Başbakan Davutoğlu, "Yüzde 50 bile bizim için hedef değildir. Hedef bizim için, 77 milyon vatandaşımızın gönlüne girmek" dedi. Hayatı boyunca hiçbir zaman başarıya üst sınır koymadığını altını çizen Davutoğlu, kendisinin işinin gereğini yapacağını ve gayret göstereceğini başarıya ulaştırmanın ise Allah'tan olacağını anlattı.
ÇÖZÜM SÜRECİ KAYBETTİRMEZ
Başbakan Ahmet Davutoğlu,"Eğer Sayın Bahçeli, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Demirtaş halka giderlerse görecekler ki Çözüm Süreci'ni sahiplenmek onlara kazandırır, kaybettirmez" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çözüm Süreci ile ilgili açıklanan metine ilişkin, "Bu metinde zikredilen hususlar herkesin tartışabileceği, konuşabileceği hususlar. Yeter ki bunlar konuşulsun. Silahlar, mermiler, molotoflar yerine bunlar konuşulsun. Türkiye'nin geleceği parlak" dedi.
BAŞBAKAN İLE GÜNDEM ÖZEL
Davutoğlu, A Haber ve ATV ortak yayınındaki "Başbakan ile Gündem Özel" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı."Biz bu toprakları bütünleştiriyoruz. Bırakınız bu kardeşlik türküleri, atmosferi devam etsin" diyen Davutoğlu, herkesin birbirine selamla barışla muamele etmesinin önemine değindi. Başbakan Davutoğlu, milletin derin irfanına, hikmetine her zaman güvendiğini vurguladı.
Çözüm Süreci'ne ilişkin okunan metinle ilgili Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın 'Bu mutabık kalınan metin değildir' diye bir ifade kullanmadığını belirten Davutoğlu, "Bu metinde zikredilen hususlar herkesin tartışabileceği, konuşabileceği hususlar. Yeter ki bunlar konuşulsun. Silahlar, mermiler, molotoflar yerine bunlar konuşulsun. Türkiye'nin geleceği parlak" diye konuştu.
İmralı'ya ilişkin sekretarya ile izleme komitesini oluşturacak isimlerin netleşip netleşmediğinin sorulması üzerine Davutoğlu, 'Hayır' karşılığını verdi. Başbakan Davutoğlu, "Bu konuyu Çözüm Süreci Kurulunda ele alırız, arkadaşlarla konuşuruz, ilgili bütün kesimlerle konuşur bir sonuca varırız. Bu nihayet, silahları bırakma sürecini de takip edecek olan bir heyettir. Geçen sefer olduğu gibi, 'Türkiye'yi terk edeceğiz' diyerek de terk etmemeleri gibi bir durum da olsun istemiyoruz" dedi.
"Her şeyin başlangıcı silahların bırakılması olacak" sözleri üzerine Davutoğlu, "Tabii, silahların olduğu yerde neyi konuşabilirsiniz" karşılığını verdi.
AĞIR HASTA MAHKUMLAR
Ağır hasta mahkumların tahliye edilmesinin de atılacak adımlar arasında sayıldığına ilişkin değerlendirme üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:"Doğru, bu insani bir konudur. Biz bunu daha önce de yaptığımız düzenlemelerle buna imkan sağlamıştık. Ağır hastaların ailelerinin yanında, denetimli serbestlik veya diğer yöntemlerle kalması, buna olumlu bakıyoruz, insani bir konudur. Bunu ben daha önce de 1 Ekim'de Sayın Demirtaş ile görüştüğümüzde de söylemiştim. Bazı hastalarla ilgili de adımlar atıldı. Ama tabii Türkiye bir hukuk devleti. Bu ağır hastaların hastalıklarının mahiyetinin adli tıptan deklare edilmesi, bu konuda herhangi bir engelin oluşmaması lazım. Bunlarla ilgili gerekli adımlar atılır."Davutoğlu, konunun kaç kişiyi kapsayacağına ilişkin soru üzerine, bunun ağır hasta tanımının doğru konulmasıyla ilgili bir husus olduğunu belirtti. Bunun kararını doktorların vereceğini ifade eden Davutoğlu, konuya prensip olarak olumlu baktıklarını dile getirdi.
"SAYIN BAHÇELİ, KENDİ HAYAL ALEMİNDE YAŞIYOR"
"Öcalan'ın hapishane koşullarının iyileştirileceğine" ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine Başbakan Davutoğlu, şu yanıtı verdi:"Şu anda zaten Türkiye'de hapishane koşullarının tümünde çok ciddi iyileşmeler sağlandı. Bu görüşmeler esnasında da bu imkanlardan istifade etti Öcalan da genel iyileştirmelerden. Dolayısıyla burada ciddi bir problem olduğu, 'çok zor şartlar, izolasyon' böyle bir durum zaten söz konusu değil. Akrabaları veya diğer görüşmeleri yapabiliyor, Türkiye'deki diğer mahkumların istifade ettiği şartlardan, insani ve hukuki boyutlarda ne gerekiyorsa onlardan istifade edebiliyor."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "PKK'nın siyasete taşınmasına, genel affa, Öcalan'ın serbest bırakılmasına 'evet' denilmiştir" ifadesini kullandığı belirtilerek, buna yönelik görüşü sorulan Davutoğlu, "Sayın Bahçeli, kendi hayal aleminde yaşıyor" karşılığını verdi. Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Buradaki psikoloji şu: Olumlu bir adım atıldı ya Türkiye'de insanların kafasında şüphe uyandıracak, bu olumlu adımı meşkuk kılacak ifadelerle bu olumlu adımı durdurmak. Çünkü onun için çağrıda bulunuyorum özellikle de Sayın Bahçeli'ye çağrıda bulunuyorum: Hiçbir şey kaybetmezsiniz. Bu süreci sahiplenirseniz sizin oy aldığınız İç Anadolu'da, Akdeniz'de, Ege'de daha oy potansiyeli olduğu kesimler sizden rahatsız olmayacaklar. Ben onlarla iç içeyim. Rahatsız olmayacaklar. Ama eğer bunu engellerseniz ve bunu sabote etmeye kalkarsanız ve yarın şehit cenazeleri veya başka çatışma ortamları ortaya çıkarsa vebali sizin üzerinizde kalır. Biz bu topraklarda bir tek annenin gözüne gözyaşı düşmesin, bir tek canımız, ciğerimiz gençlerimizin kanı dökülmesin diye çaba sarf ediyoruz. Bundan rahatsız olmaması lazım kimsenin."
"TÜRKEŞ'İN GÜZEL VERDİĞİ ÖRNEKLERİ DE DÜŞÜNSÜN SAYIN BAHÇELİ"
Davutoğlu, "Şu anda Öcalan'ın serbest kalmasına yönelik herhangi bir şey yok" sözlerine, "Şu açıklamada böyle bir şey var mı? Nereden çıkartıyor? Bu açıklamanın itibarını düşürmeye çalışıyor" karşılığını verdi.
"Bahçeli, silahlara devam edilsin mi istiyor" diye soran Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Silahlı mücadeleye gidilsin, yürütülse Türkiye'de memnun mu olacak? Türkiye, Suriye gibi etnik ve mezhebi temelde karşıt grupların çatışma alanı haline gelse memnun mu olacak? Artık biraz basiret, akıl, izan diyebilmeliyiz. Bu anlamda Sayın Türkeş'in son derece güzel verdiği örnekleri de düşünsün Sayın Bahçeli. En zor şartlarda Ermenistan devlet başkanı ile görüşmesi var. Daha Ermenistan-Azerbeycan çatışmaları sürerken. Bu, 'Ermenistan taleplerine boyun eğmek' anlamına mı geliyor? Hayır, devlet adamlığı anlamına geliyor. Bir ülkenin karşısında zor şartlar varsa etrafı ateş çemberiyse artık o ülkede en çok önem verilmesi gereken husus sükuneti, suhuleti, barışı, iç huzuru diri tutmaktır. Bunun alternatifi, şu açıklamaya karşı çıkmak şu demektir: Silahları bırakmasın PKK veya taraflar silahları bırakmasın. Asıl bu mu isteniyor? Kılıçdaroğlu da CHP'den birtakım olumlu mesajlar geldi ama daha ciddi sahiplenmesi lazım."
"KAYBEDİLEN HER CAN BİZİM CANIMIZDIR"
Bunun sadece AK Parti'nin değil, milletin meselesi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "1980'li, 1990'lı yılların başlarında Diyarbakır'da da İzmir'de de Konya'da da, Edirne'de de Batman'da da bebekler doğdu. Birileri masum doğan o bebekleri, bu toprağın çocukları olan o bebekleri büyüdükçe karşıt taraflar haline getirdiler. Kaybedilen her can bizim canımızdır" ifadesini kullandı.
Türkiye'de 1980'li yıllardan önce öğrenci hareketlerinde çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini, artık buna son verme zamanı olduğunu anlatan Davutoğlu, "O bakımdan eminim eğer Sayın Bahçeli, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Demirtaş halka giderlerse görecekler ki Çözüm Süreci'ni sahiplenmek onlara kazandırır, kaybettirmez" değerlendirmesini yaptı.
"Nevruz'da Öcalan'ın bir çağrısı olması bekleniyor" denilmesi üzerine Başbakan Davutoğlu, "Çağrı oldu işte şimdi Nevruz'da gereğini bekliyoruz" diye konuştu.
Bunun "görüntülü olacağına" yönelik iddiaların hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Bunların hepsi afaki" karşılığını verdi."Kandil'den gelen Öcalan ile yüz yüze talebi var. Böyle bir şey mümkün mü? Gazetecilerin ve sivil toplum örgütlerinin İmralı'ya gideceği yönünde iddialar ortaya atılmıştı" sözleri üzerine Davutoğlu, "Bunlar hep zihni egzersiz türünde birilerinin kendi dünyası içinde yapılan şeyler. Bizim şu andaki planlamamız içinde bu adımlar yok" görüşlerini paylaştı.
Silahsızlanma çağrısını "zamanlıca yapılmış doğru bir adım" olarak nitelendiren Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Burada tek boyutta alınmamalı. Silahları terk etme dışında demokratik siyasete de davet var. Bu demokratik siyaset içinde her şey konuşulabilir, söylenebilir, düşünebilir ama bir, insan haklarına aykırı bir şey teklif edilemez. Biz bir hukuk devletiyiz. O hukuk devleti sınırları zorlanamaz ve çatışmacı bir dil ile taraflar tekrar, Türk, Kürt, Sünni, Alevi veya kim olursa olsun, Türkiye'nin birliğini bozacak şekilde karşıtlık psikolojisine sokulamaz. Onun dışında her şey konuşulabilir, tartışılabilir."
"GÜN OLUMLU BAKMA GÜNÜ"
Akil İnsanlar Heyeti'nin içinde gazetecilerin, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de olduğunu, heyetin güzel bir kompozisyon oluşturduğunu belirten Davutoğlu, şunları söyledi: "Geçmişte MHP'ye yakın çizgide durmuş olan da var, HDP'nin daha önceki versiyonları olan partilere yakın durmuş olan da var, geçmişi CHP'li olan da var. Değişik siyasi kesimlerden gelen insanlar var. Hepsi çok saygın isimler. 11 saat kendilerini dinledim, ben de konuştum. Ne onlar yoruldu ne ben yoruldum. Şimdi böyle bir havuzumuz, kotamız varsa bunun değerlendirilmesi üzerinde dururuz. Bunu genişletebiliriz, başka isimler katılabilir. Herkesle istişare ederiz, platformu genişletiriz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki her kesimi sürecin içine katarız ama emin adımlarla Türkiye'de yeni bir dönemin önünü açmak lazım. Gün olumlu bakma günü. Güzellik değildir sadece önemli olan, güzelliği görecek göz önemlidir. Burada bir olay yaşandı. Bu kadar uzun badireli şeylerden sonra güzel bir gelişme yaşandı. Ama gözler güzel olsun o güzelliği görmek için. Yani bakan göz de önemli. Bakan göz orada kardeşlik, dostluk, yeni bir Türkiye'nin işaretini görürse o gözler birbirlerine güzel bir şekilde bakar ve yeni bir Türkiye için inşa edici bir rol oynarlar."
"2023 Sözleşmesi"
"Nevruz'a kadar silah bırakma gerçekleşebilir mi" denilmesi üzerine Davutoğlu, "Tabii ilgili tarafların bileceği, yapacağı şeyler. Önemli olan bizim de kabul ettiğimiz bir mutabakatla silahları bırakma çağrısının yapılmasıdır. Bu güçlü, olumlu bir mesajdır" dedi.
İnsani, hukuki boyutu olan her konunun ele alınabileceğini ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:"Bazı konular var ki o on madde içinde gerçekten entelektüel, siyasi tartışmaya açık konulardır, yeni anayasayı ilgilendiren konulardır. İnşallah 7 Haziran'da öyle veya böyle nasıl bir parlamento çıkarsa çıksın hep beraber birbirimize söz verelim, 'Yeni anayasayı bu sefer birlikte yazacağız' diye söz verelim. Geçmişte Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde AK Parti olarak çok büyük bir fedakarlıkla her partiden 4 üyeyi kabul etmiştik. Şimdi gelin bütün partiler birbirine taahhütte bulunsun, şöyle bir kavram geliştirelim: '2023 Sözleşmesi' diye. Yeni Türkiye'yi beraber inşa edelim. Bunun içinde MHP'nin kaygısı da HDP'nin özlemi de olsun, CHP'linin düşüncesi neyse hayat tarzını korumak anlamında o da olsun, AK Parti'nin kuşatıcı felsefesinin unsurları da olsun. Başörtülünün hakları da olsun, başı açıkların hakları da olsun. Herkesin kendisini güvende ve özgür hissedeceği yeni bir Türkiye'yi birlikte inşa ederiz. Ben 'Biz bir anayasa yazıp size dayatacağız' diye dil kullanmıyorum. Hep beraber yazalım bunu ama hep beraber çağdaş bir anayasa yazalım. Eski Türkiye'nin korkularıyla 28 Şubat'ın getirdiği zihniyetle anayasa yazılmasın. Nedir o zihniyet? Şah Fırat Operasyonu yaparsınız, birisi çıkar açıklama yapar bir parti adına, 'Eskiden siyasi iradeye karşı çıkacak cesaretle komutanlar vardı' der Genelkurmay Başkanımıza ve silahlı kuvvetlere hakaret eder. Bu da MHP'den çıkan bir ses."
ŞAH FIRAT OPERASYONU
Bunu "eski Türkiye alışkanlığı" olarak nitelendiren Davutoğlu, şunları bildirdi: "Yarın siz iktidar olun genelkurmay başkanı sizi dinlesin. Ben şimdiden söylüyorum: eğer bir gün başka bir parti iktidar olursa ben genelkurmay başkanının, onların demokratik süreç içinde gelen talimatlarını, tavsiyelerini uymalarını beklerim. Çünkü nihayet ülkenin hesap veren makamı, halkın önüne çıkan makamı siyasettir. O direktifi Şah Fırat Operasyonu'nun direktifini, alternatifli düşünceleri dinledikten sonra yazılı olarak ben verdim. Tarihin önünde hesap verecek olan benim, Genelkurmay Başkanımız değil. Genelkurmay Başkanımız başarılı bir şekilde uyguladı. Yanlış olsaydı da hesabı ben verecektim. Direktif benim imzamla çıktı, hesabı ben verecektim. Onun için de ben o hesabın gereğini yüreğimde hissettiğim için 9,5 saat o karargahta bir an bile gözümüzü kırpmadan takip ettik. Buna saygı duymak gerekir. İşte seçime gidiyoruz. Halktan onay alın MHP alsın, CHP alsın, kim alırsa alsın, Genelkurmay Başkanımızla demokratik bir ilişkiyi siz kurun. Biz buna destek veririz, emin olun hiç de kıskanmayız."
ÜÇ DÖNEM KURALI
Partideki üç dönem kuralına da değinen Davutoğlu, AK Parti milletvekillerinin tümünün ve MKYK üyelerinin her an kendisine ulaşabileceğini, her birinin AK Parti için paha biçilmez kıymette dava arkadaşları olduğunu vurguladı.
Üç dönemin "olumsuz" olarak kullanıldığını, dönem sonu gibi algılandığını dile getiren Davutoğlu, "Üç dönem şu demektir: Cumhurbaşkanımız başbakan olduğu dönemde bu arkadaşlarımıza üç dönem üst üste güvenmiş ve milletvekilliği payesi için parti kurulları da ittifak edecek şekilde devam etmişlerdir. Demek ki bu arkadaşlarımız tecrübesi, birikimi ve davaya bağlılıkları itibarıyla hepimizin güvenini kazanmış arkadaşlardır" diye konuştu.
"Her birisi pırlanta gibi dava adamı arkadaşlardır"-
Parti tüzüğüne bir prensip koyulduğunu, bunun da o günkü şartlar içinde son derece anlaşılabilir gerekçeyle doğru bir prensip olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Üç dönem sonrası herkes bir dönem ara versin ki, birçok partide görüldüğü gibi CHP'de 40 yıl neredeyse milletvekilliği yapanlar vardı, kan tazelenmesi olsun. Bu, ilkesel olarak çok doğru bir tutum. Bu konuda da bir tüzük prensibi var" dedi.
Geçen sene parti kurullarında bunun tartışıldığını ve kuralın kalmasına karar verildiğini hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Ben bu üç dönem olup ve hepimizin, şahsen benimde çok takdir ettiğim birçok arkadaşımla ne zaman isterlerse geçmişte de görüştüm, şimdi de görüştüm. Sayın Cumhurbaşkanımızla da gittiler görüştüler, bu da gayet doğaldır. Çünkü nihayetinde Cumhurbaşkanımız kendisi de bu kuralın kalması yönünde kurucu genel başkanımız olarak ifadeleri var. Ben de arkadaşlarla daha sonra bir araya geldim. Her birisi pırlanta gibi dava adamı arkadaşlardır. Hepsinin emeği bizimkilerle eşittir. Hepsi bu partinin en ayrılmaz unsurlarıdır. Bunu açıkça altını çizerek söylüyorum: bir dönem ara verilse bile daha sonra her biri geri dönecek kadar genç ve dinamiktirler. Bunun içinde Ali Babacan gibi benden yaşça epey genç arkadaşlarımız da var, Bülent Arınç gibi daha kıdemli arkadaşlarımız da var."
"BU BİR YOL AYRIMI DEĞİL, AKSİNE YOLLARIN DAHA FAZLA KESİŞMESİDİR"
Olağan genel kongrelerinin yaklaştığını, orada da yeni görevlendirmeler olacağını, partinin tek anlamlı yerinin Meclis ya da hükümet olmadığını, MKYK, MYK ve partinin kurullarının bulunduğunu bildiren Davutoğlu, "İlkesel olarak, bir ilkeyi kabul ettim mi o ilkeye istisna getirmem. Bu prensiple ilgili bir konudur. O istisna uygulandığında bu sefer herkese uygulamak lazım. Etik olarak ben arkadaşlarımın arasında bir ayrım gözetmem" değerlendirmesinde bulundu.
Seçime yaklaşılmış bir konjonktürde olunduğunu, aday adaylarının çıktığını anımsatan Davutoğlu, bu tartışmayı tekrar geçen sene kaldığı yerden başlatmanın doğru olmadığı konusunda arkadaşlarıyla konuştuğunu ve onların da anlayış gösterdiğini söyledi.
"Bu bir yol ayrımı değil, aksine yolların daha fazla kesişmesidir" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gün geldiğinde üç dönem bizim için de o dönemin sonuna gelindiğinde onurla görevli arkadaşlarımıza tebliğ ederiz. Hiçbir makam kalıcı ve baki değildir. Baki olan Rabbimizdir, biz hep bu inançla yola çıktık. Kimin ne kadar hizmet ettiği değil, önemli olan kimin nasıl hizmet ettiğidir. Bazen çok kısa süre görev yapar ama tarihin akışına iz vurur insanlar. Ben bu arkadaşlarıma da partimizin etik temeline de büyük bir güven duyuyorum. İnşallah hep beraber daha çok güzel yeni zaferleri, başarıları göreceğiz."
"HALKIN HER KESİMİNE ULAŞACAĞIM, EN YÜKSEK OYU ELDE EDECEĞİM"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 7 Haziran'da yapılacak seçimlerde partisinin yüzde 35 oy oranı hedeflediği yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
"Eğer bir anamuhalefet partisi lideri kendisi için ulaşabileceği en büyük hedef olarak yüzde 35'i seçmişse o gün istifa etmeli. Düşünün ben şimdi iktidar partisiyim, 12 yıllık bir iktidarın birikimi üzerine konuşuyorum. 12 yıllık bir iktidarda yıpranma olur. Şimdi ağzımdan yüzde 35 değil, yüzde 45 geçse bile tövbe istiğfar ederim demeyeyim ama kendimi söyle bir silkelerim. Derim ki bir dakika, 'yüzde 50 bile demen doğru değil. Halkın her kesimine ulaşacağım, en yüksek oyu elde edeceğim' demen lazım. O anlamda, yüzde 50 bile bizim için hedef değildir. Hedef bizim için, 77 milyon vatandaşımızın gönlüne girmek. "