NURULLAH ÖZKILIÇ/Aşkın doruklarında yanıp kavrulan bir kalbin iniltilerinde bir hasretin yankılarını seziyorum. Batan güneşin sararan ışıklarında yepyeni bir şafağın aydınlık parıltılarını hissediyorum. Sağanak yağmur altında kalmış, fırtınalı karanlık bir gecede şimşek aydınlığında yol bulmaya çalışan bir ruhun hafakanlarını yaşıyorum. Ruhum cendere içinde sırılsıklam olmuşken bir yaz güneşine iltica ediyorum.
Hani nerede o günler ki yemyeşil Tuna vadilerinde zafer naraları ile kılıç parıltılarının aydınlığında alnını secdeye mıhlayan bir simanın kulluk zarafetinin inceliğini gösteren bir ruh enginliğinin hazzını hatırlıyorum. Zafer sarhoşluğu içinde azgınlaşan nefis canavarlarına inat, dehlizlerde Allah’a el açan cihan fatihlerinin dünyalarında şükrün zirve buudlu yaşandığı talihli kulların hasretiyle yanıp tutuşuyorum.
Tarihin derinliklerine uzanan bir zaman tünelinde geçmişin aydın ve parlak ihtişamını düşünüyorum. Askerine haram lokma yedirmeyen ve bu ruhla cihan padişahlarının dudaklarını patlatan Yavuzları, Kanunîleri hatırlıyorum. Ordusu ile Balkanlara doğru yol alırken elma bahçelerinden geçerken askerin bir tek elmayı dahi almadığı bir hakikati yaşayan Murat Hüdavendigâr’ın hasta yatağından dipdiri bir ruhla ayağa kalkışını ve helal lokma yiyen bu askerle dünyayı fethedeceğine olan inanç ve azmini gıpta ile bu günlere taşımak istiyorum.
Cihat ruhu ile kıtalar aşan ecdadımın i’la-yi kelimetullah için sıcak yatağına dönmediği günlerde çekilen çile ve ıstırapların kaynağında yatan aşkın, vecd ve imanın derinliğine hayranlıkla bakıyorum. Bir karınca misali yollara düşüp gönüllerde bayraklaşan bir sevdanın doruk noktada yaşandığı günlerin tatlı hatıralarında ruhumu teselliye çalışıyorum.
Füzulî’nin:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabip,
Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır.”
Dört yüz çadırlık bir beylikten üç kıtaya damgasını vurarak bir cihan devletine ulaşan Osmanlı Türkü’ndeki aşk, heyecan ve imanın karşısında saygıyla ve hürmetle eğilmek istiyorum. Şeyh Edebali’den aldığı feyiz ile Türkün en büyük kızıl elması haline gelen İstanbul’un fethine kendisini memur gören ecdadımın sarsılmaz imanı, eğilmez başı ve sönmeyen aşkını düşünüyorum. Bu aşk ateşinde Allah sevdası ile cepheden cepheye koşan cihangir Asya Orduları’nın kahraman evlatlarındaki korkusuz yürek, bükülmez bilek ve bu eşsiz şecaate yeniden doğmak istiyorum.
Kuran kaynağından soluk alan Asr-ı Saadet hayatına yeniden dönmek istiyorum. Batı adamının hayran olduğu ve Türk’ün muhteşem devirlerinde,
Avrupalının:
“Ordu, donanma yürürken muzafferen ileri,
Üzengi öpmeye hazırdı garbın elçileri. (M.Akif)”
Türk Milleti’nin muhteşem devirlerinde üzengi öpmek için kuyruğa giren batı adamının hayranlıkla takip ettiği Müslüman Türk’ün vakarlı günlerini hayranlıkla hatırlıyorum.
Ve şimdi, evet! Şimdi:
Üç kıtada at oynatmış, dünya haritasına mührünü basmış, yeryüzünde cihadın takipçisi, adaletin öncüsü olmuş olan Müslüman Türk Milleti’nin mirasına varis olan Türk Gençliği’nin yepyeni bir aşk ve heyecanla tarih sahnesine çıkmasını bekliyorum. İlim, teknik ve medeniyette Türk Milleti’ni layık olduğu en şerefli sandalyeye oturtmasını arzu ediyorum. Bilgi çağında ilim ve irfanla bezenip muhteşem tarihinden feyiz alarak Türk Gençliği’nin aydınlık yarınlara kanat açmasını diliyorum.
Milliyetçi, mukaddesatçı bir şuurla, iman ve aksiyon adamı olarak Müslüman Türk Gençliği’nin âleme nizam verme ülküsünü destanlaştırmasını bekliyorum. Her türlü insan hak ve hürriyetlerinin doruk noktada yaşandığı, hakkın haklı olduğu bir dünyaya yelken açmasını istiyorum. Zalimlere baş eğdiren bir tavırla mazlumun hamisi, zalimin korkulu rüyası olmasını, hakkın ve adaletin hâkim olduğu bir hayatın hayata hâkim olmasını arzu ediyorum.
Zengin, müreffeh, başı dik insanların sevgiyle, muhabbetle sarmaş dolaş olduğu, dostluk ve kardeşliğin zirvede yaşandığı, riyadan ve gösterişten uzak insanı bir Allah emaneti hassasiyeti ile kucaklayan gönül sahiplerini görmek istiyorum.
Ve nihayet Allah ve Peygamber sevgisi ile dolup taşan, Allah aşkıyla yanıp kavrulan hasbî insanlarla, vatan ve milletimin ebed müddet yaşama ülküsüne gönül veren Türk Bayrağı’nın altında yaşamaktan gurur duyan vatan evlatlarını şahlanışını görmek istiyorum. Milliyetçi, mukaddesatçı, hak ve adalet ölçüsünde örnek, edep ve terbiye buutlu, ilim ve irfanla tezyin edilmiş, iktidar olduğunda muktedir olan dirayetli insanların hayata hâkim olduğu bir dünya düşlüyorum.
Ve bu dünyayı, kafaları ilim ve fenle dolu kalpleri vatan ve millete hizmet aşkıyla çarpan ahlâk ve fazilet timsali Müslüman Türk Gençliğinden bekliyorum.