BÜYÜKELÇİLER KONFERANSI
Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçilerle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki öğle yemeğinde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da 10 kişinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin olarak, “Sultanahmet Meydanı’nda meydana gelen ve Suriye kökenli bir canlı bomba saldırısı olduğu değerlendirilen terör olayını esefle kınadığımı belirtmek istiyorum. Patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yaralananlara acil şifalar diliyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün başlayan 8. Büyükelçiler Konferansı vesilesiyle büyükelçilere Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde öğle yemeği verdi.
Dışişleri Bakanlığı’nın merkez teşkilatında ve yurt dışında görev yapan tüm büyükelçilerin katılımıyla gerçekleşen yemekte Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Dışişleri teşkilatında önemli bir geleneğe dönüşen Büyükelçiler Konferansı’nın bu yılki toplantısının hayırlı olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında bugün Sultanahmet Meydanı’nda gerçekleşen ve Suriye kökenli bir canlı bomba saldırısı olduğu değerlendirilen terör olayını kınayarak, patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diledi.
“BÖLGEDEKİ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN İLK HEDEFİ TÜRKİYE’DİR”
Bu olayın bir kez daha millet olarak terör ve terör örgütleri karşısında tek yürek, tek vücut olunması gerektiğini gösterdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendileri için DAEŞ, PKK, PYD, YPG DHKP-C ve MLKP terör örgütlerinden birinin diğerinden farkı olmadığını söyleyerek bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefinin Türkiye olduğuna işaret ederek, “Çünkü Türkiye, ayrım yapmaksızın bunların tamamına karşı aynı şekilde yaklaşmakta, aynı kararlılıkla mücadele yürütmektedir. Buradan açıkça soruyorum; dünyada DAİŞ denilen terör örgütüyle Türkiye’den daha kararlı bir şekilde mücadele yürüten ve bizim kadar bedel ödeyen başka bir ülke var mıdır?” dedi. Bölücü terör örgütüyle mücadelenin kararlılıkla ve fedakârlıkla yürütüldüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilerden de örgütün faaliyetleri konusunda teyakkuz hâlinde bulunmalarını beklediklerini belirtti.
Dünyanın pek çok ülkesinde terör örgütleri konusunda ikircikli bir tavır ortaya konulduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna rağmen, bölücü terör örgütünün gerçek yüzünü göstermek için ülkelerin kamuoylarına hakikati anlatmaktan kendilerini alıkoyacak bir şeyin olmadığını ifade ederek, büyükelçilere hitaben, “Bu konuda sizler elimiz ayağımız kulağımız, her şeyimizsiniz” dedi.
“DEVLETİ, SÖZDE KATLİAMLA SUÇLAYAN MÜSTEMLEKE ZİHNİYETLİ AKADEMİSYENLER VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, bölücü terör örgütü ile mücadelede ülke içinde yaşanan zorluklara da değinerek, devletin bölücü terör örgütüne karşı düzenlediği operasyonu eleştirerek devleti sözde katliamla suçlayan ve altında yaklaşık 1100 akademisyenin imzası bulunan bildiriye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Kendilerine güya akademisyen ve araştırmacı unvanı yakıştırmış bir güruh çıkıyor, terör örgütünün eylemlerine karşı vatandaşlarını ve topraklarını savunan devletimize dil uzatıyor. Neymiş efendim… Hak ve özgürlükler ihlal ediliyormuş” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili bildiriye yönelik eleştirilerini şu cümlelerle sürdürdü: “Evet, terör örgütünün eylemleri yüzünden bölgede yaşayan milyonlarca vatandaşımızın hak ve özgürlükleri ihlal ediliyor. Ama bu ihlali yapan devlet değil, terör örgütünün ta kendisidir. Sokakları kazıp hendeklerle, barikatlarla kapatan, tuzaklayan terör örgütüdür. Yollara, köprülere, menfezlere bombalar döşeyerek insanımızın seyahat özgürlüğünü engelleyen terör örgütüdür. Okulları, hastaneleri, camileri, kütüphaneleri, evleri, işyerlerini yakarak, ambulansları, itfaiye araçlarını, özel araçları kurşunlayarak vatandaşımıza hayatını zehir eden terör örgütüdür. Evlerin duvarlarını delip insanların yatak odalarından geçen tüneller açarak vatandaşımızın hak ve özgürlüklerini ihlal eden yine terör örgütüdür. Tüm bu gerçeklere rağmen, kendilerine akademisyen diyen güruh bildiri yayınlayıp devleti suçluyor. Sadece bununla da kalmıyor, gelişmeleri takip etmek üzere yabancıları ülkemize davet ediyorlar. Bunun adı müstemleke zihniyetidir, bunun adı mandacılıktır.”
“SÖZDE AYDINLARIN İHANETİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Türkiye’nin, bu zihniyetin ihanetiyle 100 yıl önce de karşılaştığını, o zaman da ‘ülkeyi ancak yabancıların düzeltebileceğine’ inanan mandacı bir güruhun olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de, üstelik çoğu maaşını devletten alan, cebinde bu devletin kimliğini, pasaportunu taşıyan, ülke ortalamasının oldukça üzerinde bir refah seviyesine sahip sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız” diye konuştu.
TERÖR SORUNU
Türkiye’nin Kürt vatandaşlarıyla hiçbir sorunu olmadığına, her kesim gibi, Kürt kökenli vatandaşlarının kendilerine, yaşadıkları yerlere mahsus sıkıntıları olabileceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen 14 yıl içinde Türkiye’nin batısında ne varsa Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine taşıdıklarını hatırlatarak şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün Türkiye’nin sorunu, dünyada pek çok ülkenin de bîzâr olduğu terör sorunudur, Kürt sorunu değildir, kendimizi aldatmayalım. Ama bu aydın müsveddeleri ne yazık ki kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız, aydın filan değilsiniz. Sizler ne Güneydoğu’yu ne Doğu’yu buraların adresini bilemeyecek kadar karanlıksınız ve cahilsiniz. Ama oraları bizler kendi evimizin yolu adresi gibi çok iyi biliriz. Eğer bugün Güneydoğu’nun her yanına havalimanları, üniversiteler gitmişse, camileriyle okullarıyla, bölünmüş yollarıyla bütün bir bölge zengin bir hale gelmişse bu, bizim Güneydoğu’ya Doğu’ya oradaki Kürt kardeşlerimize ne denli değer verdiğimizin ifadesidir.”
Yasin Börü’nün kurban eti dağıtırken terör örgütü mensuplarınca 3. kattan aşağıya atılarak ve arabayla çiğnenerek şehit edilmesini ve 6-7-8 Ekim olaylarında bir siyasi partinin sokağa çıkma çağrısıyla 50 kişinin ölümüne sebep olunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neredeydiniz aydınlar? Sözde aydınlar sesiniz çıktı mı? Kalkıp da bunu lanetlediniz mi?” diye sordu ve ekledi: “Sorunun bir tarafında millet ve devlet vardır, diğer tarafında elinde silahıyla, bombasıyla, molotofuyla teröristler vardır.”
“BİLDİRİYE İMZA ATAN YABANCI AKADEMİSYENLERİ TÜRKİYE'YE DAVET EDİYORUM”
Bildirideki düşüncelere sahip yabancı akademisyenleri Türkiye’ye davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buyursunlar Türkiye’ye gelsinler, öyle kuru kuruya imza atmakla olmaz. A’dan Z’ye Güneydoğu’da ve Doğu’da bütün bu bölgelerde ne oluyor ne bitiyor, bunları müdellel olarak biz kendilerine anlatmaya hazırız. Türkiye’deki sorunun, devlet tarafından hukukun çiğnenmesi mi, yoksa terör örgütünün vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini gasp etmesi mi olduğunu, gelsinler kendi gözleriyle görsünler” çağrısında bulundu. ABD’deki Türk Büyükelçisi’nden, terör örgütüne yönelik operasyonlarla ilgili daha önce de açıklamalarda bulunan Noam Chomsky’yi Türkiye’ye davet etmesini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendisini bölgede misafir edelim. Gerçekleri, bu akademisyen sıfatlı beşinci kol elemanları aracılığıyla değil, kendi gözleriyle görsün” şeklinde konuştu.
“MUHATABIMIZ SADECE VE SADECE MİLLETİMİZDİR”
Güvenlik güçleri tarafından bölgede yürütülen operasyonların, her şeyden önce oradaki Kürt kökenli vatandaşların hayatını ve geleceğini güvence altına alma amacına yönelik olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ne bölücü terör örgütü, ne onun güdümündeki siyasi parti, ne aynı çizgide duran sözde sivil toplum kuruluşları, ne de işte bu son bildiride olduğu gibi kendilerine ‘akademisyen’ diyen güruh türünden kesimler Türkiye’nin muhatabı değildir, olmayacaklardır. Muhatabımız sadece ve sadece milletimizdir. Bizim için terör örgütü mensupları neyse, onların ağzıyla konuşanlar da aynıdır. Türkiye, son terörist silahını bırakana veya etkisiz hale getirilene, terör örgütü tamamen çökertilene kadar bu mücadeleyi sürdürecektir. Bizim bu sözde akademisyenlerden izin alacak halimiz yok. Hukukumuzda da böyle bir kaide yok, bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. Bunların haddini de bilmesi lazım. Biz bu ülkede 78 milyonun can güvenliğini, mal güvenliğini korumakla mükellefiz. Devletin görevi budur. Bunu da silahlı kuvvetlerimizle, polisimizle, geçici ve gönüllü köy korucularımızla birlikte yürütüyoruz.”
İNSANİ KRİZLER
Türkiye’nin bir yandan kendi sorunlarıyla mücadele ederken, diğer yandan da çevresinde yaşanan insani krizler karşısında ilkeli bir tavır ortaya koymanın çabası içinde olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede yaşanan gelişmeler karşısında Türkiye’nin tavrının diğer devletlerden farklı olduğuna işaret etti ve “Bizim, asırlar boyunca birlikte yaşadığımız, ortak tarih, kültür ve medeniyet değerlerine sahip olduğumuz kardeşlerimize karşı sorumluluklarımız var” dedi.
“BİZİM İÇİN İNSANİ DEĞERLERİ SAVUNMAK, HERHANGİ BİR POLİTİKANIN ARACI VEYA KILIFI DEĞİLDİR”
Türkiye’nin bölgeye bakışının ekonomik, askerî ve jeopolitik çıkarlar ya da güncel gelişmelerle sınırlı olamayacağını belirten ve “Kültür ve medeniyet anlayışımız, tüm dünyaya aynı şekilde bakmamızı gerektiriyor ve öyle de yapıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bulunduğu yerde Türkiye’yi temsil eden büyükelçilerden de aynı heyecanla, aynı vizyonla işine dört elle sarılmasını beklediğini söyledi ve şöyle dedi: “Kendinizi sadece bürokratik tanımlarla ve misyonla sınırlarsanız, bana göre görevinizi eksik yapmış olursunuz. Sizden asıl beklentimiz, Türkiye’nin bu tarih, kültür ve medeniyet vizyonunu hayata geçirmeniz, bu yönde kayda değer çalışmalar ortaya koymanızdır. Siz sıradan bir büyükelçi değilsiniz. Siz bir tarihsiniz ve tarihî adeta geleceğe taşıyacak varislerisiniz. Bizim için insani değerleri savunmak, herhangi bir politikanın aracı veya kılıfı değildir. Bu tavır, binlerce yıllık devlet geleneğimizin ve mensubu olduğumuz milletin hasletlerinin bir gereğidir.”
“İNSANLIĞIN VİCDANI OLMAK TÜRKİYE’YE ZARAR VERMEZ, GÜÇ KATAR”
Türkiye’nin insani değerler diplomasisinin arkasındaki tarihî ve manevi dinamik anlaşılmadan, Türkiye’nin yaptıklarının ve yapmak istediklerinin doğru şekilde kavranamayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dünyada en fazla resmî kalkınma yardımı yapan ülkelerin arasında, millî gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülke olduğuna işaret etti ve 2015’te bu yardımların 5 milyar doları bulmasını beklediklerini belirtti.
“Unutmayınız, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ itirazımız, sadece bizim değil, Birleşmiş Milletler çatısı altındaki ülkelerin çok büyük bir bölümünün de hissiyatı hâline gelmiştir. Seslendirdik, seslendirmeye de devam edeceğiz. İnsanlığın vicdanı ve sesi olmak Türkiye’ye zarar vermez, tam tersine güç katar, itibarımızı yükseltir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin uluslararası alanda yürüttüğü; barış için arabuluculuk girişimlerine, ‘Medeniyetler İttifakı’ çalışmalarına, eş başkanlığını yürüttüğü ‘Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’ndaki faaliyetlerine, G-20 Zirvesi’nde öne çıkardığı başlıklara, bu yıl İstanbul’da ilki gerçekleştirilecek ‘Dünya İnsani Zirvesi’ne değindi ve bu faaliyetleri insanî diplomasi alanında Türkiye’nin etkinliğimizin bir sonucu olarak gördüğünü dile getirdi.
SURİYE VE BÖLGEDEKİ GELİŞMELER
Konuşmasında bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de 5 yıldır süren krizin, bu ülkeyi, bölgeyle birlikte tüm dünyada güvene ve istikrara yönelik tehditlerin odağı hâline getirdiğine dikkat çekti ve “Bir yandan terör örgütleri, diğer yandan rejim ve onu destekleyen kimi ülkeler, Suriye halkına, kelimenin tam anlamıyla zulmediyor” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın; hem Suriye’de, hem de Ukrayna’da attığı adımların, bu ülkeyle aramızda ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açtığına vurgu yaparak değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Kırım’ın hukuk dışı ilhakı ve Kırımlı soydaşlarımızın maruz kaldığı baskılar, kuzeyimizde istikrarsızlıklarla dolu yeni bir konjonktürün oluşmasına neden oldu. Suriye’de, terörle mücadele bahanesiyle bölgeye gelen ama asıl amacının Esed rejimini ayakta tutmak olduğu anlaşılan Rusya’nın operasyonları, bölgedeki sorunları daha da derinleştiriyor. Ve Rusya DAEŞ’e karşı bir mücadele vermemektedir, tam aksine Rusya şu anda Lazkiye ve çevresinde butik bir Suriye devleti kurmanın gayretiyle kendine mekân hazırlamaktadır ve oradaki bizim soydaşlarımızı Türkmen kardeşlerimizi vurmaktadır ve vurmaya devam etmektedir. İşte böyle bir ortamda yaşanan uçak meselesi, Rusya’nın ülkemizle ilişkilerini getirdiği yer bakımından bir sebep değil, sadece bir bahanedir. Rusya’nın içine girdiği tehlikeli mecra, kendisi ve bölge ülkeleriyle birlikte tüm dünya için de çok büyük bir sorundur. Diğer taraftan İran’ın da, Suriye, Irak, Yemen gibi ülkelerdeki gelişmeleri kendi nüfuz alanını genişletmenin bir aracı olarak kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Mezhep temelli ayrışmaları çatışmaya dönüştüren tavrıyla İran, yeni ve tehlikeli bir sürecin fitilini ateşlemeye çalışıyor. İran’ın Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerini bilinçli olarak gerginleştirmesi, bu stratejinin bir parçasıdır.”
Dış politika uygulamalarını insanî bir bakış açısına ve kapsamlı stratejilere dayandırarak, uluslararası siyasi süreçlerin işleyişinde daha etkin şekilde yer almak mecburiyetinde olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılının bu bakımdan verimli bir yıl olacağına inandığını da sözlerine ekledi.
“PARALEL DEVLET YAPILANMASINA GİDEN ŞER ŞEBEKESİ KONUSUNDA EN KÜÇÜK BİR MÜSAMAHAMIZ YOKTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilere hitaben yaptığı konuşmasında, önlerinde küresel düzeyde takip edilmesi ve sonuç alınması gereken meseleler olduğuna işaret ederek, bunların arasında; bölücü terör örgütünün uluslararası alanda giderek artan faaliyetlerinin, paralel devlet yapılanmasıyla yürütülen mücadelenin ve devam eden Ermeni iddialarının ön plana çıktığını söyledi. Özellikle paralel devlet yapılanmasının, bu konuda diğerlerini de geride bırakan bir ihanet çizgisine geldiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün dünyada Türkiye aleyhinde çıkan haberlerin önemli bir bölümünün gerisinde, bu yapının ve onlarla irtibatlı kişilerin olduğunu açıkladı ve şunları söyledi: Millî Güvenlik Kurulu’muz tarafından da ülkemiz aleyhine çalışan bir terör örgütü olarak tescil edilip faaliyetleri izlenen bu şer şebekesi konusunda en küçük bir müsamahamız yoktur. Siz kıymetli Büyükelçilerimizin görev yaptığınız ülkelerde, bu yapının tüm faaliyetlerini yakından takip ettiğine, gerekli müdahaleleri hızla ve eksiksiz şekilde yerine getirdiğinize inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel devlet yapılanmasıyla mücadele etmek kadar, yapının sebep olduğu tahribatı tamir etmenin de önemli olduğuna vurgu yaptı ve “Bu yapının kurduğu okullar, geliştirdiği ticari ilişkiler kendi malı değildir; bunların hepsi bu ülkenin ve bu milletin imkânlarıyla tesis edilmiştir. Dolayısıyla, bu değerlerin yok edilmesi yerine, asli sahibi olan ülkeye ve millete kazandırılması yönünde gayret sarf etmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“MİLLETİN MALI OLAN POTANSİYELİN HEBA OLMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde kuruluş hazırlıkları başlatılan ancak yaşanan seçim süreçleri nedeniyle geciken Maarif Vakfı’nın kuruluşu için gerekli kanunun süratle yürürlüğe sokulması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel devlet yapılanması bünyesinde gözüken ama aslında bu milletin malı olan okullara süratle sahip çıkılması gerektiğini ifade ederek şu açıklamaları yaptı: “Ticari ilişkiler konusunda da aynı hassasiyeti sürdürmeliyiz. Ticaret müşavirliklerimizi, DEİK, TOBB gibi resmî niteliği bulunan kuruluşlarımızı daha etkin kullanarak, ticari alanda elde edilen kazanımlara sahip çıkmalıyız. Bu ülkenin ve milletin heba edilecek tek bir kaynağı, tek bir imkânı, tek bir değeri yoktur. Yapmamız gereken, bu potansiyeli paralel devlet yapılanmasının tasallutundan kurtararak devletimize ve milletimize tekrar kazandırmaktır. Büyükelçilerimizin, ticari ilişkilerimiz konusuna da bu hassasiyetle yaklaşacaklarına inanıyorum. Bir kez daha ifade ediyorum: Buradaki ayrım son derece dönemli. Paralel devlet yapılanmasının üzerine tüm gücümüzle ve imkânlarımızla gideceğiz, ama ortaya çıkmış olan ve zaten milletin malı olan potansiyelin heba olmasına da izin vermeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının son bölümünde Türkiye’nin, uluslararası düzeyde etkinliği arttıkça, karşılaştığı sorunların mahiyetinin değiştiğini ve büyüklüğünün arttığına işaret ederek, Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki sergilenen yoğun mesaiyi ve özverili çalışmaları memnuniyetle takip ettiğini söyledi ve büyükelçilere hitaben, “Bu yıl sizlerden daha büyük bir inanç ve özveriyle, daha kararlı, daha verimli, daha üretken çalışmalar bekliyorum. İnşallah hep birlikte Türkiye’yi çok ileri noktalara taşıyacağız” dedi.