüyle de anlatımının güzel bir örneği olarak görüyorum. Birçok tarihi olayın tanığı olan Ali Çavuş’un hatıralarının gayet sade ve oldukça akıcı olduğunu belirterek Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadele dönemini merak edenlere bu sıcak hatıraları okumalarını öneriyorum.
[1] Zeynel Lüle, Mustafa Kemal’in Can Yoldaşı: Ali Çavuş, 165 s., Kasım 2008, İstanbul, Doğan Kitap.