Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen “2. Türk Dünyası Âşıklar Şöleni” başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen şölene, yurt içinden ve Türk Dünyası’ndan çok sayıda âşık katıldı.
KOÇAK SUNUM YAPTI
Şölende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, kültürümüzün kadim devrelerine uzanan ozan-baksı geleneğinin, İslamiyet’ten sonra tasavvufî cereyanların etkisiyle on beş ve on altıncı yüzyıllarda “âşıklık” geleneğine dönüşerek yeni bir terkip halinde ortaya çıktığını söyledi. Koçak, “Orta Asya bozkırlarında hayatımıza giren gelenek Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Erzurum ve çevresine Türklerin gelişiyle taşınmış, Erzurum ve çevresinde hayat bulmuş ve bu hayatiyetini günümüze kadar muhtelif düzeylerde koruyarak gelmiştir,” dedi.
ERZURUM AŞIKLIK GELENEĞİNİN MERKEZİ
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ve en önemli şehirleri olan Erzurum’un, coğrafî konumu ve özellikleri yanında iç ve dış göçlere bağlı olarak ortaya çıkan hızlı sosyal değişimlere maruz kaldığını hatırlatan Koçak, şöyle devam etti: “Bu hızlı değişimlere rağmen, âşıklık geleneğinin günümüzde, Erzurum’da canlı olarak devam etmesi dikkat çekici bir husustur. Erzurum ve çevresinde yerel kültür öğeleriyle bütünleşerek oluşan gelenek, yüzyıllar içinde değerleri, işlevleri, iletişim ağlarıyla önemli bir sosyo-kültürel kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Erzurum âşıklık geleneğinin icra töresi Azerbaycan ve diğer Türk toplumlarındaki âşıklık geleneğiyle benzerlik arz etmektedir.”
A.Ü’DEN TÜRK HALK KÜLTÜRÜNE DESTEK
Rektör Hikmet Koçak, Atatürk Üniversitesi’nde Âşıklık geleneğinin yaşatılması ve aktarılması konusunda şenlikler, yarışmalar düzenlediğini, bilimsel çalışmalar yapıldığını hatırlatarak, “Atatürk Üniversitesi, halk kültürünün ve halk ürünlerinin korunup yaşatılması amacıyla ilk olarak 18-19 Mart 1979 tarihinde ‘I. Geleneksel Erzurum âşıklar Şenliği’ni düzenlemiştir. Yine, 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Milletlerarası Gençlik Yılı Etkinliği, Geleneksel âşık Sümmani’yi Anma 1990, Erzurum Halk Ozanları Kültür Derneği Türkiye âşıklar Yarışması 1990… gibi, etkinliklerin yanında kitap ve bilimsel tez çalışmalarıyla da âşıklık geleneğini bilim âlemine ve halk kitlelerine tanıtıp, ulaştırmıştır,” şeklinde konuştu.
AŞIKLARA DESTEK VERMEK MİLLİ GÖREV
“Erzurum âşıklık geleneği bugün sayıları 50’ye yaklaşan yaşayan âşıklarca sözlü, yazılı ve elektronik kültür ortamlarında, Erzurum ve Erzurum dışında canlı olarak devam ettirilmektedir,” diyen Rektör Koçak, konuşmasını şöyle tamamladı:“ Hem statik hem de dinamik kültürün bu usta taşıyıcılarına gereken önem verilmeli, kurum; bilimsel ve sosyal etkinliklerle desteklenmeli, icra ve üretimlerine uygun ortamlar oluşturulmalı, gelenek kültürün devamlılığı açısından mutlaka yaşatılmalıdır. Bu amaçla tertip edilen II. Âşıklar Şenliği’ne katılan değerli bilim adamlarına ve âşık şiirinin ustalarına hoş geldiniz diyor, şenliği düzenleyen ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”
KAFKASYALI: AŞIKLIK GELENEĞİ, KÜLTÜREL KİMLİĞİ ÖZGÜN KILIYOR
Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı ve 2. Türk Dünyası Âşıklar Şöleni Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ali Kafkasyalı da konuşmasında, “II. Türk Dünyası Âşık Şöleni”ni yapmaktan ve Azerbaycan, Gürcistan/Borçalı, Türkiye, Türkmen, Kazak, Kaşkay âşık ve sanatçılarını üniversitemizde ağırlamaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.
AŞIKLAR TÜRK KÜLTÜRÜNÜ CANLI TUTUYOR
Kafkasyalı, Türk milletinin kültürel kimliğini var eden ve onu özgün kılan unsurların başında Türk âşıklık geleneğinin geldiğini söyledi. “Bahşi/ozan/âşık sanatı kendine özgü söz, anlatım, şairlik, hikâye etme, ses, müzik, raks, aktörlük, çalgıcılık, bestekârlık gibi birçok sanat türünü bünyesinde bulundurduğunu” hatırlatan Kafkasyalı, şöyle devam etti:
“ Âşıklar, şiirleri, türküleri, sözleri, hikâyeleri ve anlatımları ile Türk dili ve edebiyatına; sesleri, çalgıları, müzikleri, besteleri, oyun ve aktörlükleri ile Türk kültürüne önemli hizmetleri yerine getirmektedir. Bütün bunlarla birlikte bahşi/ozan/âşıklar, Türk soyuna mahsus onlarca ritüeli, sünnet, kız isteme, söz kesme, nişan, düğün gibi âdet ve görenekleri bu geleneğin içerisinde devam ettirmektedirler. Daha yazı, yaygın olarak kullanılmaya başlamadan önce Türkler arasında çok canlı bir şekilde gelişen ve dilimizin oluşmasını da sağlayan sözlü edebiyat ürünlerinin en önemli formalaşmış unsuru olan âşık edebiyatı büyük görevler yapmıştır. Bugün de İran gibi 30 milyon, Çin gibi 20 milyondan fazla Türkün yaşadığı ülkelerde Türkçe eğitim öğretim imkânı bulamayan Türkler için âşıkların ve âşıklık geleneğinin önemi çok büyüktür. Âşıkların Türk dili, edebiyatı, müziği ve pek çok folklor unsurunu yaşatma hususunda her bir âşık bir okul hatta bir enstitü görevi yapmaktadır.”
TÜRK AYDINLARINA ELEŞTİRİ
Kafkasyalı, “Türk kültürünün bu büyük hazinesinden, bu kıymetli özelliğinden Türk aydını yeterince faydalanamamıştır,” dedi. Evrenselliğe giden yolun, millî kültürle birleştirilen uygarlıktan geçtiğini vurgulayan Doç. Dr. Ali Kafkasyalı, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bizde ‘dahi sanatçıların’ yetişmemesinin birinci sebebi sanatçıların halktan uzak olmalarıdır. Başka bir sözle bizde dahi sanatçıların yetişmemesi, sanatçılarımızın estetik beğenilerini halkın canlı müzesinden alamamalarındandır. Bizde hâlâ halkın irfanına, estetik değerlerine aydınlarımız itibar etmemektedir. Edebiyatçılarımız eserlerini eğer halk kültüründen yola çıkarak meydana getirseler, o eserler hem halk tarafından kabul görür hem de estetik değer taşır. Halk kültüründen beslenmeden yazılan eserler, halkın beğenisini kazanamaz. Kendi halkının, milletinin değerlerine ters düşen eserler ancak dış güçler tarafından siyasî istismar unsuru olarak değerlendirilir. Dış güçlerin malum eserleri beğenmeleri o eserlerin sanat değeri taşımalarından değil, emellerine hizmet etmelerinden dolayıdır. Meselenin bir diğer boyutu da Türkiye dışında bulunan kadim Türk yurtlarında yaşayan ve aynı ortak kültür değerlerine sahip olan Türk Devlet ve toplulukları boyutudur. Atatürk’ün dediği gibi yarının ne olacağını bugünden kestirmek zordur. Son yirmi yılda dünya konjonktüründe meydana gelen değişikliklerde görüldüğü gibi dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim komşu veya uzak ülkelerin idaresi altında dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprülerini sağlam atarak. Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Biz de bu tarihî ve kültürel köprülerimizi aktif tutmalıyız. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir.”
OZANLARI, UNUTULMAZ DAKİKALAR YAŞATTI
Daha sonra Erzurum’dan Âşık Nuri Çırağı, Âşık Fuat Çerkezoğlu, Gümüşhane’den Âşık Kul Nuri, Denizli’den Ozan Nihat, Sivas’tan Âşık Mehmet Kaptanî, Ankara’dan Âşık Ayten Gülçınar, Kars’tan Âşık Sabri Yokuş ile Kazakistan’dan Akın Bahşi Ebubekir Paviz, Azerbaycan’dan Âşık Hanım Aliyeva ve Âşık Abdi Musayev, Âşık Abdi Musayev, Gürcistan Borçalı’dan Âşık Ferhad Aziz, Kaşkay Şiraz’dan Âşık Eraslan Mirzaî, Türkmenistan’dan Âşık Gara Ovnuk ve Âşık Gıcak Rahman Gılıç Yomudî, , İran’dan Tebrizli “Dalga Müzik topluluğu” üyeleri Âşık Cengiz mehdipur, kardeşi ÂşıkFerruh Mehdipur, Âşık Mehbub Helilî, Âşık Celil Hemidî, Âşık Mehran Ferşbaf, Âşık Mecid Râhimipur Türk dünyasından çaldıkları çeşitli ezgilerle dinleyicilere unutulmaz dakikalar yaşattılar.
Şölenin sonunda Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Erzurum Valisi Sami Bulut ve diğer konuklar katılımcılara teşekkür plâketi ve hediyeler takdim etti.