Geleceğin Eğitimi Derneği'nce düzenlenen 1. Global Eğitim Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitim sistemimizi çocuklarımıza öz güven duygusu kazandıracak, atılım ruhu aşılayacak, pergelin bir ayağını değerlerimize, buraya sabit kılacak; diğer ayağıyla da tüm dünyayı Mevlana’nın dediği gibi dolaşacak şekilde yeniden ele almalıyız. Bu çerçevede başlatılan çalışmalar olduğunu biliyorum. Bunları süratle hayata geçirip yeni ufuklara yol almaya başlamalıyız” dedi.
Millî Eğitim eski Bakanı Nimet Baş’ın öncülüğünde kurulan Geleceğin Eğitimi Derneği’nin organizasyonun bu açıdan büyük bir boşluğu dolduracağına inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Derneğin ülkemizde eğitim yönetimi alanında ki buna ben bir şey daha ilave edeyim, eğitim-öğretim noktasındaki ihtiyacı hissedilen faaliyetlere katkı sunmasının yanında, Türkiye’nin son 13 yılda eğitim-öğretim konusunda elde ettiği tecrübeleri diğer bölge ülkeleriyle paylaşmasını da önemli görüyorum” dedi.
“TEKNOLOJİK GELİŞMELER BİZİ KÖKTEN DEĞİŞİME ZORLUYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve süresince ortaya konacak fikirlerin, dile getirilecek projelerin eğitim sisteminin daha da gelişmesine, yenilenmesine vesile olacağına inandığını vurguladı. Dünyanın hızla değiştiğini, yeni iletişim ve ulaşım araçlarının sınırları kaldırdığı bir dönemin içerisinde olduklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Teknolojik gelişmeler hayatımızın her alanını etkiliyor ve bizi kökten değişime zorluyor. Şüphesiz bu değişim baskısının en fazla hissedildiği alanlardan birisi eğitim. Bizim bu değişim dalgasının önünde durmak, ona engel olmak gibi bir imkânımız da, niyetimiz de olamaz, zaten böyle bir şey de mümkün değil. Fakat bizim değişimi yönlendirmek, onu toplumumuzun faydasına olacak şekilde kanalize etmek gibi bir mesuliyetimizin, sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Kendi değerleriyle, kültürüyle, toplumsal dinamikleriyle barışık bir değişim sürecini idare etmek, meseleye bu şekilde yaklaşmak durumundayız. Bu sadece devlet kurumlarının değil aynı zamanda üniversitelerin, okulların, sivil toplum kuruluşlarının da görevidir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devlet, değişimin bir gereği olarak yenilikleri, yeni eğitim modellerini ve teknolojiyi çocuklara sunmak, bunun altyapısını onlara sağlamak zorundadır” dedi.
“ÇOCUKLARIMIZIN YABANCILAŞMALARINA MANİ OLUNMASI GEREKİR”
Çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine karşı yabancılaşmalarına da mani olunması gerektiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Burada gözetilmesi gereken çok hassas bir denge vardır. Çünkü bir şeyin yeni olması, onu sorgulamadan, teraziye koymadan, herhangi bir süzgeçten geçirmeden alıp uygulamamız anlamına gelmez, gelmemelidir. Yeni olan her şey iyi ve faydalıdır, eski olan her şey kötü ve zararlıdır gibi yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü böyle bir yaklaşım sadece ne üretir? Sorun üretir. Burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Bugün farklı şekillerde tezahür eden yabancılaşma meselesi Türkiye tarihinin son 200 yılına damgasını vuran en önemli sorunlarımızdan biridir. Bu sorun, eğitim-öğretim sistemimizin de etkisiyle iki asırdır ülkemizin kanayan bir yarasıdır.”
Edebiyat tarihinin, fikir hayatının bu meseleyi ele alan onlarca eserle dolu olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan 118 yıl önce Araba Sevdası kitabında Recaizade Mahmud Ekrem’in ironiyle resmettiği Bihruz Bey karakteri sadece lümpen batılılaşmayı değil aynı zamanda yeniyle kurulan çarpık ilişkiyi de anlatır. Tevfik Fikret’in karanlığı boğacak ışık olarak gördüğü öz oğlu Haluk’un serencamı da bizim için bu açıdan ibretlik bir hikâyedir. Haluk’un karşısında ise, rahmetli Mehmet Akif’in hayalini kurduğu, özlemini çektiği, duasını ettiği Asım vardır, Asım’ın Nesli vardır. Çatışan, birbirine zıt olan bu iki karakter, aslında bizim son 200 yılımızı anlamamız için bize anahtar sunarlar. Bedrin Aslanları gibi Çanakkale’de destanlaşan bir Asım varken, Haluk’u ne Çanakkale Harbinde, ne de Kurtuluş Savaşı’nda görebilirsiniz. Bir yanda Doğuya sırtını dönmeden Batıyı anlamaya çalışan, bu uğurda fikir çilesi çeken, önce vatan, önce millet diyen bir Asım vardır; diğer tarafta ise önce İskoçya’ya, ardından Amerika’ya giden, son nefesini kilisede rahip olarak veren bir Haluk vardır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların 100-150 yıl öncesine ait hayali kişilikler olmadığını, bugün de Araba Sevdası’nda hicvedilen Bihruz Beyin örneklerinin görüldüğünü ifade etti. Bugün de Asım’ın ve Haluk’un canlı sembolleriyle günlük hayatta karşılaşıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu karakterlerin Batıya, Batı kültürüne bakış açısı, Batılı değerlerle kurduğu hastalıklı ilişki, bugün de aynı şekilde devam ediyor. Bu karakterler aynı zamanda iki farklı eğitim modelinin de ürünleridir. Haluk ve Asım, değişmek zorunda olan bir toplumun bu süreci nasıl kendi faydasına veya zararına yönetebileceğinin işaretlerini verir. Bugün de eğitim alanında yapacağımız çalışmalarımızda aynı örnekler üzerinden hareket etmek, bu gerçeği dikkate almak zorunda olduğumuza inanıyorum” diye konuştu.
“TÜRKİYE, TARİHİN HİÇBİR DÖNEMİNDE MÜSTEMLEKE DURUMUNA DÜŞMEDİ”
Türkiye tarihin hiçbir döneminde dışarıdan sömürge haline getirilmediğini, müstemleke durumuna asla düşmediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ancak her dönemde Türkiye’de Batıya karşı duyulan aşağılık kompleksi sebebiyle orada olanı sorgusuz sualsiz almaya teşne bir kesimin var olduğunu vurguladı.
Sömürge kafalı, jakoben, kolaycı ve kopyacı, eser veremeyen, milletine böyle tepeden bakan bu kesimin, uzun süre devlet ve toplum hayatının kontrolünü elinde tuttuğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Toplumumuzun can damarını kesmeyi amaçlayan bu yaklaşımı rahmetli Ahmet Hamdi Tanpınar bir tür kültürel inkâr olarak tanımlıyor; burası çok önemli, kültürel inkâr. Ben de; bu hem inkâr, hem intihardır diyorum. Çünkü bunlar için milletimizin değerlerinin, kültürünün, birikiminin hiçbir kıymeti yoktur. Bu anlayışa göre terakkinin tek yolu tamamen Batıya benzemek, orada ne bulursak alıp hiçbir elekten geçirmeden tatbik etmektir. Akif ne diyor? Alınız ilmini Garbın, alınız sanatını, veriniz hem de mesainize son süratini diyor. Onların olumsuzluklarını alın demiyor, ilmini alın diyor, sanatını alın diyor ve mesainize de son süratinizi verin diyor” dedi.
EĞİTİM ALANINDA YAPILAN REFORMLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 13 yılda eğitim sistemini tek tipçi, kompleksli zihniyetin tahakkümünden kurtarmak için büyük çaba harcadıklarının altını çizdi. Gerek altyapı, gerek içerik konusunda hayata geçirdikleri politikaların belli kesimler tarafından sürekli olarak engellenmek istendiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Göreve geldiğimizde bizim bütçemizin birinci sırasında savunma vardı. Biz ne yaptık? Onu gerilere attık, birinci sıraya neyi çıkardık? Eğitimi çıkardık. Personel, birinci sıraya öğretmeni çıkardık. Niye? Eğer eğitimde-öğretimde başarılı olamazsanız hiçbir şeyde başarılı olmanız mümkün değil. FATİH Projesinden seçmeli derslere, imam hatiplerin orta kısımlarının açılmasından 4+4+4 sistemine kadar attığımız her adım anlamsız bir inatla, bir dirençle karşılaştı. Bu direnç kesinlikle milletimizden değil Haluk modelinde nesil yetiştirmeyi maharet sayan, başka da fikirleri-projeleri olmayan işte o azınlık, o dayatmacı azınlıktan geldi. Allah’a hamdolsun tüm engelleme girişimlerine rağmen yılmadık ve çok önemli başarılara imza attık.”
2002 yılında Türkiye’de 544 bin öğretmenin bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz 13 yılda 542 bin yeni öğretmen ataması yaparak bu rakamı bugün o kadar hızla ilerlettik ki şu anda emeklileri koyarsak bir kenara 923 bin 133’e çıkarttık” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, FATİH Projesi kapsamında okullara 432 bin etkileşimli tahta ve 50 bin çok fonksiyonlu network yazıcı ile teçhiz ettiklerini söyledi. Öğrencilere ve öğretmenlere dağıtılan tablet bilgisayar sayısın da 1 milyon 438 bine ulaştığı ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Yozgat’ta, Yozgat İmam Hatip Lisesi’nin resmi açılışını yaptıklarını, öğrencilere gerek etkileşimli tahta, gerekse tablet bilgisayarla birlikte derslerini görüyor olmasının onlara farklı bir öz güven getirdiğini sözlerine ekledi.
“13 YILDA 250 BİN ADET YENİ DERSLİK İNŞA ETTİK”
Öğrencilerin o öz güven içerisinde derslerini yaptıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hedefimiz vardı, diyorduk ki; 30 kişiden fazla sınıf olmayacak, 30’un altına indireceğiz. Şimdi akşam sınıfları dolaşırken en fazlası 28’di, baktım 20 kişilik sınıflar, 18 kişilik sınıflar vardı; işte bu başka mesele. Ama bizim okuduğumuz sınıflar 75 kişilik sınıflardı ve o dönemlerde 100 kişilik, 125 kişilik sınıflar vardı, şu anda o dönemi benimle beraber yaşayan burada hocalarımız var, biliyorum. Yani bir öğretmene düşen öğrenci sayısına bakın, şimdi düşen öğrenci sayısına bakın. Bunu biz işte bu 13 yılda yakaladık. Şimdi FATİH Projesiyle bütün sınıflarımız aynı zamanda bilişim teknolojileri sınıfına dönüştü” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yılda 250 bin adet yeni derslik inşa ederek toplam derslik sayısını 581 binin üzerine çıkarttıklarını kaydetti. 6 alanda 21 adet seçmeli dersle bu konuda geniş bir yelpaze oluşturduklarını da belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de ilk defa sosyal bilimler ve spor liselerini kurduklarını ifade etti.
Okul öncesi eğitimi süratle yaygınlaştırdıklarını da sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ 2001-2002 eğitim-öğretim yılında okul öncesindeki eğitimde 289 bin olan öğrenci sayısı, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 1 milyon 157 bine ulaştı; başarı burada. Eğitim-öğretim desteğiyle hiçbir evladımızın maddi imkânsızlık sebebiyle okuldan mahrum kalmamasını temin ediyoruz. 2015-2016 eğitim-öğretim yılında da 230 bin öğrenciyi kapsayacak şekilde eğitim ve öğretim kademesine göre yıllık 2 bin 680 lira ile 3 bin 750 lira arasında değişen rakamlarda destek veriyoruz. Orta öğretimde mesleki ve teknik eğitimin payını yüzde 36’dan yüzde 58’e çıkardık” ifadelerini kullandı.
“EĞİTİM ALANINDAKİ YATIRIMLARIMIZ ARALIKSIZ SÜRECEK”
“Sizler eğitim alanında atılan bu adımların, hayata geçirilen projelerin en büyük şahitlerisiniz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra da bu yöndeki çalışmaların aralıksız devam ettireceklerini söyledi. Türkiye’nin diğer alanlarla birlikte eğitimde de 13 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak bir yerde olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, millete yakışmayan o eski Türkiye manzaralarına büyük ölçüde son verdiklerini belirtti.
Öğrencilik yıllarında beden eğitimi derslerini normal sınıflarda yaptıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün birçok okula modern spor salonlarının, çok amaçlı spor salonlarının inşa etmeye başladıklarını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, çocukların gerek kapalı, gerekse açık spor alanlarında yaptığı sporla birlikte öz güveninin daha çok arttığını kaydetti.
“ARTIK BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE VAR”
“Anneler-babalar acaba çocuklarımın kitaplarını alabilecek miyim diye düşünüyordu geçmişte, ama şimdi ücretsiz olarak okullar açılırken kitapları masaların üzerine, sıraların üzerine ne yapıyoruz, koyuyoruz” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Meslek liselerine gidenler katsayı engeline takılır mıyım diye düşünüyordu, şimdi öyle bir engel kalmadı, bu da gitti. Ve dün Yozgat’ta Anadolu İmam Hatip okulunun açılışını yaparken oradaki hayırseverden bir ricada bulundum, dedim; daha önce de konuşmuştuk seninle, güzel bir adım daha burada at, Yozgat’a şöyle gel bir endüstri meslek lisesi yap. O da bana ne dese beğenirsiniz, Cumhurbaşkanım dedi, ben zaten sözü verdim, şimdi ben yer bekliyorum, yeri verdikleri anda projeyi hemen hazırlayacak ve inşaata başlayacağım dedi. Belki bu yıl, yetiştiremezsem öbür yıla muhakkak yetiştireceğim dedi. Şimdi bu işte artık eğitim-öğretimde de sadece devletten bekleme değil, yani hayırsever yaptığının hedefine ulaştığını görürse arkası geliyor. Tabii bütün bu şahit olduğumuz kızlarımızın heyecanı, mutluluğu, sevgi ve ümit dolu bakışları karşısında duygulanmamak inanın mümkün değil. Aynı şey tabii erkek evlatlarımız için de. Bu evlatlarımıza geçmişte yaşatılmış zulümleri düşündüğümüzde ülkemize kaybettirilen zamana, enerjiye, yıkılan hayallere, karartılan geleceklere üzülmemek de elde değil. Şimdi tüm bunları artık geride bıraktık. Okul öncesinden ilk, orta, lise düzeyine, üniversitelere kadar artık bambaşka bir Türkiye var.”
“KÜLTÜRÜNÜN FARKINDA NESİLLER YETİŞTİRMELİYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün; genç kızların üniversiteye gittiklerinde ikna odalarının kapılarında kendilerini bekleyen mürebbiyelerle değil kendilerini güler yüzle karşılayan üniversite hocalarıyla karşılaştığını belirtti. Bunları da yeterli görmediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni Türkiye’yi inşa etmek için öz güveni yüksek, kendi medeniyet değerleriyle barışık, potansiyelinin farkında bir nesil yetiştirmek zorundayız. Eğitim sistemimizi çocuklarımıza öz güven duygusu kazandıracak, atılım ruhu aşılayacak, pergelin bir ayağını değerlerimize, buraya sabit kılacak; diğer ayağıyla da tüm dünyayı Mevlana’nın dediği gibi dolaşacak şekilde yeniden ele almalıyız. Bu çerçevede başlatılan çalışmalar olduğunu biliyorum. Bunları süratle hayata geçirip yeni ufuklara yol almaya başlamalıyız. Ne Batıyı bilen, ne de Doğuyu özümsemiş parçalanmış karakterler değil, yerinin, yurdunun, kültürünün farkında nesiller yetiştirmeyi hedeflemeliyiz” dedi.
“Bizim tarihimiz bir yönüyle Yunus Emre, Mevlana, İbn-i Arabi, İbn-i Sina, Mimar Sinan, Itri gibi abide şahsiyetler tarihidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nizamülmülk’ün sadece kendi dönemine ışık tutan, kendi döneminin ilim ve siyaset erbabını yetiştiren bir medrese kurmadığını, Nizamülmülk’ün, ilmik-ilmek dokuduğu eğitim ve yönetim yapısının, Selçuklu’yu da, Osmanlı’yı da yaşatan, onlara yüzyıllar boyunca güç katan, can veren bir kaynak olduğunu vurguladı.
“EĞİTİMDE İNSANI MERKEZE ALAN BİR SİSTEM KURMALIYIZ”
Bugün dünyada çığır açan çalışmalara imza atan bilim insanları, tarihçiler, mimarlar, sanatçılar konusunda eksiklik hissediyorsa, bunun en başta gelen sebebinin eğitim sistemi olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu doğrultuda 2004 yılından itibaren çok ciddi adımlar attıklarını söyledi.
Bugün bunların yeterli olmadığını gördüklerini de kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tek yönlü bir sınıf kavramı yerine, zengin öğrenme ortamlarının gündeme geldiği, sıra dışı eğitim modellerinin tartışıldığı günümüzde bizim de artık daha farklı projeleri hayata geçirmemiz gerekiyor. İnsanı eşrefi mahlûkat, yani yaratılmışların en şereflisi olarak gören ve fıtratı merkeze alan bir eğitim müfredatı üzerinde daha fazla durmalıyız. Eğitim sistemimizin çocuklarımızın yaratılıştan sahip oldukları, Allah’ın onlara lütfu olan özelliklerini inkişaf ettirecek şekilde ele alınması gerekiyor. Ve bugün öğretmenlerimizle, ailelerimizle konuştuğumuzda en büyük sorunumuzun bedenen sınıfta, ancak zihnen ve ruhen ne yazık ki başka yerlerde olan çocuklar olduğunu görüyoruz. Bu durumu değiştirecek, öğrencilerimizin sınıfa, derse, okuldaki aktivitelere ilgisini en üst düzeye çıkaracak yenilikleri süratle hayata geçirmeliyiz. Eğitim-öğretim sistemimizin hedefi, sadece kariyer yapmaya veya sınav geçmeye odaklı bireyler yerine, aklıselim, kalbiselim, zevkiselim sahibi bir nesil yetiştirmek olmalıdır. Bunun için de sistemin kadim değerlerimizi merkeze alan bir anlayışla ilim, irfan, hikmet esasları üzerine yeniden inşa edilmesi şarttır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, içinde bulunulan dönemin bu tür radikal adımları atabilecek mümbit bir dönem olduğunu sözlerine ekledi. Türkiye’nin böyle bir sistemi inşa edecek birikime, imkâna ve kaynağa şu an fazlasıyla sahip olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Şüphesiz bunu devletin ve Millî Eğitim Bakanlığımızın tek başına yerine getirmesi mümkün değildir. Artık ertelenemez bir noktaya gelen bu ihtiyacın tüm toplum kesimleri tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. STK’larımız bu noktada görev üstlenmesi gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarımız, üniversitelerimiz, hocalarımız, bu alana ilgi duyan ilim erbabımız, kanaat önderlerimiz elini taşın altına koymalıdır. Ben önümüzdeki iki gün boyunca 21. yüzyılda yeni eğitim trendlerinin masaya yatırılacağı bu zirvenin bu konuların da tartışılacağı bir zemin olacağına inanıyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha Global Eğitim Zirvesi’nin başarılı geçmesini diliyorum. Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ediyor, yurt dışından gelerek programı zenginleştiren misafirlerimize teşekkür ediyorum.”