Erzurum’un ilk minyatür tasvirinin, Matrakçı Nasuh tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde çizildiği öğrenildi. Ünlü Türk minyatürcü Matrakçı Nasuh tarafından çizilen tasvirde, yerleşim yeri olarak Erzurum, kale surlarının içerisinde şekillendirilirken, Ilıca kaplıcalarına ise, ayrı bir yer veriliyor.
//MATRAKÇI NASUH ERZURUM’u TARİHE KAZIDI
Kanuni Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi sırasında yanında götürdüğü Matrakçı Nasuh, güzergah üzerinde alınan kentlerle birlikte toplam 128 minyatür çizim yaptı. Bu çizimler, daha sonra “Beyan-ı Menazil-i Sefer- i Irakeyn -i Sultan Süleyman Han” isimli eserde toplanırken, söz konusu çalışma içerisinde Erzurum’a da yer veriliyor. Eserde, 23b numarasıyla tasvir edilen Erzurum, dört bir yanı kale surlarıyla çevrili bir yerleşim merkezi olarak çizilirken, Ilıca ve kaplıcaları ise, ayrı bir anlatımla ele alınıyor.
//NASUH’UN TASVİRİYLE, ERZURUM
Matrakçı Nasuh’un minyatüründe, Erzurum Kalesi dikdörtgen şeklinde tasvir ediliyor. Doğu ve Batı surları uzun, Kuzey ve Güneydekiler ise, kısalıklarıyla dikkat çekerken, şimdiki Tebriz Kapısı’na işaret eden Doğu surlarında 6 kule göze çarpıyor. Kalenin Kuzey ve Güney duvarlarını destekleyen duvarlarında, gözetlemeler için yapıldığı tahmin edilen 5 kuleye yer verilirken, çizimde, Tebrizkapı ile batısındaki Erzincankapı ise, 2 yüksek kuleyle ifade ediliyor. Tebrizkapı’nın sağı ve solundaki köşe kuleleri de aynı şekilde inşa edilmiş görülürken, her iki kapının da, aynı mimari özelliklere sahip olduğu anlaşılıyor. Minyatür çizime göre, Erzurum şehri daha çok Tebriz Kapı tarafında bina ve camilerle yoğunlaşırken, Erzincankapı’da ise evlerin, surlara uzakta kaldıkları gözleniyor.
//ERZURUM ILICALARI…
Erzurum’un minyatür çiziminde, iyi bir gözlemci olmasına rağmen Matrakçı Nasuh’un Ahmediye ve Yakutiye gibi eski yapılara yer vermemesi, merak konusu olurken, yine Erzurum Kalesi’ndeki “ehmedek” diye anılan iç kalenin bulunmuyor oluşu da, dikkat çekiyor. Tebriz ve Erzincankapı arasında, yine kaleye benzer şekilde dikdörtgen olan büyükçe bir yapı bulunurken, tavanı düz ve duvarları da taştan olan bu yapının, çeşmeyi sembolize ettiği anlaşılıyor. Akar vaziyette 7 kurnası bulunan çeşmenin suyunun dışarıya doğru aktığının görüldüğü minyatür çizimde, evlerin de genellikle iki katlı ve Türk adetlerine göre kapılarının doğu istikametine baktığı görülüyor. Matrakçı Nasuh’un; Erzurum Ovası’nı da, yeşillik ve çiçeklerle anlattığı Erzurum minyatüründe, Erzincankapı ile kubbemsi bir yapı arasında, “Ilıcay-i Erzurum” şeklinde bir levha dikkat çekiyor. “Erzurum Ilıcası” anlamına gelen bu ibarenin hemen sağ tarafında dörtgen inşalı bir taş yapı görülürken, binanın açık olarak tasvir edilen kapısından içi suyla dolu bir havuz göze çarpıyor.
//ÜNLÜ TÜRK MİNYATÜRCÜ MATRAKÇI NASUH, KİMDİR?
Matrakçı Nasuh, Türk minyatürcü, matematik ve tarih konularında kitaplar yazmış çok yönlü bir bilgindir. Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak 1533'ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir. Çeşitli kaynaklarda onun 1547'den, 1551'den, 1553'ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır. Enderun'da okumuştur. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen "matrak" oyununda çok usta olmasından ileri gelmektedir. Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir. Nasuh bir tarihçi olarak da önemli yapıtlar vermiştir. Mecmaü't-Tevârih adıyla Taberî Tarihi'ni Türkçe'ye çevirmiştir. Ayrıca Tarih'i Sultan Bayezid ve Sultan Selim ile Tarih'i Sultan Bayezid adlı iki kitabında bu padişahlar dönemindeki olayları anlatmıştır. Süleymannâme adlı kitabının üç ayrı nüshasında 1520-1537, 1543-1551 ve 1542-1543 arasında geçen olayları ele almıştır. Kanuni'nin 1534 Irak seferini Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han'da 1538 Karaboğdan seferini de, Fetihnâme-i Karaboğdan'da konu etmiştir.