AHMET DURSUN AKÇA KİMDİR?
Ahmet Dursun Akça, Erzurum-Eminkurbu Mahallesi’nde 1927 yılında dünyaya gelmiş. Orta Okul mezunu olan Ahmet Dursun Akça, İlkokulu Gazi İlk okulunda okumuş. Orta okulu da şimdiki Erzurum Lisesine yakın olan (ismini hatırlayamadı) orta okulda tamamlamış. O dönemde Gazi İlk Okulunun yeri Kongre Caddesi üzerindeki Sanat Okulunun yeridir. Yani 1930‘lu yıllarda Sanat okulunun yeri Gazi İlkokulu’dur.O dönemki Okul Müdürü Hilmi Cimilli ve öğretmeni ise Hafız Ömer Duygun’dur. Erzurum Ağırbakım Silah Fabrikasında askerlik görevini yapacak iken, son anda Genel Kurmay Başkanlığı Geri Teşkilleri (Teşekkülleri) kısmında Askerlik hizmetine 1946 yılında başlayan Ahmet Dursun Akça , sırasıyla Sivas Zara'daki 36 nci Piyade Alayı, Erzurum Aşkale’de ki 4’ncü Zırhlı Tugay'da ve son olarak Kandilli’de ki 6’ncı Zırhlı Tugay Komutanlığında görevini ifa ederek (3.5 yıl) 1949 yılında terhis olmuş.
Ahmet Dursun Akça'nın babası İdris Akça, Çifte minarelerin içinde bulunan medresede (o dönem anılan medreseye Dar'ül Fünun denildiği yüksek öğretime tekabül ettiği) eğitim gördüğünü, Erzurum Ağır bakım Silah Fabrikasında görev yapmış. İstiklal Savaşı Gazisi olan baba İdris Akça, Erzurum da ebedi hayata gözlerini yummuş.
1950 yılında girmiş olduğu sınav sonucunda Erzurum Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) de işe başlamış. Memnune hanımefendi ile 1951 yılında hayatını birleştiren Ahmet Dursun Akça iki kız, bir oğul babası. 63 yıl birlikte aynı yastığa baş koyduğu Memnune hanımefendi’yi 2014 yılında hakka uğurlayan Ahmet Dursun Akça, çok mutlu bir evlilik ve huzurlu bir hayat geçirdiğini ifade ederken gözleri yaşarmaktadır.
1950 yılında Erzurum'da başladığı memuriyetine sırasıyla, 1954’te Erzincan Refahiye, 1957’de Erzurum-Pasinler, 1960 da Erzurum Tortum ve akabinde Artvin Yusufeli de devam ile 15 Temmuz 1975’te emekli olan Ahmet Dursun Akça, aynı yıl itibariyle Ankara'ya yerleşmiş.
SILA ÖZLEMİ
Sıla özlemi çeken Ahmet Dursun Akça, Erzurum'da akranlarının kalmadığını, bu cümleden olarak Erzurum'da Erzurumlunun da çok az sayılarla telaffuz edilecek rakamlarda olduğunu anlatıyor. Bundan yaklaşık 15 yıl önce Erzurum'a gittiğini, dostluk, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinin zayıfladığını üzüntü ile müşahede ettiğini kaydeden Akça, Gençliğindeki Erzurum yaşantısında Arkadaşlık, komşuluk, saygı, sevgi, vefa, güven gibi duyguların dolu dolu yaşandığını ve bu hasletlerin Erzurumlunun vazgeçilmezleri yani kırmızı çizgilerini oluşturduğunu, bir mahallede bir evde pişen bir yemek veya tandır ekmeği tadımlık ta olsa mutlaka komşularla paylaşıldığı, ihtiyaç sahiplerine incitilmeden ve hissettirilmeden yardım yapıldığını, yediden yetmişe herkesin kenetlendiğini, sevincin ve hüznün paylaşıldığını kaydediyor.
ERZURUM, SPOR ŞEHRİ
Gençlerin mahalle maçları ile sportif aktivitelere katıldıklarını, imkansızlıkların had safhada olduğu (savaş yılları) dönemlerde dahi Erzurum'un bir spor şehri olduğunu aktaran Akça, futbol, kayak, cirit, at yarışları, güreş ve boks gibi sportif aktivitelerin yanı sıra herefene ve semaver çayının dostluğu pekiştiren olguların başında geldiğini anlatıyor.
Korukçu Sami, Hulusi Seven'in yakın arkadaşları olduğunu vurgulayan Ahmet Dursun Akça, Dolmasayanlar ve Malyemezler ailelerinden de arkadaş ve dostlarının bulunduğunu, şimdiki Erzurum'un yenilik, teknoloji, gelişmişlik açısından önde bulunurken, dostluk-komşuluk-vefa-sahiplenme açısından da eski Erzurum'un ön planda olduğunun altını çiziyor. Erzurum'un medreseler ve ilim şehri olduğunu söyleyen Akça, yine son dönemlerde Erzurum'un bir şifa merkezi hastaneler şehri olduğunu, bu vesile ile bu alanda Erzurum'a ciddi katkılar sunan Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ'a teşekkür ettiğini kaydediyor.
SEKMEN’DEN BEKLENTİLERİ
Aziziye Tabyaları’nın Erzurum ve Türkiye için büyük öneme haiz bir eser niteliği taşıdığını, mutlaka kıymetinin bilinmesini, yeni nesillere tanıtılmasını, özellikle öğrencilere belirli zamanlarda bu tarihi mekanların gezdirilmesini, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’den bu konuda beklentilerin çok olduğunu, İstanbul tecrübelerini ve deneyimlerini Erzurum için nasıl aktaracağını merak eden Ahmet Dursun Akça, gurbetteki Erzurumluların hemşerilik duygularının istenilen seviyede olmadığını, Büyükşehirler de yaşamın zor olduğunu, hayat gailesinin, ulaşımın insanları yorduğunu, ikili dostluklar haricinde Sivil Toplum Kuruluşları vasıtası ile yapılan etkinliklerde bir araya gelindiğini ifade ediyor.
Geçmiş dönemlerde Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşu olan 12 Mart gecelerinin ayrı ayrı kutlanır iken şimdilerde birlik olup daha güçlü programla bu etkinliğin sağlandığını aktaran Akça, yine Ankara'da yapılan Erzurum Tanıtım günlerinin de birlikte (Ankara'daki Vakıf-Dernek-Federasyon) icrasının sevindirici olduğunu belirtiyor.
GURBETTE ERZURUM’U YAŞAMAK
Gurbette Erzurum'u yaşamanın zor ve kolay yönlerinin bulunduğunu dile getiren Ahmet Dursun Akça, gurbette Erzurumlu denildiği an her kesimin büyük ilgi gösterdiğini, Erzurumlunun-Dadaş'ın özüyle sözüyle aynı olduğunu, güvenilir ve emanete ihanet etmeyen, harama el uzatmayan kişi olarak bilindiğini ancak, son zamanlarda bazı art niyetlilerin bu olguyu zedelemeye çalıştıklarını, basit bir takım hataların zaman zaman tüm Erzurumlulara mal edildiğini ifade ederek yıllara dayalı iyi intibaların bozulmamasını temenni ediyor.
HERLE, İÇ DE TERLE
Erzurum'un özellikle manevi havasını özlediğini iç çekerek anlatan Ahmet Dursun Akça, milli ve manevi yaşantının birleştiği il olan Erzurumlu olmaktan büyük gurur duyduğunu vurguluyor. Yöresel yiyeceklerden bahseden Ahmet Dursun Akça, özellikle hasta olunduğunda yapılan " Herle" çorbası için ‘herle, iç de terle’ deyimini hatırlatıyor. Organik ürünlerin önemine de değinen Akça, Pasinler'in lahana, patates ve salatalığı, İspir'in kuru fasulyesi, Tortum'un dut, kızılcık ve cevizinin de marka ürünler olduğunu kaydediyor.
GENÇLERE TAVSİYE
Erzurum da Ramazan-ı Şerif-i idrak etmeyi ve o manevi havayı yaşamayı arzu ettiğinin altını çizen Ahmet Dursun Akça, gençlere de; Sabırlı olmayı, İnsanlığı unutmamayı, Birlik ve beraberliği muhafazayı, Özün ve sözün birliğini, Vatan sevgisinin kaybedilmemesini, Lisan-ı münasibi elden bırakılmamasını, Diyalog, anlama-anlatma sabrını, Empati yapılmasını, Beşer şaşar ilkesinden hareket ile hoşgörü ve vicdani davranışı, Çalışma, gelişmelere açık olunmasını, Birbirimizin ayıbını kusurunu açma yerine örtmeye çalışılmasını tavsiye ediyor.