Peru’da San Ignacio De Loyola Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı verilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Suriye’deki tarafları bir araya getiren ve krizin çözümü ile ilgili Cenevre’de düzenlenen toplantının ertelendiğini belirterek, “Siz niye toplanıyorsunuz? Dünyayı oyalamak için mi bir araya geliyorsunuz? Dünya sizden cevap bekliyor; Cenevre’de niçin bir araya geldiniz? İlgili ilgisiz herkes oraya geliyor. Kapıların arkasında da başka şeyler konuşuluyor. İşin gerçeği orada konuşulmuyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Peru’da San Ignacio De Loyola Üniversitesi konferans salonunda gerçekleşen ve üniversite yönetimi, öğretim üyeleri ve öğrencilerinin de hazır bulunduğu törende bir konuşma yaptı. Güney Amerika'nın en köklü medeniyetlerinden birine sahip olan Peru’nun öncü eğitim kurumları arasında yer alan Lima Üniversitesi mensupları ile bir araya gelmesinden dolayı memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine takdim edilen Fahri Doktora unvanı için de üniversite yönetimine teşekkür etti.
“KÜRESEL EKONOMİNİN SIKLET MERKEZİ DOĞU’YA VE GÜNEY’E KAYIYOR”
Konuşmasında dünyadaki herkesi etkileyen küresel sınamaları ve Türkiye’nin bu konulara dair temel dış politika yaklaşımlarını paylaşacağını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın etkileri derinden hissedilen güçlü bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğine dikkat çekti ve “Kitle imha silahları, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, iklim ve çevre sorunları, uluslararası terörizm ve mülteci krizi gibi pek çok konu için küresel düzeyde çözümlere ihtiyaç var” dedi.
Dünyadaki değişimin sadece siyasi alanla sınırlı olmadığını, ekonomik üretim coğrafyasının da hızla değişerek küresel ekonominin sıklet merkezinin, Batı’dan ve Kuzey’den, Doğu’ya ve Güney’e kaydığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, içinden geçilen sürecin ve uluslararası toplumun takındığı tavrın yeni küresel düzenin ana zeminini oluşturacağını söyledi.
“TÜRKİYE’NİN BULUNDUĞU BÖLGEDE ETNİK VE MEZHEBİ AYRIMLAR KIŞKIRTILIYOR”
Türkiye’nin, dünyayı saran ve yeni tehditleri de beraberinde getiren değişim süreçlerinin en fazla etkilediği Avrasya coğrafyasının merkezinde yer aldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan, Kafkasya Ukrayna, Kırım’da yaşananları aktararak Türkiye’nin tüm yakın çevresinin, buhranlar sarmalı içinde olduğunu ve Türkiye’nin bu sorunlarla yakından ilgilenmek durumunda olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu olumsuzluklara rağmen tüm dünyayla birlikte bölgemizdeki kardeşlerimizi de, daha iyi bir geleceğin beklediği konusundaki ümidimizi muhafaza ediyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin güneyinde yaşanan sorunların çözümü yerine, işleri daha da karmaşık hale getiren müdahalelerin kendilerini üzüntüye sevk ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, etnik ve mezhebi ayrımların kışkırtıldığı, bölgesel iş birliği dinamiklerinin derin yara aldığı bir ortamda çözüm yerine çatışmaların tarafı haline gelen her ülkenin, yaşanan ölümlerin sorumluluğuna ortak olduğunu dile getirdi.
“SURİYE’DE SİYASİ GEÇİŞ SÜRECİNİN SÜRATLE HAYATA GEÇİRİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ”
Suriye krizinin, 2. Dünya Savaşından sonraki en büyük insani trajediye yol açtığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün DAEŞ’i dünyaya musallat edenin de, milyonlarca Suriyelinin evlerinden olmasının müsebbibinin de 5 yıldır halkına karşı her türlü zulmü reva görenin de Esed rejimi olduğu açıktır. Bu durum, artık, uluslararası toplumun önemli bir kesimi tarafından da kabul ediliyor. Bu bakımdan Suriye’de, halkın meşru talepleri ve beklentilerini karşılayacak bir siyasi geçiş sürecinin süratle hayata geçirilmesi çok önemlidir. Suriye’deki geçiş sürecini akamete uğratmaya yönelik her girişim, yaşanan insani krizin derinleşerek sürmesi çabasından başka bir şey değildir. Uluslararası toplumu, bu konuda hassas ve adil olmaya davet ediyoruz.”
“CENEVRE’DE DÜNYAYI OYALAMAK İÇİN Mİ BİR ARAYA GELDİNİZ?”
Konuşmasında, Suriye’deki tarafları bir araya getiren ve krizin çözümü ile ilgili başlatılan toplantının ertelendiğini haber veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıyı düzenleyenlere hitaben “Siz niye toplanıyorsunuz? Dünyayı oyalamak için mi bir araya geliyorsunuz? Sizden dünya cevap bekliyor; Cenevre’de niçin bir araya geldiniz?” diye sordu ve değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Hep toplanmışlardır, bir araya gelmişlerdir, yemişlerdir, içmişlerdir, ondan sonra da dağılıp gitmişlerdir. Şimdi Şubatın sonuna bir tarih verdiler. Hep beraber takip edelim. Göreceksiniz, Şubatın 28’i geldiği zaman tekrar tehir edecekler.” Verilen tarihten ümidi olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı ile ilgili olarak “İlgili ilgisiz herkes oraya geliyor. Kapıların arkasında da başka şeyler konuşuluyor. İşin gerçeği orada konuşulmuyor. Orada olması gerekenler oraya alınmıyor, olmaması gerekenler oraya davet ediliyor. Örneğin muhalifler oraya son anda kabul edildi. Muhalifler de, ‘Terör örgütlerini buraya alırsanız, biz buraya girmeyiz’ dedi. Son anda terör örgütlerine, ‘Gelmeyin biz burada işi öyle veya böyle bir noktaya getiririz, sizinle de daha sonra konuşuruz’ dediler. Şimdi Erdoğan böyle konuştuğu için kötü oluyor. Fakat biz gerçekleri dillendirmeye mecburuz” açıklamalarını yaptı.
Suriye halkının, rejimin ve onu destekleyen güçlerin saldırıları ile can verirken önce bu acılara son vermeden görüşmelerden bir netice çıkmasının beklenemeyeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki muhaliflerin bombalamaların durdurulduktan sonra görüşmelerin başlaması yönündeki taleplerini hatırlattı ve “Suriye’nin temsilcisi orada duruyor. Ama öbür taraftan Rusya Suriye’de insanları öldürmeye devam ediyor. Böyle bir barış masası olabilir mi? Böyle bir barış görüşmesi olabilir mi? Ama ne yazık ki bu dünyada bunlar oluyor. Çocukların öldürülmeye devam ettiği bir ortamda bu tür girişimler maalesef sadece zalimin işini kolaylaştırmaktan öte işlev görmüyor” yorumlarında bulundu.
“TÜRKİYE, DÜNYANIN EN FAZLA MÜLTECİ BARINDIRAN ÜLKESİDİR”
Bölgedeki çatışma ortamının, Türkiye’yi örneği görülmemiş büyüklük ve yoğunlukta bir düzensiz göç hareketine maruz bıraktığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vicdani sorumluluğumuzun gereği olarak ve büyük bir özveri ile 2,7 milyondan fazla Suriyeli ve Iraklıya ev sahipliği yapıyoruz. Türkiye bugün dünyanın en fazla sayıda mülteci barındıran ülkesidir. Ağır maliyetlerine rağmen açık kapı politikamızı, sadece ve sadece insani mülahazalarla devam ettiriyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye olarak, Suriye’deki krizin başlangıcından bu yana, bu durumun sürdürülebilir olmadığını ve uluslararası toplumun külfet ve sorumluluk paylaşımı konusunda üzerine düşeni yapması gerektiğini söylediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çağrıya yeteri kadar kulak verilmediğini ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Sığınmacıların imdat çığlığını dünyaya duyurmak için uluslararası düzeyde girişimlerde bulunuyoruz. Eylül ayında Türkiye’nin talebi üzerine, göç krizi Birleşmiş Milletler 70’inci Genel Kurulu gündemine alındı. Avrupalı muhataplarımız konuyu ancak, mülteci dalgasının kendi kıyılarına ve sınırlarına dayanmasının ardından ciddi şekilde ele almaya başladılar. Gelinen aşamada, Avrupa Birliği, mülteci krizinin çözümünde Türkiye’nin anahtar ülke olduğunu kabul etmiştir. Bu durumun da etkisiyle Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecimiz yeniden ivme kazanmıştır. Ancak, bu konuda beklediğimiz somut adımları henüz tam olarak göremediğimizi de ifade etmek isterim.”
“YÜRÜTTÜĞÜMÜZ YARDIM FAALİYETLERİ TÜRKİYE'Yİ KÜRESEL İNSANİ SİSTEMİN BAŞLICA AKTÖRÜ YAPTI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün mülteci sorunundan ziyade büyük bir insanlık sorunu ile karşı karşıya olunduğunun altını çizerek, “Bu sorunun çözümü, dünya meselelerini insan odaklı bir anlayışla ele almaktan geçiyor. İnsani diplomasi, uluslararası ilişkilerin anahtarı olmalıdır” dedi ve şunları ekledi: “Türkiye bu anlayışla, son yıllarda artan imkân ve kabiliyetlerinin de sayesinde, insani diplomasiye ağırlık vermiştir. Bu kapsamda yürüttüğümüz yardım faaliyetlerimiz, Türkiye'yi küresel insani sistemin başlıca aktörlerinden biri haline getirdi. Komşumuz Suriye’de yaşanan insani kriz karşısında üstlendiğimiz sorumluluk bu rolümüzü daha da perçinledi. 2014 yılında 4,5 milyar dolar uluslararası yardımla bu alanda 3’üncü sırada yer alan Türkiye, küresel vicdan karşısında sorumluluk sahibi bir ülke olduğunu göstermiştir. Türkiye’nin uzattığı yardım eli, sadece soydaşlarıyla ve komşuluk aidiyetiyle bağlı olduğumuz coğrafyalarla sınırlı kalmamıştır. Bugüne kadar, dünyanın dört bir yanında, 160’ın üzerinde ülkede yardım faaliyeti yürütün Türkiye, kalıcı sonuçlar doğuracak çalışmalara ağırlık veriyor.”
Konuşmasında Türkiye’nin yakın dönemde farklı ülkelere yaptığı insani yardımlardan örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mayıs ayında ilki gerçekleştirilecek olan Dünya İnsani Zirvesi’nin İstanbul’da yapılacağını da hatırlattı ve “Küresel insani sorunların ele alınacağı bu tarihî zirvenin, tüm dünyadaki yardım çalışmaları için önemli bir çerçeve sağlayacağına inanıyoruz” dedi.
“TÜRKİYE’DE YAPISAL REFORMLAR KARARLILIKLA HAYATA GEÇİRİLDİ”
Türkiye’nin son 13 yıldır sürdürdüğü siyasi istikrarını, ekonomisine de yansıttığına, yapısal reformları kararlılıkla hayata geçirdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sayede Türkiye’de ekonomik refah hızla artarken, finans sektörünün de dış şoklara karşı dayanıklı bir yapıya kavuştuğunu dile getirdi. Küresel ekonomide devam eden yavaşlamaya ve mali belirsizliklere rağmen, Türkiye ekonomisinin 2015 yılının ilk 3 çeyreğinde yüzde 4 oranında büyüdüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu büyümenin gelecek için ümit verdiğini söyledi ve “Türkiye, güçlü ekonomisi ve sağlam demokrasisi sayesinde, etrafını saran onca tehdit ve sınama karşısında sağlam bir duruş sergilemeye devam ediyor” sözlerine yer verdi.
“Küresel rekabette ön plana çıkabilmek için yakın coğrafyaların ötesinde de varlık göstermemiz gerektiğini biliyoruz” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika-Karayipler bölgelerinin, dış politika gündemlerinde önemli bir yer tuttuğunu bildirdi ve bu dönemde, Türkiye’nin özellikle Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerine önemli bir ivme kazandırdıklarını ve bölgedeki büyükelçilik sayısını da artırmaya devam ettiklerini açıkladı.
“AYRIM YAPMAKSIZIN TÜM TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR”
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler bünyesinde İspanya’yla birlikte başlattığı ‘Medeniyetler İttifakı’nı, Finlandiya’yla birlikte başlattığı ‘Barış için Arabuluculuk Girişimi’ni, ABD ile eş başkanlığını yaptığı ‘Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’nu ve G-20 Zirvesi dönem başkanlığında gündeme getirdiği temaları hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu açıklamaları yaptı: “Huzurunuzda terörü bir kez daha lanetliyorum. DAEŞ gibi terör örgütlerinin İslam karşıtlığını körüklemek suretiyle, en çok Müslümanlara zarar verdiği gerçeğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Türkiye olarak DAEŞ’i, bir millî güvenlik tehdidi olarak görüyoruz. Bu terör örgütüyle kararlı bir şekilde mücadele ederken, bu yöndeki uluslararası çabalara da aktif destek veriyoruz. Türkiye, kuruluşundan bu yana DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonunun içinde yer alıyor. Türkiye, hiçbir ayrım yapmaksızın, DEAŞ ve PKK başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında dünyanın yeniden çok kutuplu bir hale gelmekte olduğunun altını çizdi ve günümüzde ‘yükselen güçler’ kavramına sıklıkla vurgu yapıldığına işaret etti.
“BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN VE GÜVENLİK KONSEYİ’NİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ŞARTTIR”
“Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu grupta yer alan ülkelerden küresel siyaset ve ekonomide daha fazla sorumluluk almaları bekleniyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Buna karşılık, aynı ülkelerin ısrarla küresel karar alma süreçlerinin dışında tutulduğunu görüyoruz. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletlerin ve özellikle de Güvenlik Konseyi’nin yeniden yapılandırılması şarttır. Uluslararası barış ve güvenliği emanet edildiği kurumların, geçtiğimiz yüzyıldan kalma güç dengesine göre belirlenmiş birkaç ülkenin insafına terki kabul edilemez. Küresel yeniden yapılandırma çalışmalarına öncelikle bu kurumlardan başlamalıyız. Biz, daha adil bir dünya için bu çabalara destek vermeye hazırız. Sahip olduğumuz imkânları insanlığın iyiliği için kullanmaya devam edeceğiz.”
Türkiye’nin bölgesindeki çatışmalara ve buhranlara sağduyulu çözümler bulunması çabalarına tüm dünyanın desteğini beklediklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını, “Daha iyi bir geleceğin mümkün olduğuna inanıyoruz. Güney Amerikalı dostlarımızın da, giderek artan güçleri ve dinamizmleriyle, barış ve huzur dolu yarınların inşasına katkı sağlayacaklarından şüphe duymuyorum” sözleriyle tamamladı.
Peru’da resmî temaslarını tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekvador’a hareket etmek üzere Lima Havalimanı’na geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyeti, Lima Askeri Havalimanı'ndan Peru Dışişleri Bakanı Ana Maria Sanchez, Protokol Genel Müdürü Büyükelçi Jaime Cacho-Sousa, Türkiye'nin Lima Büyükelçisi Ferda Akerman ile büyükelçilik yetkilileri uğurladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da Ekvador'a gitti.