TÜRKER BEKTAŞ
ANKARA (İHA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin ‘başkanlık sistemi’ önerileri ile ilgili eleştirilerine sert cevap vererek, “Efendim, ‘bu ülkede, Duçe. Führer, Çar çıkmazmış.’ Biz, bu ülkede bir daha milli şef özentileri çıkmasın diye başkanlık sistemi diyoruz. Biz, bu ülkede bir daha vesayet odaklarından güç alınarak, milletin iradesi hiçe sayılmaya kalkışılmasın diye başkanlık sistemi istiyoruz. Milletin yüzde 52’sinin oyuyla göreve gelmiş Cumhurbaşkanına, ‘Ondan Cumhurbaşkanı olmaz’ diyebilen bir anlayış elbette Türkiye’ye bakınca Kuzey Kore’yi görür” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ve beraberindeki heyeti Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Kabulde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TESK heyetine “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı büyük Türkiye’yi temsil edecek bir yer olarak milletin huzuruna sunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na harcanan her kuruşun, verilen her emeğin milletin ve devletin itibarını yükseltmek için olduğunu söyledi.
“İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, itibardan tasarruf olmayacağının altını çizerek, “İtibar çok çok önemlidir. Bizler bugün varız yarın olmayacağız ama bu mekan inşallah kadim medeniyetimizin diğer eserleri gibi nice burada cumhurbaşkanlarına ev sahipliği yapacak, nice misafirlere, konuklara ulusal, uluslararası bazda misafirlik, ev sahipliği yapacak. Çünkü her şey gibi mekanlar da insanla anlam kazanır, bunu böyle bilmemiz gerekiyor. Bizde çeşitli vesilelerle burada farklı kesimlerden insanlarımızla bir araya geldik ve yine bu mekanın ruhunu inşa etmenin gayreti içerisinde olduk ve bunun manasını da güçlendirmeye çalıştık” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda muhtarları ağırladıklarını ve hedeflerinin yine yapılacak çok amaçlı salonda da bin-iki bin muhtarı burada ağırlamak olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarların tümünü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlamayı hedeflediklerini vurguladı.
“OMURGA NE KADAR SAĞLAM OLURSA ÜLKEMİZDE O KADAR GÜÇLÜ OLUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, oda ve borsa başkanlarını, sanat camiasından, öğretmenleri ve pek çok uluslararası devlet ve hükümet başkanlarını Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ağırlama imkanları bulduklarını dile getirdi. Bugünde esnaf ve sanatkar üyelerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ağırladıklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizle buradaki buluşmalarımız, kucaklaşmalarımız bundan sonrada inşallah devam edecek. Esnafımızla, sanatkarımızla son beş ay içerisinde üç kez bir araya geldik. Yine her fırsatta bir araya gelmeye, dertleşmeye özel önem veriyorum. Çünkü esnaf ve sanatkarlarımızı toplumumuzun omurgası olarak görüyorum. Bu omurga ne kadar sağlam olursa, ülkemizde o kadar güçlü olur. Omurgasız bir bedenin ayakta kalması nasıl mümkün değilse, esnaf ve sanatkarının güçlü olmadığı bir Türkiye’nin de tüm ihtişamıyla ayakta kalabilmesi, geleceğine umutla bakabilmesi mümkün değildir. Bizim tarihimizde esnaf ve sanatkar özel yeri olan bir kesimdir” diye konuştu.
“BESLEMEYLE EKMEK TEKNENİZİ AÇIP, AKŞAM HAMD EDEREK KAPATMAYI SÜRDÜRDÜKÇE BU MİLLETTE İLELEBET VAR OLACAKTIR”
Esnafı, sanatkarı toplum yapısından, tarihten çıkardığınızda geriye anlamlı bir şeyin kalmadığının görüleceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu coğrafyada milletimiz ne zaman sıkıntıya girdiyse, başı ne zaman dara düştüyse esnaf ve sanatkarımız ülkenin ve toplumun bütünleştirici gücü olarak devreye girmiştir. Yükselme dönemlerimizin lokomotif unsurunun da esnaf ve sanatkarımız olduğunu biliyoruz. Ahilik geleneği esnafımıza işte böyle bir ahlak, işte böyle bir disiplin kazandırmıştır. Ahiliğin her zaman ifade ettiğim üç açık ve üç kapalı şartını burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Üç açık şartı neydi; elini açık tuk, kapını açık tut, sofranı açık tut. Biz böyle bir gelenekten geliyoruz. Sizler bu geleneğin bir devamısınız. Geçen Cuma günü Kırşehir’deydik. Ahi Evran diyarındaydım. Orada hakikaten muhteşem bir açılış töreni gerçekleştirdik. Siyasi tarihinde hakikaten Kırşehir’de böyle bir buluşma olmamıştı. Üç kapalı şartta; dilini, gözünü ve belini bağlı tut. Bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan bir esnaf teşkilatı ve onun unsurları her türlü sıkıntıya karşı zırhlanmış, şerbetlenmiş demektir. Sizler her sabah beslemeyle ekmek teknenizi açıp, akşam hamd ederek kapatmayı sürdürdükçe bu ülkede, bu millette ilelebet var olacaktır. Esnaf ve sanatkarımız ahilik geleneğinde ifadesini bulan ahlaka sahip çıktığı, bu geleneği yaşattığı sürece hiçbir güç sizlere, sizin şahsınızda bizlere zarar veremez. Hiçbir güç sizleri ortadan kaldıramaz. Ülkesinin, milletinin, devletinin karını, zararını kendisinden önce gören, böyle düşünen esnaflık anlayışı, ahilik geleneği bu ülkenin varlığının ve bekasının teminatıdır. Devletin de esnafa, sanatkara böyle bakması, bu gözle bakması, bu anlayışla yaklaşması gerekir. Geçmişte esnaf ve sanatkarın ihmal edildiği, yok sayıldığı, görmezden gelindiği dönemler maalesef yaşandı. Esnafın sokakta gösteri yapmaya mecbur bırakıldığı, esnaf ve devletin karşı karşıya getirildiği günler oldu. Biz başbakanlığımız döneminde de, cumhurbaşkanlığı dönemimizde de attığımız her adımda esnaf ile birlikte hareket ettik, ediyoruz.”
“GÜYA BÜYÜK BİR LAF EDECEK AMA BUNU YAPARKEN KÜÇÜLDÜKÇE KÜÇÜLÜYOR”
Esnafın kamuya olan borçlarının yapılandırılmasında, kredi imkanlarının genişletilmesi konusunda da esnafı güçlendirecek, esnafın önünü açacak düzenlemeleri birer birer hayata geçirdiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, esnafın verdiği teşekkür ilanındaki iltifatları için de teşekkürlerini iletti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyüdükçe, güçlendikçe, imkanları ve kabiliyeti arttıkça yeni ihtiyaçlar ortaya çıktığını vurguladı. Kendisinin bir süre önce tartışmaya açtığı ve üzerinde konuşulmasını isteği başkanlık sisteminin böyle bir ihtiyacın ürünü olduğunu kaydeden Erdoğan, “1940’ların, 1970’lerin, 1990’ların Türkiye’si ile bugünün Türkiye’si çok farklıdır. Dün toplu iğne bile üretme imkanı olmayan, asgari ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken bir Türkiye vardı. Dün 70 sente muhtaç ekonomisi ile kendisine yön vermekte, istikamet çizmekte zorlanan bir Türkiye vardı. Bugün hamdolsun 78 milyonu bulan nüfusuyla, 800 milyar dolarlık milli geliriyle, 158 milyar dolarlık yıllık ihracatıyla, yüzde 10’nun altına düşmüş işsizliği ve enflasyonuyla bölgesel ve küresel konulardaki liderlik konumuyla başka bir Türkiye var. Artık Türkiye’deki bu idari yapıda elbise Türkiye’ye dar geliyor. Artık bunu aşmamız lazım. Türkiye’yi hala eskinin kriterleriyle, eskinin ölçüleriyle, eskinin parametreleriyle değerlendiren bu gerçeği göremiyorlar. Bu yeni Türkiye’yi, büyük Türkiye’yi anlamayanlar diğer pek çok mesele gibi başkanlık sistemi tartışmasında da yanlış yerde duruyorlar. Konuya yanlış pencereden bakıyorlar. Üstelik bunu açıkça da ifade ediyorlar. Bir muhalefet partisinin genel başkanı çıkmış diyor ki, ‘Biz Erdoğan’ın beyaz dediğine siyah, siyah dediğine beyaz deriz.’ Bu ne demek biliyorsunuz tam şecaat arz ederken sirkatin söyleyenler bunlar. Güya büyük bir laf edecek ama bunu yaparken küçüldükçe küçülüyor. Bu ne demek, yani sen bunun beyaz olduğunu biliyorsun ama bunu Erdoğan söylediği için kabul etmiyorsun ve diyorsun ki, ‘hayır siyahtır.’ Şimdi böyle siyaset olabilir mi? Söylenen sözün, yapılan işin doğruluğuna, yanlışlığına, faydasına, zararına değil de sadece söyleyene bakarak tavır aldığını ifade edebilen bu anlayış tam eski Türkiye prototipidir” şeklinde konuştu.
“ONDAN CUMHURBAŞKANI OLMAZ DİYEBİLEN BİR ANLAYIŞ ELBETTE TÜRKİYE’YE BAKINCA KUZEY KORE’Yİ GÖRÜR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin tartışılmasını teklif ettiği başkanlık sisteminin MHP’nin yıllarca savunduğu, yıllarca dile getirdiği bir sistem olduğuna dikkat çekti. Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına karşı merhum MHP Lideri Alparslan Türkeş’in açıklamalarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu görüş rahmetli Türkeş tarafından tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz diye açıkça ifade edilmiş olan bir sistemdir. Şimdi sırf biz önerdik diye kendi tarihlerine, kendi törelerine ters düşmek pahasına başkanlık sistemine karış çıkıyorlar. Neymiş efendim, ‘bu ülkede, Duçe. Führer, Çar çıkmazmış.’ Biz, bu ülkede bir daha milli şef özentileri çıkmasın diye başkanlık sistemi diyoruz. Biz, bu ülkede bir daha vesayet odaklarından güç alınarak, milletin iradesi hiçe sayılmaya kalkışılmasın diye başkanlık sistemi istiyoruz. Bu ülkede hiç kimse millete efendilik taslamayı, mürebbi edasıyla parmağını sallayarak milleti terbiye etmeyi aklından geçiremesin diye başkanlık sistemini teklif ediyorum. Bakıyorsunuz biri çıkıyor Kuzey Kore’yi, Afrika’yı örnek gösteriyor. Öteki Kurtuluş Savaşı vermekten söz ediyor. Her şeyden önce Türkiye’ye bakıp da Kuzey Kore’yi, Afrika’yı gören anlayış milli iradeye, milletin tercihlerine saygısızlık yapmaktadır. Aynı şekilde savaş kelimesini telaffuz eden kişi, bunun millete karşı bir savaşı ifade ettiğinin farkında bile değil. Milletin yüzde 52’sinin oyuyla göreve gelmiş Cumhurbaşkanına, ‘Ondan Cumhurbaşkanı olmaz’ diyebilen bir anlayış elbette Türkiye’ye bakınca Kuzey Kore’yi görür. Güya bizi eleştiriyorlar ama aslında gönüllerinde özlemi ifade ediyorlar. Bize diktatör diyenlerin kendi partilerinde en küçük bir farklılığa nasıl tahammülsüz olduklarını gördük, görüyoruz. İhraç ediyorlar mı, ediyorlar. Niye tahammül edemiyorlar? Hadi tahammül edin. Kendilerinin de içinde bulunduğu bir seçimle iş başına gelmiş olan bizi bu şekilde eleştirenlerin Mısır’da, Suriye’de, kendi halkını insafsızca katleden diktatörler için ağızlarını açtıklarını duydunuz mu?”
“BUNLAR DARBELERLE, ARA DÖNEMLERİN SİSLİ ORTAMLARINDA İKTİDARA GELMEYE ALIŞMIŞLAR”
DEAŞ tarafından yakılarak can veren Lübnanlı pilot içinde açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DEAŞ’ın Ürdünlü pilotu yakma eylemini şuanda huzurlarınızda telin ediyorum, lanetliyorum ve tabi pilota rahmet dilerken, ailesine de başsağlığı diliyorum. Ürdün milletinin başı sağolsun. Böyle bir vahşet olamaz. Böyle bir şeyi kabullenmek mümkün değil. Bunun bizim dinimiz İslam’la yakından uzaktan alakası yoktur. Bunların İslam’la alakası yoktur. İşte buyurun Mısır’da 183 kişiye idam cezası verildi. Peki bu idam cezasını veren yargı ve onun arkasında duran darbeci yönetimi acaba Batıcı ülkeler şuanda telin ediyor mu? Avrupa’da idam yasak, peki çıkın konuşun. Bunlara bir şeyler söyleyin. Aynı şekilde ABD, çıkın bir şeyler söyleyin. Aynı şekilde Rusya, çıkın bir şeyler söyleyin. Nasıl oluyor da hiçbir suçu olmayan bu insanlar darbeye karşı çıktıkları için 183 kişi idam ediliyor. Diyorlar ki, ‘Sayın Cumhurbaşkanı siz bu konularda biraz sakin olsanız.’ Nasıl sakin olacağız yav. İstiklal şairimiz Akif ne diyor; ‘Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem, dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım’ diyor. Peki Rabbimiz ne diyor, sevgili Habibi ne diyor; ‘ya elimizle müdahale edeceğiz, ya dilimizle müdahale edeceğiz, buna da muktedir değilsek kalbimizden buğz edeceğiz.’ Bunlar darbelerle ara dönemlerin sisli ortamlarında iktidara gelmeye alışmışlar. Millete müracaat ederek, milletin desteğini alarak, milletin teveccühü ile iktidara gelmek gibi bir düşünceleri, bir umutları, bir hayalleri yok. İstiyorlar ki, Türkiye bir kitap fırlatmasıyla, bir demeçle, bir fiskeyle, bir gecede yerle yeksan olan zayıf bir ülke olarak kalsın. Onlarda bu kaos ortamından kendilerine güç devşirsin ve iktidar devşirsin. Hiç kimse kusura bakmasın o günler geçti, o Türkiye geride kaldı. Artık manşetlerle, manipülasyonlarla, lobilerle yönetilen, istikameti çizilen, geleceği belirlenen bir Türkiye yok. Türkiye’yi yönetmek mi istiyorsun, iktidar olmak mı istiyorsun, başbakan, cumhurbaşkanı olmak mı istiyorsun, öyleyse gideceksin millete meramı anlatacaksın, vizyonunu ortaya koyacaksın eğer millet sana inanır ve güvenirse işte o zaman gelir ne yapmak istiyorsan onu yaparsın” dedi.
KARAR MİLLETİNDİR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin Kırşehir programında yaptığı konuşmadan rahatsız olan muhalefeti eleştirerek, “7 Haziran bu ülkede, milletimizin yeni Türkiye için bir irade ortaya koyma günüdür diyorum. 7 Haziran bu ülkede maalesef başaramadığımız yeni anayasa olayını başarabilmek için iradesini ortaya koyma günüdür diyorum. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz. Eğer milletimiz kime bu yetkiyi verecek olursa, bu yetkiyi alanda diyorum anayasayı yapabilecek bir güçte alsın ki gelsin hem yeni Türkiye’nin temellerini atsın, hem de yeni anayasa ile birlikte isterse başkanlık sistemini getir, isterse getirmez karar milletindir benim değil. Sonunda 7 Haziran’da benimde sizler gibi bir tane oy hakkım var, ben gidip o bir tane oy hakkımı kullanacağım” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ve beraberindeki heyeti Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Kabulde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi ile ilgili yapılan eleştirilere sert cevap verdi. Erdoğan, “Cumhurbaşkanı denetim mekanizmalarını kaldırıyor. Böyle bir özlemin içinde” yönündeki açıklamalara, “Haşa, haşa” diye cevap verdi.
“GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAM DEDİĞİN MİLLET SANA OY VERİR Mİ?”
Bugün ABD’de çift kameralı bir sistemin olduğunu, Temsilciler Meclisi ve onun üstünde bir yapı olan senatonun bulunduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burası çok güçlü bir denetime sahiptir. Bizde diyoruz ki, ‘bizde çift olmasın, tek olsun’ diyoruz. Yani şuandaki yapımız gibi olsun ve bu parlamento neye müsaade ederse başkan onu yapabilir, o kadar yapabilir. Müsaade etmediğini yapamaz. Bakınız biz burada sağlık reformunu yaptık ama sayın Obama hala sağlık reformunu yapamadı. Niye? Müsaade etmedikleri için. ‘Peki sen bunu niye istiyorsun?’ Ya bizim derdimiz başka ama hiç olmazsa verdiği yetkiyi başkan sonuna kadar kullanabiliyor ve atananların değil seçilmişlerin daha hakim, daha kudretli olduğu bir yapı ortaya çıkıyor. Gerçek demokrasi bu, ileri demokrasi bu. Seçilenlerin atananları, atananların seçilenleri buradaki ayrımı yaptığın zaman atananlar seçilenleri değil seçilenler atananları ne yapacak, yönetecek. Olay bu. Yani bir bürokratik oligarşi burada emperyal bir anlayışla egemenlik sürdürmeyecek. Sen tercihlerinden dolayı gece gündüz millete hakaret et, seçim günü gelince git milletten destek iste. Göbeğini kaşıyan adam dediğin millet sana oy verir mi? Vermez. Millet kendisine saygısı olmayana itibar etmez. Ülkeye yönetme sorumluluğunu hiç vermez. Önce millete, milletin tercihlerine saygı göstermeyi öğreneceğiz” dedi.
“TERBİYESİZLİKLE ELDE ETMEYE KALKARSAN CEVABINI ALIRSIN”
“Anayasanın, hukukun, yasaların sana vermediği bir hakkı, milletin sana teslim etmediği bir gücü hakaretle, küfürle, tehditle, terbiyesizlikle elde etmeye kalkarsan cevabını alırsın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiç kimsenin bu ülkeyi kaosa sürüklemesine, bu ülkede demokrasi iklimini zehirlemesine izin veremeyiz. Bu her şeyden cumhurbaşkanı olarak benim en başta gelen görevimdir. Ayrıca nefsi müdafaa hakkı diye bir şey var. Bana saldıranlara, bana hakaret edenlere karşı gereğini yapmak öncelikle hukuk ortamında benim nefsi müdafaa hakkımdır. Aslında bunların şöyle sıkı bir ahilik dersine ihtiyacı var. Biraz önce ifade ettik. Neydi ahiliğin üç şartı; bir dilini bağlı tutacaksın, iki gözünü bağlı tutacaksın, üç belini bağlı tutacaksın. Hünkar Hacı Bektaş-i Veli onun sözlerine de bunlar kulak vermezler. Ne diyor, ‘Eline, beline, diline sahih çıkacaksın. Çıkmazsan sonuçlarına katlanırsın. Onun için demişler, edep yahu demişler. Edep yahudaki nedir biliyor musunuz, el, dil, bel. Bu ilkelere uymayanlar hak ettikleri dersi ahilerimizden, milletimizden almışlardır, almaya devam edeceklerdir. Şimdi Kırşehir’e gidişimi yadırgayan siyasi gelen başkanlar var ve diyorlar ki, ‘meydanlara çıkıyor, cumhurbaşkanlığı yeminini unutmuş, meydanlarda konuşuyor.’ Tabi bunlar Cumhurbaşkanlığı yemininin muhtevasını da herhalde bilmiyorlar. Her zaman söylüyorum, ben tarafım ama bu bir siyasi partinin tarafı olmak anlamına gelmeyecek. Nedir? Ben milletin tarafındayım, bunu görmek lazım. Onlar bunu göremiyor ve Kırşehir’de bir toplu açılış töreni ve bu toplu açılış törenine cumhurbaşkanı olarak davet ediliyorum, ben oraya gitmeyecek miyim? Gittik, oraya on binlerce insan geldi, onlara konuşmayacak mıyız? Yapılan bu niye rahatsız oluyorsunuz? Şimdi Cuma günü Bursa’dayım. Orada da açılışlar yapacağız. Orada Roman vatandaşlarımızla bir araya geleceğiz. Onlara da hitap edeceğiz. Daha sonra başka illerde hem teşekkür ziyaretlerini, hem bu tür ziyaretleri de aynı şekilde yapacağız. Niye bunlardan rahatsız oluyorsunuz. Ne dedim, masada sadece gelen evrakları imzalayan bir cumhurbaşkanı olmayacağım dedim. Koşan, koşturan, yatırımları yerinde takip eden, izleyen bir cumhurbaşkanı olacağım dedim. Bu benim en doğal hakkım niye bundan rahatsız oluyorsun. Yatırımları yerinde takip etmekte bu yemine acaba aykırı mı düşüyor? Nasıl bir iştir bu ve bunları kontrol etmek, takip etmek en doğal hakkımdır, milletin adımı bunları takip etmek benim görevimdir. Şunu da söylüyorum, diyorum ki, 7 Haziran bu ülkede, milletimizin yeni Türkiye için bir irade ortaya koyma günüdür diyorum. 7 Haziran bu ülkede maalesef başaramadığımız yeni anayasa olayı başarabilmek için iradesini ortaya koyma günüdür diyorum. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz. Eğer milletimiz kime bu yetkiyi verecek olursa, bu yetkiyi alanda diyorum anayasayı yapabilecek bir güçte alsın ki gelsin hem yeni Türkiye’nin temellerini atsın, hem de yeni anayasa ile birlikte isterse başkanlık sistemini getir, isterse getirmez karar milletindir benim değil. Sonunda 7 Haziran’da benimde sizler gibi bir tane oy hakkım var, ben gidip o bir tane oy hakkımı kullanacağım. Ben ailemin de oylarına karışamam. Kulübenin içerisine girdiği zaman nereye oy verdiğini bile bilir miyim? Bilemem. Yıllardır bu fikirleri ifade ediyor, gündeme getiriyoruz. Dikkat ederseniz ne anayasa, ne başkanlık sistemi tartışmalarında ortaya koyduğumuz bir ön şart, bir dayatma yok. Türkiye’nin bu değişime, bu dönüşüme ihtiyacı olduğuna inandığımız için, herkesin görüşünü serbestçe ortaya koymasını istiyoruz. Bunların hepsi konuşulacak, tartışılacak, bir formata, bir metne dönüştürülecek ve sonunda nihai kararı elbette milletimiz verecek” şeklinde konuştu.
Sistemin değişmesinin muhalefet için de bir fırsat olabileceğini, bu sistemle muhalefet partilerinin iktidar olmaları şansı bulunmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yeni anayasaya, başkanlık sistemine ihtiyacı olduğunu düşündüğünü dile getirdi.