ENİSE YAPAR
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "AK Parti grubumuz TBMM'de yaz sıcağına aldırmadan, tatil rehavetine girmeden hatta Ramazan ayı ve orucun tatlı meşakkatini de omuzlayarak tam kadro olarak çalışmalarını sürdürüyor. Açıkçası 3 Kasım 2002'den itibaren TBMM çalışmalarına ayrı bir soluk getirmiş bulunuyoruz. TBMM'nin üzerine çökmüş rehavet ve atalet bulutlarını hamdolsun dağıttık. 12 yıl boyunca Meclis'i en verimli şekilde çalıştırmanın gayreti içerisinde olduk. Bizden önce bazen aylarca Bakanlar Kurulu'nun toplanamadığı oluyordu. Başbakan ve Bakanlar dahi düzenli olarak bir araya gelip ülkenin sorunlarını istişare edemiyor, sorunlara çözüm üretemiyordu. Hükümet görevini devraldığımız günden bugüne birkaç zorunlu istisna dışında her iki haftada bir Bakanlar Kurulumuzu düzenli topladık, düzenli olarak çalıştırdık. Hükümette yani icra makamında bunu yaparken AK Parti grubu olarak TBMM'yi çok verimli şekilde çalıştırdık. Aciliyet arzeden tasarı ve teklifleri bitirmeden, milletimizin acil olarak beklediği yasaları çıkarmadan Meclisi tatile çıkarmadık. Geçen hafta 10 Temmuz'da Terörün Sonlandırılması ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanunu çıkararak çözüm süreci yolunda ileri bir safhaya geçtik. Bugün de komisyondan geçen çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması dair kanun tasarısı Genel Kurulda görüşülmeye başlanıyor. Bu hafta ve önümüzdeki hafta yoğun şekilde çalışarak Ramazan bayramı öncesinde bu kanun tasarısını çıkaracak, ardından da Meclis'i tatile sokmuş olacağız. Bu tasarının en önemli düzenlemelerinden biri Soma'da hayatını kaybeden 301 madencimizin yakınları için getirilen düzenlemedir. Soma'da elim maden kazasının ardından devletimiz bütün imkanlarını seferber etti. Milletimiz de gerçekten örnek bir dayanışma sergiledi. Şu an itibarıyla hayatının kaybeden 301 madencimizden 234 yakınını aylık bağlama işlemi Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından gerçekleştirilmiş durumda. 67 şehit madencimizin yakınları mevcut yasadan dolayı bu haktan istifade edemiyordu. Şimdi görüşeceğimiz kanun değişikliğiyle 67 madencimizin yakınlarına da aylık bağlama imkanı getiriyoruz. Ayrıca bu tasarıyla Soma'da hayatını kaybeden madenci şehitlerimizin sosyal güvenlik kurumuna olan her türlü borçlarını siliyoruz. Ölüm aylığı için gerekli olan 5 yıl sigortalılık ve 900 gün prim ödeme şartını kaldırıyoruz. Aylık bağlanacak olan anne ve babalar için muhtaçlık kriterini de kaldırıyoruz. Şehit madencilerimizin bir yakınının kamuda istihdamını sağlıyoruz. Bütün bunların yanında kazanın meydana geldiği Eynez İşletmesi'nde şehit olan 301 madencimizin 630 yakınına ve halen o işletmenin sigortalısı olan 2 bin 640 madencimize 6 ay boyunca son aldıkları net ücretleri kadar ücret bu hafta içinde İŞKUR tarafından ödenmeye başlanıyor" diye konuştu.
- "(İHSANOĞLU'NUN CUMHURBAŞKANI ADAYI GÖSTERİLMESİ) TABANDA ÖZELLİKLE CHP VE MHP YÖNETİMİNE YÖNELİK ÇOK CİDDİ BİR TEPKİ VAR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine ilişkin, "Tabanda özellikle CHP ve MHP yönetimine yönelik çok ciddi bir tepki var. CHP gitti kendi siyasetiyle, dünya görüşüyle uzaktan yakından alakası olmayan sanal ve ithal bir adayı, halkla hiçbir irtibatı olmayan bir zatı CHP seçmenine adeta dayattılar" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, cumhurbaşkanlığı seçimleri için mitinglerin yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü belirterek, 5 Temmuz'da Samsun'dan ilk adımın atıldığını ve geniş katılımlı iftarlarla vatandaşlarla buluştuklarını ifade etti. Erdoğan, "Diğer adaylardan bir ifadesi bizi ayrıca üzmüştür, 'Bizim iftarlarımız çok lüks yerlerde yapılıyor' gibi bir iftira çünkü kılavuzu karga olanın malum. Bunlar da böyle. 'Bursa'da çok lüks iftar yapılmış' falan. Bizim iftarlarımızı görmek istiyorsan Yozgat'ta, Erbaa'da nasıl iftar yaptık araştırırsın, sorarsın. Bu işleri de artık öğren. Siyaset öyle duyma haberlerle olmuyor. Biz bu işlere çok alışmışız, biz monşerlikten gelmiyoruz bu halkın içinden geldik. Bizim öyle bir farkımız var, bunu bileceksin. Biz hayatı böyle yaşadık, yaşıyoruz. Böyle yaşanmaktan da hiçbir zaman kaçınmadık. Onun için böyle doğru olmayan ifadeleri kullanmak şu anda teşebbüs ettiğin o yolculuğa yakışmaz. Onun bu noktada dürüst olmak her zaman idealdir" diye konuştu.
Erdoğan, "Denildiği gibi bir anlayışla değil. Halkın içinde halkla beraber iftarını yaptığı bir akşamdı. İftarları bu şekilde. Bunları tabii takip etmek gerekiyor, takip etmeden bu olmaz. Bugün akşam AK Parti Genel Merkezi'nde geleneksel hale büyükelçilerle iftar buluşmamızı yapacağız. Yarın Sakarya, sonraki gün Tekirdağ, daha sonraki gün Bursa mitinglerimizi yapacak bayrama kadar her gün bir miting bayramın ardından her gün iki mitingle bu süreci sürdürerek tamamlamış olacağız. Yaz sıcağına, ramazan olmasına rağmen halkımızın mitinglere çok büyük katılım sağladığını görüyoruz. Bugün de hiçbir siyasi partinin başaramadığını başarıyor havalimanlarından miting meydanlarına kadar sevgi gösterilerine mazhar oluyoruz. Biz şu ana kadar 7 ilimizde miting yaptık, onbinlerce kişinin katıldığı iftarlara iştirak ettik" şeklinde konuştu.
“BÜTÜN MUHALEFET AK PARTİ KARŞITLIĞINDA BİRARAYA GELDİLER”
"Muhalefet partileri ve adaylar cumhurbaşkanlığı seçiminde şartların eşit olmadığını çok ifade ediyorlar" diyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Doğrudur, gerçekten de diğer adaylarla eşit şartlarda bir yarışın içinde değiliz. Bakın şu anda bütün muhalefet AK Parti karşıtlığında biraraya geldiler. Bize karşı saf tutmuş durumdalar. CHP, MHP, diğer irili ufaklı partiler, marjinal sol örgütler, malum medya kuruluşları, onların yazarları, yorumcuları bütün imkanlarıyla karşımızdaki adaylara tam destek veriyorlar. Pensilvanya şebekesi aynı şekilde bu adayların arkasında duruyor. Türkiye'nin dış politikasından rahatsız bazı uluslararası çevreler de elbette bu adayları destekliyorlar. Yani iki adayla değil, aslında çok geniş bir güruha karşı bu yarışı sürdürüyoruz. Yani, gerçekten de eşit bir yarışın içinde değiliz. 2010 yılında halk oylamasında aynen bu blok karşımızdaydı ama hamdolsun yüzde 58 oy oranıyla bu kirli ittifakı boşa çıkardık. 30 Mart seçimlerinde yine bu blok karşımızdaydı, orada da yüzde 45,5 oy oranıyla bu kirli bloğun Türkiye için hiçbir şey ifade etmediğini ortaya koyduk. Onlar kirli hesaplar üzerinde ittifak yapıyorlar biz ise milletimizle ittifak yapıyoruz. 2007 yılında Anayasa değişikliği halk oylamasına sunuldu ve yüzde 69 oranında 'Evet' oyu çıktı. 2010 yılında yine anayasa değişikliği halk oyuna sunuldu ve yüzde 58 'Evet' oyu çıktı. Bu şunu gösteriyor, CHP'ye gönül veren kardeşlerim doğruyu görüyor ve oyunu bizden yana kullanıyor. MHP'ye gönül veren kardeşlerim de partisinin nasıl bir kirli ittifak içine girdiğini görüyor ve oyunu onlar da bizden yana kullanıyor. HDP seçmeni aynı şekilde onlar da böyle davranıyor. Saadet Partisine, Büyük Birlik Partisi'ne gönül veren kardeşlerim de böyle zamanlarda desteğini bizden yana kullanıyor. Hiç endişeniz olmasın 10 Ağustos'ta bütün AK Partililerin oyunu alacak ama bunun üzerine hatırı sayılır miktarda diğer partilerden kardeşlerimizin de oylarını alacağımıza inanıyorum."
"Tabanda özellikle CHP ve MHP yönetimine yönelik çok ciddi bir tepki var" diyen Başbakan Erdoğan, "CHP gitti kendi siyasetiyle, dünya görüşüyle uzaktan yakından alakası olmayan sanal ithal bir adayı, halkla hiçbir irtibatı olmayan bir zatı CHP seçmenine adete dayattılar. Şimdi CHP Genel Müdürü ne diyor, 'Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz.' Kendi seçmenine ithal, sanal bir aday dayatmakla kalmıyor bir de seçmene kaba bir dile emir ve talimat veriyor. Kendi seçmenine tıpış tıpış sandığa gideceksiniz kişi bir de utanmadan sıkılmadan bize 'diktatör' yakıştırması yapıyor. Eğer diktatör aranıyorsa senden daha güzel diktatör olmaz. Kendi mesai arkadaşlarıyla adayın istişaresini yapmayan sonra da seçmenine 'tıpış tıpış sandığa gideceksiniz' diye kükreyenden daha başka diktatör olamaz. Biz meydanlarda milletimize ricada bulunuyoruz, 'Aman ha sandığa mutlaka gidin, bu tarihi anı kaçırmayın 'diyoruz. Çocuklarınıza anlatacak bir hatıranız olsun diyoruz. Yeni Türkiye'nin harcında sizin de katkınız olsun diyoruz. Ama CHP Genel Müdürü masaya yumruğunu vurarak son derece kaba bir eda ile seçmenine talimat veriyor. İnanıyorum ki CHP seçmeni de hem bu dayatmaya hem de bu kaba üsluba gereken cevabı verecektir" ifadelerine yer verdi.
"MHP GENEL BAŞKANI O KADAR ACİZ DURUMDAKİ MEVCUT ADAYIN KENDİLERİNE DAYATILDIĞINI, HER CÜMLESİYLE, KIRDIĞI BİR POTLA, YAPTIĞI HER GAFLA ORTAYA KOYUYOR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Tabii MHP'nin durumu daha da içler acısı. İçinde yer aldığı kirli ittifakları, pasif ve edilgen tavrı artık seçmenine izah edemez noktaya geldi. 1999 yılında MHP kendisine yapılan onca hakarete rağmen gitti ANAP'la hükümet kurdu. 3,5 yıl boyunca MHP'nin bu genel başkanı en küçük bir itiraz sergilemedi. En küçük bir dik duruş emaresi göstermedi. Meclis'te 10. Cumhurbaşkanı seçileceği zaman DSP ve ANAP bir aday buldu, getirdi MHP'ye buna oy vereceksin dediler, MHP'de oyunu verdi. Kendi içlerinden çıkan Cumhurbaşkanı adayını Meclis'te tartakladılar. Bahçeli çıtını dahi çıkarmadı. 3 Kasım 2002'de MHP seçmeni bu edilgen tavra karşı tepkini ortaya koydu ve MHP'yi Meclis'in dışında tuttu. 2007 yılında MHP yine Meclise girdi ama bakıyorsunuz aynı edilgen aynı pasif durum devam ediyor. MHP, CHP'nin kuyruğuna takılıyor. CHP'nin gölgesinde durumunu idare ediyor. Tekrar soruyorum, MHP milletvekilleri arasından aday olabilecek bir tek kişi yok muydu? MHP Genel Başkanı o kadar aciz bir durumdaki mevcut adayın kendilerine dayatıldığını, her cümlesiyle, kırdığı bir potla yaptığı her gafla ortaya koyuyor. 30 Mart seçimleri öncesinde MHP gitti Pensilvanya ile ittifak yaptı. Pensilvanya'nın dizinin dibine oturdu. Pensilvanya'nın MHP'nin geçmişinde çok manidar bir yeri var. 12 Haziran seçimleri öncesinde adayların çirkin görüntülerini kaydeden ve servis eden işte bu Pensilvanya'dır. MHP il başkanlıklarını dinleyen, MHP vekillerini takip eden işte bu Pensilvanya'dır. Türkiye'nin milli kurumlarına, milli değerlerine savaş açan bu Pensilvanya'dır."
“FİLİSTİN’DE İNSANLIK CAN ÇEKİŞİYOR. SUSAN BU ZULMÜN ORTAĞIDIR. ZULME RIZA GÖSTEREN BU ZULMÜN ORTAĞIDIR”
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırına sessiz kalan ABD’yi, Avrupa ülkelerini ve Müslüman ülkeleri sert bir dille eleştirdi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına tepki gösterdi. Ramazan ayına bölgede yaşanan acı hadiselerle girdiğinin ifade eden Başbakan Erdoğan, Suriye’de katliam ve zulüm devam ettiğini söyledi. Irak’ta süren kavganın can almaya devam ettiğini sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “Libya ayrı şekilde. Mısır aynı şekilde… Ramazan hürmetine zalimlerin zulümlerine ara vermelerine elbette beyhude bekledik” dedi.
“FİLİSTİNLİ MASUM ÇOCUKLARIN KANI KULLANILMIŞTIR”
Başbakan Erdoğan, İsrail’in şu son günlerde Filistin’de yaptıklarının hiçbir şeyle izah edilemeyeceğinin altını çizdi. İsrail’in terör estirdiğini ve bunun bireysel terörün ötesine geçtiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, “Bir terör devleti anlayışıyla bunu yapıyor. İsrail her Ramazan ayında yaptığı gibi Gazze’deki Müslümanların üzerine ölüm yağdırdı. Bugün sabah itibariyle Mısır’ın girişimiyle bir ateşkes kararı güya onaylandı. 2012’de de bir ateşkes kararı verilmişti. Temenni ederim ki bu ateşkes sağlanır. Elbette ateşkes girişimi son derece olum ve değerlidir. Ancak öyle anlaşılıyor ki Ortadoğu’nun kirli siyasetine bir kez daha Filistinli masum çocukların kanı kullanılmıştır. 8 gün devam eden İsrail saldırılarında 200’e yakın Gazzeli şehit oldu. 2 bine yakın Gazzeli yaralındı. Şehit olanlar arasında çok sayıda çocuk ve kadın var. Gazzeliler önceki Ramazanlarda olduğu gibi maalesef oruçlarını birkez daha şahadetle açtılar” diye konuştu.
“BATI SADECE ‘ENDİŞELİYİZ’ DİYOR, GAZZELİ ÇOCUK İSE ÖLÜYOR”
İftar sofralarında, sahur sofralarında, okullarda, camilerde masum insanların acımasızca katledildiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, Filistin’de, Gazze’de yaşanan katliamın en acı boyutlarından birinin de insanlığın büyük bir bölümünün bu katliama sessiz kalması olduğunu dile getirdi. Filistin’de çocukların havadan yağan bombalarla katledilmesinin, insanlık için bir anlam ifade etmediğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir şehrin en ileri silahlarla, en ağır silahlarla acımasızca bombalanması 400 ton, 500 ton bombanın oraya yağdırılması ‘evet’ başka bir şeyi ifade etmiyor. Batı başta olmak üzere dünya ülkeleri nezdinde bunun hiçbir anlamı bulunmuyor. Batı sadece ‘endişeliyiz’ diyor. Gazzeli çocuk ise ölüyor. 1948’den beri olduğu gibi bugünde bu mübarek Ramazan ayında hem insanlık hem de halkı Müslüman ülkelerin pek çoğu trajediyi seyretmekle yetindi. Hatta artık insanlık seyretmeyi de bıraktı. Sırtını dönüyor, olanları görmüyor, hissetmiyor. İsrail son derece şımarık bir biçimde bugünkü gazetelerde gördünüz tanklar bir tarafta ölüm kusuyor, onlar ise diğer bir tarafta halay çekiyor. Bu nasıl bir insanlıktır. Uluslar arası hukuku çiğneyerek insani değerleri ayaklar altına alarak bölgede devlet terörü estirmeye devam ediyor ve bizim dışımızda bir tek ülke çıkıpta buna dur diyemiyor.”
“BUNUN BEDELİNİ ER YA DA GEÇ ÖDEYECEKLER”
Başbakan Erdoğan, hiçbir zulmün edebi olmadığın zalimlerin er ya da geç zulmünün bedelini ödediğini belirten Başbakan Erdoğan, “Tarihte hiçbir devlet hiçbir millet zulüm ile abad olmamıştır. Filistin’de 1948’den bugüne kadar devam eden sistemli zulüm, katliam ve soykırım girişimi emin olun hesapsız kalmayacak. Bunun bedeli er ya da geç mutlaka ödenecektir. O çocukların melekleri ağlatan feryatları karşılıksız kalmayacaktır. O kadınların yavrularının başında arş-ı alayı inleten çığlıkların inanın karşılıksız kalmayacaktır. Çocuk katilleri de çocukları katledenlere karşı sessiz duranlarda bunun bedeli öderler ve göreceksiniz ödeyeceklerdir” şeklinde konuştu.
“BU ZİHNİYETİN HİTLERİN ZİHNİYETİNDEN NE FARKI VAR”
İsrail kadın milletvekilinin ‘Filistinli anneler de ölmeli’ sözlerine çok sert tepki gösteren Başbakan Erdoğan, “Bakın birkaç gün önce İsrail’de bir kadın çıktı aynen şunları söyledi: ‘Filistinlilerin hepsi bizim düşmanımız ve onların kanı bizim elimizde olmalı. Buna öldürülen teröristlerin anneleri de dahil. Filistinli annelerde öldürülmeli.’ Bunu söyleyen bir kadın milletvekili. İsrail parlamentosunun bir üyesi. Allah aşkına soruyorum bu zihniyetin Hitlerin zihniyetinden ne farkı var. Eğer buna benzer sözler Filistin anneler için değil başkaları için söylenseydi dünya ayağa kalkar mıydı, kalkmaz mıydı? Irkçılık, faşizm, ayrımcılık Filistinli annelere yönelikse dünya bunu umursamıyor. Avrupa’ya sesleniyorum neden susuyorsunuz? Batıya sesleniyorum bu zulme daha ne kadar destek vereceksiniz? İslam dünyasına sesleniyorum; kardeşleriniz alçakça öldürülürken birkaç ülke dışında daha ne kadar tepkisiz kalacaksınız? Dünya bu şımarıklığa daha ne kadar seyirci kalacak. Dünya devlet terörüne daha ne kadar tepkisiz kalacak. Filistin’de sadece Filistinli çocuklar ölmüyor, Filistin’de küresel adalet ölüyor. Küresel vicdan ölüyor. Filistin’de insanlık can çekişiyor. Susan bu zulmün ortağıdır. Zulme rıza gösteren bu zulmün ortağıdır” diye konuştu.
“AMA BUNU YAPANLAR NE YAZIK Kİ NASİPSİZ TİPLERDİR”
“Biz susmadık ve susmayacağız. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin. Biz Filistin’deki acı gereği dünyanın yüzüne bir tokat gibi çarpmaya devam edeceğiz” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Varsın birileri bundan rahatsız olsun. Varsın birileri içeride ve dışarıda tavrımızdan tedirgin olsun. Ecdadımız gibi bizde zalim değil mazlumun tarafında olmaya devam edeceğiz. Biliyorum ki bölgemizde bizim Filistin ile ilgili sesimizi yükseltmemizden rahatsız olanlar var. Biz onların vicdanına hitap etmeye devam edeceğiz. Sadece bölgemizde değil içeride de rahatsız olanlar var. Ana muhalefette rahatsız, yavru muhalefette rahatsız. İşte buyurun Suriye’den ülkemize sığınmış olan insanlardan dolayı Kahramanmaraş’ta yapılan eylem bu ülkenin evladına yakışan eylemler değildir. Adana’da yapılanlar bu ülkenin evladına yakışan eylemler değildir. Bu millet ensar olmaya kendisinin vazgeçilmez özelliği olarak kabul etmiştir. Ama bunu yapanlar ne yazık ki nasipsiz tiplerdir. Ama biz onlara da insanlık öğretmeye devam edeceğiz. Mavi Marmara konusunda CHP’nin Genel Müdürü kendi milletinin, kendi şehitlerin yanında değil gitti İsrail’in yanında durdu. Pensilvanya ile CHP Genel Müdürü Filistin davasına ihanet konusunda aslında tam bir fikir birliği içindeler. 2012 Sosyalist Enternasyonal’de CHP gitti Filistin davası ile Türkiye’deki terörist örgütü aynı kefeye koyan bir bildiriye imza attı. Biz ne zaman Tel Aviv’e bir eleştiri getirsek cevabı oradan değil CHP Genel Müdürü’nden aldık. İşte en son malum monşer Cumhurbaşkanı adayları da ‘bu meselelerle tarafsız olmak gerektiğini, Suriyelilere kapıyı açmamak gerektiğini’ söyleyerek yeni efendisi gibi o da CHP’nin gözüne girmeye çalışıyor. Hala bak. Bunların vicdanları kurumuş. Vicdanlar kurumuş. Bunlarda bir tarih şuuru yok. Bir medeniyet bilinci yok. Bunlarda ecdadın hatırasına saygı yok. Biz yarın Rüz-i Mahşerde zalime karşı elimle, dilimle ve kalbimle yapılması gerekeni yaptım diyebilmenin huzuru içinde olmak istiyoruz.”
“FİLİSTİN DAVASINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Başbakan Erdoğan, Filistinli çocukların karşısında boyunlarının yere eğilmesini i istemediklerini vurguladı. Çanakkale’deki Filistinli şehitlerin karşısında mahcup olmamak istediklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, “Filistin için adalet mücadelesi veren Yavuz Sultan Selim, Sultan Abdülhamid’e kadar oradaki Osmanlı şehitlerine kadar hiç kimsenin önünde yüzümüz kızarmasın istiyoruz. Sizlerinde, milletimin de benim aynen bu hissiyatı paylaştığınızı biliyorum. Onun için son nefesimize kadar inşallah Filistin davasını savunmaya, Filistin’in hak, adalet ve insanca hayat mücadelesini savunmaya devam edeceğiz. Biz dengelere değil, Allah’a inanan bir milletiz. Dengeler adına susup tarihine, ecdadına, milletine ve medeniyetine nankörlük yapanlardan olmayacağız. Krizin başından itibaren Filistinli liderlerle, BM Genel Sekreteri, Fransa Cumhurbaşkanı, Katar Emiri ve İran Cumhurbaşkanı ile görüşmeler yaptım. Bu görüşmelerde Türkiye’nin tavrını muhataplarımıza ilettik hemde bu konuda birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk. Dışişleri Bakanımız sürekli irtibatlarına devam ediyor. Bu görüşmelerimizi sürdüreceğiz ve Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
“ATEŞKES YETMEZ, AMBARGODA KALKMALI”
Saldırılar karşısında sessiz kalan İsrail halkına da seslenen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Buradan ben İsrail halkına da sesleniyorum; devletlerinin, hükümetlerini bu zulmüne, bu katliamına artık itiraz etsinler. İsrail halkı kendilerine gösterilen bahanelerin ne kadar gerçek dışı olduğunu, bahanelerle yapılan saldırının ne kadar orantısız olduğunu artık görsün. Böyle bir politikayla, ‘Efendim Hamas bomba attı.’ Bomba attı da kaç kişi öldü. Ölen yok, nasıl oluyor bu iş… Nasıl oluyor bu iş… Ama siz 200 kişiyi öldürdünüz 700 aşkın yaralı var ve tamamiyle yine Gazze’yi yerle yeksan hale getirdiniz. Dile kolay 400 ton bomba yağdırdınız. Böyle bir politikayla İsrail halkı hiçbir zaman güvenliğe kavuşamaz. Hiçbir zaman refaha kavuşamaz. İsrail hükümeti bilsin ki Türkiye olarak bu katliamlar sürdükçe, Filistin’de çocuklar katledildikçe ilişkilerimizin normalleşmesi asla mümkün değildir. Biz Mavi Marmara olayı olduğu zaman ne dedik; ‘önce özür.’ dedik. Peki, özür dilediler. Tazminat dedik onda da belli bir yere geldiler. Ama üçüncü maddemizde neydi Filistin’de ambargonun kaldırılmasıydı. O görüşüyorlar imzalamak üzereyiz dedikleri sırada aynı oyunu yaptılar. Orada da yine Suriye’nin İsrail’le olan sıkıntılarını giderme noktasında arabulucu konumundaydık tam işi bitiyorduk geldik orada birkaç kelimeye takıldık 2-3 gün bir ara o arada yine bir şekilde Gazze’yi bombaladılar. Şimdi de Batı Şeria’da başlayan olayı aldılar Gazze’ye götürdüler. Ateşkes yetmez Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargonun derhal kaldırılmasını istiyoruz. Filistin’in bağımsız bir devlet olarak varlığına izin verilmedikçe ne İsrail ne de bölge asla güvende olmayacaktır. Ey ABD, sen bize hep şunu söyledin; ‘İki devletli bir Filistin dedin. İsrail dedin. Öbür tarafta Filistin dedin.’ Ne oluyor? Şuanda yine aynı şekilde aynı ifadeler kullanılıyor ama uygulamaya gelinince maalesef… Dünyanın bu Mübarek ayda çocuk katledenlere etkili bir şekilde sesini yükseltmesin umuyoruz. Filistinli kardeşlerime sesleniyorum; ‘Asla yalnız değilsiniz ve asla yalnız olmayacaksınız.’ Biz insani yardımlar konusunda şuanda Filistin’deki gayretlerimizi sürdürüyoruz. Mümkün olan her şekilde sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz. Filistin davasını savunmak için yanınızda olmaya devam edeceğiz. Biz Kudüs’te buraya bilmem ne ödülü takmak için bu mücadeleyi yapmıyoruz. Bizim derdimiz sadece Allah rızasını tahsil içindir. Bu mübarek ayda 77 milyon dualarımız da yanınızda olmaya devam edeceğiz. Allah Filistin’in ve tüm mazlumların yardımcısı olsun. Müslüman ülkelerin üzerindeki ölü toprağı kaldırsın. Dualarımızı inşallah kabul etmesini diliyorum.”Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının ardından bazı milletvekilleri “Büyük usta yolun açık olsun. Güle Güle” yazılı pankart açtılar.
“10 AĞUSTOS ESKİ TÜRKİYE KAPILARININ KAPANDIĞI ESKİ MUHALEFET TARZININ DA HÜKMÜNÜ YİTİRDİĞİ BİR TARİH OLACAKTIR”
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı vizyon belgesini açıkladığı törene katılan sanatçılara gelen eleştirilere tepki göstererek, “Sanatçılarımıza sesleniyorum. Hiç tedirgin olmasınlar, çekinmesinler, rahatsız olmasınlar. Eski Türkiye'nin kapıları kapanırken o eski tekerler de artık tek tek tarihe karışıyor. Sanat hiç kimsenin tekelinde değildir. Kılıçdaroğlu’nun davetine gidiyorsa alkış, Erdoğan’ın davetine gidiyorsa yuh. Böyle bir mantık olabilir mi ya? Sen ne zamandan beri sanatçının iradesine ambargo koyma kabiliyetini kendinde bulabiliyorsun?” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 30 Mart’ta, MHP seçmenin hem Pensilvanya’ya hem de Pensilvanya ile iş tutan MHP yönetimine gereken dersi verdiğini söyledi. MHP Lideri Bahçeli’nin bu mesajı almadığını birkez daha ihanet şebekesinin ardına takıldığını dile getiren Başbakan Erdoğan, “Bu acziyetini gizlemek için de Devlet Bahçeli sabah akşam edebe, ahlaka, aile terbiyesine sığmayacak hakaretler yapıyor. Ağzını istediği kadar bozsun içinde bulunduğu acziyeti gizleyemeyecek. Ben MHP’ye oy vermiş kardeşlerime soruyorum; Bahçeli’nin bu üslubu MHP’ye gönül veren kardeşlerimi yansıtan bir üslup olabilir mi? Edepten, ahlaktan, aile terbiyesinden nasibini alamamış bu üslup, MHP tabanına hoş gelebilir mi? Bahçeli’deki bu hırçınlık boyun eğmenin, acziyetin, zilletin örtülmesi için sergileniyor. MHP’ye gönül veren kardeşlerim bu çirkinliğe izin vermeyecektir” dedi.
“10 AĞUSTOS ESKİ MUHALEFET TARZININ BİTTİĞİ TARİH OLACAK”
Başbakan Erdoğan, 10 Ağustos’un halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiği gün olduğu kadar MHP’de de değişimin başlayacağı gün olacağını belirterek, “MHP’li seçmen kendisine dayatılan, dokunun uyuşmadığı bu adayı reddedecek, partisine gereken cevabı çok güzel biçimde verecektir. 10 ağustos eski Türkiye kapılarının kapandığı eski muhalefet tarazının da hükmünü yitirdiği bir tarih olacaktır. Milletimiz bizim karşımızda kurulan bu şer ittifakını da, bu ittifakın Türkiye’yi nereye götürmek istediğini de çok iyi biliyor. Bakın Cuma günü açıkladığımız vizyon belgesiyle biz nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizi ayrıntılı şekilde ortaya koyduk. Bu vizyon belgemiz size ulaşmadıysa temin etmenizi satır satır incelemenizi rica ediyorum. Ayrıca bu belgenin ulaştırabildiğimiz her yere, halkımıza ulaştırılması noktasında da büyük önem arz ediyor. Zira bu belge cumhurbaşkanı olarak seçilirsek beş yılda neler yapacağımızı, onun ötesinde 2023’te neleri gerçekleştireceğimizi çok detaylı şekilde ortaya koyuyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE'Yİ 77 MİLYONLA İNŞA EDECEĞİZ”
Demokratikleşme konusunda 12 yılda çok önemli reformlar yaptıklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, önlerindeki süreçte de vesayetin olmadığı, çetelerin temizlendiği, bir ortamda daha yoğun şekilde adımlarını atacaklarını kaydetti. Toplumsal refah konusunda kazanımlara yenilerini ekleyeceklerin ifade eden Başbakan Erdoğan, “Toplumsal barışın güçlenmesi için başlattığımız reform süreçleri kesintisiz devam edecek. Türkiye aktif dış politikası ile bölgesinde ve dünyada öncü bir ülke oldu. Bu vasıflarını da önümüzdeki süreçte daha da güçlendireceğiz. Eski tartışmalar o sanal tartışmalar Türkiye'ye hem çok vakit kaybettirdi hem de Türkiye'nin enerjisini kaynaklarını heba etti. Gereksiz tartışmalarla vakit geçirmeden, gerginliklerle, kutuplaşmalarla gereksiz korkularla Türkiye'nin kaynaklarını heba etmeden artık tamamen geleceğe hedeflerimize odaklanmış bir şekilde yeni Türkiye'yi 77 milyonla inşa edeceğiz” şeklinde konuştu.
“KILIÇDAROĞLU’NUN DAVETİNE GİDİYORSA ALKIŞ, ERDOĞAN’INKİNE YUH”
Vizyon belgesini açıkladığı törene katılan sanatçılara yönelik saldırıları da sert bir dille eleştiren Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Vizyon belgesini açıkladığımız toplantının ardından ortaya çıkan bir tartışma aslında Türkiye'de kimin uzlaşmadan kimin de kutuplaşmadan yana olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. O toplantıya toplumun her kesiminden kişileri çağırdık. Sanatçıları da çağırdık. Bir sanatçının ülkesini geleceği ile ilgili bir toplantıya katılmasından daha tabii birşey olabilir mi? Biz geçmişte de milli birlik ve kardeşlik projesi kapsamında terörün sona erdirme çabalarımız çerçevesinde sanatçılarımız, sporcularımız, aydınlarımızla bir araya geldik ve çok verimli sonuçlar elde ettik. Akil insanlar heyetimizde sanatçılar yer aldılar. Çok önemli görevler ifa ettiler. Bu çok önemli meselenin çözümüne katkı veren sanatçılarımız ağır eleştirilere maruz kaldılar. Bizi mahalle baskısı yapmakla itham edenler, alasını kendi çevresine yapıyorlar. Bu mahalle baskısını toplantının ardından da gördük. Medyada, sosyal medyada sanatçılarımıza karşı son derece edep dışı insaf dışı insanlık dışı saldırılar yaptılar. Şunu burada hatırlatmak isterim. Bazen şer gördüğümüz şeylerde hayır vardır. Kılıçdaroğlu’nun davetine gidiyorsa alkış, Erdoğan’ın davetine gidiyorsa yuh. Böyle bir mantık olabilir mi ya? Sen ne zamandan beri sanatçının iradesine ambargo koyma kabiliyetini kendinde bulabiliyorsun? Sanatçı dostlarımız yapılan bu saldırı mahalle baskısını kimin yaptığını, kimin dikta faşizm yanlısı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.”
“SANAT HİÇ KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR”
Başbakan Erdoğan, “Hem o sanatçılarımız hem de Türkiye bu vesileyle düşen maskeleri görme ve tanıma fırsatını buldu. Sanatçılarımıza buradan bir kez daha sesleniyorum. Hiç tedirgin olmasınlar, çekinmesinler, rahatsız olmasınlar. Eski Türkiye'nin kapıları kapanırken o eski tekerler de artık tek tek tarihe karışıyor. Sanat hiç kimsenin tekelinde değildir” dedi.
“NAZIM HİKMET’E İTİBARINI İADE EDEN AK PARTİ’YE SALDIRMAYI MARİFET BİLİRLER”
CHP zihniyetinin Nazım Hikmet'i istismar eden ama ölene kadar sürgünde kalmasına yol açan zihniyet olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, “Nazım Hikmet’e vatandaşlık hakkını iade eden AK Parti iktidarı olmuştur. Aramızdaki fark budur. Şu andaki CHP zihniyeti, Sabahattin Ali’yi katleden CHP’ye tek laf edebildi mi? Hayır. Ahmet Kaya’nın gurbette ölmesine yol açanları görmezden geldiler, şu anda omuz omuza yürüyorlar. Nice kitabı yasaklayan yakan, yakan, nice yazarı hapislere mahkum eden CHP’yi ve tek parti zihniyeti asla eleştiremezler. Ama Nazım Hikmet’e itibarını iade eden AK Parti’ye saldırmayı marifet bilirler. Bunun modası artık geçti. Sanata ve sanatçıya mahalle baskısı uygulanmasına izin vermeyeceğiz. Sanatçılarımızın da bundan mağdur olmalarına müsaade etmeyeceğiz. Türkiye için ne hayırlıysa sanatçılarımız gitsinler korkmadan destek olsunlar. Esasen Orhan Gencebay tüm bunlara şu şekilde gereken cevabı verdi. ‘Türkiye Cumhuriyeti denen bu muhteşem yer bizim vatanımız. Burası bizim doğduğumuz toprağımız. Buraya sahip çıktığımız sürece, birbirimize sevgi saygı duyduğumuz sürece bize hiç kimse bir şey yapamaz.’ Ben bu sözün üzerine daha başka bir şey söylemeyi gereksiz görüyorum” dedi.