Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen partisinin Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı'na verilen arada, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Meclis'in, nihai çözüm ve siyasi sorunların tartışılacağı makam olduğunu, bu anlamda sorunları çözecek olanların da Meclis'te temsil edilen grupların genel başkanları ve kadroları olduğunu belirterek, "Bunları yapmakla sorumlu olanların daha bu konuda gerekli adımları atmadan sıkıyönetim çağrısında bulunmasını, demokrasimiz adına da siyasi partilerimizin dayanması gereken demokratik ilkeler adına bir şansızlık olarak değerlendiriyorum. Sıkıyönetim yılları, Türkiye'de geride kalmıştır. Olağanüstü hal de geride kalmıştır" dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin kritik bir dönemden geçtiğini belirterek, bu tür sınamalar ve sınavlardan geçerken tereddüt ve kararsızlık gösterenler ile sorumluluktan kaçanların tarih önünde hesap vereceğini söyledi.
Son 1,5 ay içinde özellikle terör örgütlerinin eş zamanlı saldırıları sonrasında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileğinde bulunan Davutoğlu, şehitlerin ailelerine de taziye ve minnet duygularını iletmek istediğini ifade etti.
"Kritik dönemlerde sınamaların, sorunların cevabı demokrasiyle çözülür" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:"7 Haziran, son derece çarpıcı ve kritik bir siyasi tablo ortaya çıkardı. Ülkemizin etrafında bir ateş çemberi varken, 7 Haziran seçimlerini istikrarlı, başarılı şekilde gerçekleştirmek, kendisi başlı başına önemliydi ancak siyasi tablonun ortaya çıkardığı gerçekliklerden kaçınarak, ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunlarla baş etmek mümkün değildi. Onun için 8 Haziran'dan bu yana herkesin ve milletimizin şahit olduğu gibi tam bir sorumluluk duygusuyla 7 Haziran sonrasında ortaya çıkan tabloyu doğru anlamak ve gereğini yapmak için büyük çaba sarf ettik. Her vesileyle vurguluyorum ama milletimiz bu anlamda, gerçek manada son hükmü verecek olandır. Şahitlik makamında ve hüküm makamındadır. 7 Haziran'dan sonra ülkemizin yönetme sorumluluğunu üstlenmiş AK Parti hükümeti ve kadrosu olarak bu yönetme sorumluluğunu yerine getirirken, hiçbir boşluk oluşmaması için çok büyük çaba gösterdik. Terör saldırıları başladı, yılmadık, geri adım atmadık. O saldırıların, ülkemizin her bir köşesinde vatandaşlarımızın hayatını karartmaması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin caydırıcılığını sarsmaması için son derece kararlı adımlar attık ve aynı anda üç terör örgütüne karşı yürüttüğümüz mücadeleyi de kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz."
ATILACAK ADIMLAR
Davutoğlu, bugün Başbakanlık'ta gerçekleştirilen savunma sanayi bilgilendirme toplantısında ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile görüşmesinde, bundan sonra atılacak adımları hem ilgili bakanlarla hem de silahlı kuvvetler yetkilileriyle kapsamlı şekilde ele aldıklarını anlattı.
"DEVLET YÖNETİMİNDE HİÇBİR ZAAFA MAHAL VERMEDİK"
"Milletimiz ve vatandaşlarımızın bütünü, hükümetimizden, devletimizin kudretinden emin olmalıdır" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Her ne surette olursa olsun, bu görevi yürüttüğümüz sürece, ülkemizin her köşesinde üzerimize gelen terör saldırıları karşısında, kararlığımızı hiçbir tereddüt göstermeden devam ettireceğiz. Yine bu dönemde devlet geleneğimizde önemli bir takım süreçleri, Meclis Başkanı seçimleri gibi, Yüksek Askeri Şura süreçleri gibi, devlet geleneğimizi ve demokratik kültürümüze uygun şekilde, suhuletle ve sükunetle gerçekleştirdik. Devlet yönetiminde hiçbir zaafa mahal vermedik. Dünya ekonomisindeki kritik süreçler yaşanırken, ülkemizin ekonomik istikrarı yönünde de gerekli adımları attık, atmaya devam edeceğiz. Bunları şunun için zikrediyorum; bazı partiler sorumluluktan kaçarken, bazı liderler sadece polemik yaparak gelecek seçimlere dönük şimdiden polemik yığınağı yaparken, biz hem hükümet kurma sorumluluğunu yerine getirdik, hükümet kurmak amacıyla yürütülen koalisyon görüşmelerini hem de ülke yönetimi için gece gündüz çaba sarf ettik. Çünkü siyaset nihai kertede karşılıklı cebelleşme, polemik yapma sanatı değil, toplumun karşı karşıya kaldığı sorunları çözme sanatıdır."
Davutoğlu, hükümet kurma sorumluğu bağlamında da ilk andan itibaren son derece seviyeli bir dil ve üslup, tutarlı bir yöntem kullandıklarını ve bütün partilere açık olduklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu ana kadar da bu ilkeli tutumumuzdan hiç vazgeçmedik. 7 Haziran'dan bu yana ne söylediysek, hangi ilkeninaltını çizdiysek, hangi üslubu benimsediysek onu sürdürdük. Buna da milletimiz şahittir. Ağzımızdan, zihnimizden başka partilerin veya genel başkanların siyasi kariyerlerini, onurlarını rencide edecek hiçbir söz çıkmadı, çıkmayacak da. Çünkü siyaset aynı zamanda belli bir seviye ile bu ülke sorunlarını çözerken ahlaki bir erdem gösterme sanatıdır. O anlamda da siyasi hükümet kurma sorumluluğunu aldıktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi ile HDP ile geniş ilk tur görüşmeler sonrasında hepinizin, kamuoyunun takip etiği gibi CHP ile çok derinlikli, çok kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdik."
"İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER, BİRLİKTE BİR KOALİSYON ARAYIŞIYDI"
"Şimdi koalisyon konusunda bize teklif gelmedi diye bir iddiayı kimse ileri süremez. Görüşmelerimizin amacı bir koalisyonun hangi şartlarda ve ne zeminde olacağı ve keşfedilmesi üzerine yapıldı" diye konuşan Davutoğlu, şunları söyledi:"Sayın Kılıçdaroğlu ile son derece seviyeli gerçekleştirdiğimiz iki toplantıda o zemini yokladık, hep beraber nerelerde zorluklarla karşılaşabileceğimizi görerek yol almaya gayret ettik. Dolayısıyla sürecin kendisi, yürütülen istikşafi görüşmeler, birlikte bir koalisyon arayışıydı. Bunun neticesinde ortaya çıkan derin görüş ayrılıklarının bulunduğu hususlar da göz önüne alınarak bir reform hükümetinde süreli seçime dönük bir reform hükümeti konusunda da çok spesifik somut teklifte bulunduk. Sayın Kılıçdaroğlu, kurullarıyla görüşerek, bunu kurulların uygun görmediğini ifade etti. Bunu da saygıyla karşıladık. Hiçbir şekilde bunun yanlış adım olduğu kanaatini serdetmedik."
MHP ile koalisyon görüşmelerini de değerlendiren Davutoğlu, MHP'ye 4 farklı teklifi zihninde bulundurarak gittiğini, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ise görüşmenin hemen başında, 4 seçeneğin tümüne kapıları kapattığını ve bunların imkansızlığını ifade ettiğini anlattı.
"SUÇU, AK PARTİ'YE ATMAYA ÇALIŞMAK SİYASİ SORUMSUZLUKTUR"
Bahçeli'nin yaklaşımını da saygıyla karşıladıklarını dile getiren Davutoğlu, “Yani hiçbir partiye herhangi bir şeyi dikte etme irademiz, isteğimiz olamaz ama bütün bunları gördükten sonra suçu, AK Parti'ye atmaya çalışmak, AK Parti'nin bütün çabaları üzerinden bir tartışma başlatmaya gayret etmek, hele hele ülkeyi bir sıkıyönetim davetinde bulunmak, siyasi sorumsuzluktur” değerlendirmesinde bulundu.
"SIKIYÖNETİM YILLARI, TÜRKİYE'DE GERİDE KALMIŞTIR"
“Demokrasilerde seçimlerde oluşan Meclis nihai çözüm makamıdır ve siyasi sorunların tartışılacağı, konuşulacağı yerdir ve bu anlamda sorunları çözecek olan Meclis'te temsil edilen gurupların genel başkanları başta olmak üzere kadrolarıdır” ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle dedi:“Bunları yapmakla sorumlu olanların daha bu konuda gerekli adımları atmadan sıkıyönetim çağrısında bulunmasını, demokrasimiz adına da siyasi partilerimizin dayanması gereken demokratik ilkeler adına bir şansızlık olarak değerlendiriyorum. Sıkı yönetim yılları, Türkiye'de geride kalmıştır. Olağanüstü hal de geride kalmıştır. Birileri özgürlüklerin sınırlandırıldığı ve Türkiye'nin olağanüstü hal görüntüsü verilerek uluslararası itibarının sarsıldığı günleri hayal edebilir ama biz buna asla izin vermeyeceğiz. Terörle mücadele sadece Türkiye'ye has bir özellik değil. Bütün dünyada terörle mücadele yürütülür ve terörle mücadelede büyük fedakarlıklar da yapılır ama hiçbir demokratik ülke terörle mücadeleyi yürütürken, demokrasiden taviz verecek yöntemleri, sıkı yöntemi tavsiye etmez. Olağanüstü durumlar olur. Amerika'da da geçtiğimiz günlerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi, bazı şehirlerde. Kimse de Amerika'da sıkı yönetim ilan edilsin, diye bir çağrıda bulunmadı. Türkiye'de de bazı güvenlik sorunları olduğunda gerekli tedbirler alınır ama milletimizin demokrasiye olan güvenini sarsmak siyasi sorumsuzluktur.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Cumhurbaşkanımızın karar alması durumunda, Anayasa'nın 114 ve 116'ncı maddelerinin ruhuna ve mantığına uygun olarak, bütün partilerin bu hükümette yer alması çağrısında bulunuyorum. Hiçbir bahane göstermeden, hiçbir gerekçeyle birinin diğerini dışlamasına izin vermeden, madem ki bu kadar büyük sınamalarla karşı karşıyayız, madem ki böyle bir karar alınmak zorunda kaldı, bütün Meclis'i temsil eden bir tabloyla hükümet kuralım diyorum" dedi.
Hükümet kurulması için tüm partilere çağrıda bulunanDavutoğlu, yaklaşık iki aydan bahsedildiğini belirterek, "İki ay, birbirimize tahammül edemeyecek miyiz? İki ay, aynı masa etrafında oturamayacak mıyız? Konuşalım, bu çerçeveyi çizelim ve Cumhurbaşkanımızın bir karar almasına gerek kalmaksızın bu adımları atalım" diye konuştu.
Yapılabilecek birinci yolun bu şekilde olabileceğini ve bunun olmasını ümit ettiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:"Bunun olması durumunda milletimize ümit geleceğini, ekonomik istikrar anlamında liderlerin bir arada verdiği görüntünün dahi ekonomiye cansuyu olacağını, terörle mücadele bağlamında da bütün o terörist odaklara en iyi cevabı teşkil edeceğine inanıyorum. Sadece, o resmin verilmesi ve o resmin gereğinin yapılması bile, bu partilere millet önüne giderken vazifesini yapmış bir şekilde gitme imkanı sunar. Bu yapılmaz da polemiklerle 'AK Parti'yi köşeye sıkıştırayım', Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya açarak 'Seni başkan yaptırmayacağız' söyleminden sonra şimdi 'Cumhurbaşkanlığı makamı üzerinden yeni bir siyasi kampanya başlatarak seçime gideyim' diye hesaplar yapılırsa, millet bu çağrılara kulağını tıkayanlara, sandıkta dersini verir."
Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:"Meclis mekanizmaları yerine milli güvenlik mekanizmalarını, demokrasi yerine sıkı yönetimi isteyenlerin seçim meydanlarına çıkma şansı kalmaz. Milletin güvenliği için, gece gündüz alın teriyle uykusuz geceler geçiren emniyet birimlerimizle birlikte çalışanlarla, terör saldırılarında şehit düşen o aziz vatan evlatlarının şehadetlerini istismar etmek üzere birtakım hazırlık yapanlar arasındaki farkı milletimiz görür."
"BÜTÜN MECLİS'İ TEMSİL EDEN BİR TABLOYLA HÜKÜMET KURALIM"
Başbakan Davutoğlu, "Eğer bu olmazsa, Cumhurbaşkanımızın karar alması durumunda, Anayasa'nın 114 ve 116'ncı maddelerinin ruhuna ve mantığına uygun olarak, bütün partilerin bu hükümette yer alması çağrısında bulunuyorum. Hiçbir bahane göstermeden, hiçbir gerekçeyle birinin diğerini dışlamasına izin vermeden, madem ki bu kadar büyük sınamalarla karşı karşıyayız, madem ki böyle bir karar alınmak zorunda kaldı, bütün Meclis'i temsil eden bir tabloyla hükümet kuralım diyorum" diye konuştu.
Davutoğlu, MHP'nin ilk andan itibaren "buna katılmayacağını ifade ettiğini" belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:"Dün CHP'den de benzer bir açıklamanın gelmesinden açıkçası büyük üzüntü duydum. Şundan zannedilmesin bu üzüntü. Kimse gelmezse gelmesin, biz ne denirse denilsin bu ağır sorumluluğu üstleniriz, bedeli ne olursa olsun teröre karşı milletimizin bekası için verdiğimiz mücadeleyi yürütürüz. Seçimde kaybetsek dahi alınması gereken karardan bir an dahi feragat etmeyiz. Çünkü, seçimler nihayet milletin kaderinin en iyi şekilde tecelli etmesi için yapılır.
Şöyle zannediyorlarsa, 'Bu yolla AK Parti zayıflatılır'. Biz, seçim gününe kadar tek başımıza olsa da sürdürürüz ve ülkeyi hükumetsiz bırakmayız, sorumluluğumuzun gereğini yaparız, sonra da milletimize bunu anlatırız."
Doğru olanın ne olduğunu soran Davutoğlu, "Her vesileyle Cumhurbaşkanımıza anayasal çizgiyi hatırlatan CHP ve MHP'nin Anayasa'nın 114 ve 116. maddelerini bir kez daha okumalarını rica ediyorum" dedi.
Davutoğlu, bu maddelerin ne anlama geldiğine açıklık getirerek, şöyle devam etti:"Bu maddeler, şunu söylüyor. 'TBMM'den hükümet çıkmaz ya da güven oyu alamazsa, Cumhurbaşkanı bir Başbakan atar. O başbakan, TBMM'nin tespit ettiği oranlara göre grupların katılımıyla bir hükümet kurar. Bunu da tek tek kişilere teklif eder'. Anayasa maddesinin detayları, herkesçe malum. Burada anayasa parti gruplarına bu görevi vermişken, yani 'ülke hükümetsiz kalmasın. Hepiniz burada temsil edilin' demişken, anayasının bu hükmünü yok sayarak, anayasanın bu hükmünü sanki mülga gibi ilga edilmiş gibi addederek 'ben, buna katılmıyorum' demek, anayasayı tanımamaktır, anayasaya saygı göstermemektir.
Anayasa, size diyor ki 'Bu hükümette yer alın', siz de diyorsunuz ki 'ben, yer almam'. Niye, almıyorsunuz? Çünkü, 'şu partiyi beğenmedim'. Ben onla yan yana durmam' diyor MHP. Meclis'te duruyorsunuz. Hatta İç Güvenlik Yasası'nda nasıl işbirliği yaptığınızı biz çok iyi biliyoruz, geçmiş dönemlerde. Anayasa'nın hükmü bu."
Davutoğlu, kendilerinin 'şu veya bu parti ile iradi olarak bir araya gelmediğini" vurgulayarak, "CHP, son olarak, gerçekten son derece karşılıklı saygı içinde yürüttüğümüz müzakereler esnasında, görmediğimiz bir tutum ve üslupla dün yapılan açıklamada, 'katılmayacaklarını' ifade ettiler" hatırlatmasında bulundu.
Bunun gerekçesini soran Davutoğlu, "Anayasa'nın amir hükmü bu. 'Bu, böyle olur, yapılır' diyor. Cumhurbaşkanımızın, erken seçim kararı alınması için 'alabilir' diyor, yani bir marj bırakmış. Ama hükümet kurulması için 'TBMM Başkanı, Başbakan'a bildirir sayıları. Her siyasi gruptan oranına göre üye alınır' diyor. Peki, Anayasa'nın bu hükmünü yok mu sayacağız?" diye konuştu.
Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:"Anayasa, bunu niye söylüyor? 12 Eylül Anayasası'nın birçok yönünü eleştirebiliriz ama bir yönü var ki çıkartılan, yaşanan tecrübelerden hareketle 80 ihtilali öncesi partiler bir araya gelip bir hükümet kuramadıkları ve azınlık hükümetiyle uzun süre ülke idare edilmek zorunda kaldığı için böyle bir tedbir getirmiş anayasa. Doğru, bir tedbir bence. Bu tedbirden, bu sorumluluktan kaçanlar, şöyle düşünenler 'Eğer, böyle bir hükümette yer alırsam, terörle mücadelenin getirdiği birtakım olumsuz etkilerden nasiplenirim ve halkın önüne çıkarken zorlanırım' diyenler, sorumluluktan kaçıyorlar. Ülke, sorumluluğunu üstlenmiyorlar.
Ben, buradan söylüyorum. Ne olursa olsun, oylarımızın düşeceğini bilsek bile bu sorumluluktan kaçmayacağız. Yine oylarımız etkilenecek olsa bile terörle mücadele de dahil olmak üzere ülkemizin geleceğini ilgilendiren hiçbir karardan geri adım atmayacağız. Bedeli ne olursa olsun, ülkemizin istikbalini ve istiklalini düşüneceğiz. Eminim, halkımız da bunu takdir ederek oylarımızı artıracak. O, ayrı bir husus."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'de demokrasiyi korumak için alınması gereken her türlü güvenlik tedbirini alacaklarını vurgulayarak, "Her türlü önlemi alacağız ama asla Türkiye'de demokrasinin askıya alınmasına izin vermeyeceğiz. Hele hele Türkiye'de Milli Güvenlik Kurulu'na atıfla bazı sorunların çözüleceğini iddia etmek, Meclis'te bulunmanın sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin Milli Güvenlik Kuruluna görev atfetmeleri ise yine demokrasimiz açısından bir şanssızlıktır" dedi.
Davutoğlu, AK Parti MYK toplantısına verilen arada gazetecilere yaptığı açıklamada, sıkıyönetim çağrısında bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HDP'nin terör saldırılarındaki tutumunu eleştirdi. Türkiye'de anayasal sistemin kendi kuralları içinde yürüdüğünü ve kendi çözümünü kendi sistemi içinde üreteceğini belirten Başbakan Davutoğlu, bunun için günlerce, haftalarca gayret sarf ettiklerini kaydetti. Bir taraftan bu gayretleri yürütürken bir taraftan da terörle mücadeleyi sürdürdüklerini ifade edenDavutoğlu, "HDP'ye dönük olarak da onun sırtını dayadığını iddia ettiği örgütlere dönük olarak da söylüyorum, Türkiye'de demokrasiyi korumak için alınması gereken her türlü güvenlik tedbirini alacağız" dedi.
Davutoğlu, "Her türlü önlemi alacağız ama asla Türkiye'de demokrasinin askıya alınmasına izin vermeyeceğiz. Hele hele Türkiye'de Milli Güvenlik Kurulu'na atıfla bazı sorunların çözüleceğini iddia etmek Meclis'te bulunmanın sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin Milli Güvenlik Kuruluna görev atfetmeleri ise yine demokrasimiz açısından bir şanssızlıktır" diye konuştu.
"OLAĞANÜSTÜ GÖRÜNEN DURUMLARDA EN DOĞRU ÇÖZÜM OLAĞAN TAVIR SERGİLEMEKTİR"
Dün gazetecilerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldiğini anımsatan Başbakan Ahmet Davutoğlu o görüşmede, "Olağanüstü görünen durumlarda en doğru çözüm olağan tavır sergilemektir. Yani toplumu olağanüstü hale, olağanüstü bir psikolojiye yöneltmek isteyenlere verilecek en doğru cevap olağan süreçleri olağan bir psikolojiyle yürütmektir. Biz bunu yapmaya çalıştık. Bu iki ay içinde ekranları başında bizi izleyen milletimiz şahittir. Benim hiçbir ifademde bir öfke, fevri bir adım ya da bir telaş hali söz konusu olmamıştır. Çünkü ben ülkeme güvenirim, demokratik süreçlere güvenirim, bizlere oy vermiş halka güvenirim, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki milletvekillerinin tümüne güvenirim. Ama hiçbir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında bir platformda çözüm arayışı içine girmem. Onun için bizi takip edenler sürekli bir şeyi vurguladığımı göreceklerdir" ifadelerini kullandığını aktardı.
"MİLLETİMİZ SÖZ KONUSUYSA BİZ EGOLARIMIZI BİR KENARA BIRAKIRIZ"
7 Haziran seçiminden bugüne kadarki süreçte, TBMM içinde bir çözüm bulmak için çağrıda bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin mantığı ve dokusu içinde bir çözüm bularak Sayın Cumhurbaşkanımızın 45 günlük sürenin dolmasıyla ilan edeceği bir erken seçim sürecine mahal bırakılmaması için çağrıda bulundum. Yani şunu söyledim, olabilecek 9 opsiyondan sonuncu opsiyonun olmaması için hepimizin elimizi taşın altına koymamız gerektiğini ve bedenini de taşın altına koyacağı ifadelerini de diğer genel başkanlardan duyunca doğrusu ümitlendim. Bunun olacağı ümidiyle bana yapılan hakaretlere rağmen, benim bulunduğum konumu ve şahsiyetimi rencide etmeye dönük tahrikkar açıklamalara rağmen, kapı çalmaktan vazgeçmedim. Çünkü milletimiz söz konusuysa biz egolarımızı bir kenara bırakırız. 'Vesayetten kurtulsun da ve gelsin' dedikleri halde ben hiçbir şekilde bunu tartışma konusu yapmadan gittim ve milletimizin geleceği benim şahsi egomdan daha önemlidir."
Milli Güvenlik Kurulu zeminine olayı çekmenin 28 Şubat mantığı olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Her teklife hayır dedikten sonra çıkıp sıkıyönetim talebinde bulunanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde bir çözüm üretelim dedikten sonra çıkıp Milli Güvenlik Kurulu zeminine olayı çekmeye çalışmak 28 Şubat mantığı gibi bir mantıktır. Evet doğru 28 Şubat'ta Milli Güvenlik Kurulunda kararlar alındı. Bugün Milli Güvenlik Kurulunda demokratik bir şekilde halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanımızın başkanlığında kendi görevini ifa eder. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin kararları Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ve onun içinden çıkmış ondan güven oyu almış hükümetlerce çözülür. Milli Güvenlik Kurulu kendi görevini anayasal çerçevede yürütür" diye konuştu.
"TARİHİ BİR SINAVLA KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞUMUZ KANAATİNDEYİM"
"Sayın Cumhurbaşkanımız başta hepimizi anayasaya uyma çağrısında bulunanlar önce kendileri Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın temel felsefesini, dokusunu anlamak durumundadır" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Biz bu anayasayı bir çok vesileyle eleştirdik, 12 Eylül Anayasası diyerek değiştirmek için 2010'da referandum yaptık, bu seçimde de yeni bir anayasa iddiasıyla girdik ama anayasa bugün geçerliyse o anayasaya uygun hareket etmek herkesin görevi" dedi.
Tarihi bir sınavla karşı karşıya bulundukları kanaatinde olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bütün siyasi partilerin siyasi liderlerin hepimizin önünde bu sınavı geçmek için bir takım imkanlar da var bir takım zorlu eşikler de var. Bu imkanları şu ana kadar iyi değerlendirildiği kanaatinde değilim. Bütün çabalarımıza rağmen hükümeti kurumadık. Sayın Cumhurbaşkanımızın beni görevlendirdiği 9 Temmuz'dan bu yana bütün bu ihtimalleri, imkanları değerlendirme yönünde çaba sarf ettik" değerlendirmesinde bulundu.
"EN KISA ZAMANDA NEREDE VE HANGİ ŞARTLARDA İSTERLERSE BİR ARAYA GELMEYE HAZIRIM"
Önlerinde iki yol olduğunu anlatan Davutoğlu, siyasi partilere şu çağrıda bulundu:"24 Ağustos günü gelmeden önce yani Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden bir hükümet çıkamadığı için Sayın Cumhurbaşkanımızın hükümet çıkmaması dolayısıyla oluşmaması dolayısıyla erken seçim kararı almasına mahal bırakmaksızın gelin biz görevimizi yapalım ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden bir hükümeti erken seçimi kararını da Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde alarak biz vazifemizi yapalım. Madem hükümet kurulamadı gelin erken seçime Cumhurbaşkanının kararı ile değil, 7 Haziran'da oluşan ve her biri asil milletvekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi ve hukuki şahsiyetiyle yürüyelim. Madem ki olmadı hükümet kuramadık seçime giderken milletimize biz 'sizden aldığımız emaneti tekrar size geri getiriyoruz' derken bu emaneti alan milletvekillerinin oylarıyla, kararlarıyla gidelim. Cumhurbaşkanımızın kararıyla değil. O zaman birçok vesileyle tekrar ettiğim bir çağrıyı koalisyon görüşmelerini derinlikli olarak iki genel başkan ile yürüttüğüm için Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli'ye buradan çağrıda bulunuyorum. En kısa zamanda nerede ve hangi şartlarda isterlerse bir araya gelmeye hazırım. İstedikleri mekanda, istedikleri süreyle, istedikleri gündemle oturmaya hazırım. Yeter ki millet bizim emanet verdiklerimiz görevden ve sorumluluktan kaçtı demesinler. Bir kez daha Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile üçlü olarak oturmaya erken seçim için gerekli olan zemini yasal ve anayasal reform zeminini konuşmaya, hangi düşünceleri varsa bunları tek tek ele almaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
"SON 30 YILIN EN KAPSAMLI TERÖR OPERASYONLARINA KARAR VERDİK"
"Geçici diye anılan bu hükümetin son 30 yılın en geniş kapsamlı terör operasyonuna karar verdi" diyenDavutoğlu sözlerine şöyle devam etti: "Bütün o talimatlar başbakanlık talimatıyla benim şahsi imzamdan çıkmıştır. Bu cesur kararları almaktan çekinmeyenler kimsenin böyle tehditkar dillerine kulak asmaz. Ama meydan. Kendi ifadeleriyle en küçük kararı bile Kandil'den gelen talimatla alanlar, eşbaşkanlar dışında bir de paralel başkanlıklar kurmuş olanlar bu konuda itiraz veya eleştiri getiremezler."
Siyasi parti liderlerine çağrısını bir kez daha yineleyen Başbakan Davutoğlu, şu görüşleri paylaştı:
"Yarın Cuma namazından sonra Sayın Bahçeli böyle dediği için ama her hangi bir vakitte de oturup konuşmaya hazırım. Yeter ki Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde bir çözüm bulalım. Artık uzun süreli bir koalisyonun imkansızlığı ortaya çıkmıştır. Birbirimizi suçlamak yerine hep beraber heybemizde ne varsa ortaya koyalım. Birlikte bir hükümet kuralım terörle mücadele edilirken o kadar kapsamlı milletin evlatlarının geleceği söz konusu olduğu günlerde birbirimizi yıpratmak son derece seviye anlamında, düşük seviyeli polemiklere girmek yerine, gelin beraberce gövdemizi bu taşın altına koyalım. Hem terörle birlikte mücadele edelim ve halkımıza giderken birbirimizi suçlamadan terörle mücadele etmiş liderler olarak halkımızdan pozitif bir gündemle oy isteyelim. Hem de erken seçime giderken seçim güvenliği bakımından yapılması gereken yasaları da içeren yasaları da içeren bir reform paketi ile gidelim."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Onlar bu sorumluluktan kaçsa dahi biz kaçmayız. Şu an ülke sorumluluğunu üstlenmiş Başbakanları olarak, bize oy versin vermesin bütün milletimize hitap ediyorum, sizin verdiğiniz emaneti son nefesimize kadar da korur, yerine getirir ve sorumluluğun gereğini bedeli neyse öderiz ama milletimizi hükümetsiz, yönetimsiz, demokrasisiz, özgürlüksüz bırakmayız. Allah bir gün daha bu millete sıkıyönetim şartlarını göstermesin, o günlerin acı tecrübelerini yaşatmasın" dedi.
Başbakan Davutoğlu, milletin zor şartların gereğinden kaçmak için Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya açan, onun üzerinden bazı spekülasyonlarla siyasi sorumluluklarını unutturmaya çalışanları asla unutmayacağını vurguladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye seslenen Davutoğlu, "Pazartesiden önce, nerede, ne zaman isterlerse bir araya gelmeye, ülkeyi birlikte alacağımız kararlar ve yasal reformlarla, omuz omuza, suhuletle seçime götürme çağrısında bulunuyorum. Birlikte konuşalım" çağrıda bulundu.
Bunun gerçekleşmemesi durumunda ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karar aldığında herkesi Anayasa'nın bir gereği olarak hükümete katılmaya davet eden Davutoğlu, muhalefetin bunların hiçbirini yapmaması halinde hesabı millete de tarihe de vereceğini bildirdi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:"Milletimize hitaben şunu söylüyorum, onlar bu sorumluluktan kaçsa dahi biz kaçmayız. Şuan ülke sorumluluğunu üstlenmiş Başbakanları olarak, bize oy versin vermesin bütün milletimize hitap ediyorum, sizin verdiğiniz emaneti son nefesimize kadar da korur, yerine getirir ve sorumluluğun gereğini bedeli neyse öderiz ama milletimizi hükümetsiz, yönetimsiz, demokrasisiz, özgürlüksüz bırakmayız. Allah bir gün daha bu millete sıkıyönetim şartlarını göstermesin, o günlerin acı tecrübelerini yaşatmasın. Demokrasimizi, ülkemizi birlikte omuzlamanın gerektiği günlerden geçiyoruz. Bunun gereğinin yapılacağını ümit ediyorum."
SORULAR
Başbakan Davutoğlu, "Pazartesi günü de bugünkü tablo ortaya çıkarsa, yani CHP ve MHP seçim hükümetine girmezse HDP'den siz Bakanlar Kurulu'na üye alacaksınız. HDP'den bugün bir açıklama geldi, eğer Başbakan kendilerine isim sormadan isim belirlerse seçim hükümetine üye vermeyeceklerini ifade ettiler. Siz dün isimleri kendiniz belirleyeceğiniz yönünde bir açıklama yapmıştınız. Bu açıklama üzerine hala aynı konumda mısınız, isim soracak mısınız, yoksa kendiniz mi belirleyeceksiniz?" sorusu üzerine, bir yola çıktığında bütün detayları düşünerek, yasal çerçeveyi de etüt ederek çıktığını belirtti.
8 Haziran'da, TBMM Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı yapan Mehmet Ali Şahin'in başında bulunduğu, bütün bu prosedürleri bilen bir hukuk komisyonu oluşturduklarını anımsatan Başbakan Davutoğlu, bu komisyona gündeme gelen her bir konuya ilişkin inceleme talimatı verdiğini bildirdi.
Davutoğlu, "Onlarla istişare ettikten sonra kararı alırız. Anayasal ve yasal çizginin dışına hiçbir zaman çıkmadık, çıkmayız. En başında söyledim, meşruiyet çizgisinin dışına çıkmadık. Hem meşruiyet hem de yasallık çizgisinin dışına çıkmadık" değerlendirmesinde bulundu.
"BU ÜLKE HÜKÜMETSİZ KALMAZ"
Anayasa'nın hükümetin kurulmasıyla ilgili maddelerine atıfta bulunan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Okuyanlar görürler ki açık bir şekilde şu söyleniyor, 'şu şartlar olmazsa, yani hükümet kurulamazsa, güvenoyu alamazsa vesaire, Cumhurbaşkanı bir Başbakan atar ve parti gruplarının oranları tespit edilir. TBMM Başkanı, bu oranları Başbakana bildirir. Başbakan da bu oranlara dayalı olarak kişilere teklifte bulunur. O parti üyelerinin teklifi kabulü halinde, kabul edilmezse dışarıdan veya içeriden bağımsız atanır. Açık, hiçbir yoruma mahal bırakmayan bir sözdür bu. Şimdi benim dün kastettiğim ifade bu. Ama bugün HDP sözcüsünün, son derece çirkin bir şekilde, siyasi nezaket diyor ama benimle ilgili sarfettiği söz en büyük siyasi nezaketsizliktir. Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız bu partinin kurucusu, kurucu lideridir ama şu anda Cumhurbaşkanıdır. Ben de Başbakanım. Eski hükümeti kurarken, bakanlar kurulunu Cumhurbaşkanımıza arzettim. Cumhurbaşkanımız da Anayasal olarak, daha önceki bütün cumhurbaşkanlarında olduğu gibi, onaylar, o anlamda istişarede, işin doğası gereği bir söz hakkı da vardır. Bunu tartışmaya açtıktan sonra HDP'nin gelecek üyelerin kendisine danışılmasını istemesi tam anlamıyla bir tutarsızlıktır. Ben ne yapacağımı bilirim. Anayasa ne derse onu yaparım. Eğer böyle ithamda bulunmasalardı belki bir istişare ihtiyacı hisseder veya demokratik süreçlere duyduğum saygı gereği belki de bir istişarede bulunur, sorabilirdim. Ama bana hakaret ettikten sonra Anayasal çizgi dışına çıkıp benden bir tavır beklemeye de hakları yok. Cumhurbaşkanımızın beni görevlendirmesi halinde bakarım, Anayasa ne diyorsa onu yaparım. Bunun gereği olarak da ümit ederim ki diğer partiler de bu hükümete katılırlar. Tekliflerimizi yaparız, kabul edenler eder, edilmezse yine Anayasa'nın gereği olarak bağımsız atanır ama bu ülke hükümetsiz kalmaz. Nezaket görmek isteyen nezaket gösterecek. Saygı görmek isteyen saygı gösterecek. Siyasiler bunu öğrendiği zaman Türkiye daha yaşanır bir ülke haline gelir."
"HDP'NİN DE HÜKÜMETTE GÖREV ALMASINA GEREK KALMAZ"
Davutoğlu, "Olası bir seçim hükümetine HDP'nin de üye vermesi durumunda 'şehitlere gereken saygıyı göstermiyor' dediğiniz HDP ile aynı hükümette yer almanız ulusal güvenlik açısından bir risk olabilir mi?" sorusu üzerine, bunun kendi tercihi olmadığını kaydetti.
Bu durumun istediği en son senaryo olduğunu daha önce de söylediğini aktaran Davutoğlu, "Çünkü bugünlere gelebileceğimizi öngördüğüm için 'Olmasını hiç arzu etmediğim bir senaryodur' dedim. Ama bu benim iradi bir tercihim değil, Anayasal bir zorunluluk. Anayasa'nın iradesi böyle diyor. HDP'nin mecliste olduğunu reddedebilir misiniz? HDP'ye oy veren yüzde 13 seçmeni reddedemeyeceğiniz gibi o da reddedilemez" dedi.
Bunun müsebbibinin çağrılarına cevap vermeyen CHP ve MHP olacağını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "CHP ve MHP bu çağrıya cevap verirse böyle bir güvenlik problemiyle karşı karşıya kalmayız. Geçmişte cevap vermemelerini bir kenara koyalım artık, yaşananlar yaşandı. Bugün bu çağrıyı yapıyorum, yarın toplanırsak HDP'nin hükümette görev almasına gerek kalmaksızın üçlü bir koalisyon oluştururuz. İsteniyorsa ikili bir koalisyon da oluşturmaya hazırım, hangisi hazırsa. HDP'nin de hükümette görev almasına gerek kalmaz" diye konuştu.
Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:"Akıl başka bir şeydir, kurnazlık başka bir şey. Makul yapmak başka bir şeydir, hile yapmak başka bir şey. Hesap şuysa, biz çekilelim AK Parti HDP ile yan yana gözüksün de ben HDP'den hoşlanmayan vatandaşların oylarına talip olup istismar edeyim diye hesap ediliyorsa, buna kurnazlık derler, bu akıllı bir strateji değil. Akıllı stratejinin dayandığı şey, meşruiyettir, ahlaktır. Burada oynanan oyun bu. Ama biz şunu söyleriz, bugünkü tarihe atfen, 20 Ağustos son çağrımızı da yaptık, buna MHP cevap vermedi, daha önce görüşmelerimiz de verdiğimiz dört teklife de, 'hayır' dedi, geride yol bırakmadı. Anayasa da HDP'nin katılımını öngördü ve katıldı. Anayasayı biz yazmadık. Bugünlere bu şartlara da biz getirmedik. Eğer HDP olmayacak da yerine Milil Güvenlik Kurulu hükümet etsin diyorsa, ona denir ki, 'sen biraz demokrasi öğren' Milli Güvenlik Kurulu kendi görevini ifa eden saygın bir kuruldur ama ne hükümetin yerine ikamet eder ne Meclis'in yerine ikamet eder. Bizim cevabımız açık, alnımız açık şekilde halka bunu anlatırız. HDP'lilerin olması durumunda açık, Başbakanlığın yetkileri bellidir. Alacağımız kararları almakta hiç tereddüt etmem. Bugün nasıl, Genelkurmay'a talimat veren bensem, nasıl valilere talimatı bugün veriyorsam aynı kararlılıkla o hükümette de talimatı veririm. Herhangi bir katılan bakanın şu veya bu mülahazasıyla da terörle mücadeleye ve milletimizin güvenliğini temin etme yolundaki gayretlerimize ara vermeyiz."
Bütün bu süreçte güvenlik zirvesi yaptıklarını hatırlatanDavutoğlu, güvenlik zirvesinde karar aldıklarını, nihai ölçüde de direktiflerin Başbakanlıktan verildiğini, sorumluluğunu da Başbakanlığa ait olduğunu belirtti.
"Bu saldırı sadece bir medya grubuna değil, bütün medyayadır"
Murat Sancak'a düzenlenen silahlı saldırıya ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:"Terörün basın dahil hiçbir kuruma hak tanımazlığının bir göstergesi olarak böyle bir saldırı gerçekleşti. Murat beyi aradım, geçmiş olsun dileklerimi ilettim. gerekli güvenlik tedbirlerinin alınacağını ifade ettim. Bir kez daha Sayın Murat Sancak'a, bütün Star Medya Grubuna geçmiş olsun diyorum. Bütün medyaya da geçmiş olsun bu saldırı sadece bir medya grubuna değil, bütün medyayadır. Basın özgürlüğüne yönelik saldırılar terörün gerçek yüzünü ortaya koyuyor. O bakımdan da özgürlüklere, hepimizin basın özgürlüğü de dahil olmak üzere sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Bunun için de gerekenler yapılacak."