Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığı'nca 'Vergi Haftası' etkinlikleri kapsamında Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile ortaklaşa 'Küresel Ekonomik Kriz ve Etkileri' konulu panel düzenlendi. Panelin açılış bölümünde konuşan Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suphi Orhan, bütün dünyayı saran krizin 1929-30 krizinden sonra yüzyılın en derin ve sıkıntılı krizi olduğunu söyledi.
KATILIMCILAR
Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda gerçekleştirilen panele, Erzurum Vali yardımcısı Nazife Aktaş, Vergi Dairesi Başkanı Yunus Poyraz, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Lütfü Yücelik, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Vergi Dairesi çalışanları ve mükellefler katıldı.
POYRAZ SUNUM YAPTI
Panelin açılış bölümünde konuşan Vergi Dairesi Başkanı Yunus Poyraz, bu yıl yirmincisi kutlanan Vergi Haftası etkinlikleri kapsamında amaçlarının ilk ve orta dereceli okullarda öğrencilerde vergi bilincini oluşturmak, toplumda var olan vergi bilincinin artırılması olduğunu söyledi. Etkinlikler kapsamında bu yıl dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik kriz ile ilgili olarak kamuoyunun bilgi bombardımanı altında kaldığını ve kafaların karıştığını söyleyen Başkan Poyraz, hangi bilginin doğru hangisinin yanlış olduğunun bilinmediğini, düzenledikleri panel ile krizle ilgili bilimsel veriler ışığında değerlendirmeler yapılacağını ifade etti.
ORHAN KÜRESELLEŞME VE KRİZİ ANLATTI
Panel öncesi konuşan Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suphi Orhan, ekonomik ilişkilerin globalleşmesinden dolayı bütün dünyayı saran ve Türkiye'yi de etkileyen finansal krizin 1929-30 krizinden sonra en derin ve sıkıntılı kriz olduğunu belirterek, "1929 krizinden çıkış esnasında çok önemli değişimler gerçekleşmiştir. 1932 itibariyle firmalarda verimlilik hızla artmış, fiyat düzeyi istikrar göstermiş, reel faiz oranları düşük olduğu için likidite de bolluk yaşanmıştır. Böylece krizi izleyen yıllarda olumsuz hava değişmiş ve canlanma süreci başlamıştır. Bugün yaşanan küresel krizden çıkışla ilgili çeşitli farklı tezler konuşuluyor. Kimisi U çıkışı olacak diyor, kimiyi V çıkışı. Çıkışın birden bire olacağını V çıkışı, ya da belli bir süreçte olacağını U çıkışı savunanlar konuya iyimser yaklaşmaktadırlar. Karamsarların bir kısmı L sürecini savunuyor. Yeni ekonominin uzun süre yatay gideceğini düşünmektedirler. Kriz küresel nitelikli de olsa her ülke farklı çıkış senaryoları gösterecektir. Yüksek hasarlı ülkeler daha zor toparlanırken, dengeleri sağlam ve tedbirleri zamanında almış ülkeler daha çabuk nefes alacaktır. Özellikle ihracatı yoğun ülkeler kuşkusuz küresel değişimden çabuk yararlanacaktır. Dış talep canlanınca ihracatçı ülke de hızla büyümeye başlayacaktır. Diğer yandan içeride yoğun kısa vadeli küresel sermaye bulunduran bir ülke de değişimden yani küresel toparlanmadan payını alacaktır. Çünkü içeriye giren yeni sermaye faizleri düşürerek önemli bir refahlık sağlayacaktır. Bu bağlamda Türkiye'nin küresel toparlanmadan en fazla pay alacak ülkelerden biri olacağını düşünüyorum" dedi.
Dekan Prof. Dr. Orhan, krizin Türkiye'yi dört kanaldan etkilediğini belirterek, bunlardan ilkinin kredi kanalları, ikincisinin portföy yatırımı, üçüncüsünün dış ticaret ve dördüncüsünün artan risk algılamasının ve azalan güvenin tüketici ve yatırımcı davranışlarını olumsuz etkilemesi olduğuna dikkat çekti.
Açılış konuşmalarının ardından Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Özer'in başkanlığını yaptığı, Doç. Dr. Ömer Yılmaz, Doç. Dr. Turan Öndes ve Vergi Denetimleri Büro Başkanı Sinan Polat'ın konuşmacı olarak katıldığı panelde küresel kriz ve etkileri tüm boyutlarıyla masaya yatırıldı.
YILMAZ’DAN CLİNTON’AKRİZ MİMARI SUÇLAMASI
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler (İİBF) Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Yılmaz, “Tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizin baş mimarı, ABD eski Başkanı Bill Clinton’dur” dedi. Doç. Dr. Ömer Yılmaz, ABD’de patlak veren ve tüm dünyayı etkisi altına alan küresel ekonomik krizin sebeplerinin, 1999 yılına dayandığını söyledi.
Küresel ekonomik krizin yaşanmasında en büyük rolü, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski Başkanı Bill Clinton’un üstlendiğine dikkati çeken Yılmaz, “Küresel ekonomik kriz, son bir ya da iki yılın hadisesi değildir. Bu krizin yaşanmasına zemin hazırlayan kişi ABD eski Başkanı Bill Clinton’dur” diye konuştu.
3.YOL, SOSYAL VE EKONOMİK AÇILIMLAR
ABD eski Başkanı Clinton’un, 1999 yılında ‘3. Yol Sosyal ve Ekonomik Açılımlar’ adıyla, gelir düzeyi düşük olan ABD’li vatandaşlar için konut kampanyası başlattığını hatırlatan Doç. Dr. Yılmaz, o dönem dünyanın genelinde bol olan likidite nedeniyle söz konusu kampanyanın büyük ilgi gördüğünü söyledi. Nakit bolluğu nedeniyle bankaların kredi faizlerini neredeyse sıfır seviyesine indirdiğini ve finans kurumlarının para satmak için birbirleriyle yarışır hale geldiklerini kaydeden Yılmaz, “Clinton 2000 yılında gitti, yerine gelen George W. Bush ise aynı politikayı devam ettirdi. İnsanlar krediye yüklendi, konut sahibi oldu, ama iş ödemelere gelince büyük bir ekonomik sorun ortaya çıktı” şeklinde konuştu. Krediyle konut verilen gelir düzeyi düşük ABD’li vatandaşların, bir müddet sonra bu kredileri ödeyememeye başladıklarına işaret eden Yılmaz, en sonunda konut sahiplerinin, evlerinin anahtarlarını zarflar içerisinde bankalara teslim etmeye başladıklarını ifade etti.
YILMAZ: BAZI POLİTİKACILAR VE İKTİSATÇILAR YANILMIŞLARDIR
Kredilerin geri ödemelerinde yaşanan bu sıkıntının, bir süre sonra finans kuruluşlarını ciddi bir nakit sıkıntısı içerisine soktuğunu anlatan Doç. Dr. Yılmaz, “Her ne kadar bir kısım politikacılar ve iktisatçılar, ABD’deki krizin Türkiye’yi etkilemeyeceği görüşünü savunsalar da, bugünkü durum ortadadır. Dünya küreselleşmektedir, bunun yanında piyasaların ayrışması diye bir durum da yaşanmamaktadır. ABD’de başlayan bu kriz, geçen 9 yıllık süre zarfında tüm dünyayı sarmış, İngiltere, İsviçre, Fransa ve Almanya gibi AB ülkeleri başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerini de etkisi altına almıştır. Türkiye de, söz konusu ülkeler gibi bu krizden etkilenmiş ve nakit sıkıntısıyla karşı karşıya kalmıştır” dedi.
Konut kredilerle başlayan krizin, sonra finansal sektörlere ve ardından da reel sektöre sıçradığını dile getiren Yılmaz, işten çıkarmaların artışı ve ekonomik büyüme hızlarının düşüşünün, krizin en kısa vadede görülen etkileri olduğunu kaydetti.
TÜRKİYE’NİN KÜRESEL EKONOMİK KRİZE YAKALANMA SEBEPLERİ…
ABD’de patlak veren ekonomik krizden Türkiye’nin de etkilenme sebeplerini aktaran Doç. Dr. Ömer Yılmaz, etkileşimde en büyük rolü, ülkede toplumsal ve siyasal mutabakat sağlanamaması olduğunu ifade etti. Yönetimdeki alternatifsizlik, özel sektörün dış borçlanma hacminin büyüklüğü ve inşaat sektörünün krize stokla yakalanması gibi faktörlerin, Türkiye’yi de ekonomik krizin içerisine çektiğini vurgulayan Yılmaz, bu süreç içerisinde terörle mücadelenin de unutulmaması gerektiğini kaydetti. 30 yıldır terörle mücadele için kaynak harcandığına dikkati çeken Yılmaz, “Türkiye’nin bu süreçte büyük ölçüde kaynak kaybı olmuştur. Terörle mücadele harcanan para, kamu yatırımı olarak halka dönseydi, bugün çok daha farklı bir durumda olurduk” diye konuştu.
PİYASALARDAKİ NAKİT SIKINTISI
Gelinen noktada piyasalarda nakit sıkıntısı yaşandığını ve kredilerde daralmalar görüldüğünü söyleyen Yılmaz, şöyle konuştu: “Hükümet bu süreçte kamu yatırımlarını artırmalıdır. İnsanlar çalışsınlar da, önce kuyu kazsınlar, ardından o kuyuları tekrar geri doldursunlar. Hükümetin gerekirse mantığı bu olmalı, insanların çalışabilmesi için gerekirse kuyu kazdırmalı, kazdırttığı kuyuları tekrar geri doldurtmalıdır. Vergilendirmede ötelemeye ya da muafiyete gidilmelidir. İşsizlik fonunda biriken 38 milyar TL kullanılmalı, yönü piyasaya çevrilmelidir” şeklinde konuştu.