Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Esin Dayı, Atatürk’ün Türk kadınına bakış açısına dair bilgiler verdi. Atatürk’ün, belli bir siyasi olgunluk ve bilince ulaştığında; devletin ve milletin içinde bulunduğu olumsuz şartlardan, idari, siyasi, askeri, sosyal, ekonomik, kültür ve eğitim konularındaki geri kalmışlıktan rahatsızlık olmaya ve çözüm aramaya başladığını kaydeden Dayı, “O’nun zihnini meşgul eden ve çözülmesi gereken önemli bir sorun olarak gördüğü konulardan biri de, o günkü Türk toplumundaki kadının yeriydi. Kadının, kendisinden beklenen sonsuz hizmet ve fedakarlığa rağmen, en tabii ve insani haklarından mahrum edilmesi, özellikle dinin, gelenek ve göreneklerin, kadını tahakküm altına almak için kullanılmasından rahatsızlık duyuyordu.” dedi.
//KADIN HAKLARINDA İKİ DÖNEM
Atatürk’ün, Türk kadını hakkındaki düşüncelerinin, onun, bir vesile ile tuttuğu notlardan, arkadaşları ile sohbetlerinden; halka, özellikle de kadınlara hitaben yaptığı konuşmalardan anlaşıldığını dile getiren Prof. Dr. Esin Dayı, M. Kemal’in bu düşüncelerinin, Cumhuriyet öncesi ve sonrası şeklinde iki başlık altında ele alınması gerektiğini ifade etti.
//ATATÜRK’E GÖRE TÜRK KADINI
Atatürk’ün, Türk kadını ile ilgili olarak, Cumhuriyet öncesinde; bu konuda eksik veya yanlışları görüp, neler yapılması hakkındaki duygu ve düşüncelerini dile getirdiğini aktaran Esin Dayı, Cumhuriyet sonrasında ise, bu sorunların çözülmesi için çaba gösterdiğini dile getirdi. M. Kemal’in, o yıllarda sosyal hayatta inkılaplar yapmayı ve bunu yaparken de, zamana bırakılarak ve kendiliğinden yavaş bir şekilde gerçekleşmesini değil, hızlı ve seri bir şekilde olmasını düşündüğünün anlaşıldığını belirten Dayı, “Atatürk’e göre; bir milletin medeniyet seviyesi, o milletin kadınlarının hayatı ile ölçülür. Gerçekten medeni toplumlarda kadınların kişiliğine saygı duyulur, onun her türlü hakkı korunur. Hayat koşullarının, fikir ve kültür seviyesinin yükseltilmesine çalışılır. Bütün bu özellikleri Türk kadınına kazandırmak isteyen Atatürk; ilk adımı, her işin başı olan eğitim alanında atmıştır. Milli Mücadele’nin yoğun olduğu günlerde, 15-21 Temmuz tarihlerinde Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’ne, 250 kadar bay ve bayan öğretmen katılmıştı. Bu durum, Atatürk’ün, sadece vatan savunmasında değil, eğitim alanında da, kadın ve erkeği beraber görmek istediğini ortaya koyuyor.” ifadelerini kullandı.
//KADINA DÜŞEN GÖREV, HAKLARINI SAHİPLENMEKTİR
Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Esin Dayı, M. Kemal’in, Cumhuriyet öncesinde Türk kadını ile ilgili olarak düşündüğü tüm projeleri, Cumhuriyet sonrası teker teker hayata geçirdiğini dile getirerek, kadınların bu süreçten sonra sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik hayatta hak ettiği yeri almaya başladıklarını belirtti. Prof. Dr. Esin Dayı, şunları kaydetti: “Atatürk, Türk toplum hayatında; kadınların ilmen, irfanen ve diğer hususlarda erkeklerden kesinlikle geri kalmamış olan Türk kadınına, kaybettiği hakları yeniden kazandırmıştır. Türk kadınına tanınan tüm haklar, Türk inkılabının en belirgin özelliğidir. Zaten Atatürk’ün gerçekleştirdiği inkılaplar ya doğrudan ya da dolaylı olarak kadınları ilgilendirmiştir. Türk kadının hayatındaki bu köklü değişiklikler, gerçekten hızlı ve insanı hayrete düşürebilecek bir şekilde gelişmiş, sonuçta başarıya ulaşmıştır. Bundan sonra Türk kadının yapacağı en önemli görev, kendisine tanınan özel ve siyasi haklarının bilincine vararak; onları sahiplenmek, korumak, faydalanmak ve uygulanmaya konulmasını sağlamaktır. Çünkü, sahip çıkılamayan hakların geleceği, çoğu zaman kaygı yaratır. Hatta zaman ve şartlara göre şahsi onurunu koruyarak, görev ve sorumlulukları nispetinde haklarını geliştirmelidir.”