ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Aziziye Kahramanı Miralay Bahri Bey’e vefa
Aziziye Kahramanı Miralay Bahri Bey’e vefa
GSİM’den  filenin dadaşlarına motivasyon desteği
GSİM’den  filenin dadaşlarına motivasyon desteği
Erzurum’da aranan 6 şahıs yakalandı
Erzurum’da aranan 6 şahıs yakalandı
Şehit Polis Akoral rahmet niyazlarıyla anıldı
Şehit Polis Akoral rahmet niyazlarıyla anıldı
Emniyet üniversite öğrencilerini bilgilendiriyor
Emniyet üniversite öğrencilerini bilgilendiriyor
HABERLER>TÜRKİYE
14 Nisan 2011 Perşembe - 10:17

‘Türkiye'ye de çok Fransızsınız’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKPM'nin Fransız üyesinin, Türkiye'de azınlıkların korunması ve ibadet özgürlüğüne ilişkin sorusu üzerine, "Türkiye'yi yakından takip etmiyorsunuz. Duyduklarınızla hareket ediyorsunuz. Bu soruyu soran Fransız mıydı? Türkiye'ye de çok Fransızsınız" dedi.

‘Türkiye ye de çok Fransızsınız’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi binasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap etti. 
Başbakan Erdoğan, konuşmasına, Avrupa halklarının en eski parlamenter forumu olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde milletvekillerine hitap etmekten büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek başladı. Türkiye'nin, 61 yıl önce bugün, 13 Nisan 1950'de Konsey'e üye olduğunu hatırlatan, Avrupa Konseyi ve Türkiye açısından son derece anlamlı bir yıl dönümünde genel kurula hitap ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:''61 yıl sonra, yine bir 13 Nisan gününde, Avrupa Konseyi'nin kurucusu, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Dönem Başkanı Türkiye'nin Başbakanı olarak; başkanlığını bir Türk parlamenterin yaptığı bu Meclise hitap ediyor olmaktan büyük heyecan ve gurur duyduğumu da belirtmek istiyorum. 
Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi, 62 yıldır Kıta'da demokratik istikrarın güçlendirilmesine önemli katkılar sağladı. Her türlü ayrımcılığa karşı çıkan, insan onuruna saygıyı ortak kültürümüzün temel unsuru haline getiren Konsey'e bu vesileyle şükranlarımı sunuyorum. 62 yıllık süreçte Konsey'e hizmet edenlere, bugün de aynı idealler etrafında hizmetlerini sürdüren siz değerli milletvekillerine ayrıca teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. 
Bu parlamentoda, bundan 5 yıl önce, 'Medeniyetler İttifakı' girişimi konusunda sizlere hitap etmiştim. Bugün de 'Kültürler Arası Diyaloğun Dini Boyutu' konulu raporun ele alındığı bir ortamda sizlere hitap ediyorum. Türkiye ile İspanya'nın Birleşmiş Milletler çatısı altında başlattıkları 'Medeniyetler İttifakı' girişimi, çok kısa bir süre içinde 100'den fazla ülkenin, Dostluk Grubu'na üye olmasıyla küresel ölçekte büyük ilgi gördü. Esasen, 'Medeniyetler İttifakı' girişimi, bugün dünyamızın ihtiyacını hissettiği, daha doğrusu, açlığını hissettiği bir boşluğu doldurma noktasında önemli bir girişim haline geldi.'' 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mevlüt Çavuşoğlu'nun Başkanlık ettiği Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi oturumunda bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından parlamenterlerin sorularını cevapladı. 
GAZETECİLERİN TUTUKLANMASI VE GÖZALTINA ALINMASI 
Erdoğan, Türkiye’de basın mensuplarının tutuklanması ve gözaltına alınmasına ilişkin bir soru üzerine, "Bunlar için, yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil, çeşitli suç ve terör örgütleri ve darbecilerle olan ilişkileri sebebiyle bir yargılama söz konusudur" dedi. 
Yürütmenin bu konuda adım atmasının söz konusu olamayacağını ifade eden Erdoğan, "Şu anda tutukluluk süreci içinde de daha değişik belge ve bilgilerin ortaya çıktığını, yargının zaman, zaman yaptığı açıklamalardan ve medyaya yansıyan bilgilerden öğreniyoruz. Temenni ediyoruz ki bunlar bir an önce neticelensin. Tabi uzun süreli tutukluluklar konusunda da rahatsızlığımız vardır" diye konuştu. 
"İmamın Ordusu" isimli kitabın sansürü ve yazarı Ahmet Şık'ın tutuklanmasına ilişkin sorulan bir diğer soruya ise Erdoğan, "Önyargılardan arandırılmış yapı çok önemli. Bu kitapları toplatan ben değilim" cevabını verdi. Erdoğan, "Bombayı kullanmak suçtur. Ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur. Bombanın kullanılmasında ne varsa, fitilinden, diğer maddelerine kadar, bunun ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri bunları almaz mı, toplamız mı? Çünkü bu da bir suç teşkil etmektedir. Burada eğer daha önce gelmiş bilgiler içinde bunlar varsa, yargı, güvenlik güçlerine gidin bu hazırlığı alın demiştir. İnternet sitelerinde zaten yayınlanıyor. Dolayısıyla bu gerçekleri herhalde görmek isabetli olacaktır. Bu yargının almış olduğu bir karardır, yürütmenin değil. Hep işinize geldiğinde bağımsız yargıdan bahsediyorsunuz ama Türkiye'ye gelince bağımsız yargı istemiyorsunuz. Yürütmeye bağımlı bir yargı istiyorsunuz. Kusura bakmayın yürütmeye bağlı bir yargı yok" ifadelerini kullandı. 
SEÇİM BARAJININ YÜZDE 10'UN ALTINA DÜŞÜRÜLMESİ  
Başbakan Erdoğan, seçim barajının yüzde 10 olarak kalmasının Türkiye'nin demokratikleşme süreciyle çeliştiğini savunan bir gazeteciye ise, "Türkiye'de koalisyon dönemlerinde hep gerileme olmuş. Biz şu an bir yükselişin içindeyiz ve ülkemize yeni sıkıntılar yaşatmak istemiyoruz. Halkımız seçim barajını indirin derse indiririz" dedi. Erdoğan ayrıca, "Ben şiir okuduğum için hapse girmiş bir liderim. Ve dört ay gittim, hapis yattım. Çıktım, ondan sonra da partimizi kurduk ve seçim kazandık. 8.5 yıldır da halkımın büyük teveccühü ile iktidardayız. Bunun en güzel değerlendirmesini halk yapıyor. Demek ki burada bir incelik var. Yüzde 10 barajını koyan benim partim değil. Biz kuruluşumuzdan itibaren 16 ay içerisinde iktidar olduk. Yani bu kadar kısa zamanda yüzde 10 barajına rağmen, nasıl oldu da Türkiye'de iktidar olduk? Biz sol kanatta veya sağ kanatta veya uçlarda kalmadık. Biz merkez siyaset yaptık, halkımızın tamamını kucakladık. Ama bakın şu anda ben Fransa'da Romanların buradan ihraç edildiğini görüyorum, Demokrasi bu mu? Fransa'da şu an kişisel inanç özgürlüklerine saygının olmadığını görüyorum. İnanç özgürlüğü bu mu? Türkiye'yi bu noktalarda yargılama gayreti içine girenler önce kendilerine baksınlar. Yüzde 10 barajını indirmek veya indirmemek demokrasiyle ilintili değildir. Avrupa'da şu an yüzde 7-8 seçim barajı olan ülkeler var. Olabilir ama biz ülkemizin istikrarı ve güveni için bunu devam ettirme kararı aldık. çünkü bizden önce tek başına bir iktidar olduğunda çıta hep yükselmiş, koalisyonlarda hep gerileme olmuş. Biz şu an yükselişin içindeyiz ve ülkemize sıkıntılar yaşatmak istemiyoruz. Halkımız bize indirin derse indiririz, kararını verecek olan 74 milyonluk Türkiye'dir. Çünkü biz şu an geldiğimiz yere kolay gelmedik, çok bedel ödedik, en ileri demokrasiyi yakalama gayreti içindeyiz" dedi. 
FRANSIZ GAZETECİYE: "TÜRKİYE ÇOK FRANSIZSINIZ" 
Erdoğan'ın Fransa'ya yönelik eleştirilerinin ardından söz alan konseyin bir Fransız üyesi, Türkiye'de azınlıkların korunması ve ibadet özgürlüğüne ilikin bir soru yöneltti. Erdoğan bu soruya verdiği cevapta, "Türkiye'yi yakından takip etmiyorsunuz. Duyduklarınızla hareket ediyorsunuz. (Yanındaki Devlet Bakanı Faruk Çelik yönelerek) Bu soruyu soran Fransız mıydı? Bakınız Türkiye'ye de Fransız. Türkiye'ye de çok Fransızsınız" ifadelerini kullandı. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: 
"Ülkemizde Ortodoks patriği seçimi Lozan Anlaşması'na göre yapılır. Bunu Saint Sinod Meclisi üyeleri yapar. Lozan'a göre üyeler TC vatandaşı olmak zorundadır. TC vatandaşı olmadığı halde şu andaki Ortodoks patriğinin seçimine, Türk vatandaşı yaparak, göz yumduk. Bununla kalmadık, Sümela Manastırı'nda ayin yapmak istiyoruz dediler, hay hay dedik. Geçen yıl Patrik, tüm heyetiyle, yaklaşık 3 bin kişi Sümela Manastırı'na gittiler ve ayin yaptılar. Aynı şekilde Almanlar talepte bulundu ve Tarsus'ta ayinlerini yaptılar. Van'da Ermeni Ortodoks kilisesi yıkılmak üzereydi, biz o kiliseyi kendi kasamızdan tamir ettirerek ibadet açtırdık. Ülkemizde ne kadar farklı dini azınlık varsa, hepsinin ibadetini yapma noktasında sigortası benim. Kimse bu noktada biz ibadetimizi yapamıyoruz diyemeyiz. Derse bu bize karşı saygısızlık olur. Diyen varsa, bizzat ilgilenirim, ilgileneceğim. Bu kadar açık konuşuyorum." 
"AZERBAYCAN'IN HAKKINI ERMENİSTAN'A YEDİRMEYİZ!" 
Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokole rağmen sınırların neden hala kapalı olduğu yönündeki bir soruya ise Erdoğan, "Burada Ermenistan halkının hak ve hukukunu koruma noktasında bizim kendi taahhütlerimiz var. Ancak dost ve kardeş Azerbaycan halkının hakkını ve hukukunu da Ermenistan'a yediremeyiz. Protokolde hedeflenen de budur. Önce bu adımların atılması lazım. Bu adımlar atıldığında biz kapıları açmaya hazırız. Onun için Minsk Üçlüsü'nü hep sürekli göreve davet ettik. Minsk Üçlüsü, bu görevini yerine getirsin. ABD, Fransa, Rusya bu görevi yerine getirdiği anda çözüme ulaşırız. Ama onlar bu görevi yerine getirmezse süreç zorlaşıyor" cevabını verdi. 
Erdoğan ayrıca, "Şu an ülkemde 70 bin Ermeni vatandaşım var. Ama vatandaşım olmayan 40 bin Ermeni de var. Bunları Ermenistan'a geri göndermiyoruz. Çünkü imkansızlıkları sebebiyle ülkemize geldiler. Öyle zannediyorum ki bunları bilmiyorsunuz. Biz protokolü yaparken buradaki soruna çözüm bulmak için adım attık. Ben de görüşmelerin belli noktasına katıldım, ama bakıyorum Ermenistan yönetimi diasporaya karşı çok büyük bir ürkeklik içinde. Biz ise kimseye karşı ürkeklik içinde değiliz. Ermenistan diasporaya karşı bu ürkekliğini atabilirse, çözüm sanırım daha kolay olur. Çözümler daha süratle gelişebilir. Yoksa bizim Ermenistan'a karşı kin ve nefret gibi bir duygumuz söz konusu değildir." dedi. 
"ENTEGRASYONA EVET, KÜLTÜRÜL ASİMİLASYONA HAYIR" 
Kültürel noktada asimilasyona kesinlikle karşı olduğunu belirten Erdoğan, bunun bir insanlık suçu olduğunu ifade etti. Erdoğan, "Ancak entegrasyon noktasında, kesinlikle entegrasyonun olması lazım. Ben kendi vatandaşlarımıza da bunu söylüyorum. Önce Fransa'da entegrasyonu sağlamalısınız, en ufak bir sıkıntı olmamalı. Hem Fransız halkı, hem de sizin yaşam koşullarınız açısından bu önemli. Almanya'daki vatandaşlarımız için de aynı şeyleri söylüyoruz, entegrasyona hep teşvik ediyoruz. Ama kültürel noktada asimilasyona gelince, buna karşıyız. Biz ne kendi ülkemizdeki farklı dillerin, milletlerin, insanları asimile etmeye çalışırız, ne de farklı ülkelerde asimile edilmesine sıcak bakarız" dedi. 
TÜRKİYE'NİN KUZEY AFRİKA VE ORTADOĞU'DAKİ GELİŞMELERE ETKİSİ 
Türkiye'nin bölgesindeki nüfuzu ve AB adaylığı dikkate alındığında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da demokratikleşme sürecinde kendi başına ve diğer ülkelerle ne gibi adımlar atabileceğine ilişkin bir soruya ise Erdoğan, "Demokrasinin biraz daha kurumsal bazda güncellenmesini savunan bir insanım. Son referandum olayı ile 12 Eylül 2010'da biz bir söylemi öne çıkardık. Bu da ileri demokrasi söylemiydi. Bu söylem içinde Türkiye'nin atılması gereken adımları önce 26 maddelik anayasa değişikliği ile attı, ancak bu yeterli olmadı. Şimdi genel seçimler var. Bundan sonra daha köklü bir anayasa değişikliği ile yeni bir sürecin içine gireceğiz. Bu sürecin içinde bir şeyi özellikle vurguluyoruz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti içinde, özellikle etnik ayrımcılığa, dinsel ayrımcılığa ve bölgesel milliyetçiliğe yer verilmemesi. Ve dönemimizde bunu gerçekleştirmenin de mutluluğu içindeyiz. Şimdi bölgede birçok ülkeler, artık bizimle farklı iletişim içine girdiler. Siz bunu nasıl gerçekleştirdiniz ve bu kurumsallaşmayı nasıl yaptınız, özellikle AK Parti modeli nedir, bunu biz anlatır mısınız, diyorlar. Bunun için bizden eğitim alanlar var. Biz de bu süreçte kendilerine eğitim veriyoruz. Bu süreçte Ortadoğu'da, Balkanlar'da dayanışma içinde olmamız gerektiğinde bu dayanışmayı gösteriyoruz. Her türlü görüşmelerimizi yapıyoruz, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu. 
"LİBYA, BİR AFGANİSTAN VEYA IRAK OLMAMALI" 
Erdoğan, Kuzey Afrika'daki gelişmelerle ilgili olarak Akdeniz havzasında önemli bir potansiyele sahip tarihi ve kültürel birliği olan ülkelere yönelik birinci derecede Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi ülkelerle, ikinci derecede konsey üyesi olmayıp değişik uluslararası kuruluşlarla birlikte, barışın bu havzaya egemen olması için birlikte çalışmalar yapılabileceğini söyledi. 
Erdoğan konuşmasının devamında şunları kaydetti: 
"Nitekim Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki gelişmelerle birinci derecede komşu ülkelerin devreye girmek suretiyle bu sıkıntıları aşmada aktif rol alması gerekirdi. Şimdi ise Libya'da BM Güvenlik Konseyi kararları ile atılan adımı, bu bölgenin ülkeleri birinci derecede aktif rol oynayarak üstlenmelidir. Bizim teklifimiz şu oldu; NATO burada görev üstlenmeli, bunun yanına Afrika Birliği'ni, Arap Ligi'ni ve İslam Konferansı Teşkilatı'nı, hatta Körfez İşbirliği Konseyi'ni de almalıyız. Burayı bir Afganistan gibi, yahut da bir Irak gibi çözüm yoluna asla taşımamalıyız. Bu anlayışla biz Libya sorununa yönelik görevimizi üstlendik ve görev bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. NATO'nun bize verdiği görevler malumunuzdur. İnsani yardımların dağıtımında ve hava sahasının kontrolü ve silah ambargosunu desteklemekte görevlerimiz var. Filistin için de aynı şeyler geçerli, Biz ancak burada bize rol alın dendiği zaman rol aldık. Bundan sonra da aynı şeklide sürecin içinde rol almaya devam edeceğiz" dedi. 
ERDOĞAN'DAN SARKOZY'YE ELEŞTİRİ 
Son dönemde AB içinde yükselen ırkçılık, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlüğün Avrupa halklarını tedirgin etmekten çok komşu coğrafyalardaki halkları tedirgin ettiğini belirten Erdoğan, "Bu durumun bazı ülkelerde, devlet kademelerinde görülmesi, siyasi partilerin bu temelde prim yaparak oy kazanmaya çalışıyor olmaları olayın vehametini artırmaktadır. Siyasetçinin mesuliyeti bu tehlikeli gidişata engel olma liderliği ve basiretini göstermektir. Popülizm uğruna, oy alabilmek ve seçilmek hırsıyla en temel insani değerlerin hak ve özgürlüklerin baskı altına alınması, sadece o ülkenin halkına değil, tüm bir Avrupa'ya, bu geniş coğrafyaya yapılmış en büyük haksızlık ve kötülük olacaktır" dedi. 
Türkiye'nin özellikle AK Parti hükümeti döneminde İslam, laiklik ve demokrasi gibi kavramların pekala bir arada varlığını sürdüreceğini tüm dünyaya ispat ettiğini kaydeden Erdoğan, "Türkiye bu noktada içinde bulunduğu coğrafya için model ülke olurken, Avrupa'nın laikliğe göre özgürlükleri kısıtlıyor olması ironiktir" diye konuştu. 
"Tarihin hiçbir bölümünde bastırma ve sindirme sonuç getirmemiştir" diyen Erdoğan, dini hoşgörüsüzlüğün artık yerini bütünüyle tartışmasız bir hoşgörüye bırakmak zorunda olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Bunu siyasi bir rant aracı olarak görmek son derece tehlikelidir. Avrupa Konseyi'nin savunuculuğunu yaptığı insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün önemi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir" dedi. 
"AVRUPA'DA DARBELERE ÇANAK TUTAN, TEŞVİK EDEN GAZETECİLER YOK" 
Medya mensuplarının tutuklanması ve gözaltına alınmalarıyla ilgili olarak yöneltilen eleştirilere de cevap veren Erdoğan, "Son haftalarda medya üzerinde baskı, kısıtlama ve yasaklama olduğuna dair iddialar, açık söylüyorum gerçeği yansıtmıyor" şeklinde konuştu. Erdoğan konuşmasına şöyle sürdürdü: 
"Şu kadarını söylemeliyim ki, 8 yıl öncesine kadar demokrasi dışı odaklardan, özellikle çetelerden, mafyadan talimat alarak manşet atan, yazı yazan bazı basın yayın organları, bugün tamamen özgür ve yayınlarını sürdürmektedir. Bazı tutuklama ve gözaltıların basın özgürlüğüne müdahale olarak algılandığını biliyoruz. Ancak Avrupa'da darbelere çanak tutan, darbeleri teşvik eden, onlarla ilişki halinde olan gazete ve gazetecilerin olmadığını da hatırlatmak isterim. Şu anda Türkiye'de tutuklu ve hükümlü 
olarak 26 gazeteci hapistedir. Bunlardan hiçbiri gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanmış değildir. Avrupa ve kurumlarının son dönemdeki bu haberleri, belli odaklardan, belli çevrelerden değil, daha objektif kaynaklardan edinmesini temenni ediyoruz." 
"İSLAM ÜLKELERİ İÇİN DEMOKRASİYİ ERKEN GÖRMEK EN AZ IRKÇILIK KADAR TEHLİKELİDİR" 
"Sermayenin sınır tanımadığı bir dünyada sorunların da sınır tanımadığını görmek zorundayız" diyen Erdoğan, bir kesimin sınırsız ölçüde zenginleşirken, bunun karşısında başka bir kesimin de giderek yoksullaştığı, umutsuzlaştığı bir dünyanın yaşanabilir bir dünya olmadığını söyledi. 
"Küreselleşen bir dünyada yalıtılmış huzur adacıkları oluşturmak mümkün değildir" şeklinde konuşan Erdoğan ayrıca, "Bu sistem, sürdürülebilir bir sistem değildir. Kendi içine kapananlar, özellikle Avrupa için söylüyorum, evrensel değerlerden, insan hakları ve özgürlüklerinden böyle bir Avrupa bahsedemez. Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan yükselen özgürlük ve hak taleplerine Avrupa kulağını tıkayamaz. Demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere sadece bir kesimin ait olduğunu iddia etmek, demokrasiyi kimi toplumlar için erken görmek, en az ırkçılık kadar tehlikelidir. Ne yazık ki bugüne kadar yerin üstündekiler değil, yerin altındakiler görülmüştür. Eğer evrensel değerler diyorsak, eğer insan ve insan hakları diyorsak, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan yükselen haykırışları duymak ve en güçlü şekilde desteklemek zorundayız. Hiçbir hesap yapmadan, çıkar kaygısına kapılmadan, oradaki insan gerçeğini görmek zorundayız. Artık Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya bakınca petrol kuyuları görmekten vazgeçip yaşanan trajedilere odaklanmak zorundayız. Ortadoğu'da demokrasinin hakim olamayacağı yönündeki zihniyet yıkılmıştır" dedi. 
"ORTADOĞU'DA KUZEY AFRİKA'DA YENİ AFGANİSTANLAR, IRAKLAR GÖRMEK İSTEMİYORUZ" 
"Yakın coğrafyamızda şiddet ve çatışma alanları görmek, arzu ettiğimiz en son şeydir" diyen Erdoğan, "Şunun da altını çizerek vurgulamak istiyorum. Halk hareketlerinin meşruiyetinin korunması, dışarıdan askeri müdahalede bulunulmaması, müdahalenin tamamen insani boyut taşımsı son derece önemlidir" dedi. Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: 
"Biz Ortadoğu ve Afrika'da yeni Afganistanlar, yeni Iraklar görmek istemiyoruz. Afganistan, Irak, Filistin'de yaşananlar bölge insanının ruhunda olduğu kadar insanlık vicdanında da derin yaralar açmıştır. Zedelenen adalet duygusu kutuplaşmaya zemin hazırlamıştır. Libya ve Filistin'de yaşananlara, Avrupa'nın vicdan penceresinden bakmasını, gelişmeleri buna göre değerlendirmesini istiyoruz. Bu süreçte Avrupa Konseyi'nde oluşturduğumuz ortak değer ve normların, yakın çevremizdeki komşularımızla paylaşılması hayati derecede önemlidir. Konsey'in gelişmelere zamanında tepki vermesi isabetli olmuştur." 
"MISIR'DA SİVİL YÖNETİME GEÇİLMESİNİ, LİBYA'DA BM KARARLARINI DESTEKLİYORUZ" 
Erdoğan, Türkiye'nin Mısır'da anayasal bir demokrasiye geçilmesinin tüm bölge için önemli olduğuna inandığını vurgulayarak, "İktidarın en kısa sürede sivil bir yönetime geçmesini destekliyoruz. Tabii otokratik bir düzenden demokratik bir düzene geçiş kolay değil, biraz zaman alabilir. Ama bunun alt yapısını oluşturmak önem arz ediyor" dedi. 
Libya'daki gelişmelere de değinen Başbakan Erdoğan, "Libya'da BM kararlarına destek veriyoruz. Bu kararların Libya'nın toprak bütünlüğünü, Libya halkının huzur, güvenlik ve refahını garanti altına alacak şekilde uygulanması önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu. 
Bahreyn'deki gelişmeleri de çok yakından takip ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Gerginliğin azaltılması için taraflarla temasımızı yürütüyoruz. Bunu her iki kesimle de yapıyoruz. Bölgenin istikrarı açısından büyük öneme sahip olan Suriye, Yemen ve Ürdün'de yoğunluk kazanan halk hareketlerinin de itidal ve sağduyu ile sonuçlanması için gerekli girişimlerde bulunuyoruz" ifadelerini kullandı. 
"TARAF TUTMUYORUZ, ÇIKAR PEŞİNDE, ROL KAPMA PEŞİNDE DEĞİLİZ" 
Türkiye'nin bölgesinde her etnik ve inanç grubuyla iletişim kurabilen, barış girişimlerinde aktif rol alan bir ülke olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Avrupa Konseyi kurucuları arasında yer alan bir ülke olarak, Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak, bunlarla birlikte yakın coğrafyasıyla tarihi ve kültürel bağlara sahip bir ülke olarak, bölgemizde huzur, barış ve istikrar için yoğun gayret sarf ediyoruz" dedi. 
Erdoğan ayrıca, "Taraf tutmuyoruz. Çıkar peşinde, rol kapma peşinde değiliz. Aktif ve ilkeli dış politikamızla sadece ve sadece bölgenin huzur, barış ve istikrarı için çözümler üretmeye çalışıyoruz. Türkiye bölgesel barış için çok önemli bir imkandır. Son gelişmeler ve bu gelişmelerde Türkiye'nin izlediği ilkeli dış politika, Türkiye'nin AB için ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE'NİN ÜYELİĞİNİ ENGELLEYENLER KENDİ HALKLARINA VE AB'YE HAKSIZLIK EDİYOR" 
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin seçim malzemesi olarak kullanılamayacak kadar hayati olduğunu vurgulayan Erdoğan, ekonomik olarak da Avrupa'nın en hızlı gelişen bir ülkenin yapay gerekçelerle, popülist yaklaşımlarla engellenmesinin anlaşılabilir olmadığını dile getirdi. Türkiye'nin AB'ye, AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye'yi farklı şekilde değerlendiren, kendi ikbal hırsı için Türkiye'nin üyeliğini tartışma konusu yapanlar, Türkiye'ye değil, kendi halklarına, Avrupa değerlerine ve AB'ye haksızlık ederler. Bu bakımdan biz Türkiye'nin üyeliğine hakkaniyet ve vicdan ölçüsüyle bakılmasını, verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz" dedi 

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
ALPARSLAN YAPAĞI 14 Nisan 2011 Perşembe 11:02

EDİTÖR:DEĞERLİ YORUMCU, TEMSİL EDİLEN VE SAVUNULAN TÜRKİYE'DİR. BU HASSASİYETİ SİZİN DE EN AZ BİZİM KADAR PAYLAŞTIĞINIZA İNANIYOR SAYGILAR SUNUYORUZ.

Yorumu oyla      6      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
‘Türkiye'ye de çok Fransızsınız’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKPM'nin Fransız üyesinin, Türkiye'de azınlıkların ...
İşte CHP'nin tam listesi
Listeye Baykal’a yakın adaylar giremedi. Listeye girmesine kesin gözüyle ...
İşte AK Parti Aday Listesi
AK Parti'nin illere göre milletvekili adaylarının listesi netleşti. AK ...
 
İşte MHP milletvekili aday listesi
MHP'nin YSK'ya teslim ettiği milletvekili aday listesi belli oldu.
İşte CHP'nin Listesi
CHP'de PM toplantısı sona erdi. CHP'nin milletvekili listesinde Önder ...
Güzel'in sağlık durumu iyiye gidiyor
Kalp krizi geçiren eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel'in sağlık ...
 
Karabekir’den tarihi tespit
Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir Yıldıran, "Bu ülke ve millet ...
'Varlık barışı' başvuru süresi uzadı
Kamuoyunda "Varlık Barışı" olarak bilinen ve müracaat tarihi 31 Aralık ...
‘Dünü Unutma ki, Yarına Hakkın Olsun’
. Bartın Üniversitesi'nde (BÜ), "Dünü Unutma ki Yarına Hakkın Olsun" konulu ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Çözümün Kuşkulusu
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Peki bu işleri kim yapsın?
Ayhan Kara
Ayhan Kara
Bevval-i Ceh-i Zemzem: FETÖ ve İblis..
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Berhan Yılmaz hocam kitabın ortasından konuşmuş: Sistem değişmeli
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Hitabetin İhtişamı ve Hikâyenin Gücü
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Ehramlı kadınlar çiftçi olamaz mı yani?
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva