Ulusal, yerel, süreli ve internet medya yayınlarında kadınların cinsel kimliği ile temsil edilme sorunu her dönem engellenmeye çalışılsa da bir şekilde devam etmekte. Reklamlarda dahi kadınların cinsel bir meta üzerinden oynatılması tepkilere neden olurken, kadının medyada daha aktif ve objektif bir şekilde yer alması istendi.
DURUR’UN AÇIKLAMASI
Atatürk Üniversite İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Küçük Durur, hemen hemen tüm medya metin ve görsel belgelerde kadının ya cinsel kimliğinin vurgulanarak işlendiğini ya da tamamen cinsiyetsizleştirilerek değersizleştirildiğini ifade etti. Bunun yanında toplumsal cinsiyet rolleri açısından kadının olumlandığını ya da tam tersi dışlandığını anlatan Küçük Durur, “Örneğin bir deterjan reklamında çocuğun giysisinde ki lekeyi çıkarmada başarılı olan kadın bu başarısından ötürü takdir ediliyor. Tam tersi durumda ise kadın ev içi rollerini yerine getirmediği durumlarda ötekileştiriliyor. Medyada kadının cinsel kimliği nedeniyle vurgulanması, cinsiyet ayrımcılığına dayanak oluşturuyor. Medyada kullanılan kadın sürücü, kadın doktor, kadın avukat, kadın polis gibi etiketler bu ayrıma örnek teşkil etmekte. Yapılan bu ötekileştirmeler, kadını toplumda bedene indirgenmiş bir varlık olarak lanse etmekte ve kadın bir tüketim malzemesi olarak gösteriliyor. Toplumsal eşitsizlik üretimini sağlayan medya, kadın kimliğinin toplumsal alandaki ikincilliğini derinleştirmekte ve dolayısıyla kadın erkek eşitsizliğini yeniden üretmektedir.” diye konuştu.
‘KADINA ÖNCELİK TANINMALI’
Medyada kadınlara yönelik iş istihdamlarının sorunlu bir alan olduğuna vurgu yapan Küçük Durur, “Her ne kadar çağdaş bir toplum içersinde yaşıyorsak da kamu ve medyasal alanda etki bir kadın varlığından söz edemeyiz. Kadınların birçok örgütsel işleyiş ve özellikle karar alma mekanizmalarının başına ya da stratejik konumlara gelemediklerini görüyoruz. Uzmanların ‘cam tavan sendromu’ olarak tanımladığı bu durumu medya alanında da görmek mümkün. Yapılan araştırmalar sonucu medya sektöründe çalışan kadın oranının yüzde 20'yi geçmediği anlaşılmakta ve bunun yanı sıra medya sektöründe çalışan kadınların cinsiyet ayrımına maruz kaldığı görülmektedir. Bu sorunların giderilmesi ve medyada kadınlara öncelik tanınması gerektiğini savunuyorum.” şeklinde konuştu.