Yerli başarı hikâyelerini anlatmaya devam edeceğim. Haftanın yazısı ve kitabı olarak görme engelli ikiz kardeşler Kerim ve Selim Altınok’un “Karanlığın Rengi Beyaz” isimli otobiyografisine atıfta bulunacağım.[1] Ne mutlu ki kitaplaşması gereken yaşamlardan iki ömür daha kayıt altına alınmıştır. Kerim ve Selim Altınok kardeşlerin yaşam öyküsü ilk kez 2006 yılında yayınlanmasına rağmen ben birkaç hafta önce haberdar olabildim. Sözü uzatmadan altın kardeşlerin özgeçmişiyle yazımıza başlamak istiyorum.
KERİM VE SELİM ALTINOK KİMDİR?
3 yaşından itibaren görme organlarını yavaş yavaş yitiren Kerim ve Selim Altınok kardeşler 18 yaşında tamamen kör olurlar. İstanbul Hukuk Fakültesini sınıf birincisi ve ikincisi olarak bitirirler. Hukuk fakültesinde okurken eş zamanlı olarak İstanbul Devlet Konservatuarı bölümünde okurlar. Lisans eğitimlerini tamamladıktan sonra bir kamu kuruluşunda hukuk danışmanı olarak çalışmaya devam ederken diğer taraftan doktora eğitimlerini tamamlar. 15 yıl çalıştıktan sonra emekli olurlar.
Selim ve Kerim Bey, satranca erken yaşlarda merak salarlar. Müzik ile hemhal olurlar. Bir düzine müzik aletini çalarlar. Mesai dışındaki zamanlarının çoğunu satranç ve müzik alanında harcarlar. Bazı müzik dallarında kendilerini o kadar geliştirirler ki kendilerine profesyonel müzisyen denilecektir. Bunun yanında özellikle de emekli sonrası enerjilerini görme engellilerin yaşam standartlarını daha iyi olmasına yönelik birçok sivil toplum kuruluşunda aktif görev yaparlar. Birer aktivist olarak çalışan Altınok kardeşlerin özellikle de görme engellilerin eğitim alanında faaliyetlerine ağırlık verir. Örneğin görmeyenler için sesli bilgisayar eğitim CD’leri hazırlar, kurslarda öğretmenlik yaparlar. Ülkemizde ilk kez dijital sesli kütüphanenin proje danışmanı olurlar. ABD’ye giderek görme engelliler için çeşitli incelemelerde bulunurlar. Satrançta Türkiye şampiyonluğu bulunan kardeşler Görme Engelliler Milli takımı oyuncuları olarak ülkemizi birçok defa yurtdışında başarıyla temsil ederler.
“Karanlığın Rengi Beyaz” isimli eseri okumak aynı zamanda engelli insanların dünyasına uzun bir yolculuğa çıkmaktır. Bu yolculukta görme engellilerin yaşadığı irili ufaklı sıkıntılar, yaşamı kolaylaştırmaya yönelik neler yapılabileceği, bu insanlara anlamaya yönelik pratik bilgiler, kendilerinin ne gibi davranışlar karşısında alındığı ve sevindiği gibi birçok durumdan bahsedilir. Bunun yanında Altın kardeşlerin yaşam dolu kişilikleri, sosyal ve mesleki yaşamdaki başarıları, kendilerini tabiri caizse bir misyoner gibi engellilere adamaları, müzik alanındaki başarıları gibi birçok sonucun ipuçları ayrıntılarıyla kitapta anlatılmıştır.
Selim ve Kerim kardeşlerin görme engellerine rağmen okuyan, yazan, araştıran, düşünen, spor yapmaları, profesyoneller kadar müziğe hâkim olmaları, satranç ve çeşitli spor dallarındaki gayretleri, görme engellilere yönelik bilgisayar ve internet üzerindeki birikimleri kesinlikle ve kesinlikle okuyanları mest edecek durumdadır. Görme engelli Altınok kardeşlerin yaşamöyküsünden taşlaşmış kalpler, donmuş vicdanların dışındaki herkesin etkileneceğini düşünüyorum. Özellikle engellilerin kendilerine acıma duygusuyla yaklaşılmasından oldukça rahatsız olduğunu belirtirler Selim ve Kerim kardeşler.
Bu kardeşlerin başarılarını okuyunca insanın “engelliler”, ”engellik” kavramını tekrar sorgulayası geliyor. İnsanın “Acaba bu insanlar mı engelli yoksa yaşamımızın önemli bir kısmını mazeret üreterek geçiren bizler mi engelliyiz?” diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor. Eserdeki iki küçük eksikliğe değinmeden geçemeyeceğim. Anne ve babalarının kendilerinin başarıları hakkındaki katkıları birçok yerde bahsediliyor fakat ebeveynlerinin eğitim durumu ve meslekleri hakkında hiçbir şeyden bahsedilmemiştir. Bir okur olarak bunu öğrenmek hakkımız olsa gerek. Diğeri de ülkemizdeki önemli görme engelli çoğunluğu sanatçı olan aydınlardan bahsedilirken Mitat Enç, galiba unutulmuştur. Oysaki kendileri bizden daha iyi bilirler Mitat Enç Altı Nokta Körler Derneği-Vakfı ve Ankara Körler Okulu’nun kurucularından başarılı bir akademisyen ve yazarlarımızdandır. Bu ismin es geçilmesini önemli bir eksiklik olarak görüyorum. Son olarak biyografik ve otobiyografik eserleri ön plana çıkardığımın farkındayım. Bilmiyorum bu satırların müdavimleri nasıl yorumluyor. Bu tarz eserlerin hele de gençler ve öğrenciler için elzem olduğunu düşünüyorum.
[1] Kerim-Selim Altınok, Karanlığın Rengi Beyaz, 208 sayfa, 3.baskı, 2008, İstanbul, Laika Yayınları