SAMET ÖZÜNAL(GHA) – Beden ağırlığının olması gerekenin yüzde 20 üzerine çıkması, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, hiperlipidemi ve tip II diyabet riskini artırıyor. Yaşam sigorta şirketlerinin derledikleri verilere göre ise, ideal ağırlığın yüzde 40 üstüde olanlarda ölüm oranının yüzde 90 daha fazla olduğu belirtiliyor.
UZMAN UYARISI
Erzurum Nihat Kitapçı Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde görevli Diyetisyen Müzeyyen Elmas Kara, beden ağırlığı dengesizliği olarak adlandırılan şişmanlığın, birçok sağlık sorununu da beraberinde getirdiğini söyledi. Şişmanlığın, bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boya göre ağırlığın arzu edilen düzeyin üstüne çıkması şeklinde tanımlandığını kaydeden Kara, beden ağırlığının olması arzu edilenin yüzde 20 üzerine çıkmasının, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, hiperlipidemi ve tip II diyabet riskini artırdığını bildirdi. Beden ağırlığının daha da artmasının, meme ve endometri gibi bazı kanserlerle eklem ve safra kesesi hastalıkları için risk faktörü olduğunu anlatan Diyetisyen Kara, aşırı şişmanlığın aynı zamanda solunum güçlüğüne de neden olduğunu belirtti. Yaşam sigorta şirketlerinin derledikleri verilere göre, ideal ağırlığın yüzde 40 üstünde olanlarda ölüm oranının yüzde 90 daha fazla olduğunu ortaya koyduğunu anımsatan Müzeyyen Elmas Kara, şişmanlığın oluşum nedenleri ve düzeltilmesiyle ilgili olarak bilgiler de verdi.
ŞİŞMANLIĞIN İKİ NEDENİ VAR: KALITIMSAL VE BESLENME ŞEKLİ…
Şişmanlığın neden ve nasıl oluştuğunun, süregelen bir araştırma konusu olduğuna dikkati çeken Diyetisyen Kara, şişmanlığın oluşmasında kalıtımsal ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını belirterek, “Beden ağırlığının regülasyonunda rol alan hormonsal ve sinirsel faktörler kalıtımsaldır. Yeme davranışında etkili olan kısa ve uzun dönemli işaretler, yağ hücrelerinin sayı, büyüklük ve bedenin belirli bölümlerine dağılımı ile dinlenme metabolik hız kalıtımla ilintilidir. Yapılan çalışmalar bazı bireylerin kalıtımsal olarak şişmanlamaya yatkın olduklarını saptamışlardır.” diye konuştu.
Enerji alımı ve harcamadaki dengesizliğin de, şişmanlığı tetikleyen bir diğer faktör olduğunu kaydeden Kara, “Şişmanlık enerji alımının uzun süre harcanandan çok olması sonucudur. Enerji alımının fazlalığı aşırı yeme, daha çok yağlı ve şekerli besinleri tercih etme şeklindeki yeme davranışından kaynaklanmaktadır. Yemekten aşırı zevk alan bireyler, enerji alımlarını kontrol etmekte güçlük çekerler. Bazı araştırmalara göre aşırı yeme davranışı yağlanmanın bir sonucudur.” dedi.
ENERJİ HARCAMADAKİ DÜŞÜKLÜK
Şişmanlamada en önemli faktörün enerji harcanmasının düşüklü olduğunun altını çizen Kara, insan bedeninin hareketli yaşamı gerektiren bir yapıya sahip olduğunu dile getirerek, “Teknolojik gelişmeler beden gücünün yerine makineyi getirmiştir. Bu değişim sonucu fiziksel aktivite için enerji harcaması düşerken, enerji yoğunluğu yüksek besinlerin tüketimini arttırmaktadır. Diğer bir faktör de ağırlık döngüsüdür. Şişman bireyler belirli aralıklarla zayıflama diyeti uygularlar. Diyeti uygulayanlar birey belirli ağırlığa indikten sonra eski yeme düzenine geçtiğinde, yitirdiği ağırlığı daha kısa sürede geri kazanmaktadır. Kazanılan bu ağırlığın yağ oranının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu durum özellikle çok düşük enerji ile kısa sürede zayıflayanlarda görülmektedir.” şeklinde konuştu.
Şişmanlığın düzeltilmesine yönelik bazı tavsiyelerde de bulunan Kara, “Bireyin, şişmanlığının derecesi, yaşam biçimi ve yaşına göre ulaşabileceği gerçekçi ağırlığa ulaşması hedeflenmelidir. Normal şartlarda bireyin zayıflama hızı haftada 0.5 ile 1.0 kg civarında olmalıdır. Yani zayıflama ile 1 yıl sonunda ağırlıkta yüzde 10-15 azalma sağlanabilir. Diyette yapılacak düzenleme ile bu ağırlık düzeyi yaşam boyu sürdürülebilir.” şeklinde konuştu.