AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ne kadar güçlü olursak olalım, yüzde 50 oy değil yüzde 70 oya, daha ileri oylara da inşallah yürürüz, yürürsek yürüyelim hiçbir zaman halk karşısında kibre kapılmayacağız" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ne kadar güçlü olursak olalım, yüzde 50 oy değil yüzde 70 oya, daha ileri oylara da inşallah yürürüz, yürürsek yürüyelim hiçbir zaman halk karşısında kibre kapılmayacağız. Halk karşısında tahakküm içinde olmayacağız. Halkın terini, halkın gözyaşını küçük görmeyeceğiz. Aydın despotizminin getirdiği, 'Biz seçilmişiz, biz iyi eğitilmişiz, onlar ise çarıklılar' diyen o eski zihniyeti yerle bir edeceğiz" dedi.
AK PARTİ 23. İSTİŞARE VE DEĞERLENDİRME TOPLANTISI
Davutoğlu, AK Parti 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı açılış konuşmasında, iki haftada bir olan Bakanlar Kurulu toplantılarını her hafta yapmaya başladıklarını belirtti.
Yeni Türkiye'nin temel omurgalarını tayin ederken bakanlıkları ve kurumları tek tek ziyaret ettiğini anımsatan Davutoğlu, bu hafta içinde de Genelkurmay Başkanlığına, Merkez Bankası ve MİT Müsteşarlığına gideceğini söyledi.Resmi görmek, doğru okumak ve birlikte paylaşmak üzere devletin her kademesiyle bir istişare süreci başlattıklarını dile getiren Davutoğlu, bakanlıklara ziyaretlerin devam edeceğini anlattı.
Davutoğlu, AK Parti Genel Merkez'de bütün birimlerle tek tek kendi odalarında görüşmeler yaptığına dikkati çekerek, "Grubumuzla, bütün geçmiş gruplarımızla ve bugünkü grubumuzla 7 bölge bazında ayrı ayrı uzun istişareler yaptık. Büyükşehir olmayan belediye başkanlarımızı Amasya'da topladık. Büyükşehir belediye başkanlarımızı da önümüzdeki hafta Bursa'da toplayacağız, onlarla da istişareler yapacağız" diye konuştu.
Bütün bu istişarelerle bugünkü büyük ve geniş toplantının zeminini hazırladıklarını dile getiren Davutoğlu, gerçekleştirdiği görüşmelerde arkadaşlarının verdiği her bilgiden istifade ettiğini kaydetti.
"HEPİMİZ ÖĞRENME SÜRECİNDEYİZ"
"Hepimiz nihayet bulunduğumuz alanda ne kadar etkili ve yetkili olursak olalım öğrenme sürecindeyiz" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:"Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım ziyaret esnasında Türkiye'de 22,5 milyon öğrenci var dediğinde orada genel müdürümüz, dedim ki haddini bilse herkes Türkiye'de 77 milyon öğrenci var. Hepimiz bir şekilde kibirden uzak, kendi yönettiğimiz kurumların bize verdiği bilgilerin getirdiği üstünlük anlayışından veya toplumsal ilişkilerde her türlü kibirden uzak bir şekilde mahviyetle hem öğrenmeliyiz hem bildiklerimizi paylaşmalı ve öğretmeliyiz. Onun için gece birlere ikilere kadar bu toplantılar sürdü. Mümkün olan en derin perspektifle tabloyu net olarak görebilmek için. Hem devlet yönetiminde hem parti yönetiminde hem grup yönetiminde hem yerel yönetimlerde, bugün de burada genel istişarelerde."
TARHAN'IN CHP'DEN İSTİFASI
Davutoğlu, CHP'nin de bugün Antalya'da Değerlendirme ve Seçime Hazırlık Toplantısı yaptığına değinerek, CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın partisinden istifa ettiğini hatırlattı.
AK Parti'nin bu istişareye arka arkaya gelen büyük başarılarla, şölen, şenlik ve düğün havası içinde gelirken, ana muhalefet partisinden bir milletvekilinin istifa ettiğini aktaran Davutoğlu, "Tarihi kayıt olsun diye küçük bir analizini yapmak istiyorum istifa açıklamasının. Sorumsuz çağrılar, belirsiz politikalarla, halktan kopuk muhalefet anlayışında ısrar edeceği anlaşılan CHP yönetiminin, iktidar umudu bulunmayan yanlış politikalarının parçası olmamak için istifa ediyor. Altına imza atıyorum ben de. Birer birer analiz edelim. Çünkü CHP'yi CHP'li anlatıyor. Biz anlatsak ön yargı da biz CHP'li kendi tecrübesiyle CHP'yi anlatıyor. Dolayısıyla buna dikkatle bakmak lazım. Ne diyor? Dört unsurun altını çizdim. Sorumsuz çağrılar, doğru. En son Kobani olayları olurken nasıl sorumsuz bir çağrı yapıp, ateşe körükle gittiklerini millet ve cümle alem biliyor. Belirsiz politikalar, elhak doğru" değerlendirmesinde bulundu.
BELİRSİZ POLİTİKA, BELİRSİZ ZİHİN
Davutoğlu, Suriye ve Filistin konularında ne düşündüklerinin belli olduğunu vurgulayarak, "Ama Kılıçdaroğlu'nun ne düşündüğünü şöyle 3 cümlede anlatabilecek bir CHP'li var mı? Yok" diye konuştu.
Ekonomi politikasında ne düşündüklerinin ortada olduğunu dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kılıçdaroğlu'nun ekonomiyle ilgili şöyle 3 cümlelik bir anlatımını bilenler var mı? En son çarpıcı örneği, belirsiz politika değil sadece belirsiz zihin. 'Kobani nerede' diye soruyor bir televizyon spikeri. 'Kobani Suriye'de bir şehir' diyor. Buradan başlayarak belirsiz politikanın esası nedir biliyor musunuz? Belirsiz zihin. Zihinde bir resim olmazsa politika belirli olabilir mi? Zihinde ve gönülde bir ideal olmazsa politika ortaya konabilir mi? En çarpıcısı da halktan kopuk muhalefete anlayışı. Elhak doğru. Bakınız ben bir taraftan bu istişareleri yaptım, bir taraftan Kobani'de vandallarla mücadele etmenin çabası içerisine girdik, uyuşturucu mücadelesi vesaire onları zikredeceğim..."
"HALKIN TERİNİ, HALKIN GÖZYAŞINI KÜÇÜK GÖRMEYECEĞİZ"
İki ay içerisinde Söğüt, Konya, İstanbul, Kırşehir, Kayseri, Malatya, Samsun, Amasya ve Kahramanmaraş'ı ziyaret ettiğini belirten Davutoğlu, her birinin sembolik önemi bulunduğunu söyledi.Davutoğlu, bu ziyaretleri halkla bütünleşmek ve halkla iç içe olmak için gerçekleştirdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:"Aynı dönemde Kılıçdaroğlu'nun, Bahçeli'nin, Demirtaş'ın programlarına bakın. Halkla ne kadar kucaklaşmışlar? Anlayamadıkları, bizi çözemedikleri yer burası. Biz siyasetin enerjisini, o miting meydanında terlemiş, bizim için terlemiş ya da sokakta bizimle birlikte terlemiş bir vatandaşımıza etnik ve mezhebi kökeni ne olursa olsun sarıldığımızda teri terimize değdiğinde, gönlü gönlümüze değdiğinde, yüreği yüreğimizin ritmiyle attığında siyasetin enerjisini buluyoruz ve bunu hiç bırakmayacağız. Ne kadar güçlü olursak olalım, yüzde 50 oy değil yüzde 70 oya, daha ileri oylara da inşallah yürürüz, yürürsek yürüyelim hiçbir zaman halk karşısında kibre kapılmayacağız. Halk karşısında tahakküm içinde olmayacağız. Halkın terini, halkın gözyaşını küçük görmeyeceğiz. Aydın despotizminin getirdiği, 'Biz seçilmişiz, biz iyi eğitilmişiz, onlar ise çarıklılar' diyen o eski zihniyeti yerle bir edeceğiz. Çünkü biz ne kadar iyi eğitilmiş olursak olalım, her birimizin, sayın iki cumhurbaşkanımızın da hepimizin de aile geçmişine bakınız. Babalarımız işçidir, esnaftır. Bizim iyi eğitilmiş olmamız halktın üstünde olduğumuz anlamını getirmiyor."
"İSTİKBALİMİZ DE SADECE HALKLA BİRLİKTE OLACAKTIR"
"Konya'da, Diyarbakır'da ya da Edirne'de belli bir yaşta o eli emekle nasırlaşmış bir vatandaşımızı, bir amcayı gördüğümde yüzünde babamı görüyorum, dava arkadaşlarımın babalarını görüyorum. Gözleriyle bize dua eden anneleri gördüğümde onları görüyorum" ifadelerini kullanan Davutoğlu, halktan kopmadıklarını, hiçbir zaman da kopmayacaklarını vurguladı.
Davutoğlu, "Kökümüz halktır, geleceğimiz halktır, istikbalimiz de sadece halkla birlikte olacaktır ama milletvekili halklı. Halktan kopuk muhalefet anlayışı. Biz iktidarız. Diyebilirdim ki ben şu anda devletin birçok işi var. Ankara'da oturup biraz bu işlere bakalım. Arkadaşlarıma söyledim. Hafta içi devlet işi yapacağız, parti işini yapacağız, hafta sonu vatandaşlarımızla beraber olacağız. Daha yeni başlıyoruz" ifadelerini kullandı.Bütün kongre ve seçim mitinglerine katılma konusunda talimat verdiğine işaret eden Davutoğlu, her hafta 3-4 kongreye katılacaklarını bildirdi.
"TEREDDÜT ETMEK BİZİM KİTABIMIZDA YAZMAZ"
Davutoğlu, Türkiye'nin her yerini 3 Kasım 2002'deki gibi büyük bir aşk ve azimle yine dolaşacaklarını ifade ederek, şöyle devam etti:"Yorulmak, tereddüt etmek bizim kitabımızda yazmaz. Gitmeyeceğimiz şehir, ziyaret etmeyeceğiz ilçe, görmeyeceğiz mahalle semt kalmayacak. Yine CHP açısından çarpıcı bir tespit. CHP yönetiminin iktidar umudu bulunmayan, elhak bu da doğru. Herhangi bir CHP'liye yani sadece CHP yönetimine değil, CHP'ye oy veren vatandaşlarımıza da 'oy veriyorsunuz ama iktidara gelir mi' diye sorsanız herhalde gelir diyenlerin oranı yüzde 1-2'yi geçmez. Çünkü iktidar ümidi bulunması için bir vizyonun, bir iddianın olması lazım, bir perspektifin olması lazım, millete olan bir inancın olması lazım. Bunlar yok. Onlarda iktidar umudu bile yok, iktidar umudu bile taşımıyorlar. Biz ise iktidarın bütün ahlaki, siyasi sorumluluğunu omzumuzda taşıyoruz, taşımaya devam edeceğiz."
KİMSE MİLLETE MUHTIRA VEREMEYECEK
Başbakan Davutoğlu, "2007'de e-muhtıra, muhtıraların sonuncusuydu. Bundan sonra da kimse bir daha muhtıra veremeyecek, kimse millete muhtıra veremeyecek" dedi.
Davutoğlu, Afyonkarahisar'da düzenlenen AK Parti 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda, geçmişteki bütün hareketlere bakıldığında, değerlerle siyaset ve toplumsal düzen arasında yeni bir denge kurduklarının görüleceğini belirtti.
Davutoğlu, herbirinin öncesi ve sonrası olduğunu, ahlak ile siyaset arasında denge kurulduğunu ve o ahlaki değerlerin siyasetin doğasını değiştirdiğini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, "AK Parti'nin getirdiği ahlaki değerler de yasaklara, yolsuzluklara karşı ortaya konan ahlaki değerler de Türkiye'de siyasetin doğasını değiştirmiştir" ifadesini kullandı.
AK Parti'nin türbülansa girmesinin beklendiğini kaydeden Davutoğlu, insan odaklı, milli ve evrensel değerlere dayalı, hem Türkiye'de hem de dünyada yeni bir inşa hareketinin öncüsü olarak AK Parti'nin herhangi bir parti olmadığını her aşamada gösterdiklerini kaydetti.
Geçmişte benzer şekilde başka partilere kurulan tuzakların hepsinin AK Parti'ye de kurulduğunu anımsatan Davutoğlu, AK Parti'nin değişim süreçlerinde türbülansa girmesinin, fertlerinin birbiriyle ihtilaf içinde siyasi ikbal peşinde koşmalarının beklendiğini ama bunun olmadığını vurguladı.
Davutoğlu, "Çünkü biz bütün diğer zikrettiğim hareketler gibi her birimizin şahsi hesaplarının ve hayat planlamalarının ötesinde, milletin ve insanlığın geleceğiyle ilgili planlamaların ve nihayetinde Allah'ın takdirinin egemen olduğu bir dünyaya inanıyoruz" diye konuştu.
Geçmişte Kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaseten yasaklandığını, genel başkanlık tartışması başlamasının beklendiğini, 2002 seçimlerinin bu anlamda bir ibret olduğunu, siyasi lideri yasaklı bir hareketin büyük bir başarı elde ettiğini anımsatan Davutoğlu, Erdoğan Başbakan olunca da eski Türkiye'nin alışkanlıklarının tekrar canlandırılmaya çalışıldığını, kendilerine "Haddinizi bilin, sakın ola ki halk size oy verdi diye Türkiye'nin geleceğiyle ilgili planlamaları yapacağınızı zannetmeyin" mesajı verildiğini, kendilerinden sadece baraj ve yol yapmasının beklendiğini ifade etti.
Yılmadıklarını, devam ettiklerini vurgulayan Davutoğlu, 2004 ve 2005'de adından başka hiç bir şekliyle cumhuriyeti andırmayan "cumhuriyet mitingleri" tertip edenlerin milli iradenin önüne set çekmeye çalıştığını, 2007'de e muhtıra verildiğini anımsattı.
Davutoğlu, "Ki muhtıraların sonuncusuydu. Bundan sonra da kimse bir daha muhtıra veremeyecek. Kimse millete muhtıra veremeyecek. Ama o muhtıra karşısında kaya gibi duran bir AK Parti grubu vardı, AK Parti teşkilatı vardı. Onun lideri ve onun kadroları vardı. Onlara rağmen bütün o çabalara rağmen AK Parti içinden bir cumhurbaşkanı, seçimler sonrasında milli iradeyi temsilen TBMM tarafından seçildi ve onurla vazifesini yürüttü" şeklinde konuştu.
"BRE GAFİLLER, KÖKÜ MİLLET OLANIN KURUTULMASI MÜMKÜN MÜ?"
AK Parti hareketini durdurmanın mümkün olmadığını görenlerin başka girişimleri de olduğunu anımsatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Cumhurbaşkanlığı makamı ki rahmetli Özal'ın istisnai tutumu dışında hep anayasal olarak 12 Eylül Anayasası'nın getirdiği prensiplerle milli iradeyi sınırlamak için, fren yapmak için bir takım yetkilerle donanmıştı, baktılar ki cumhurbaşkanlığı makamı bu kez aynı Özal çizgisinde kararlı bir şekilde milli iradeyi savunan AK Parti kadrolarının içinden biriyle temsil ediliyor bu sefer AK Parti'ye kapatma davası açıldı. Yeni anayasa yapma tartışmaları yürürken bu çabalar içindeyken kapatma davası açıldı. 'Kökünden kurutalım' dediler. Halbuki bre gafiller kökü millet olanın kurutulması mümkün mü? Kökü millet olanın, kökü tarih olanın kurutulması mümkün mü? "Rahmetli Adnan Menderes'i astınız, durdurabildiniz mi? 12 Eylül'de şu veya bu taraftan gencecik insanları astınız, durdurabildiniz mi? 28 Şubat'ta milli iradeye bu sefer postmodern bir darbe vurmak istediniz, durdurabildiniz mi? Durduramazsınız çünkü bizim kökümüz, ateşe yürüyen bir peygambere inananlar. Ölüme giden Hz Hüseyin'e inananlar durdurulabilir mi? Hangi güç bizi korkutabilir?"
Ehlibeytin, bu topraklara Horasan erenleri olarak gelenlerin, evladı fatihanların, müstevlilere karşı Afyon'dan İzmir'e doğru yürüyen istiklal ordularının yolundan ve izinden yürüdüklerini belirten Davutoğlu, "Bizi durdurmak mümkün mü?" dedi.
"ADINI DOĞRU KOYMAMIZ LAZIM"
Davutoğlu, AK Parti'nin kapatılamayınca bu kez uluslararası alanda büyük kampanyalar yürütüldüğünü, Davos'taki onurlu duruşu cezalandırmak için bütün uluslararası medyanın, çevrelerin tam bir kuşatma harekatına girdiklerini, "eksen kayıyor, Türkiye nereye gidiyor?" dediğini, her türlü iftirayla AK Parti hareketini karalama çalışmaları yürüttüklerini, son olarak da "uluslararası teröre destek veriyor iddiası"yla bu hareketin karalanmaya çalışıldığını kaydetti.
Bu karalamaları yapanlarla ülke içinde işbirliği yapanlar, bozguncularla birlikte davrananlar çıktığına ancak bu hareketi durduramadıklarına dikkat çeken Davutoğlu, "Baktılar ki bürokratik vesayetler üzerinden durdurulamıyor, baktılar ki bir şekilde Ankara merkezli oyunlarla durdurulamıyor bu kez 2013'te Gezi olaylarıyla sokağı şiddetle hareketlendirerek, bunun buradan altını çizmek istiyorum, fikir özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü insanlık onurunun bir parçasıdır. Bize karşı olan, en karşı olan, en ağır eleştiri yapan kim varsa hangi kesim varsa onların toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünün de savunucusu biziz, garantörü, hamisi biziz ama Gezi olayları bahane edilerek başlatılan o gösterilerde şiddetin her türlüsü uygulandı, toplumsal tahrikin her türlüsü yapıldı, uluslararası kampanyanın her türlüsü sergilendi. İstendi ki ve beklendi ki Türkiye, Mısır gibi Ukrayna gibi Suriye gibi toplumsal bir kaosun içine sokulabilsin ama yine hesap edemedikleri bir şey vardı; Toplumun her kesimini temsil eden, güçlü ve milli iradeye sahip AK Parti kadroları iktidardaydı" diye konuştu.
Davutoğlu, bunu yapanların AK Parti'yi durdurmanın mümkün olmadığını gördüğünde ise dini görünümlü başka hareketler üzerinden 17-25 Aralıkla dolaylı bir darbe teşebbüsünün içine girdiklerine işaret etti.
Bu sıralamayı, tarihi seyri takip edenlerin oyunun ne olduğunu göreceğini belirten Davutoğlu, şunları söyledi:"Kongrede, devir teslimde ben de, Sayın Cumhurbaşkanımız da bahsettik; bizim ahlaki anlayışımız, ahlak-siyaset ilişkisi perspektifine bakışımız, yolsuzluklara karşı en kararlı mücadeleyi bir temel ilke olarak görür. Kardeşimiz olsa, milletin helal rızkından herhangi bir şey çalınmasına izin vermeyiz. Bunun için ne mücadele gerekiyorsa yaparız ama bunlar bahane edilerek eğer 30 Mart, Cumhurbaşkanlığı ve 2015 seçimleri seçim öncesi bir çok gayri ahlaki dinlemlerle insanların özel hayatlarına girerek bir bomba tesiri yapsın diye ve etrafa da 'bu hükümet 1 Ocak'ta artık bitecek' diye bir planlama içinde eğer birileri harekete geçmişse bunun adı yolsuzluklarla mücadele değildir. Bunun adı millet iradesiyle gelen bir iktidarın, dolaylı bir darbeyle indirilmesi teşebbüsüdür, adını doğru koymamız lazım."Buna da direndiklerini, 30 Mart'ta milletin iradesini ortaya koyduğunu hatırlatan Davutoğlu, AK Parti kadrolarının bir kaç küçük fire dışında bütün bu süreçlerden tertemiz ve tek bir ekip olarak çıktıklarını vurguladı.
"GERÇEK BİR SİYASİ AHLAK DERSİDİR VE SİYASİ BAŞARI DESTANIDIR"
Başbakan Davutoğlu, bunu iftiharla, bu kadroya mensup olmanın onuruyla zikrettiğini, sürecin zor olduğunu, sürecin başka partilerde olsa büyük dalgalanmalar oluşturabileceğini söyledi.
Ardından AK Parti içinde bir genel başkanlık, başbakanlık tartışmasının çıkmasının beklendiğini, daha parti içinde istişareler devam ederken gazetelerde, tv'lerde bir çok senaryo üretildiğine değinen Davutoğlu, bu senaryolarda 'acaba AK Parti'lilerin zihnine, gönlüne bir fitne sokabilir miyiz?' düşüncesinin var olduğunu ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel Başkan olarak yaygın bir istişare, yoğun bir temas yürüttüğünü, sonunda bütün bu süreçte tamamıyla Türkiye'nin de istikrarına, AK Parti'nin de bu istikrar içindeki merkezi konumuna zarar vermeyen aksine tahkim eden neticeler elde ettiklerini söyledi.
Davutoğlu, Olağanüstü Genel Kongre'ye giderken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istişareleri esnasında kendisine bu ağır sorumluluğu yüklemek konusunda güvenen tüm kardeşlerine teşekkür ettiğini belirtti. "Ayrıca bu yol, kutlu yürüyüş tek bir kişinin yürüyüşü olmadığı gibi tek bir kişinin beşeri zayıf omuzları üzerinde yükselecek yürüyüş de değil" ifadesini kullanan Davutoğlu, partililerden, bütün bu yürüyüşü, emaneti, bir başka kardeşine devredene kadar omuz omuza kendisiyle birlikte üstlenmeleri ve saflarını bir tarağın dişlisi gibi omuz omuza tutmalarını talep ettiğini dile getirdi.
Sadece Türk siyasi tarihinde değil, dünya siyasi tarihinde de demokratik ülkelerde az görülen bir sürecin 2 ay içinde yaşandığına dikkat çeken Davutoğlu, şöyle devam etti: "Özal sonrası ANAP'ın, Demirel sonrası Doğruyol'un geçirdiği türbülanslardan sonra AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanının çok onurlu bir göreve hep beraber uğurlanmasından sonra AK Parti'nin içinde sağlanan bu birlik, beraberlik gerçek bir siyasi ahlak dersidir ve siyasi başarı destanıdır. Hepinize teşekkürü bir borç biliyorum. Hem 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ile ilk defa halk oyuyla seçilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan arasında herkesi onurlandıran, bütün dünyada takdirle takip edilen bir geçiş yaşandı hem de AK Parti içinde yine bayrak devir teslimi herhangi bir sancı olmadan aksine büyük bir emanetin bir şekilde devriyle sürekliliğini sağlamak yönünde ahlaki bir devir teslim yaşandı. Bununla ve buna katkı sağlayan herkesle gurur duyuyorum ve bunu diğer partilere de ders olmasını diliyorum çünkü bu geçiş sürecinde sağlanan başarı aslında bir siyasi ahlak örneğidir."
Hükümet programını sunmasının üzerinden yaklaşık 2 ay geçtiğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, bu süre içinde AK Parti kadrolarının ortak vicdanını, ortak aklını harekete geçirmek için 5 ayaklı istişare yürüttüklerini anlattı. Davutoğlu, Bakanlar Kurulu'nda daha önce görev almış tüm arkadaşlarına gösterdikleri olgunluk ve yeni görev alanlara bayrağı devrederken gösterdikleri ahlaki tutum dolayısıyla teşekkürü bir borç bildiğini sözlerine ekledi.
PROVOKASYON, TAHRİK İLE SİYASET YAPILMAZ
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Toplantı ve gösteri yapma hakkı herkesin hakkıdır onu koruruz ama şiddete yönelirse, kim yönelirse yönelsin ona karşı da en etkin tedbiri alırız. Bu iki aylık dönemde HDP'nin en ufak barışçıl bir çağrısını duydunuz mu? Provokasyon, tahrik ile siyaset yapılmaz" dedi.
Davutoğlu, dünyada da ülkede de görünür siyasi gelecekte, Türkiye'nin geleceğinin AK Parti ile şekilleneceği konusunda hiçbir tereddütün bulunmadığını söyledi.
Onun için herkesin şaşırdığını dile getiren Davutoğlu, 29 Ağustos'ta hükümeti kurduklarını, üç gün sonra yepyeni unsurlarıyla, ekonomisiyle, siyasetiyle yeni Türkiye idealini yansıtan hükümet programını açıkladıklarını dile getirdi.
"Çünkü bizim düşünmeye, 'Acaba ne yapacağız' diye vakit kaybetmeye tahammülümüz de yok buna gerek de yok" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Kadrolarımız hazır. Arkadaşlarımız oturdular, ben de birçok toplantıya bizzat başkanlık ettim. Üç gün içinde hem 30 Ağustos törenlerine katıldık hem programı 1 Eylül'de açıkladık. Bütün o hükümet programına katkıda bulunan arkadaşlara da bir kez daha teşekkür ediyorum. O zaman sormuşlardı, ilk toplantıda, 'Acaba hükümet programımız 8 aylık, hani 2011'den beri gelen 61. hükümetten devraldığımız hususları mı ihtiva edecek?' 'Hayır' dedim. Hükümet programı, öyle bir hükümet programı olacak ki 2023'e kadar ki 2015, 2019 seçimlerine de yön ve işaret verecek nitelikte olacak ve öyle hazırladık. Çünkü bizim siyaset anlayışımızda hiçbir zaman geçicilik, hiçbir zaman idare-i maslahatçılık yoktur."
"TÜRKİYE'DEKİ BARIŞI, HUZURU TEHDİT ETMEYE KALKTILAR"
"CHP böyle de HDP ne yapıyor?" diye soran Davutoğlu, "Bütün bu 2 aylık süreç içinde HDP'nin yaptığı tek şey, biz çözüm süreci iradesini ortaya koyarken, onlar çözüm sürecini sabote etmek için gencecik çocukları sokağa sürdüler, tahrik ettiler. Suriye'deki olayları bahane ederek Türkiye'deki barışı ve huzuru tehdit etmeye kalktılar" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, "Sonra aralarından yine aynı CHP gibi birçokları çıktı, günah çıkardı, 'Yanlış yaptık' diye. Biz de zannettik ki bu yanlışlarından ders alırlar. Tekrar bu sefer 1 Kasım için, bugün için çağrıda bulundular" diye konuştu.
Dün tekrar kendilerini uyardığını anlatan Davutoğlu, toplantı ve gösteri yapmanın herkesin hakkı olduğunu, onu koruyacaklarını ancak şiddete kim yönelirse yönelsin ona karşı da en etkin tedbiri alacaklarını vurguladı.
Davutoğlu, "Bu iki aylık dönemde HDP'nin en ufak barışçıl bir çağrısını duydunuz mu? Provokasyon, tahrik ile siyaset yapılmaz" ifadelerini kullandı.
"BU TOPRAKLARIN BİRLİĞİNİ TEMİNAT ALTINA ALACAK OLAN POLİTİKANIZ NEDİR?"
MHP'nin birçok konuda milli birliği öne çıkaran tutumuyla, bu söylemi benimseyen bir parti olduğunu belirten Davutoğlu, ancak çözüm süreciyle ilgili hükümetin koyduğu iradeye sürekli eleştiri getirdiğini bildirdi."Şimdi soruyorum MHP yetkililerine buradan, bu toprakların birliği ve beraberliğini teminat altına alacak olan politikanız nedir? Çıkın ve anlatın" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:"Biz o istiklal ordularının içinde bulunan her bir kardeşimizi eşit vatandaş olarak görüyoruz ve Türkiye'nin doğusunda da varız, batısında da varız, kuzeyinde de varız, güneyinde de varız. Kim ne yaparsa yapsın, ki kahraman belediye başkanlarımızı, il başkanlarımızı Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki, bir kez daha buradan selamlıyorum, o kahramanları selamlıyorum. Onların her biri milli birliğimizin bulundukları yerdeki kaleleridir. Peki siz neredesiniz? Orta Anadolu'da, Batı Anadolu'da milli birlik nutukları atmak, Türkiye'nin milli birliğini teminat altına almaz. Türkiye'nin her yerinde al bayrağı dalgalandırmayan hiç kimse, milli birlik iddiasında bulunamaz."
AK Parti'nin, bu anlamda Türkiye'yi kuşatan tek parti olduklarına işaret eden Davutoğlu, "Millidir AK Parti, yerlidir, bu topraklara aittir, bu toprakların çocuklarının partisidir. Nerede doğmuş olursa olsun. İster Diyarbakır'da, Hakkari Dağları'nda ister Edirne'de veya Kırklareli'nin Istranca Dağları'nda ister Toros Dağları'nda, hiç fark etmez. Hepsi bu toprakların idealini yansıtır" dedi.
"BU ÜLKEYE İHANET ÖLÇÜSÜNDE SONUÇLAR DOĞURUR"
Milli iradeye dayalı siyasetin esasının, bütüncül ve içselleştirici, yani kimseyi dışlamayan siyaset olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Şu veya bu lehçeyi, dili konuşuyor diye eğer onları doğuştan gelen bu özelliklerinden uzaklaştırmak için bir politika takip ediyorsanız hem gayriinsanidir hem gayrimillidir hem de bu ülkeye ihanet ölçüsünde sonuçlar doğurur. Bugün terör belasıyla uğraşıyorsak 12 Eylül'ün baskıcı, tek tipçi, askeri diktasının getirdiği yöntemler sebebiyle uğraşıyoruz. Diyarbakır hapishanelerinde yapılanlar, Konya'da ya da Edirne'de yapılsaydı da isyan ederdik, karşı çıkardık, Diyarbakır'da yapıldı diye karşı çıkmamıza da kimse karşı çıkamaz. O insanların haklarını, özgürlüklerini teminat altına almak, o yapılan hataları açıkça, hiçbir tereddüte mahal bırakmadan söylemek ve gerektiğinde de Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde olduğu gibi Dersim dolayısıyla çıkıp milletten özür dilemek, bir zillet değil aksine milli birlik ve beraberliği teminat altına alan onurlu bir davranıştır."
Kim yanlış yaparsa onun karşısında olacaklarını dile getiren Davutoğlu, "İster devlet adına yapsın ister bir örgüt adına yapsın ister bir sivil toplum kuruluşu adına yaparsa yapsın insanlık onuruna savaş ilan eden herkes, bize savaş ilan etmiştir" değerlendirmesinde bulundu.
Bütüncül ve içselleştirici siyasetlerinin, etnik ve mezhebi temelli hiçbir ayrımı kabul etmediğini belirten Davutoğlu, "Onun için son 12 yıl içinde yaptığımız her demokratik reform her bir vatandaşımızın onurunu korumaya dönük adımlardır. Bunlar kararlılıkla sürdürülecek. Terör örgütü ne tür vandalizm yaparsa yapsın, biz insan haklarının ve bu haklara dayalı demokratikleşme felsefesinin savunucusu olacağız. Bu perspektifte çözüm sürecine bakıyoruz" diye konuştu.
"SİZLER BU TOPRAKLARIN ASLİ ÇOCUKLARISINIZ"
Muharrem ayında bütün Alevilere seslenmek istediğini kaydeden Davutoğlu, "Sizler Sünni kardeşleriniz gibi bu toprakların asli çocuklarısınız. Kimse, hiç kimseye bu topraklarda ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapamaz. Hacı Bektaş-i Veli, bizim için Hz. Mevlana gibi bir ulu önderdir ve bu toprakların kültürünü şekillendiren bir Horasan erenidir. Kim aramıza fitne sokmak isterse ona karşı omuz omuza durmalıyız" ifadelerini kullandı.
Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta geçmişte yaşanan olaylara karşı ortak tarihi bilincinin, ortak vatandaşlık bilincinin harekete geçirilmesi gerektiğini bildiren Davutoğlu, böylesi içselleştirici bir siyasetin takipçisi olduklarını dile getirdi.
Bütün bu siyaseti yürütürken üç vesayete dikkat çekmek istediğini ve bu vesayetlere izin vermeyeceklerini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:"AK Parti bu üç vesayeti de paralel devlet anlayışını da kesinlikle, kesinlikle tarihin çöplüğüne atacaktır. Birincisi, cuntalar ve darbelerin vesayet anlayışı. Düşününüz, halkın oylarıyla gelmiş bir Başbakan, Adnan Menderes ve iki arkadaşı şehit edildiler. Nasıl oldu bu? Sadece Adnan Menderes'e, rahmetliye dönük bir darbe değildi bu. O dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'a da yapıldı. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri içinde paralel bir silahlı kuvvetler doğdu, Milli Birlik Komitesi adı altında. Ve cuntalaşma, İttihat Terakki döneminde başlayan ve bir imparatorluğa mal olan silahlı kuvvetlerin parçalanması, cuntalaşması teşebbüsü, değişik şekillerde hortladı. Madanoğlu cuntasıydı, 12 Eylüldü, 28 Şubattı. Devlet içinde ayrı bir devlet varmış gibi siyasi meşruiyetini halktan alan iktidarlara karşı Demokles'in kılıcı gibi durdular."
ŞİMDİ ESKİ TÜRKİYE İLE YENİ TÜRKİYE'Yİ SORANLARA SÖYLÜYORUM
"Şimdi eski Türkiye ile yeni Türkiye'yi soranlara söylüyorum" diyen Davutoğlu, "Bu ülkelerde birileri, bazı başbakanlar, genelkurmay başkanınından ancak işaretle bahsedebiliyordu" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, şunları kaydetti:"Şimdi devletin bütün organlarıyla, işte son, uzun süren Milli Güvenlik Kurulu'nda da tam bir uyum içinde, herkesin kanaatini serdettiği, askerin asker olarak, onurlu Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olarak görevini ifa ettiği ve gücünü halktan alan bir siyasi iktidar döneminde, onurla söylüyorum, silahının, modernizasyonunu bile tankının, başka bir ülkeye yaptırmak durumunda olan bir silahlı kuvvetler değil, kendi tankını, kendi füzesini, kendi savaş gemisini yapan bir silahlı kuvvetler olmanın onurunu yaşıyor Türk Silahlı Kuvvetleri."
Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik birimlerinin, Türkiye'deki kamu düzeni ve ülke güvenliği konusundaki önemine işaret eden Davutoğlu, "Güçlendirilecektir, takviye edilecektir ama ne Silahlı Kuvvetler içinde ne de herhangi bir güvenlik birimi içinde paralel bir yapılanmaya da izin verilmeyecektir" dedi.