//KİLİSEYE PARALI DAVET
Gündüzün sokaklarda kimseye rastlamak pek mümkün değil. Birasını yudumlayan yaşlılar ve alışveriş için dışarı çıkan üç-beş bayanlardan başka herkes işinde gücünde ve kentler ölü şehir görünümünde. Cuma akşamı başlayan eğlence çılgınlığı Cumartesi gecesi sabaha karşı sona eriyor. Pazar günü herkes evinde ya da kilise ye gidiyor. Gençler arasında kiliseye giden çok az hatta hiç yok gibi. Hollanda da para veriyorlar ki gençler kiliseye gelsin.
Bochum kentine akşam yemeği için bir Türk restoranına gittik. GÜLÜM RESTORAN bana Dadaşköy Belediyesi eski Başkanı Güven Gülüm’ü hatırlattı. Eşim ile kulaklarını çınlattık. Bochum; Türklerin yoğun oldu, 60 bini öğrenci olan 260 bin nüfuslu bir üniversite şehri. 35 bin işçinin çalıştığı OPEL arabalarının fabrikası burada. Yabancı düşmanlığının hemen hemen hiç görülmediği bir kent. Belediye Başkanı kadın, tesadüfen tanıştık, makamına davet etti ama ertesi gün Festival başladı gidemedim.
Almanya da üç şey pahalı. Sigara, ekmek ve toplu taşıma. Bir ekmek 4 Euro. Buna rağmen ekmeği de çok yiyorlar, sigarayı da çok içiyorlar. Bir de yalandan bize uyum şartları koyuyorlar.
//HOBİ BAHÇELERİ
Belediyelerin halka yıllık kira ile verdiği HOBİ BAHÇELERİ var. Görseniz ne kadar güzel. Geçen gidişim de de Avrupa da yaygın olan Hobi Bahçelerini burada da hayata geçirebiliriz diye yazdım. Koskoca Fuar alanı boş duruyor, vallahi belediye 250 şer metre kare yer versin bakın orası nasıl fevkalade bir yer olur. Hobi bahçelerinin aynen apartmanlar gibi yönetimi var. Sabahtan akşama kadar orada kalabilirsiniz ama gece yatmak yok. “Yassahh hemşerim” Bahçe evlerinin içinde oturma grubundan tutun buzdolabından, bulaşık makinesine kadar her türlü imkân var. Sevgili okurla bir kaç kere yazdım bir daha yazacağım “bazı makamları işgal edenler,bilgi kültür alış-verişi için yurt dışına seyahat ederler, merak ediyorum acaba bunları hiç mi görmüyorlar..
“Gönlümce bir evren kurup yaşarken
Ansızın kapıyı çalar ayrılık
Trene, vapura doğru koşarken
Yaş olur gözlere dolar ayrılık”
Bu ayrılık ansızın gelmemiş belki ama öyle ama böyle gelmiş işte. Çoğu ekmeğinin peşine koşmuş yaban ellere. Bir kısmı da orada doğmuş büyümüş haliyle… Adı Almancı ya da gurbetçi olmuş çoğu kez. Almancı denilince hakaret sayanlar bile çıkmış içlerinden. Gurur meselesi haline getirmişler. Ama gittikçe buna da alışılmış. Gurbetçiler, uzaklarda ki yakınlarımız. Bizler Türkiye içinde ki şehirlere yakınlarımızı uğurlarken gurbete gitti diyoruz, gidinde Avrupa da gurbeti görün… Göründe İstanbul’da, Ankara’da, Denizli’de ya da Hakkâri’de yakınlarınız varsa şükredin.
Bir kere yakınlarımız yurt içindeler. Ulaşım oldukça kolay. Hemen hemen her nokta şehre uçak var, Arabanız ile giderseniz kona-göçe, piknik yaparak gidersiniz. Ulaşırsınız uzakta ki yakınlarınıza. Ama burada öyle mi en kolay yol Köln’den Erzurum’a karşılıklı direkt seferler var. Bu çok büyük bir nimet, ama hava da 3,5 saat kalmak yine de kolay değil. Buradan Köln’e giderken oldukça güzel bir yolculuk yaptık fakat dönüşte yurda tatile, hasret gidermeye gelen gurbetçilerimiz bizi öldürdüler. Ne kadar gürültücü, ne kadar lakayt hareket ediyorlar, sanki uçakta onlardan başka kimse yok..Ne çocuklar sustu ne kadınlar.3,5 saat süren yolculuğun 2. saatinde dayanamadım ,koltuğumdan kalktım ve “sayın yolcular bu uçakta sizden baka birileri daha var, lütfen biraz saygılı olalım, ne kadar yüksek sesle konuşuyorsunuz” dedim baktım kimse aldırmıyor “ yaaa kapayın çenenizi, susun artık, kafamızı yediniz,Almanlar sizi konuşturmuyor belli ama bu kadar saygısızlık yapmayın” diye bağırınca yarım saat kadar sustular ama tekrar başladılar…
Geçtiğimiz yıllarda da Almanya da düzenlenen Erzurumlular Gecelerine katıldım. Elbette oldukça renkli ve güzel gecelerdi.
AMA BU SEFER BAMBAŞKA BİR SEVGİ SELİ, BAMBAŞKA BİR BİRLİKTELİK, BAMBAŞKA BİR ÖZLEM FIRTINASI VARDI.
Bu festival; yalnızca Erzurumluların katıldığı Erzurum Günü ya da Erzurum Gecesi değildi. Avrupa da yaşayan tüm Türklerin katıldığı bir festivaldi. Avrupa da yaşayan Sivaslıların, Yozgatlıların, Zonguldaklıların, Rizelilerin, Denizlililerin, Bayburtluların, Muşluların, Bingöllülerin, Malatyalıların, Edirnelilerin velhasıl tüm illerimizin derneklerinin katılımı ile hayat bulan bir festivaldi.
Bana daveti ulaştıran Festival koordinatörü Orhan Akdeniz’di. Orhan Akdeniz aslen Iğdırlı olmasına rağmen babasının görevi nedeni ile Ilıcada büyümüş bir Erzurumlu idi. Yavuz Selim İlk öğretmen okulu çıkışlıydı. Erzurum’dan tanımadığı ve irtibat halinde olduğu pek çok insan vardı. O anlattıkça, bana birilerini sordukça kendimi Erzurum da sanmaya başlıyordum. Sıkı bir Erzurumluydu yani. Telefon ettiği zaman “ablacım eşiniz ile birlikte davetlimiz olarak Festivale katılmanızı arzu ediyoruz. Özellikle Erzurum’un tanıtımı için hazırlık yapınız” diye bana tekmil vermişti.
Orhan beyin komite adına yaptığı bu davetten ilk önce ilimizin Değerli Valisi Sayın Sabahattin ÖZTÜRK’ü bilgilendirdim. Vali Bey, oldukça ilgilendi ve memnuniyetini belirtti. Ardından sırası ile Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Küçükler beyefendiyi, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sayın Hikmet Koçak’ı ve Kültür İll Müdürümüz Sayın Fikret Öztürk’ü ve ER_VAK Başkanı Sayın Erdal Güzel’i bilgilendirdim.
Vali Bey komiteye sunmam için bana Hizmet Anısına yapılmış Altın varak ile yazılmış çok güzel tabak plaketler gönderdi.
DEVAM EDECEK