Tarihe altın harflerle yazılan Aziziye Zaferi, elde edilişinin 132’inci yıldönümünde akıllara bile gelmedi. 9 Kasım 1877’de düşmana karşı gösterilen milli mücadele, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Kurt İsmail Paşa, Kundukoğlu Musa Paşa, Nene Hatun, Arapzade Ali ve daha birçok Erzurum evladını ‘kahraman’ sıfatına kavuştururken, vatan uğruna canlarını hiçe sayan Aziziye mücahitleri, büyük zaferin yıldönümünde hatırlanmadılar bile… Osmanlı Padişahı 2. Abdulhamid’in, “Bulunduğunuz yer Asya’nın en önemli noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir” diyerek tarif ettiği ve mutlaka savunulmasını istediği Erzurum, bundan 132 yıl önce yazılan kahramanlık destanını gözden kaçırırken, yıldönümü dolayısıyla Aziziye Tabyası’nı ziyaret edenlerin sayısı bir elin parmaklarını dahi geçmedi.
//9 KASIM’DAKİ AZİZİYE BASKINI
Ruslar, İzmir Hacıbey adında Türk asıllı hain bir kumandan yönetimindeki 153. ve 156. alaylarla Aziziye Tabyası'na gece baskını yapmayı kararlaştırdılar. Baskın tarihi olarak 8 Kasım’ı, 9 Kasım’a bağlayan gece seçilmişti. Aynı gece, 2 alayla ahali ve diğer 2 alayla da Kiremitlik Tabyası’nın ele geçirilmesi planlanmıştı. Plan gece saat 2 sularında tatbik mevkiine kondu. Ruslar baskında kılavuz olarak Ermeniler'i kullandılar. Bunlar Müdürge, Tasmahur köylerinin Ermenileri ve Vank Kilisesi papalarıydı. Türkçe konuşan bu kişilerin yardımı ile Vankderesi'ndeki nöbetçileri öldüren Türk askeri kılıklı Ruslar, daha sonra siperlere girdiler. Uykusuzluk ve soğuk yüzünden üzerlerine uyuşukluk çöken askerleri şehid ettikten sonra, beraberlerindeki merdivenlerle Aziziye Tabyası'na girdiler. Bütün bu işler tam bir sessizlik içinde ve çok kısa bir sürede yapılmıştı. Burada katliam büyük oldu. Tabyanın 2. ve 3. kesimlerini ele geçiren Ruslar, koğuşlarda uyumakta olan ve bu baskın karşısında gafil avlanan yüzlerce Türk askerini şehid ettiler.
//AZİZİYE DESTANI
Rusların hain işbirlikçileri vasıtasıyla yaptıkları gece baskını, şehirde hemen duyulmuştu.
Ve ertesi gün, cami minarelerinde bir ses yankılandı: “Ey ahali. Moskof Aziziye'ye girdi. Vatanını seven, askerimizin yardımına koşsun!”
Günlerden beri Rus saldırısını bekleyen Erzurum halkı, önce Ayazpaşa, daha sonra da şehrin bütün camilerinden yükselen bu çağrıyı duyunca, kadını erkeği, çoluğu çocuğuyla birden evlerinden boşalıverdiler. Herkes balta, yatağan, kılıç ne bulursa kapıp, dışarı fırlıyor ve sonra bir sel gibi Aziziye Tabyası'nın bulunduğu Topdağı'na doğru akıyordu. Her evin kapısından eli kılıçlı, tüfekli, baltalı ihtiyar erkekler, ak saçlı kadınlar, genç kızlar çıkıyor ve birbirlerini takip ediyorlardı. Rus baskının öğrenen Gazi Ahmed Muhtar ve Hasan Paşalar, ellerindeki taburlarla Mecidiye Tabyası önüne geldikleri sırada Erzurum halkının ilk öncüleri Aziziye önlerinde belirmiş ve tabyalarla, kışlalara dolmuş olan düşmana karşı hücuma geçmişlerdi bile…Coskun ve imanlı Erzurum halkı tabyalardan açılan keşif düşman ateşine göğüslerini siper ederek ilerlerken büyük kayıplar verdiler. Buna sebep toplu halde korunmadan, yayılmadan hücuma geçmeleriydi. İlk anda içlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu 300’e yakın insan, Rus kurşunlarıyla şehit oldu.
//ERZURUMLULAR, 9 KASIM’I ZAFERLE SÜSLEDİLER
En ön safta ilerleyenler arasında 4 kadın bulunmaktaydı. Nene, Kara Fatma, Hürmüz ve Name
adındaki bu 4 kadın, erkeklerinden hiç de geri kalmayacak bir şekilde dövüşüyor, attıkları
kurşunlarla tabya burçlarında siperlenmiş Rus askerlerini birer ikişer cansız yere
seriyorlardı. Halkın bu imanlı saldırısı çok geçmeden semeresini verdi. İlk safta çarpışanlardan sağ kalanlar kendilerini birden Aziziye'nin içinde manialı kışlanın önünde buluverdiler. Kışla kapısı, pencerelerden yağmur gibi yağan kurşunlara rağmen, halk tarafından bir anda kırılıverdi, halk içeri doluştu. Düşman kuvvetlerinin üzerine imanla yürüyen Erzurumlular, 8 Kasım’ı 9 Kasım’a bağlayan gece, Aziziye’yi kefereden geri alarak, tarihe isimlerini altın harflerle yazdırdılar.
//II. ABDULHAMİD’İN “ERZURUM MUTLAKA SAVUNULMALI” DEDİĞİ TELGRAF…
Sultan 2. Abdulhamid’in, Erzurum’un mutlaka savunulması ve düşmana teslim edilmemesini istediği telgraf, düşmanın üzerine korkusuzca yürüyen halkın en büyük moral kaynağı oldu. İşte Sultan Abdulhamid’in tarifiyle Erzurum ve telgraftaki muharebe emri:
“Bugün bulunduğunuz yer Asya'nın en önemli noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir. İşte bu
yer büyük bir tehlikede bulunuyor. Allah esirgesin bir vakitten beri ordumuzda görülen
dağılma ve çöküntüler bu defa da vukua gelir ve Erzurum'a da bir zarar olur ve Erzurum
istilaya uğrarsa, böyle bir elemli olayın devletin maddi ve manevi varlığında açacağı
yaraları size anlatmaya lüzum yoktur. Şu halde asıl iş görecek ve devletin üzerinizdeki nimet
hakkını gözetip milletimizin sizden beklediği şerefi ispat edecek gün, bugündür. Namus ve
şerefi muhafaza edemezsek bu, kıyamete kadar tarihimizden çıkmayacak, askerlik şerefimize
sürülmüş, acıklı bir leke olacaktır”