Gazeteci-yazar aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Mehmet Altan, İstanbul'a 1934'te gelen elektriğin Erzurum'un köylerine 1984'te geldiğini hatırlatarak, "Böylesi uzun bir sürede elektrik bu kadar mı ağır gelir? Elektrik bölgeye bu kadar çok geç gelirse hukukun üstünlüğü hiç gelmez" dedi.
VANGİAD daveti üzerine kente gelen ünlü yazar Mehmet Altan ''Toprak ve Barış" konulu bir konferans verdi. Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) Tuşba Salonu'nda verilen konferansa Van Valisi Münir Karaloğlu, Vali yardımcısı Halil Berk ile çoğunluğu üniversite öğrencisi olan çok sayıda vatandaş katıldı.
SİSTEM KAYNAKLI KÜÇÜK MESELELER
Gazeteci-Yazar Mehmet Altan Türkiye'de insanların sistemden kaynaklı çok basit ve küçük mesellerle uğraştığını söyledi. Bundan kaynaklı insanların sürekli 'yerleşikmiş' gibi hayata baktıklarını ifade eden Altan, "Mesela 150 yıl sonra bu salondan kimse kalmayacak. Ama öyle kavgalar, öyle gerginlikler oluşturuyoruz ki sanki buranın sürekli sahipleri kalacak. İnsanlar ölümsüzmüş gibi bir ruh hali ile hareket ediyor. Halbuki insanlık akıp gidiyor. Ama akıp giderken birbirlerine olağanüstü armağanlar vererek
gidiyor" diye konuştu.
KAVGA ETMEK YERİNE SELAM VERİN
Yeniçağda insanların kimliklerinin, nasıl bir dünya düşüncesine sahip olduklarının artık çok öneminin kalmadığını anlatan Altan, "Mesela Edison 'Ya ben sizden pek hoşlanmadım elektriği geri çekiyorum' derse tamamıyla çökeriz değil mi? Bu durum insanlığın el sıkışmasından geçiyor. Bu bir yerde de senin farklı kültürlere daha sıcak daha açık yüreklilikle bakmandan da geçiyor. Ben bu aşamaların insanların kavga etmeyi bırakarak, onlara bir selam vermeleriyle aşılacağına inanıyorum" şeklinde konuştu.
ÜRETENLER AŞAĞILANDI
Gazeteci-Yazar Prof. Dr. Altan, Türkiye'de üretenlerin yıllarca aşağılandığını, tüketenlerin ise saygı gördüğünü kaydetti. Bu durumun resmi ideoloji ve onunla gelişen eğitim sisteminden kaynaklandığını ifade eden Altan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu ülkede halka üsten bakan, kravat takan ilerici batılı modern sayılır, hayatı tırnakları ile kazanmaya çalışan halk da gerici sayılır. Çünkü mesele üretime göre değil tüketime göre şekillenmiştir. Çok garip bir ülkeyiz. Bu sistemde çok tüketirsen çok değerli adam olursunuz. Pekiyi kim üretecek, onun hiçbir tartışması yok. Niye batı ilerici? Niye Osmanlı parçalandı, işte Karlofça Anlaşması'ndan beri toprak alamadık? İşte çok fazla tüketemediğimizden dolayı imiş. Ne kadar çok tüketirsek o kadar bu dertlerden kurtuluruz mantığı bu. Tüm bu kavram karışıklığı ve bu kavramlarının içinin boşaltılması aslında üretim üstünden hiçbir şekilde hayata bakmayan yapılanmadan gelmemizdir. Bizimki ulus-devlet değil, devlet-ulus. Çünkü devlet herkese ırk biçtiği için bu işleri halledemiyoruz. Dünyanın bugün en temel sorunları insanların refahı, mutluluğu ve yaşama kalitesidir. Ama biz bunları konuşamıyoruz. Mesela Genelkurmay bir gün kalkıp dese ki, ülkenin en büyük sorunu sefalettir, işsizliktir, yoksulluktur. Ne olacak yani. Geçenlerde yayınlanan insani endeks sıralamasında ülke olarak 79. sıradayız. Bunları bile tartışamıyoruz çünkü çok daha öncelikli sorunlar duruyor. Irkımız ne olacak, ana dili ne yapacağız, Türk mü Kürt mü diyeceğiz? Alevilik, Sünnilik. Biz daha bu basit sorunları sorunları tartışıyoruz. Kürt açılımının muhatabı bunun mağdurlarıdır. Anadil yasaklanır mı ya? Akıl işi midir bu? Ya anadil bir insanın varlık nedenidir. Bizlerin kimi yönettiği değil, nasıl yönettiği önemlidir. Yeniçağı anlamanın yolu insana verilen değeri algılamaktır. Kürt meselesinin çözümü devletin, 'Evet ben Türkiye Kürtlerin de devletiyim' demesinden geçiyor. Bir kere önce buna karar verecek. Tabi tüm bugelişmelerin olması için sivil bir anayasa yapmak gerekiyor. Sivil bir anayasa yapılmadan hiçbir ilerleme olmaz."
Konferans sonrası, konuşmasından ötürü Gazeteci Yazar Mehmet Altan'a Vali Münir Karaloğlu tarafından bir plaket takdim edildi.