‘Kütahya’nın pınarları akışır
Devriyeler kol kol olmuş bakışır’
diye başlayan oldukça anlamlı hikâyesi olan bir Anadolu türküsü daha doğru bir değimle Kütahya türküsü.
Şimdi herkes ‘Erzurum, suyunun havasının, 2011 inin derdine düşmüşken Kütahya türküsü nerden çıktı’ diyecek. Ne siz sorun ne ben söyleyeyim, derdim derin…
Ramazan’dan önce Kütahya’daydım. Önce ki yılarda gittiğimde dünürüm bana Kütahya’yı gezdirirken aşırı sayıda yıkılır durumda olan Kütahya evlerinin yer aldığı mahallelere de götürmüştü. O zaman yıkılmaya yüz tutan ama zamana direnen bu evlerin çok fazla oluşundan dolayı ‘devlet buna ne yapsın’ diye düşünmeden edememiştim.
Bu sefer ki gidişimde yine dolaştım. Restorasyonu yapılan epey tarihi konak vardı. Elbette ki yapılacaktı. Tarihimize sahip çıkmanın, kültürümüzü korumanın Kütahya’sı Erzurum’u olmaz her yer bizim, Anadolu Köklü TÜRK MİLLETİNİN vatanıdır, asla ayırım düşünülemez ama ister istemez özeniyorsunuz...
DARISI BAŞIMIZA
Gözünüzü alamıyorsunuz, harika bir durum, darısı başımıza. Ama sanmıyorum, bizim uyuyan güzeller uyanmadıkları müddetçe Erzurum’a bir şey yapılacağını sanmıyorum. Benim ömrüm vefa etmez de belki bizden sonra gelecek olan nesil bir şeyler görür…
Biz de diyoruz ki Erzurum’da el sanatları var, Kütahya’nın eski evlerini sanat galerisi haline getirenler var, onları gördükten sonra kendimden utandım.
BİZ NERDEYİZ, KÜTAHYA NEREDE?
Hani nerde bizim el sanatlarımız. Bir Ehram diye tutturduk, sahip çıkan yok ki ortaya çıkaralım. Tamamen ortadan kaybolmuş bu kültürü canlandırıp ekonomiye kazandıralım diye projelendirip Aziziye Kaymakamlığına verdik, kaymakam bey parasızlıktan bir ağlamadığı kaldı. Az kalsın kolumdan bilezikleri çıkarıp verecektim. Asra sıra bize bakmayan bir bakan ya da milletvekili eşi, ya da herhangi bir devlet büyüğü eşi veya Erzurumlu olmayan bir iş adamı, doktor, avukat eşi gelecekte, meslek liselerine bir iki parça sehpa takımı sipariş edecekte ve alıp gidecekte bizde ‘el sanatımız var’ diye övüneceğiz.
EL SANATLARININ YOK OLUŞU
El sanatlarımızın ortadan yok oluşunun ne kadar komik duruma düştüğünü o galerileri gezince anladım. Bana bu düşüncemden dolayı ağzı olan ya da olmayanlar bilir bilmez karşı çıkacaktır, şimdiden onları ellerinde bulunan ya da Erzurum da ki hangi sanat galerisinde bulacaklarsa orada temin ettikleri el işlerini getirmelerini ve beni yalanlamalarını istiyorum. Daha Oltu Taşlarından oluşan eserlerin sergilendiği değil bir sanat galerisi bir köşe bile yok. Allah Rüstem Paşa Çarşısı esnafından razı olsun ki ekmekleri uğruna bu el sanatını yaşatıyorlar.
KÜTAHYA’YLA ÖZDEŞLEŞEN TARİHİMİZ
Kütahya’da Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde anlattığı konaklardan günümüze epeyce kalmış. Bizde ki gibi değil, restore edilmemiş konaklarda bile hala oturanlar var. Evliya Çelebi diyor ki ‘Kütahya kalesi bir tepe üzerine beşgen şeklinde kurulmuştur. Kalenin etrafı 3000 adımdır. Çevresinde hendek yoktur, etrafı kayalıktır. Derenin çevresi kat kat bahçeli konaklarla süslüdür.
TARİH KOKAN SOKAKLAR
Şimdi o konakları anlatmak istiyorum sizlere ama yalnız konaklar değil sokaklarda korunmaya çalışılıyor burada. Germiyan Sokağının başına geldiğinizde kendinizi bambaşka bir dünyada buluyorsunuz. Keşke Yeğenağa’da eski Erzurum evlerinin bulunduğu sokak ta o hale getirilse diye düşünmeden ve hayal etmeden edemiyorsunuz...Ama nerdeee….
ESKİ HÜKÜMET KONAĞI:
1907 yılı yapımı, son devir Osmanlı mimarisinin dikkate değer sivil yapılarından bir eser. Binanın cephesini düz karo çiniler süslüyor. Hükümet konağının Kütahya yapıları içinde ilgi çekici bir yanı da, tamamen çini kaplı bir mescide sahip oluşuymuş.
Yapının bugünkü şekli, çağdaş bir Hükümet Konağı anlayışına uygun olarak 1893-1908 yılları arasında Kütahya valisi olan Giritli Ahmet Fuat Paşa tarafından yaptırılmış. 1908 meşrutiyetine kadar Kütahya'da görev yapıp, sonra ayrılmış olan Ahmet Fuat Paşa' nın Hükümet Konağı önünde bir büstü var. Alttaki cadde onun adını taşıyor. Yeşil Camii' de Paşa yaptırmış ,Ulu Camii’de tamir ettirmiş.
Bu konakta insanı çeken, taa gerilere, uzaklara, yaşamadığınız devirlere götüren pek çok tarihi dokuya rastlıyorsunuz ve bunlardan niye bizde yok diye içinizden geçiriyorsunuz inanın. Bizde yok ve asla da olmayacak..
DEFTERDAR KONAĞI- MEHMET GÜRSOY SANAT GALERİSİ
Her neyse ben heyecanla size aktarmak isteğim konaklara geçeyim.
İlk Konak Dünürümün evinin karşısında yer alan DEFTERDAR KONAĞI. Burası geçen sene etrafı tehlikeli diye çevrili olan Osmanlı döneminden kalan bir konaktı. Bir yıl içerisinde muazzam restorasyon çalışması ile anlatılamayacak kadar orijinal bir hale getirilmiş.
Burası Mehmet Gürsoy isimli uluslararası bir seramik ve çini sanatçısı tarafından kiralanmış.
GÜRSOY TARİHİ EBEDİLEŞTİRİYOR
Mehmet Gürsoy’un 27 yıllık bir sanat yaşamı var.1986 da Uluslar arası Seramik yarışmasında vazo ve tabak dalında birincilik almış, daha sonra farklı bir teknik geliştirerek işi ilerletmiş. Şu an kiraladığı bu konakta Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin öğrencilerine çinicilik sanatını öğretiyor. Şimdiye kadar Avusturya’dan, Amerika’ya, Chicako’dan Dubai’ye çok geniş bir yelpazede 37 ülkede çinilerinden oluşan koleksiyonunu sergilemiş ve Kütahya Çinisini tanıtmaya çalışmış.
Kendini ziyaret ettim ve orada ders alan kızlarla ve delikanlılarla konuştum. Burada da hem ders alıyorlar hem sipariş çalışıyorlar. Konak bir harika, arka bahçesinde de açık havada boya işlerini çalışmak isteyen öğrenciler çalışıyordu…
KÜTAHYA KOSSUTH MÜZESİ-MACAR EVİ
Daha sonra MACAR EVİ diye adlandırılan ve Macar Sokakta bulunan konağa geçtik. Bu konak 18.y.y Türk Evi Macar Evi denilmesinin sebebi Macar özgürlük savaşının önderlerinden Lajos Kossuth’un ailesi ile birlikte 1850-1 851 yılları arasıda bu evde misafir edilmiş olmasından kaynaklanıyor.
Kossuth Macar anayasasını bu evde hazırlamış. Bahçe içerisinde yer alan iki katlı yedi odalı ahşap ev bir mimari harikası. 1882 de Kültür Bakanlığı tarafından restore edilip Lajos Kossuth anısına müze olarak ziyarete açılmış. Macar Evinde Kossuth’a ait eşyalar ve klasik Türk evine ait etnografik eserler sergileniyor.
Bir bahçesi var insanın ömrü uzanır orada. Evin girişinden iki taraflı merdivenleri o devirlerde, insanlar ne kadar zarifmiş diye düşünüyorsunuz.
Birinci katta ki ilk oda erkeklerin oturduğu, sohbetlerin yapıldığı bir oda. Kossuth’un çalışma odası da bu katta. Yukarda Yatak odası ve odanın içine açılan çocuklarının yatak odası var. Başoda da Kossuth ve eşi Teresa’nın kişisel eşyaları yer alıyor. Aile odasında ise Macar porselenleri, fotoğraflar bir piyano ve Budapeşte’nin eski resimleri yer alıyor. Anı Odasında ise 19.yy. kıyafetleri, Kossuth’un silah arkadaşlarının fotoğrafları, en az dört kişinin taşıyabileceği büyüklükte seyahat bavulları var.
Asma katın giriş bölümünde büyük bir harita var ve bu harita Kossuth’un nereden hareket edip, Macar vatanseverleri ile Avusturya’ya karşı örgütlenmelerinde en önemli merkez olan Kütahya’ya hangi yollardan geldiğini gösteriyor.
Şimdi tutturmuşlar Kürt,Laz,Çerkez ya zaten biz köklü bir milletiz, bakın kimleri misafir etmişiz..
DEVAM EDECEK