Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hicret nasıl bir ruh hali gerektiriyorsa, Hicret nasıl bir ahlak gerektiriyorsa ne pahasına olursa olsun bu ahlakı ve bu ruhu koruyacağız. Medine'nin ruhunu ebediyete kadar koruyacağız" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hani bizi yalnızlıkla suçlayanlara buradan sesleniyorum. Biz Hazreti Hüseyin'in yolcusu olmaya devam edeceğiz. Bütün dünya karşımızda olsa eğer bir zalim varsa zalime 'zalim', mazluma 'mazlum' demeye devam edeceğiz ve zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya bütün dünya karşımızda olsa devam edeceğiz" dedi.
AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen partisinin 98. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Suriyeli mülteciler konusuna değinen Davutoğlu, "Gazianteplileri, Kilislileri, Hataylıları, Urfalıları, Mardinlileri, Adanalıları, Osmaniyelileri, Mersinlileri, Kahramanmaraşlıları, bağrında bu kardeşlerimizin kamplarının barındıran, yüreklerinde bu kardeşlerimize muhabbet besleyen ülkemin bütün vatandaşlarını Ebu Eyyüb el-Ensari adına selamlıyorum. Allah sizden razı olsun" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "1,5 milyon Suriyeli'ye sınırlarımızı açmak, Türkiye'ye ihanettir" dediğini ifade eden Davutoğlu, "Şimdi soruyorum. Sizin şahsınızda bütün Türkiye'ye soruyorum. Ensar bilincine sahip olanlara soruyorum. Bu kardeşlerimize kapımızı açmak ensarın emanetine sahip çıkmak mı, Türkiye'ye ihanet etmek mi?” ifadesini kullandı.
"KAĞITHANE'YE GİDİP 'KAĞITTEPE' DİYEN KILIÇDAROĞLU, EYÜP SEMTİNİ BİLMEZ"
Davutoğlu, "Kapımızı kapatmış olsaydık, ey Kılıçdaroğlu, Ebu Eyyüb el-Ensari'nin huzuruna varamazdık. İnsanlığa ihanet etmiş olurduk, insanlığa. Onlar anlamazlar, onlar bilmezler. Çünkü Kağıthane'ye gidip 'Kağıttepe' diyen Kılıçdaroğlu, Eyüp semtini bilmez. Eyüp semtinin ruhuna sinmiş olan yetimlere, mazlumlara sahip çıkma bilincini bilmez, anlamaz. Kalbi de mühürlenmiştir, merhameti de mühürlenmiştir. Ama biz biliriz" diye konuştu.
"Yine bu sefer bir başka parti, HDP" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:"Biz Esed'in zulmünden kaçan Araplara, Türkmenlere, Kürtlere, IŞİD'in zulmünden kaçan Araplara, Kürtlere, Türkmenlere hiçbir ayrım yapmadan kapımızı açarken 3 yıldır bizi eleştiren HDP'liler, hani hep barış ve demokrasiden bahseden, insanlıktan bahseden ama bunlardan nasibi olmamış olanlar, onlar da şunu diyorlar: 'Kapımızı açalım ama sadece bizimkilere açalım. Diğerlerine kapatalım. Bırakalım diğerleri ölsün'. Üç yıldır ölüyordu insanlar. Size tabi olmayan Kürtler ölüyordu, Araplar ölüyordu, Türkmenler ölüyordu. Neredeydiniz, neredeydiniz? Onlar şunu diyorlar: 'Eğer bizim klanımız gelecekse, bize tabi olanlar'... Sakın ha bunu Kürtler olarak anlamasın kimse. Çünkü bize gelen ilk Kürt mülteci grubu Suriye'den, geçen sene geldi ve PYD'nin zulmünden kaçarak geldi Haseke'den. PYD'nin zulmünden kaçarak geldi. Bir kısmı bize, bir kısmı Kuzey Irak'a sığındılar. Onların da dediği şu; (Benim partimdense, benim ideolojimdense yardım edelim, kapıları açalım. Yok ama benim ideolojimden değilse, benim örgütümden değilse ne olursa olsun.)"
Davutoğlu, "İşte aramızdaki fark bu. Hicret'i bilenlerle bilmeyenler arasındaki fark bu. Tarih bilincine sahip olanlarla olmayanlar arasındaki fark bu. AK Parti ile diğerleri arasındaki fark bu. Bunu anlatacağız Türkiye'nin her yerinde, dünyanın her yerinde" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE, KÜRESEL BİR GÜÇ OLMAYA YÜRÜYECEKSE BU MERHAMET VE VİCDANLA YÜRÜYECEK"
Bazılarının da "Niye 4,5 milyar lira bunlara harcadık, niye bunları yapıyoruz?" şeklinde görüşleri dile getirdiğini anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi: "Muhacir, Medine'ye yürüdüğünde Medine, Yesrib'ti, küçük bir şehirdi. Ama sonra bütün İslam şehirlerine adını veren ve Medinetü'l Münevvere olma şerefine nail olan bir şehir oldu. Hala milyonlarca insan Medine'nin kokusunu alabilmek için oraya yürüyor. Eğer Yesrib, Peygamber'e ve muhacirlere kapısını açmasaydı Medine olamazdı, milyonlarca insan oraya yürüyemezdi. Küçük hesaplar yapsalardı ve deselerdi ki 'Benim aşım zaten sadece bana yeter, muhacirle paylaşamam. Benim odam sadece bana yeter, odamı paylaşamamam' deselerdi, Yesrib, Yesrib kalırdı. Medine olduysa merhameti sebebiyle oldu. O merhametin getirdiği bereket sebebiyle oldu. Emin olunuz, Türkiye eğer bölgesel bir güç olmaktan küresel bir güç olmaya yürüyecekse bu merhamet ve vicdanla yürüyecek. Yoksa ekonomik kalkınmayla sadece değil. O merhamet ve vicdan olmadan ekonomik güç olursa o ekonomik güç Karunlaşır, zalimleşir. Ama biz vicdanla eğer insanlara yüreğimizi açarsak, aşımızı paylaşırsak Rabbimiz de o sofrayı bereketlendirir, ülkemiz de bütün dünya ülkelerinden farklı bir konuma gelir. Biz hep merhametin yolcuları olacağız."
Davutoğlu, "Hicret nasıl bir ruh hali gerektiriyorsa, Hicret nasıl bir ahlak gerektiriyorsa ne pahasına olursa olsun bu ahlakı ve bu ruhu koruyacağız. Medine'nin ruhunu ebediyete kadar koruyacağız" dedi.
"HAZRETİ HÜSEYİN'İN YOLCUSU OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Kerbela olayına da değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:"Yine insanlık onuru için bu kez Medine'den Kerbela'ya doğru yürüyen bir ulu yiğit, bir ulu önder, Hazreti Hüseyin. O gün birileri Hazreti Hüseyin'e baksaydı, şunu derdi. Hani bugün 'Realist olalım, şunu yapalım, eğer bir güç varsa hakka, adalete değil de güçlü olana bakalım' diyenler, Hazreti Hüseyin'e herhalde şöyle bakarlardı, uzaktan, uzaktan. 'Ya ne kadar realist olmayan bir iş yapıyor. Küçük bir insan topluluğuyla çok büyük bir orduya karşı yürüyor. Hiç mi aklı yok? Hiç mi hesap etmiyor?' Hani şimdi birileri bize diyor ya. 'Hak ve adalet söz konusu olduğunda susun ve güçlülerin yanında olun' diyenler var ya. Onlar eğer Hazreti Hüseyin'i görselerdi Kerbela'da, 'Hiç mi aklı yok?' derlerdi. Hazreti Hüseyin'in dahi aklını ölçmeye kalkarlardı. Ama Hazreti Hüseyin, vicdanıyla, merhametiyle, onuruyla yürüdü, küçük hesaplarla yürümedi. Aynen bizim şimdi vicdanımızla, onurumuzla dünyanın her yerinde mazlumlara sahip çıkmamız gibi. Hazreti Hüseyin, hem Hazreti Peygamber'in torunuydu, hem de insanlık vicdanının sembolüydü, ebediyete kadar sembolü olacak. Çünkü o hesap yapmadan yürüdü zalime karşı. Çünkü o sonunda şehadet olduğunu bile bile yürüdü Hakk adına, adalet adına, kardeşlik ve insanlığa verilecek mesaj adına."
Davutoğlu, "Hani bizi yalnızlıkla suçlayanlara buradan sesleniyorum. Biz Hazreti Hüseyin'in yolcusu olmaya devam edeceğiz. Bütün dünya karşımızda olsa eğer bir zalim varsa zalime 'zalim', mazluma 'mazlum' demeye devam edeceğiz ve zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya bütün dünya karşımızda olsa devam edeceğiz" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, "Burada da iki tavır var: Bir bizim tavrımız, Hüseyni tavır; bir de diğerlerinin tavrı, hesapçı tavır. Zalimle mazlum söz konusu olduğunda zalimin zulmüne, mazlumun çektiği ızdıraba bakmadan 'Acaba zalim bizim yanımızda mı, bizim akrabamız mı, bizden mi' diye bakıp ona göre zalime 'zalim' diyenler, ya da demeyenler" değerlendirmesinde bulundu.
"AYNI KERBELA GİBİ"
CHP'nin, 3,5 yıldır Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yanında yer aldığını dile getiren Davutoğlu, "O Esed, o Baas rejimi ki aynen Kerbela'da olduğu gibi insanları aç ve susuz bırakarak hapishanelerde bir deri bir kemik ölüme terk ettiler" dedi.
Anadolu Ajansı tarafından uluslararası kamuoyuna duyurulan Suriye'deki Esed rejiminin savaş suçlarını belgeleyen fotoğraflara işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O resimleri gördünüz. Elli bin fotoğraf. Bizzat o resmi çeken fotoğrafçı kaçtı hapishaneden ve dünya basınında yer aldı. Gördünüz. Bir deri bir kemik kalmış, aç ve susuz bırakılarak öldürülmüşler. Aynı Kerbela gibi, aynı Kerbela gibi. Ama CHP lideri sessiz kaldı o resimlere, HDP sessiz kaldı. Hatta bugün Suriye'ye karşı harekete geçmek için dünyayı çağıranlar o resimler karşısında sessiz kaldılar. Televizyonlara neredeyse talimat verdiler 'Bunları göstermeyin'. Çünkü dünya kamuoyu 'Bize karşı niye harekete geçmiyorsunuz' diye seslenir diye şey yapıyor. O resimlerin ilk gösterildiği Dışişleri Bakanları toplantısında ben vardım. Dünyanın en önemli dışişleri bakanı, 11-12 dışişleri bakanı birlikte o resimleri bize gösterildi, daha ilk çıkmadan önce. Herkes 'Bunlar kabul edilemez, bunlara karşı tavır almak lazım' dedi. 'Holokost görüntüleri' dedi. Ama başkentlerine gittiklerinde sustular. Biz hariç."
Davutoğlu, "O zalim Esed, aynen Kerbela'da olduğu gibi insanların üzerine kimyasal silahlarla saldırıp binlerce insanı gazla öldürdü. 300 bin kişi öldü. Ki o Esed, halkına zulmetmediği dönemlerde iyi ilişkilerimiz olan biriydi" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İşte kriter burada. Şimdi soruyorlar. 'Eskiden görüşüyordunuz, sonra nasıl düşman oldunuz?' Çünkü bilmiyorlar. Zalimin farkını bilmiyorlar. O halkına zulmetmezken komşumuzdu, iyi ilişkiler kuruyorduk. Ama bir kez halkına zulmetmeye başlamışsa, bir kez Yezitleşmişse biz Hazreti Hüseyin adına en yakın dostumuzun bile karşısında dururuz. Gür bir sesle dururuz. Sessiz kalmayız. Ama CHP ne yaptı? Bu zalim karşısında, Esed'in karşısında sustu. Niye sustu biliyor musunuz? Çünkü ideolojik mahallesinin bir parçası."